X

‘Neden bağımlılık’ değil, hangi acı?

Anlaşılmamış, kabul görmemiş çocukların kişisel tepkileri çoğu zaman bağımlılıklar yoluyla dışa vurulur. Ailemizle olan ilişkimizde ‘var’ kabul edilmememiz, beynimizdeki duygusal acıyı hafifleten endorfin ve dopamin düzeylerinin bozulmasına yol açabilir. Yaşamamız için gelişmiş bir dopamin sistemine muhtacız. Ve gelin görün ki bu sistemin dengesizliği bizleri bir şekilde nikotin, kafein, sosyal medya, statü, başarı, iş vb. pek çok bağımlılığın havuzuna düşürmeye yetebiliyor. Bu maddeler ve süreçlerin bizlerde yarattığı dopamin yükselmesi kısa sürdüğünden aynı döngüyü, her seferinde dozajı arttırarak, tekrar edip duruyoruz. Stresi yönetmek için başka bir formül bulamadığımızda bağımlılıkların en güçlü yönü olan stresi anlık azaltma halini yaşamak için elimizden geleni yapıyoruz.

Bağımlılık nedir?

Bağımlılık herhangi bir sorunu çözmeye yönelik bir girişimdir diyebiliriz. Çoğu durumda bilinçaltında yatan derin bir rahatsızlığın da belirtisidir. Bağımlılık yapan maddeyi ya da davranışı arzulamak, acıdan geçici olarak kurtulmak için bağımlılık yapan maddeye ve davranışa başvurmak ve son olarak da o maddeden ya da davranıştan vazgeçemez hale gelmek, bağımlılığın ortaya çıktığı üç kritik süreçtir.

Gabor Mate, bağımlılıklar üzerine çalışmalar yapan önemli bir doktor ve Mate’nin bağımlılığa olan yaklaşımı bağımlılığı kabul ederek, hastayı yargılamadan onun yaşadığı travmaya odaklanmak ve iyileşme sürecinde bu duruma çözüm bulmaya çalışmak.

Gabor Mate çok önemli bir soru sorar; “neden bağımlılık” değil, “hangi acı?”. Bağımlılığı iyileştirmek için altta yatan derin yaralara bakılması gerektiğini söyler.

Gabor Mate, bağımlılıklara dair yazdıkları ile günümüze kadar süregelmiş olan sert bakış açılarına oldukça güçlü bir darbe vurur. Cezalandırma metodu yerine bağımlılığı tanıyan ve onu kabul eden bir bakış açısıyla kişinin yoksunluk duygusundan sıyrılıp nasıl şefkatli bir ayıklığa gidebileceğinin yollarını anlatır.

Mate’nin söylemlerinden hareketle, Kanada’da çocukluk döneminde sevgi diliyle uyumlanarak ilişki kurulmuş çocukların, iki nesil içinde bağımlılık yaratan davranışlarla olan bağlarının ortadan kaldırılabileceğine ilişkin çalışmalar yapılmaktadır.

Bağımlılıkta travmanın rolü

Tüm bağımlılıkların kökleri bir tür travmaya dayanır, ancak her travma bağımlılığa yol açmaz. Olumsuz çocukluk deneyimleri araştırması şimdiye kadar yapılmış en önemli çalışmalardan biridir. Olumsuz çocukluk deneyimleri (en önemlileri duygusal, fiziksel ve cinsel istismar; aile içi şiddet, evdeki madde bağımlılığı; evdeki akıl hastalıkları, ebeveynlerin ayrılması veya boşanması; duygusal veya fiziksel ihmal) ve bağımlılık arasında derin bir ilişki vardır. Bu ilişki öyle etkilidir ki kendimizle aynı düzeyde travma ve özgüvene sahip insanlarla ilişkiler kurma eğilimine bile gireriz.

Mate’nin de vurguladığı gibi travma başımıza gelenler değil, fizyolojik olarak içimizde olup bitenlerdir.

Bağımlılığın biyokimyası

Beynimizde, acıyla baş etmemize yardımcı olan opiat reseptörleri ve endojen opiatlar bulunur. Bu, sadece bir düşüncenin bile içimizdeki ağrı kesicilerin salınmasını tetikleyebileceği anlamına geliyor. Hayal kurma bağımlılığı da bu işlevi tam olarak görebilen bağımlılıklardandır. Ayrıca kafein vb. bağımlılık yapıcı maddeler bu reseptörlere mükemmel uyum sağlar. Bağımlısı olduğumuz madde veya davranış ne olursa olsun acının dinmesine ve neşeye ulaşmamıza yardımcı olur. Uyarıcı nörotransmiter dopamin beynimizi doldurdukça kendimizi daha da canlı hissederiz. Dışarıdan ne kadar çok dopamin alırsak, ona olan ihtiyacımız da her aşamada katlanarak artar.

Bağımlılar, madde veya davranışın kendisine değil, belirli bir madde veya davranışın salgıladığı iyi hissettiren kimyasallara bağımlıdırlar; bu nedenle Dr. Mate, kişinin sahip olduğu belirli madde veya davranışla ilgilenmez. Nedenlere odaklanır.

