İnsanlar bir deneyim yaşarken, aslında o anda birden fazla olay meydana gelir. Sunum yapmak üzere katılmış olduğunuz bir seminerde temel eyleminiz sunum yapmak olabilir. Ancak, o sırada katılımcılardan biriyle göz göze gelebilirsiniz, performans kaygısı yaşayabilirsiniz, jest ve mimiklerinizi kontrol etmeye çalışabilirsiniz, katılımcıların sunuma olan dikkat ve ilgisini anlamaya çalışabilirsiniz, dışarıdan gelen gürültünün kaynağını düşünebilirsiniz. Birden fazla işi aynı anda yapabilmek size karmaşık dikkatiniz ile ilgili de ipuçları verebilir. Karmaşık dikkat; kısa süreli hafıza ile çalışan hafızanın aynı anda devreye girebilmesidir. Bozucu etkilere ve çeldiricilere rağmen kişinin odaklanması gereken temel eylemine devam edebilmesidir. Yemek yerken aynı anda sohbet edebilmek, ders çalışırken müzik dinleyebilmek ya da çocuğunuza kıyafet giydirirken televizyon programı izlemek gibi örnekler kişinin karmaşık dikkatini etkili kullandığını gösterebilir. Peki, bir olay esnasında birden fazla eylemin kişi tarafından yapılabilmesine rağmen, tüm bu yaşananlar fotoğraf karesi gibi akılda kalıyor mu?
İnsanların büyük bir kısmı, hatırladığı şeyin doğru olduğunu düşünür ancak boşlukları inançlar, değerler ve ön yargılar doldurabilir. Yazının başında vermiş olduğum sunum örneğini tekrar hatırlamanızı istiyorum. Kişi sunum yaparken seyircilerden birinin esnediğini ve bunu sunum yapan kişinin fark ettiğini düşünelim. Seminer bittikten sonra sunum yapan kişi şu tarz düşüncelere kapılabilir: “Herkes çok sıkıldı”, “Kimse sunumumu beğenmedi”, “Katılımcıların uykusunu getirdim”. İşte tam da bu noktada birey, zihnindeki boşlukları ön yargıları ile doldurmaya başlamış oldu. Ve belki de sunumun üzerinden aylar geçtikten sonra, sunumu yapan kişi 1 kişinin esnediğini görmesine rağmen, “Çoğu kişi esniyordu”, “Kendi aralarında konuşuyorlardı” gibi gerçek olmayan düşünceleri de o boşluklara yerleştirebilir.
Beynimizde Hipokampüs adı verilen alan, tüm bu olayları dağınık lego parçaları halinde toplar ve bir araya getirir. Bu parçaları daha doğru şekilde bir araya getirebilmek için 3 şey bize yardımcı olabilir.
Bunlardan ilki duygulardır. İnsan beyni, olayda hissettiği duygu ile yaşadığı olayı bağdaştırırsa üzerinden zaman geçse bile yaşadığı olayı daha doğru hatırlayabilir.
İkincisi ise mekandır. Deneyim yaşanan mekanda olan nesneleri ya da somut şeyleri kişi beynine kodladığında, yaşanan olayı daha doğru bir şekilde hatırlayabilir. “Konferans salonundaki seminerde 4. sırada oturan mavi tişörtlü erkek katılımcı esnedi” gibi bir cümle ile yaşanan deneyimi zihne kodlamak, ön yargıların ve inançların o boşlukları doldurmasını önleyebilir.
Son olarak, yaşanan bir olayı hikayeleştirmek, o olay üzerinden zaman geçse bile daha doğru şekilde hatırlamamıza sebep olur. Örneğin, matematiksel verileri ezberlemek zor gelirken, tiyatro ya da film dizelerinin ezberlenmesi daha kolay gelebilmektedir. Sonuç olarak, kimse tam olarak güvenilir bir hafızaya sahip değildir ancak, kişisel anılarımızı tamamıyla yaşandığı gibi hatırlayabilmek için farklı yöntemler mevcuttur.
Benimle iletişim kurmak ve paylaşımlarımı takip etmek için @kln.psk.betulcavlak Instagram hesabımı takip edebilirsiniz.
Kaynakça
(2019). The mind, explained