X

“Ne olursa olsun kilo veremiyorum!” diyenlere tavsiyeler

Tarih boyunca da farklı vücut tipleri ve boyutları “ideal” olarak kabul edilmiştir. 100 yıl kadar kısa bir süre önce, biraz dolgun olmak kadınlarda arzu edilen, kadınsı bir özellikmiş, hatta zayıf kadınlar daha çekici olmak için kilo almaya bile çalışmış. Rönesans döneminde, Hollandalı sanatçı Peter Paul Rubens, güzelliğin simgesi olduğuna inandığı dolgun figürlü kadınları çıplak resmettiği tablolarıyla tanınmış. 1800’lerde Monet, Renoir ve Cézanne’ın da aralarında bulunduğu Fransız İzlenimciler, o dönem güzel olduğu düşünülen kadınları resmetmişler. Bu tablolara baktığınızda birçok kadının günümüzün podyum modellerinden çok daha iri olduğunu rahatlıkla görebilirsiniz.

“İdeal” kadın vücudunun son 60 yılda önemli ölçüde değiştiğini, yuvarlak ve yumuşak yerine ince ve tonlu hale geldiğini inkar etmek mümkün değil. Bunun yanı sıra geçmişte güzellik ölçütleri, internet ve televizyon vasıtasıyla kadınlara dayatılmıyordu. Bugünün kadınları, günümüzün “ideal” beden ölçülerini dayatan pek çok program ve reklamla karşı karşıya.

Kilo vermek, küresel ölçekte özellikle kadınlar arasında en popüler konulardan da biri. Kilo verme programlarının ve ürünlerinin yalnızca ABD ve Avrupa’da yıllık 150 milyar dolardan fazla kâr sağladığı bilgisi bizlere zayıflama kelimesinin başlı başına bir endüstri olduğunu gösteriyor.

Birçok kişi için kilo verme hedefleri, daha iyi görünmek istemekten çok, sağlıkla ilgili bir konu. Kilo vermişsinizdir, ancak “o son 3 kiloyu” verememişsinizdir. Ya da belki her zaman ortalama kilonuzun üzerinde oldunuz, daha küçük bir elbise bedenine inmeye çalışıyorsunuz. Her diyet ve kilo verme önerisini denediğinizi, ancak tüm çabalarınıza rağmen hala sonuç alamadığınızı düşünüyorsanız, yalnız değilsiniz.

Kalorilerinizi ve karbonhidratlarınızı sayıyor, yeterince protein yiyor, düzenli egzersiz yapıyor ve kilo kaybını desteklediği bilinen diğer tüm şeyleri yapıyor olabilirsiniz, ancak tartı değişmiyordur. Bu sorun aslında oldukça yaygın ve son derece büyük bir stres kaynağıdır. Kilo vermek, bel çevresini azaltmak için adımlar atmak sağlıklı bir hedeftir. Öte yandan, vücudunuzu şu anda moda olan herhangi bir boyuta uymaya zorlarsanız, doğanıza karşı geliyor olabilir ve çabalarınızın sonucunda hayal kırıklığı yaşayabilirsiniz.

Diyet ve egzersiz alışkanlıklarınız kilonuzu belirlemede rol oynasa da, vücut şekliniz ve bedeniniz büyük ölçüde genleriniz tarafından belirlenir. Aslında araştırmalar, hem kilonuzun hem de yağ depolama eğiliminizin benzersiz genetik modelinizden güçlü bir şekilde etkilendiğini gösteriyor.

Neden birçok kişi hedef ağırlığına ulaşamıyor?

Birçok kişi kilo vermeye çalışırken önemli miktarda para, zaman ve çaba harcar. Yine de, bazıları çok az ilerler. Burada etki eden birçok mekanizma vardır. Sağlık durumu, beslenme ve kilo verme geçmişiniz, yaşa bağlı değişiklikler ve annenizin hamileykenki beslenme biçimi ve hamilelik sırasındaki kilo değişiklikleri dahil olmak üzere birçok faktör kilo verme temponuzu etkileyebilir.

1. Sağlık durumu

İnsülin direnci, hipoglisemi gibi çok bilinen kilo verme zorluğu yaşanan durumlar haricinde bazı hastalıklar veya bozukluklar kilo vermeyi son derece zorlaştırabilir:

Lipodem: Dünya genelinde yaklaşık her dokuz kadından birini etkilediğine inanılan bu durum, genelde basen ve bacaklarda, kaybetmesi son derece zor olan aşırı yağların birikmesine neden olur. Genellikle kolay morarma ve ağrıya da neden olur.

Hipotiroidizm: Düşük tiroid hormonu seviyeleri, metabolizmanın yavaşlamasına neden olur.

Polikistik over sendromu (PCOS): Bu durum, insülin direnci ve karında hormonal olarak yönlendirilen yağ birikimi ile karakterizedir. Üreme çağındaki kadınların %21’ini etkilediğine inanılıyor.

2. Beslenme ve kilo verme geçmişi

Geçmişte birkaç kez kilo verdiyseniz ve yeniden kilo aldıysanız veya yo-yo diyet yaptıysanız, sonraki her denemede kilo vermeyi muhtemelen daha zor buldunuz. Aslında, uzun bir yo-yo diyeti geçmişi olanlar, kilosu nispeten sabit kalanlara göre kilo vermekte daha fazla zorluk çekme eğiliminde olurlar.

Araştırmalar bunun temel olarak kalori yoksunluğu dönemlerinden sonra meydana gelen yağ depolamasındaki değişikliklerden kaynaklandığını göstermiştir. Esasen, bir yoksunluk döneminden sonra daha fazla yemeye başladığınızda vücudunuz daha fazla yağ depolar, böylece kalori alımı tekrar azalırsa kullanılabilir bir rezervi olur.

3. Yaş

Yaşlanma, kilo vermeyi her zamankinden daha zor hale getirir. Ayrıca, geçmişte hiç kilo almamış kadınlar, sağlıklı beslenseler bile, yaşlandıkça normal kilolarını korumakta zorlanabilirler. Çoğu kadın kas kütlesindeki ve fiziksel aktivitedeki azalma nedeniyle yaşlanma sürecinde yaklaşık 2–7 kg kazanır ve bu da daha yavaş bir metabolizmaya neden olur.

Ek olarak, meydana gelen birçok hormonal değişiklik nedeniyle menopoz sırasında kilo alımı son derece yaygındır. Menopoz sırasında ve sonrasında kilo vermek hormonal değişimlerden ötürü zor olabilir.

4. Gestasyonel etkiler

Ne yazık ki aşırı kilo taşıma eğiliminiz, kısmen üzerinde kontrolünüz olmayan faktörlerden kaynaklanıyor olabilir. Bunlardan biri genetiktir, ancak daha az bilinen diğer faktörler, anne karnında maruz kaldığınız koşulları içerir. Bunlar, annenizin hamilelik sırasındaki beslenmesi ve hamilelik sırasında aldığı kilo miktarı ile bağlantılı olabilir.

Gerçekten kilo vermeniz gerekiyorsa

Obezite, hastalık riskini artırabilir ve yaşam kalitesini azaltabilir. Kilonuz, bedeninizin ağırlaşması sağlığınızı etkiliyorsa, kilo verme konusunda motivasyonunuzu düşürmemelisiniz.

  • Kilo verme konusunda bakış açışınızı değiştirerek kilo verme yoluna gidebilirsiniz.
  • Kilo verme konusunda profesyonel destek almak istemiyorsanız bir arkadaşınızla birbirinizi motive ederek bu yolda ilerleyebilirsiniz. Her gün birbirinize yediklerinizin resimlerini gönderebilir, her gün kilonuzu not ederek birbirinize iletebilirsiniz.
  • Yavaş da olsa ilerlemeyi fark edin. Yavaş yavaş kilo kaybedeceğinizi ve bazı kilo kaybı platoları yaşayacağınızı fark edin. Ayda birkaç kilo vermek bile etkileyici bir başarıdır.
  • Hedef ağırlık belirlerken gerçekçi olun. “İdeal” kilonuza ulaşmak için çabalamayın. Vücut ağırlığınızın %5 kadarını kaybetmenin insülin duyarlılığını artırdığı ve daha fazla kaybın ek faydalara yol açabileceği gösterilmiştir.
  • Normalin üzerinde inişleri kutlayın.
  • Bu stratejileri hayatınıza dahil etmek kilo vereceğinizi garanti edemese de, kilo verme kapasitenizi artırmanıza, motivasyonunuzun devamlılığına yardımcı olabilir.
  • Odağı kilo kaybına değil, optimal sağlığa kaydırın. Odağınızı optimal sağlık haline getirmek, stresi ve hayal kırıklığını azaltmanın yanı sıra, zamanla doğal kilo kaybına bile yol açabilir.
  • Zindeliğe odaklanın. Sağlık söz konusu olduğunda araştırmalar fit olmanın zayıf olmaktan daha önemli olduğunu göstermiştir. Dahası, düzenli olarak egzersiz yapmak başka birçok fayda sağlayabilir.
  • Yiyeceklerle daha iyi bir ilişki geliştirin. Diyet yapmak yerine besleyici yiyecekler seçmeye, açlık ve tokluk ipuçlarına dikkat etmeye ve sezgisel olarak yemeye çalışın.
  • Vücudunuzu sevmeyi ve kabul etmeyi öğrenin. Vücudunuz için takdir geliştirmek, sağlığınız, mutluluğunuz ve hayata bakış açınız için faydalı olabilir.
  • Rakamların / sosyal medyanın sizi tanımlamasına izin vermeyin. Kilonuza, ölçülerinize veya giysi bedeninize takılıp kalmak yerine nasıl hissettiğinizi, kim olduğunuzu ve hayattaki amacınızı düşünün.
  • Kendinizi başkalarıyla karşılaştırmaktan kaçının. Kendi bedeninizi asla başka birininkiyle kıyaslamayın. Siz eşsizsiniz ve birçok harika özelliğe sahipsiniz. Olabileceğinizin en iyisi olmaya odaklanın.
  • Daha iyi hissetmek ve daha iyi performans göstermek için egzersiz yapın. Kalori yakmak için çılgınca çalışmak yerine, size hissettirdiği şekilde fiziksel aktiviteye katılın.

Özetle, zayıf olmaya değer veren modern bir toplumda, kilo verememek birçok kişi için bir hayal kırıklığı kaynağı olabilir. Ancak gerçekçi olmayan bir boyut elde etmeye çalışmak, yarardan çok zarar verebilir. Vücudunuzu sevmeyi ve kabul etmeyi öğrenin, mümkün olduğunca sağlıklı olmak ve kendinizi karşılaştırmaktan kaçınmak için egzersiz yapın ve sağlıklı yaşam tarzı davranışlarını benimseyin. Bunu yapmak genel sağlığınızı, öz güveninizi ve yaşam kalitenizi büyük ölçüde iyileştirebilir.

İlginizi çekebilir: Sürdürülebilir sağlıklı beslenmeye başlamak için 10 küçük adım

Diyetisyen Müge Bozok: 2008 yılında Hacettepe Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümünden başarı ile mezun oldu. Türkiye’nin ilk Tıp Merkezi İntermed’de kariyerine başladı, bu merkezde çeşitli branşlarda doktorlar ile hastalıklarda beslenme tedavisi, sağlıklı beslenme, obezite tedavisi, adölesan çağı beslenme eğitimleri, hamile ve emzirme döneminde beslenme gibi birçok alanda çalıştı. 2011 - 2017 yılları arasında Prof. Dr. Osman Müftüoğlu’nun kurucusu olduğu Yaşasın Hayat! Kliniğinde mesleğine devam etti. Diyetisyenlik mesleğinin yanı sıra sağlıklı yaşamın yapıtaşları olan beslenmenin ve egzersizin vazgeçilmez olduğunu düşünerek, uluslararası çeşitli eğitimlerden geçerek profesyonel olarak pilates eğitmeni oldu. 4 senelik profesyonel pilates eğitmenliğinin yanı sıra çok sevdiği yoga seanslarının ileri seviyesine giderek çeşitli yoga eğitimlerinde katılıp “Yoga Alliance” sertifikasını almaya hak kazandı. 2017 yılında ise mesleki bilgi ve tecrübesiyle danışanlarına ve öğrencilerine daha kapsamlı hizmet verebilmek için “Revita” isimli kendi beslenme danışmanlık ve pilates - yoga stüdyosu yaşam merkezini kurmuştur.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale