X

Neden yavaş yemeliyiz?

Özellikle çok acıktığınız zamanlarda hızlı hızlı yemek yiyip yeterince çiğnemeden lokmalarınızı yutuyor musunuz? Ya da çok aç olmasanız da öğünlerinizi hızlı hızlı yeme alışkanlığınız mı var? Cevabınız evetse, yalnız olmadığınızı söyleyebiliriz. Birçoğumuz yemek yerken kendimizi kaptırıp farkında olmadan lokmalarımızı büyük büyük yutup hızlıca masadan kalkabiliyoruz. Ancak, araştırmalar hızlı yemenin birçok olumsuz duruma sebep olabileceğini gösteriyor. Sindirim problemlerinden kontrolsüz kilo alımına istenmeyen sonuçlar doğuran hızlı yeme alışkanlığı, fiziksel sağlığımızı tehdit etmenin yanı sıra stresi tetikleyerek zihinsel sağlığımızı da kötü etkiliyor. Farkında olmadan ya da bilerek hızlı yemek yemenin olumsuz etkilerini ve neden yavaş yemeliyiz sorularının cevabını bilmek, yavaş yeme alışkanlığı kazanmanıza yardımcı olabilir. Gelin, önce hızlı yemek yemenin zararlarına sonra da yavaş yemenin getirilerine daha yakından bakalım.

Hızlı yemek yemek sağlığımızı nasıl etkiliyor?

Hızlı yemek yemenin sağlığa ne gibi zararları olduğu konusunda bilgi edinmek, yavaş yeme alışkanlığı kazanmanızda teşvik edici bir rol üstlenebilir. Yeterince çiğnemeden, büyük lokmalar halinde besinleri yutmak ve acele acele tüm tabağı silip süpürmek sağlığı tehdit eden birçok rahatsızlığın oluşmasına zemin hazırlayabiliyor.

Obezite

Beynin tokluk sinyalini alabilmesi için yemek yedikten sonra yaklaşık 30 dakika geçmesi gerekiyor. Hızlı yemek yediğimizde tokluk hormonunun sinyallerinin beyne ulaşması için yeteri kadar zaman tanımıyor, bu yüzden hızlı yemek yerken doymadığımızı hissedebiliyoruz. Bu nedenle de hızlı yedikçe daha çok yeme eğilimi gösterebiliyoruz. Vücudun ihtiyaç duyduğundan fazlasını yemek de kilo artışının yanı sıra obeziteye kadar varabilen sağlık problemlerine zemin oluşturabiliyor. Yapılan birçok araştırma hızlı yemek yiyen kişilerin obezite riskinin yüksek olduğunu gösteriyor.

Yüksek insülin direnci

Hızlı yemek yeme alışkanlığı bütüncül sağlığı farklı açılardan da olumsuz etkiliyor. Bilimsel araştırmalar, hızlı yemek yemenin yüksek insülin direnci riski ile bağlantılı olduğuna ve tip 2 diyabetten kalp-damar hastalıklarına kadar çeşitli metabolik rahatsızlıklara zemin oluşturduğuna da dikkat çekiyor. Yapılan bir araştırma, hızlı yemek yiyenlerin yavaş yemek yiyenlere göre 2.5 kat daha fazla diyabet riski ile karşı karşıya olduklarına vurgu yapıyor.

Sindirim sistemi rahatsızlıkları

Hızlı yemek yemek, aynı zamanda sindirim sistemini de olumsuz etkiliyor. Belki de en hızlı kendini belli eden sağlık sorunlarının başında gelen sindirim problemlerinden şişkinlik ve hazımsızlık gibi sıkıntıların da hızlı yemekle bağlantılı olduğu düşünülüyor. Eğer yemeklerinizi anında silip süpürüyor ve hazımsızlık problemleri yaşıyorsanız sebebi hızlı yeme akışkanlığı olabilir. Bildiğimiz üzere, sindirim önce ağızda başlıyor, daha sonra midede ve bağırsaklarda devam ediyor. Bu nedenle, ağızda iyice çiğnemeden, büyük lokmalar halinde ve hızlı hızlı yemek yendiğinde sindirim görevinin çok büyük bir kısmı mideye kalıyor. Bu durum da şişkinlik, gaz sancısı ve benzeri sindirim sistemi problemlerinin oluşmasına zemin hazırlıyor.

Boğulma tehlikesi

Yetişkinliklerin belki de endişelenmediği ama en az çocuklar için dikkat ettiğimiz kadar kendimizde de dikkat etmemiz gereken bir diğer konu ise boğulma tehlikesi. Hızlı yemek yemek, boğulma riskini artırıyor. Çocukların beslenme konusunda belki de en çok endişelendiğimiz durumlardan biri olan boğulma tehlikesine karşı nasıl ki yiyeceklerini küçük parçalar halinde sunuyor, yavaş yemelerini öğretiyor, çiğnemeleri gerektiğini gösteriyorsak yetişkin olarak bizlerin de boğulma tehlikesine karşı yavaş yemeye özen göstermemiz gerekiyor.

Artan stres seviyesi

Fiziksel olumsuzlukların yanı sıra, hızlı yemek stres seviyesini de artırıyor. Yukarıda bahsettiğimiz tüm rahatsızlıklar kendinizi kötü hissetmenize neden olabileceğinden hissettiğiniz stresin de artmasına zemin hazırlıyor. Zaten şiş bir karınla iyi hissetmek ne kadar mümkün ki? Tüm bunları göz önünde bulundurduğunuzda yavaş yeme alışkanlığı için kendinizi motive edebilirsiniz. Yazımızın devamında yavaş yemek yemenin bize neler sağladığını ve yavaş yeme alışkanlığı kazanmak için işinize yarayacak ipuçlarını da bulabilirsiniz.

Yavaş yemenin faydaları

Yemeklerinizi yavaş yemeye başladığınızda vücudunuzda nelerin değişeceğini merak ediyor musunuz? Öncelikle yavaş yemenin sırrının yiyecekleri iyice çiğnemekten geçtiğini bilmek önemli. Uzmanlar bu konuda 20-30 arasında farklı rakamlar söylese de çoğunluk, yiyecekleri yemeden önce 32 kez çiğnemenin uygun olduğu görüşünde. Yaygın olan bir diğer tavsiye ise et, kuruyemiş gibi daha sert yiyeceklerin 40 kez çiğnenmesi, karpuz veya yumuşak, su dolu besinlerin ise 10-15 çiğnemeden sonra yutulması yönünde.

Yiyeceklerinizi yeteri kadar çiğneyerek yavaş yemek yediğinizde, tokluk sinyalinin beyninize ulaşması  için gerekli zamanı tanıyor ve daha az yiyerek masadan kalkabiliyorsunuz. Dolayısıyla gereksiz kalori alımı ve obezite riskini de düşürmüş oluyorsunuz. Öte yandan, yavaş yemek yemek sindirim sistemini düzenleyerek şişkinlik, hazımsızlık gibi sorunların oluşmasını önlüyor.

Fiziksel iyileşmelerin yanı sıra, yavaş yemek yemek harika bir farkındalık egzersizi olarak da karşımıza çıkıyor. Birçok farklı alanda adını duymaya alıştığımız mindfulness kavramının etkili bir pratiği olan yavaş yeme, bu sayede daha stressiz, sakin ve huzurlu bir yaşam sürdürmenize yardımcı oluyor. Ayrıca, dikkati ana getirerek farkındalıkla yemek, yemek yemekten alınan zevkin de artmasını sağlıyor.

Yavaş yeme alışkanlığı nasıl kazanılır?

Eğer hızlı yemek yemenin sağlığınıza verdiği zararın farkındaysanız ama yine de bir türlü yavaş yemek yiyemiyorsanız, bu konuda size yardımcı olacak ve yavaş yeme alışkanlığı kazanmanızı sağlayacak yolları deneyebilirsiniz. Ayrıca, bu konuda kendinizi geliştirmek için ‘mindful eating‘den de faydalanabilirsiniz. Yemek yeme farkındalığı ya da farkındalıkla beslenme olarak Türkçe’ye çevrilen bu pratiğin temelinde ne yediğinizden çok, nasıl yediğinize odaklanmak yatıyor. Tüm dikkatinizi yemeğinize vererek acele etmeden lokmalarınızı yutmanıza yardımcı olacak önerilerle yavaş yeme alışkanlığı kazanabilirsiniz:

  • Yemeklerinizi ekran karşısında yemeyin. Televizyon, bilgisayar, tablet ve telefonunuzu yemek yerken bir kenara bırakın.
  • Her lokma arasında çatalınızı bırakın. Bu, yavaşlamanıza ve her lokmanın tadını daha fazla çıkarmanıza yardımcı olabilir.
  • Çok aç kalmayın. Kendinizi çok aç hissettiğinizde farkında olmadan daha hızlı yemek yeme eğilimi gösterebilirsiniz. Bunu önlemek için ara öğünlerinizde sağlıklı atıştırmalıklarla uzun süreli tokluk hissini deneyebilirsiniz.
  • Yemek yerken suyunuzu yudumlayın. Yemek boyunca su içmek tok hissetmenize ve yavaşlamanıza yardımcı olabilir.
  • Yutmadan önce yiyeceklerinizi yeterince çiğnediğinizden emin olun. Her lokmayı kaç kez çiğnediğinizi bu konuda size saymak yardımcı olabilir. Her ağız dolusu yiyeceği yaklaşık 20-30 kez çiğnemeyi hedefleyin.
  • Küçük ısırıklar alın. Daha küçük ısırıklar yemek yeme hızınızı yavaşlatmanıza ve yemeğinizin daha uzun süre dayanmasına yardımcı olabilir.
  • Yemek zamanlarınızı planlayın. Eğer aceleden, yeterince zaman bulamamaktan hızlı yiyorsanız gününüzü daha etkili bir şekilde planlayın ve öğünlerinize gerekli zamanı ayırmaya çalışın.

Tüm bu adımlar sizi daha yavaş yemeniz konusunda teşvik edebilir. Sağlığınız için çok çiğneyip yavaş yemeyi unutmayın. Sağlıkla kalın…

Kaynak: Healthline, Cleaneatingmag, Zenhabits

İlginizi çekebilir: Mindful eating: Yeme farkındalığı kilo vermeye yardımcı olabilir mi?

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale