Necla Örnek anlatıyor: Sinsi sağlık hırsızı ‘küf’ hakkında tüm merak edilenler
Küf bazen gıdalarda, bazense evlerimizdeki zeminlerde, eşyalarda kendine yer bulan ve hızla çoğalan, olağan bir durum gibi algılanan, ancak bütüncül sağlık üzerinde çok ciddi olumsuz etkilere sahip olan sinsi bir tehlike. Nemli ve sıcak alanlarda kolaylıkla çoğalan bu organizmalar, evlerimizi istila ederek alerjik reaksiyonlara, solunum yolu hastalıklarına ve çeşitli sağlık sorunlarına yol açabilir. Biz de kendi deneyimlerinden sonra küf konusuna ilgi göstermeye başlayan ve bu konuda farkındalık yaratmak adına Instagram hesabından önemli bilgiler paylaşan Necla Örnek’e küfe dair tüm merak edilenleri sorduk. İşte bilmediğimiz tüm yönleriyle küf:
Uplifers okuyucuları için kısaca kendinizden bahseder misiniz?
Merhaba ben Necla Örnek, Sağlık Bilimleri Fakültesi hemşirelik bölümü mezunuyum, bir eğitim ve araştırma hastanesinde yoğun bakım hemşiresi ve enfeksiyon kontrol hemşiresi olarak çalıştım, gayet sağlıklı bir kadınken 40 yaşında bir gün hasta oldum ve hayatım değişti desem yerinde olur.
Uzunca bir süre boyunca bana ne olduğunu anlamaya çalıştım. Çünkü ben çok hastaydım, kendimi iyi hissetmiyordum ama yapılan testlere göre ve doktor muayenelerine hiçbir şeyim yoktu iyi görünüyordum; turp gibiydim… Oysa ben fiziksel ve ruhsal olarak kendimi bitmiş hissediyordum. Bana söylenen hobi edinmem, gezmem ve her şeyin benim kafamda olduğuydu.
Kendimi bu kadar çok dinlememeliydim ve vücudumun bana vermeye çalıştığı mesajları duymazdan gelmeliydim. Ama öyle olmadı tabi ki… Şikayetlerim artarak devam etti, düzelen semptomdan sonra belirtiler başka şekilde geri geliyordu. Kaç doktora muayene oldum kaç tane tıbbi işlem yaptırdım ve kaç kere acile gittim artık hatırlamıyorum. ‘Her şey senin kafanın içinde’ beni harekete geçiren bu cümle oldu, her şey benim kafamın içinde değildi, bedenimdeydi bunu biliyordum ve sağlığımı geri kazanma konusunda ısrarcıydım.
Küf ile ilgili çalışmalara ne zaman ilgi duymaya başladınız, ilk küf ile karşılaşma deneyiminiz neydi ve sizi bu alanda uzmanlaşmaya neler yönlendirdi?
Yaşadığım sağlık sorunlarına çözüm bulabilmek amacıyla sürekli hastaneye ve doktora gitmek zorunda kaldım, yoğun bakım hemşiresi olduğum ve her türlü zehirlenmeye maruz kalmış insan gördüğüm için bendeki belirtiler de zehirlenme belirtilerine benziyordu, bunu gittiğim doktorlara söyleyince onlara komik geliyordu ama ben zehirlendiğimin farkındaydım, kendimce önlemler aldım ama bu durumun üstesinden gelemedim. En son gittiğim bir fonksiyonel tıp doktoru yaşadığım ortamda küf olup olmadığını sordu evimde yoktu ama çalıştığım eğitim araştırma hastanesi çok eski bir binaydı ve gözle görünen küfler vardı.
Küfe özel testlerimi yaptırdım ve bende küfün ürettiği mikotoksin oldukça fazla miktarda mevcuttu; ben haklıydım zehirleniyordum. Bu durumu öğrendikten sonra hemen araştırmaya başladım, Türkçe nerdeyse hiç kaynak yoktu, yabancı kaynakları araştırmaya başladım, eğitim aldım, yurt dışında benim durumumda olan kişilerle tanıştım.
Mikotoksin tanısı nasıl konulur?
Kesin tanı ve tiplendirme idrarda yapılan mikotoksin testi ile yapılıyor. Bu test Türkiye’de yok, sadece Amerika’da yapılıyor, ben de testimi Amerika’daki laboratuvara göndererek yaptırdım.
Küf ve mikotoksin, insanları nasıl etkiler, hasta etme mekanizması nedir?
En çok karıştırılan küf alerjisi benim bahsettiğim küf toksisitesi, yani mikotoksin. Küf alerjisi ve küf toksisitesi birbirinden farklıdır. Küf alerjisi, bağışıklık sistemimizin nefes aldığımızda küf sporlarına verdiği tepkidir; küf alerjisinin belirtileri genellikle solunum yolunda belirti verir: hapşırma, öksürme, burun akıntısı, boğaz tahrişi gibi. Küf toksisitesi ise, yani zehirlenmesi, enflamatuar yanıttır; etken mikotoksindir. Küf maruziyeti genellikle sudan hasar görmüş binalarda oluşur. Zehirli küflerin ürettiği mikotoksinlerin solunmasından kaynaklanır; mikotoksin bir gazdır, gözle görülmez ve kokusu yoktur. Her küf zehirli değildir, her küf mikotoksin üretmez. Mikotoksinler insanlarda birçok semptom ve sorunlara neden olabilir, mikotoksinler bir hastalık olduğu kadar diğer hastalıkları da tetikleyicidir, bağışıklığı çökertir. Küf çok sinsi bir sağlık hırsızıdır. Sizi yavaş yavaş etkiler, geri dönüşü imkansız durumlara ve hastalıklara yol açabilir, iyileşmemizi engelleyebilir. Hatta, devam eden küf maruziyeti ile bağışıklık sistemimiz tamamen çökebilir.
Kimler küf ve mikotoksinden etkilenir, küf, bütüncül sağlığı nasıl tehdit ediyor?
Bazı kişiler küfe genetik olarak hassastır, yani bağışıklık sistemleri mikotoksini yabancı olarak algılamıyor ve ona karşı saldırmıyor, demektir. Mikotoksini tanıyacak ve yok edecek sistem yok, demek yanı bağışıklık sistemimizde donanım var, bu yazılım yok. Bu durum enflamatuar bir süreçtir ve toplumun %25’i için geçerlidir, yani her 4 kişiden 1’i mikotoksinleri doğal yollarla vücuttan atamaz. Bu 4 kişiden 1’i de benim. Mikotoksinleri atamadığım için zamanla birikiyor ve sonrasında kronik sağlık sorunları başlıyor, ne yazık ki… Bu durumda vücutta serbest dolaşan mikotoksinler kronik ve sistemik hastalıklara yol açabilir. Küf çocukları, yaşlıları daha çok etkileyebilir; kadınlar, erkeklere göre küfe karşı daha hassas; küf, evdeki evcil hayvanları da olumsuz etkiler.
Küf, mikotoksin, oksalat, kara küf, pembe küf vb. çok fazla kavram var. Küfün ne olduğundan ve çeşitlerinden bahsedebilir misiniz?
Küf mantar ailesinin bir üyesidir, ortam sıcaklığı ve nem miktarı uygunsa 24-48 saat içinde kolaylıkla oluşabilir ve ortama hemen sporlarını (üreme hücreleri) bırakır. Doğada tanımlanmış binlerce, henüz tanımlanmamış belki milyonlarca mantar çeşidi olduğu tahmin ediliyor. Mantarlar, hem bitkilere benzer hem hayvanlara benzer hatta bazı yönleri ile insanlara benzer, kendini koruma içgüdüsü ve yetenekleri gelişmiştir. Mikotoksin ve oksalat küfün en güçlü savunma silahlarıdır, sporları da insanlar için zararlıdır.
Küf aslında doğanın bir parçası, küfün olmadığı bir doğa düşünemeyiz, çünkü küf doğada geri dönüşüm işçisi gibi çalışır. Doğada işi biten ölen canlı cansız her varlık küf tarafından tekrar doğaya toprağa kazandırılır. Yaptığı iş çok değerlidir, doğada hayatta kalması gerekir, bu yüzden doğa ona kendisini dış etmenlerden koruması için harika silahlar vermiştir, sorun olan bu silahlar, insanlar ve diğer canlılar için çok tehlikeli hatta bazen ölümcüldür. Küf çok değerli ama söz konusu yaşam alanı evlerimiz ve vücudumuz olunca iş değişiyor.
Her küf türü, toksik etkiye sahip mi?
Her küf toksik değil, her küf mikotoksin üretmiyor. Özellikle günlük hayatta gıdalarda ve yaşadığımız binalarda gördüğümüz kara küf dediğimiz küf, mavi-yeşil küf mikotoksin üretiyor. Tüm canlılar için zararlı olan özellikle bu iki tür. Küf/mikotoksin özellikle küfe genetik olarak hassas olanları daha fazla etkiliyor.
Gıdalarda oluşan ve eşyalarda, zeminlerde oluşan küf aynı tür mü, nasıl farklılaşır?
Aynı/farklı küf demek için mikrobiyolojik inceleme yapmak gerekir.
Dilerseniz önce gıdalardan bahsedelim… Her gıda küflenir mi, gıdaların küflenmesine neden olan faktörler nelerdir veya küflenme sürecini hızlandıran?
Uygun sıcaklık ve nem varsa tüm gıdalar küflenir. Gıdaların küflenmesi için illa çok yüksek derecede sıcaklık olmasına gerek yok, daha düşük sıcaklıklarda bile gıdalar küflenebilir. Hatta buzdolabındaki gıdalar da küflenir. Gıdalar açıkta bırakıldığında, nemli ortamlarda, hava alacak şekilde bırakıldığında hemen küflenmeye başlar. Gıdalardaki küflenmelerde özellikle aflatoksin ve okratoksin adlı mikotoksinler tespit edilir. Bu mikotoksinler özellikle Antep fıstığı, yer fıstığı, badem, fındık gibi sert kabuklu kuruyemişlerde, incir, kayısı gibi kuru meyvelerde ve buğday, arpa, mısır, pirinç gibi tahıllarda kırmızı pul biber gibi baharatlarda ve kahvede bulunur.
Bazen haberlerde duyarız kuru incir, Antep fıstığı, Avrupa sınır kapısından döndü diye işte bunun sebebi gözle görünmeyen mikotoksinlerdir. Üstelik Avrupa’ya bildiğiniz gibi ülkemizin en kaliteli, en güzel ürünleri gönderilir ama uygun saklama koşullarına dikkat edilmezse küf, mikotoksin kaçınılmaz olur. Avrupa ve Amerika küf mikotoksinler konusunda hayli duyarlı ve iyi çalışıyor ama Türkiye’de henüz bu hassasiyet gelişmedi gibi görünüyor.
Gıdaların küflenmiş kısmı kesilip, kalan kısmı tüketilebilir mi? Gıdaların küflenmesini önlemek için evde neler yapılabilir, gıdaları küf oluşumundan korumak için yaygın olarak önerilen ve yapılan ancak etkisiz veya yanlış olan uygulamalar var mı?
Gıdaların küflenmiş kısımlarını kesip tüketmek konusunda farklı görüşler var, burada önemli olan gıdanın üzerindeki küfün mikotoksin üretip üretmediğini bilmek bunu da sadece bakarak anlayamayız. Bazı insanlar küfü genetik olarak vücutlarından atamazlar. Bu testi bende yaptırdım. Teste göre ben küfün ürettiği mikotoksinleri genetik olarak vücudumdan atamıyorum. Bu durumda ben üzerinde küf olan hiçbir gıdayı tüketmem. İnsanlara bu konuda önerim sizde bunu bilmiyorsanız hiçbir şekilde küflü gıdayı tüketmeyin.
Küfün faturası ağır olur. Küflenmiş gıdalar sağlık açısından oldukça zararlıdır ve bazı türleri kansere neden olabilmektedir. Bazı kaynaklarda küflü kısımlar atıldıktan sonra o gıdanın tüketilebileceği yazılsa da ben asla öyle bir şey yapmam ve kimseye de önermem. Sağlığınız her şeyden değerli, kaybedilen sağlığı tekrar kazanmak ise çok zor. Bütün gıdalar uygun koşullarda saklanmazsa küflenir. Gıdaların küflenmesini önlemek için benim yaptığım ihtiyacım kadar alışveriş yapmak, evde gıda depolamamak, haftalık yemek planı yapmak bu plana göre alışveriş yapmak, aldığım gıdaları bekletmeden tüketmek böylece hiçbir gıda küflenmiyor ve acaba küflü yeri kesip yesem mi diye düşünmem gerekmiyor. Taze meyve, sebzeler poşette ağzı kapalı kalırsa terleme ve nemlenme ile küflenme başlar, mutfak ve buzdolabınızın sıcaklık ve nemini belirli bir oranda tutun.
Yaşam alanlarımızda zaman zaman küflerin varlığından haberdar olamayabiliyoruz, özellikle küfler gözümüzden kaçan veya duvar kağıdı, boruların içi gibi açıkta olmayan yerlerde oluştuğunda. Gıdalarda, gözle görülmeyen küf oluşumu mümkün mü? Yalnızca koku ile veya farklı şekillerde belli olabilen?
Küf çok iyi gizlenir çoğu zaman onu görmeyiz bazen sadece kokusunu alırız, bazen de apaçık meydandadır. Onu görmememiz onun olmadığı anlamına gelmez, özellikle duvar kağıtlarının arkası, buharın nemin yüksek olduğu banyo ve mutfak ortamı, bodrum ve çatı katları, dolap arkaları, banyo ve mutfak lavabo altları, giderler, havalandırma delikleri, parke altları ve süpürgelikler, küf için iyi gizlenme alanlarından bazıları. Gıdalarda küfler çoğu zaman gözle görülmez, dıştan bakılınca sağlam görünen bir fındığın içi küflü olabilir. Özellikle sağlam görünen kuru yemiş ve kuru gıdalarda küf görünmese bile mikotoksin tespit edilebilir. Bu durumdan dolayı sınır kapısından dönen incir, kayısı, Antep fıstığı haberlerini sürekli duyuyoruz. Bu mikotoksinler sadece özel laboratuvarlarda özel araçlarla tespit edilebilir.
Yaşam alanlarımızdaki küf ve mikotoksin hakkında önemli bilgileri kaçırmamak için takipte kalın. Röportajımızın devamını önümüzdeki hafta okuyabilirsiniz…
İlginizi çekebilir: Yaşam alanlarımızın gizli tehdidi: Küf oluşuma dair tüm merak edilenler