“Unutmak, insana verilmiş en büyük hediye (mi acaba?)” Siz de herkes gibi, geçmişte yaşadığınız zorlukları, bazı olayları, derin üzüntüleri tamamen unutmak ve onların siz de uyandırdığı hislerle bir daha karşılaşmamak istiyor olabilirsiniz. Bu son derece insani ve doğal. Bir diğer açıdan, sizi bugün olduğunuz kişiye dönüştüren şey, iyisiyle kötüsüyle yaşadığınız geçmiştir. İnsan geçmişte yaşadığı şeylerden aldığı dersleri cebine koyarak yarınlara daha emin adımlarla ilerleyebilir. Aksi takdirde benzer hataları tekrarlar durur, “Neden hep aynı şeyleri yaşıyorum” diye sorgularken bulur kendini. Çünkü “Geçmişi unutanlar, onu tekrar yaşamaya mahkumdur”.
Tarih, tekerrürden ibaret ya da sadece bazen kafiye yapıyor
“Tarih tekerrürden ibarettir.” / “Geçmişten öğrenemeyenler, onu tekrar yaşamaya mahkumdur.”
Bu sözleri muhtemelen daha önce duydunuz. Kimin söylediği kesin olarak bilinmese de bazı kaynaklara göre yazar ve filozof George Santayana‘ya ait olabileceği düşünülüyor. Santayana aforizmalarıyla ve terk ettiği Harvard’da felsefe profesörü olmasıyla biliniyordu. Onun felsefesine göre tarih tekerrürden ibarettir. Cümle, kesinlikle akılda kalıcı. Sadece çok yaygın kullanıldığı için değil, aynı zamanda eğer doğruysa ve insan doğası tarafından yönlendirilen tarih işlevsizse, o zaman bu söz bireysel ve toplumsal yaşama rehberlik edebilir.
Şöyle bir düşünecek olursanız, tarihin tekrarladığı duygusuna katılmamanın zor olduğunu fark edersiniz. Gerek ülkemiz gerekse ABD ve Avrupa tarihi, kaçınılmaz olarak son bulan başarısız imparatorluklar ve acımasız diktatörlüklerle dolu… Sadece devletler, toplumlar değil; bireyler bile bu söze tabii. Kavgalarından ders almayan çiftler, sonunda mutlaka ayrılır. Hatalarından ders almayan insanlar, asla olgunlaşamazlar.
Dolayısıyla, insanlarla ilgili tüm iyi ve kötü şeylerin, kendimizi organize etme şeklimizin, bir tür olarak tarih yazmaya devam ettikçe, aynı kalıpları doğuracağı gayet anlaşılabilir bir fikir. Bizi tekrar tekrar aynı sıkıntılara neden olan yollara götüren, belirli bir mantıksızlığa kapılmış olabiliriz.
Hemen Mark Twain’in şu cümlesini hatırlatalım: “Tarih tekerrür etmez, sadece bazen kafiye yapar”.
Yani geçmişi değiştiremeyiz ama yaşananlara bakarak onun kafiye düzenini öğrenebiliriz. Geleceği yönlendiremeyiz belki ama yeni bir kafiye düzeni yaratarak onu daha iyi bir şekilde tasarlayabiliriz.
Geçmişi unutma, ondan öğren!
Popüler kültür şöyle diyor: “Geçmişe takılma, gelecek için endişelenme, şimdiyi yaşa”. Elbette bu ifadenin haklılık payı var. Çoğumuz, kendimizi geçmişte yaptığımız seçimlerle tanımlıyoruz. Oysa bu, böyle olmamalı. Sonuçta her yeni gün, bize geleceğe giden yolda yeni bir insan olma fırsatı sunuyor. Bununla birlikte, geçmişi basitçe unutmayı seçenler, onun tam potansiyelini kaçırırlar. Geçmişten alınacak çok değerli dersler var. Bu yüzden geçmişe doğru soruları sormayı seçenler, hayatı “anda” dolu dolu yaşayabilirler.
Hem bireysel hem de toplumsal geçmişimizden çıkarabileceğimiz dersleri düşünün… İşte bu dersleri sadece doğru soruları sorarak keşfedebiliriz. Eğer unutmazsak, geçmişten aldığımız dersler sayesinde yarın, daha doğru adımlar atabiliriz. İşte geçmişi unutmak yerine ondan ders almak için sormanız gereken bazı sorular:
- Bizi tanımlayan güçlü yönler: Dünyada gezinmek ve ona değer katmak için kullandığımız yetenekler, yaşadığımız hayatı ve sunabileceğimiz değişimi tanımlar. Geçmişteki güçlü yönlerimizi hatırlayarak, bugünkü fırsatları daha iyi fark edebiliriz.
- Bizi hayal kırıklığına uğratan zayıf yönler: Hepimizin kişilik ve yeterlilik noktasında bazı zayıf yönleri var. Bu zayıflıklar ele alınmadığında, etki ve önem potansiyelimizi sınırlar. Bu yüzden onları keşfedin ve tanıyın. Başkalarının yardımını arayarak bunların üstesinden gelmeyi öğrenin.
- Bize enerji veren nedenler: Başkalarına kendilerini keşfetmeleri için yardım ettiğimizde, hayatımız en büyük neşeyi bulur. Düşünün; geçmişte hangi sosyal nedenler size enerji verdi? Başkalarına yardım etme konusunda hangi rolü yerine getirebildiniz? Ve benzer arayışlar bugün hayatınıza nasıl yeni bir enerji getirebilir?
- Bize ilham veren ilişkiler: Yaşamımız boyunca, şüphesiz, kendimizin daha iyi bir versiyonuna dönüşmek için bize ilham veren çok sayıda insanla tanışıyoruz. Peki bu insanların ortak özellikleri neler? Bugün etrafınızı onlar gibi daha fazla insanla çevreleyebilir misiniz?
- Bizi raydan çıkaran ortamlar: Çalıştığımız şirket ve içinde faaliyet gösterdiğimiz kültürler ya bize ilham verir ya da gelişimimizi engeller. Geçmişinizde sizi sürekli olarak aşağı çeken ve yıkıcı kararlarla sonuçlanan ilişkiler var mı? Eğer öyleyse, onlardan kaçınmak için geçmişinizden ders almayı deneyin.
- Bizi canlandıran alışkanlıklar: Hayatımız boyunca, bundan en iyi şekilde yararlanmak için çeşitli disiplinlerden yardım alırız. Yeni bir diyet, yeni bir fitness uygulaması veya yeni bir sabah rutini keşfederiz. Onları deneriz; tabii bazıları çalışır, bazıları çalışmaz. Sonunda, bu yeni disiplinler ya alışkanlık haline gelir ya da hafızamızdan silinir. Geçmişe bakın. Yaşamınıza enerji, sağlık ve canlılık getiren alışkanlıklarınızı fark edin. Ve onları tekrar kucaklayın.
- Bize neşe getiren sevgiler: Zihnimizdeki çeşitli meseleler ve kalbimizdeki duygular, hayatımıza farklı miktarda neşe, anlam ve tatmin getirir. Hayatınızdaki hangi sevgiler, size neşe getirdi? Onlardan uzaklaştınız mı? Eğer öyleyse, geri dönün. Bunu yaparken, ilk etapta sizi onlardan uzaklaştıran şeyin ne olduğunu fark edin.
- Bizi kontrol eden bağımlılıklar: Bizler en değerli varlığımızın kontrolünü sıklıkla bir başkasına veren insanlarız. Maddelerin, eşyaların, kişilerin ve eğlencenin etkisi altına giriyoruz. Bunu yaptığımızda, hayatımız artık bize ait olmaktan çıkıyor. Hayatınızda tekrar eden kontrol edici bağımlılıkları tanımlayın ve bunların üzerinizdeki etkilerini ortadan kaldırmak için gereken yardımı alçakgönüllülükle arayın.
- Bizi zorlayan motivasyonlar: Kalbimizin derinliklerinde, motivasyonumuz yüksektir. Verdiğimiz kararları, zamanımızı nasıl kullandığımızı ve kullanmayı seçtiğimiz kelimeleri belirler. En derin motivasyonlarımızı anlamaksa gerçekten zordur. Durgunluk, sabır ve tutarlı bir öz değerlendirme gerektirir. Ancak yaptığımız şeyleri neden yaptığımızı ne kadar çok keşfedersek, bugün içinde yaşadığımız andan en iyi şekilde yararlanmamız bizim için o kadar kolay olur.
Özetle, doğru soruları sormaya başlarsak, geçmişimizden öğrenebileceğimiz sayısız ders var. Geçmiş, bugün ve yarın için bu kadar çok potansiyel sunarken, onu tamamen unutmak yararımızdan çok zararımıza olur.
Kaynaklar: bigthink, becomingminimalist
İlginizi çekebilir: Geçmişin yaralarını tamir edip bugünü yaşamak için: Kendine acımaktan vazgeç, harekete geç