Dünyadaki birçok topluluk; zorlukların üstesinden gelme, problemleri çözme ve başarılı olma gibi olgulara karşı derin bir kültürel sahiplenme taşıyor. Bu da son derece güzel bir yaklaşım. Ancak gerçekler pek de öyle olmadığını söylüyor. Maalesef aslında birçoğumuz hiçbir şeyi tam anlamıyla avcumuzun içine almıyoruz, bir şeyin uzmanı olmuyoruz. John Gottman ve bir grup araştırmacının 30 yıl boyunca çiftler üzerinde yaptıkları araştırma, evliliklerdeki sorunların yüzde 69’unun çözülmeden bırakıldığını gösteriyor. Bunu kendi bireysel hayatlarımızda da görmüyor muyuz? Birçoğumuz kendisini çileden çıkaran sorunları gerçek anlamda çözemiyoruz. Belki bu sorunlar biraz daha iyileşme gösteriyor, daha az rahatsızlık yaratıyor, önemini yitiriyor ancak çoğu zaman tam anlamıyla yok olmuyor.
İlgili yazı: Sorunlarınızın çözümü için sormanız gereken sihirli soru: Sorun bende mi?
Sizce bu depresif bir durum mu? Aslında öyle olmak zorunda değil. Bu duruma farklı bir bakış açısıyla bakarsanız, aslında bir depresyon nedeni olmadığını görebilirsiniz.
Öncelikle, bu konuya bakış açımızı değiştirmek gerekirse; hayattaki hedefimiz mutluluk değil bütünlük olmalıdır. Bütünlük denilen kavram da kırılganlığı, kusurları, öfkeleri, kısacası insan olmanın her türlü halini kapsar. Eğer mutluluk temelli bir zihinsel kavramı sahiplenirsek, bu sefer algılarımız kendimizle ilgili değiştirmemiz gereken noktalara odaklanır. Kişisel gelişim yüzünden yorgun düşen birine döneriz. Bir şeyleri elde etmek için daha hızlı koştukça, aslında daha çok yorulup hiçbir şey elde edememeye başlarız.
Bakış açımızı değiştirmenin bir başka yolu da kendimizi güzelliklere adanmış karakterler olarak görmek yerine, bedenlerimizin içinde yaşayan ruhlar olarak görmekten geçer. Kendimizi bedenin içindeki ruh olarak görmek, bütünlük içinde yaşama fikriyle de son derece uyumlu, insanın ufkunu ve düşünce derinliğini açan bir bakış açısı.
İlgili yazı: Sorunları çözmek için içsel gücü yakalamanın yolları
Ufku genişletmek, yaşamı yıllar ve aylarla kısıtlamak yerine bir ömür yolculuğu olarak görmekten geçer. Yaşadıklarımızdan dersler çıkarmak ve bunun için elimizden gelenin en iyisini yapmak için buradayız. Düşünce derinliği ise aslında bedenimizin içindeki ruhumuzun aslında göründüğünden çok daha derinde olmasını simgeler. Sağlıkta ve hastalıkta, yaşamda ve ölümde aslında bedenimizin sunduğu sınırların çok daha ötesinde varlıklarız.
İşte bu bakış açısından hareketle, hayat boyunca mücadele ettiğimiz sorunlar, kurtulmamız gereken bahtsızlıklar veya hatalar yerine, adeta ruhumuzun ders programı gibidir. Bu yüzden sorunlarınızla iyi anlaşmaya bakın. O sorunlar sizinle birlikte hayat boyu kalacak. Bu yüzden onları yok etmek yerine, onlarla arkadaş olmak sizi daha çok olgunlaştırır.
Kaynak:
Psychology Today