Şarkılara konu olmuş bir bekleyiş bahar. Gelişini iple çekiyoruz, ondan medet umuyoruz, sanki içten içe bize bir şey müjdelediğini biliyoruz. Bahar bereketin, sıcağın, ışığın ve neşenin habercisi. Bol güneş ışığı, uçuşan kelebekler, açan çiçekler, mis kokulu meyveler ve cıvıl cıvıl renkleriyle baharın içimizde yarattığı bir yenilenme hali var. Bana sorarsan baharı temsil eden bir kelime var: Umut.
Peki, bedenimizde baharın gelişiyle nasıl değişimler oluyor ve biz neden bahar gelince daha iyi hissediyoruz?
Sorunun cevabı serotoninde gizli. Serotonin mutluluk hormonu olarak da bilinen, kişiyi canlı, zinde ve iyi hissettiren bir nörotransmitter. Bedende merkezi sinir sistemi, gastrointestinal sistem mukozası (en büyük serotonin üreticisi) ve kan trombositleri içinde yer alıyor. Serotonin muz, ananas, erik, hindi ve süt gibi gıdalarda bulunan esansiyel amino asit triptofandan sentezleniyor. Beyin, bağırsak, trombositler gibi vücut bölgelerine ek olarak, insan deri dokusunda da serotonin mevcut. İşte bu baharın gelişinin üzerimizdeki etkisiyle yakından ilgili.
Vücutta serotonin salınımının güneş ışığıyla bağlantılı olduğunu gösteren pek çok çalışma var. Lambert ve arkadaşlarının yaptığı bir çalışmada, katılımcılardan 12 ay boyunca alınan kan örneklerinde en düşük serotonin düzeylerinin kış mevsiminde alınan örneklerde görüldüğü tespit edildi. Başka çalışmalarda duygudurum bozukluğu, anksiyete, intihar gibi psikiyatrik fenomenlerin mevsim geçişleriyle bağlantılı olduğu, özellikle ışığın daha az olduğu kış aylarında alevlenebildiği gözlenmiş. Bu çalışmalar güneş ışığının deri yoluyla serotonin üretimini doğrudan uyarabilmesi konusunun önemine işaret eder.
Tüm bu bilgiler ışığında baharın gelişinin üzerimizdeki olumlu etkisini bağdaştırabiliriz. Artan güneş ışığı, havanın ısınması sayesinde retina ve derimiz aracılığıyla daha fazla serotonin üretmek bize iyi hissettirir. Peki, baharın gelişiyle bizi iyi hissettiren diğer sırlar neler olabilir?
Yazının başında baharı en iyi ifade eden kelimenin umut olduğunu söylemiştim. Kadim kültürlerde baharın gelişi coşkulu kutlamalarla karşılanır. Geçmişte, bugün 4 mevsim ulaşabildiğimiz meyve, sebzeler sadece zamanında yendiğinden doğanın içe kapandığı dönemde insan da içe kapanır ve bolluğun yeniden kendini göstermesini sabırla beklermiş. Bereketin, çeşitliliğin geleceğinden emin şekilde belki de çetin kış koşullarını sabırla atlatırmış. Çünkü zor günlerin geride kalacağından, sabrın sonunun selamet olacağından şüphe etmezmiş. Bu eminliği ona veren her baharda bıkmadan usanmadan açan sümbülmüş.
Doğa en güzel ya da en zor koşulların bile geçici olduğu bir döngüde olduğunu, dönem dönem içe kapanmanın berekete yol açtığını, tohumların çatlaması için çetin koşullara ihtiyaç duyulduğunu, sabrın sonunun selamet olduğunu, umudun hep olması gerektiğini, kişinin potansiyeli neyse onu hiç vazgeçmeden gerçekleştirmek için adım atmasının sonunun bahar olduğunu bıkmadan her yıl bize gösteriyor. Görebilen için daha bilge, daha ala öğretmen olabilir mi?
Danışmanlık, koçluk ve eğitimler için www.iremulgu.com adresimi ziyaret edebilir, bilgi için bilgi@iremulgu.com adresine mail atabilirsin. Pozitif psikoloji pratikleri ve hayat deneyimlerimi paylaştığım Instagram hesabıma buradanwww.iremulgu.com adresimi ziyaret edebilir, bilgi için bilgi@iremulgu.com adresine mail atabilirsin. Pozitif psikoloji pratikleri ve hayat deneyimlerimi paylaştığım Instagram hesabıma , YouTube kanalıma buradanburadan, YouTube kanalıma ulaşabilirsin.
Kocaman sevgiler…
İlginizi çekebilir: Duyguların gizli mesajı nedir: Duygularınızı tanıyın ve onlara kulak verin