Bağımlılar genellikle beyin devrelerinin bebeklik döneminde düzgün gelişmemesi nedeniyle stres düzenlemesi ve dürtü kontrolünden yoksundurlar. Bu nedenle stres çoğu zaman bağımlığın nüksetmesine neden olur.

Bağımlılıkta sosyal koşulların rolü

Yalnızlık, izolasyon, maddi sıkıntılar, çocuklarla ebeveynler arasındaki zayıf ilişkiler yaşadığımız çağın en büyük sorunları. Böylesi bir çağda bağımlılıkların artmasına pek de şaşırmamak gerek. Sinir sistemimizin rahatlaması için koşulsuz kabule ve şefkatli bir yaklaşıma ihtiyacımız var. Güçsüzlüğü kabul etmek paradoksal olarak bize gücümüzü geri verir. Ve güzel haber şu ki; her birimizde güçsüzlüğümüzü kabul edebilme gücü mevcut.

Bir bağımlıyı, bağımlılığını değiştirmeye veya bırakmaya zorlamak genellikle onu bağımlılığından vazgeçirmez. İyileşmek için değişim arzusunun bağımlının kendisinden gelmesi gerekir.

Mate’nin bir röportajında aktardığı şu sözler beni çok etkilemişti:

“Hayatımda iki büyük bağımlılığım vardı. Bunlardan biri çalışmaktı, bir diğeri de alışveriş yapmaktı, en çok da klasik müzik CD’leri almaktı. Bir gün kompakt disklere 8.000 dolar harcadım. Belirli bir bestecinin senfonilerinden kaç sete sahip olduğunuz önemli değil, bir sonrakini ve hatta bir sonrakini de almak zorundasınız. Bu alışveriş ateşinin pençesindeyken, bir keresinde bir hastamı desteksiz bırakmış ve CD almak için şehir merkezine gitmiştim. İşte bağımlılığım bu kadar etkiliydi. Şimdi bunun gülünç olduğunu düşünebilirsiniz: “Bağımlılığınızı eroin bağımlısı hastalarınızınkiyle nasıl karşılaştırabilirsiniz?” diye sorabilirsiniz. Ancak benim bağımlı hastalarım, onlara bağımlılıklarımdan bahsettiğimde gülmediler ve şöyle dediler: “Evet Doktor, anladık. Sen de geri kalanımız gibisin.” Mesele şu ki hepimiz tıpkı geri kalanımız gibiyiz. Bağımlılıkla ilgili en büyük efsanelerin ilki, bunun genetik olduğudur. Eğer ben bir alkoliksem ve çocuklarıma bağırıp çığlıklar atıyorsam ve onlar da kendilerini alkolle sakinleştirmeye başladılarsa, bunu onlara genetik olarak mı aktardım? Yoksa büyüdüğüm koşulları yeniden yarattığım için mi geliştirdikleri bir davranış bu? Şimdi genetik yatkınlıklar olabilir ama yatkınlık önceden belirlenmişlikle aynı şey değildir. Bağımlılıkla ilgili diğer efsane ise bunun insanların yaptığı bir seçim olduğudur. Ve tüm hukuk sistemi, insanların bağımlı olmayı seçtikleri fikrine dayanıyor ve başkalarını caydırmak için bağımlıları cezalandıralım deniyor. Bağımlılık kimsenin yaptığı bir seçim değil, duygusal acıya verilen bir tepkidir. Diğer bir efsane ise bağımlılığın madde kullanıcılarıyla veya toplumumuzdaki birkaç zavallıyla sınırlı olduğudur. Bağımlılık söz konusu olduğunda çoğu tedavi yönteminin tamamen başarısız olmasıyla birlikte uyanıp kendimize şu soruyu soracağımızı sanırsınız: “Bu durumu gerçekten anlıyor muyuz?” Ancak bu pek mümkün görünmüyor. Bunun gerçek doğasına, insanın çektiği acılara bir tepki olarak bakmıyoruz, çünkü insanların travmalarını çözmelerine yardımcı olmuyoruz. Bu yüzden sürekli “Senin sorunun ne?” diye soruyoruz. “Sana ne oldu?” diye sormak yerine…”

Kaynakça

İlginizi çekebilir: Labirentteki yaşam: İçsel yolculuklarımızın ve hayatın karışıklığının yansıması

Şerife Günaydın Karaköse: Yazar Şerife Günaydın Karaköse, 1980 Adana doğumlu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve Çağ Üniversitesi Özel Kamu Hukuku Yüksek Lİsansı'nı bitirmekle hukuk dünyasına girdi ve avukatlık mesleğine de halen devam ediyor. "Three", "The Shadow House","Happiest Hour","Uzaya Kaçan Küpe" ve "Keyfi Yanılsamalar" isimli kitapları hem Amazon hem de Barnes and Noble da online olarak yayımlandı. Yazarın denemelerini aktardığı www.allbyourselves.blogspot.com adlı bir blogu mevcut; aynı zamanda @mind_index Instagram profilinde de sanattan bilime, felsefeden psikolojiye kadar pek çok konu hakkında da içerik üretiyor.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale