Ne kadar önemli olduğunu unuttuysan hatırla: Değerin var oluşuna bağlı
İki iş yaptım, kendimi önemli sandım.
Uzun zamandır kurumsal hayatta değilim. Yol çok başka yerlere götürdü beni kendimi ona teslim ettiğimde. Meditasyon Eğitmenliği eğitimi, Yoga Eğitmenlik eğitimi derken bir süredir kendime yatırım yapma halindeyim. Bu süreçte de yoğun bir iş tempom olmadı. Hatta iş tempom olmadı. Derslere katıldım, gezdim, yattım. Bu sırada da hep “hiçbir şey yapmasa da insan sadece var olarak bu hayatta çok şey yapıyor. Herhangi bir şey yapmasa da sadece varoluşuyla çok değerli” gibi konular üzerinde çok çalıştım. Seanslar, meditasyonlar vb. Hala da çalışmalarım devam ediyor.
Çünkü öğretilmiş bize; bu hayatta biri olmak istiyorsan mutlaka kurumsal bir işte başarılı olman gerekiyor! Yoksa işe yaramaz, değersizin tekisin. Neden yaşıyorsun ki? Hayır hiç abartmıyorum. Dürüst olun. Aynen böyle bakılıyor bu ülkede iş anlamında maalesef. Daha da abartısı o işin de iş sayılması için doktorluk, mühendislik, ticaret vb. gibi bilinen işler olması gerekiyor.
Ve bu noktada sizin duruşunuz çok önemli bir nokta oluyor. Hep örnek veririm çevremdekilere kendi hayatımdan… Organizasyon firmasından çıkıp başka bir organizasyon firmasında iş bulana kadar arada altı aylık boş bir sürecim vardır hayatımın bir döneminde. Nasıl mutsuzum, nasıl depresyondayım. Herkes çalışıyor, bir şey yapıyor, ben bomboş oturuyorum. Bildiğiniz kendimi küçümsediğim bir dönem… E ben kendimi küçümsedikçe dışarıdan nasıl tepkiler alıyorum? “Çalışmıyor musun? Aaa! Sıkılmıyor musun yahu? Bu dönemde çalışmamak? Ben çalışmadığımı düşünemiyorum!” gibi iğneleyici, küçümseyici sözlerle karşılaşıyorum tabii ki! Dış dünya iç dünyamızın yansımasıdır diye boşa demiyorlar. Çirkin bir ufalma sürecinden geçiyorum. Utanıyorum çok olduğum durumdan.
Sonra tekrar bir işe girdikten bir süre sonra bu defa kendi isteğimle işi bırakıyorum. Bu defa fark var ama! Eminim kendimden ve mutluyum! Ve aynı insanlarla diyalog aynen şöyle gelişiyor:
-İşi mi bıraktın?
-Evet yahu vallahi bıraktım, artık olmuyordu.
-E şimdi ne yapıyorsun?
-Çok keyfim yerinde. Kendime zaman ayırabilmeye başladım. Çok mutluyum!
-Yaa. Elimde olsa bende bırakırım vallahi! Ohh! Ne güzel bir şey yapıyorsun!
Bakın size aynı insanlar diyorum, her iki durumda da tepkileri verenler! Hayatım boyu unutmayacağım! O zaman anlamıştım her şeyin insanın sadece kendisiyle alakalı olduğunu gerçekten. En son kurumsal firmalarla yollarımı ayırışım o dönemdir! Sonra kendimi hayata bırakınca şu an ise meditasyon ve yoga hocası olarak hayatıma devam ediyorum! Ölmedim yaşıyorum yani! Hem de mutlu bir şekilde!
Tabii ki benim bunu rahat bir şekilde yapabilecek şansım vardı. Ailem bana her zaman çok destekti çok şükür. Ama çok arkadaşım var ki 7/24 bir işte çalışıp kendisi için aynı anda bu eğitimleri de alan. Çok takdir ettiğim insanlar! Bahanesiz hayatını gerçekleştiren insanlar! Eğer insan bir şey istiyorsa, gerisi bahane. Bunu bilir bunu söylerim.
Bu arada ben bir şey yapmadığımı da sanırken bahsettiğim gibi iki eğitim bitirdim o da ayrı. Ama o sırada dönemler oluyordu bunları görmüyordum. Bazen kendime: “aferin Gamze! Ne güzel şeyler kattığın bir dönemdesin kendine.” derken, bazen her şeyi unutup: “insanlar ilerliyor, bir şeyler yapıyor, sen hiçbir şey yapmıyorsun!” kafasına girip kendimi dövüyordum. Kendimi aşırı stresli dönemlere soktuğumu hatırlıyorum.
Bir de hayat sever ya inandığımız şeylerin arkasında sağlam durduğumuzu görmeyi. Ben iş anlamında bir şey yapmamak değerini belirlemez insanın gibi yerlerde gezinirken içimde ve bunu hayatıma, kalbime, yüzüme yansıtmaya çalışırken, hayat en sert haliyle meydan okumaya geçti bana ve hayatıma, üstüne üstlük en yakınıma dünyanın en hırslı insanlarını soktu! Hayatı iş olan, çalıştığı yerle kendini konumlandıran, işte yaptıklarıyla kendini başarılı/başarısız diye adlandıran, değerli/değersiz diye değer biçen. Düşünsenize! Haydi bakalım Gamze bakalım inandıklarının arkasında sağlam durabilecek misin?
Maalesef pek beceremedim! Çok merkezinde kalabilen bir insan olsaydım o süreçte, muhtemelen bu insanlar hayatımı hiç etkilemeden geçip gidecekti. Değmeyecekti bile. Fakat ben perişan oldum! Tamamen kendimi unutup karşımdakinden etkilendiğim ve hepimize ezberletilmiş olan: “Bir işte çalışmıyorsan, boş boş oturuyorsan bir işe yaramıyorsun ve değersizsin” kalıbına yavaş yavaş daldım. Sonrasında ne yapacağımı şaşırmalar, yine kendimi küçümsemeler, stres olmalar, o an canım istemiyor bile olsa sırf “bir şey” görünmesi uğruna oraya/buraya mail atmalar. Siz kendinizden emin olmadıkça nasıl korkunç sürüklüyor sizi hayat biliyor musunuz? Uf! Çarpa çarpa ilerlerken ne olduğunuzu şaşırıyorsunuz. İstemiyorsunuz, yoruluyorsunuz, ağlıyorsunuz ve en kötüsü de unuttuğunuz için kendinizi; bunların hepsine katlanmak zorunda olduğunuzu düşünüyorsunuz çünkü değersizsiniz hiçbir şey yapmadığınız için!
Ayrıca o “bir şey” kime göre neye göre? Benim için nefes almaktır, başkasına göre resim çizmektir, bir diğeri için çok iyi satış yapmasıdır. Nasıl kalıplara girebiliriz ki?! Ahhh Gamze! İşte bunları o an o durumların içinde bile gör, fark et diye hep ayık olman önemli hayatta!
Ama insanız. Bu yüzden de kendimi dövmeyeceğim. Hayatta en önemli şey kendimize şefkat. “Evet insanım ve unutabilirim”. Bu kadar basit. Basit de dediğime bakmayın aslında. Bu cümleyi böyle rahatça ve şefkatle kurabilmem bile zamanımı aldı aslında epey. Altında baya yaşanmışlık var aslında onun da kurduğum pek çok cümle gibi…
Yahu ben nereden geldim buralara aslında biliyor musunuz? Bu ara hayatıma ektiğim tohumların filizlenmeye başladığı bir sürece girdim çok şükür. Son bir haftadır üzerinde yoğun çalıştığımız bir proje yarattık arkadaşımla. Bilgisayar başında saatlerce oturmalar, e-postalar atmalar uzun uzun, toplantı yapmalar vb. Bir hoşuma gidiyor ki sormayın! Ama ihtiyacım varmış çok o içimdeki yaratıcılığın dünyaya akmasına. Şu an bunun tadını doya doya çıkarıyorum o yüzden açıkçası.
Ama bir şeyi karıştırmamak lazım! Evet bir şey yaratmanın keyfini kesinlikle çıkart ama bunun için kendini değerli, önemli görmeye başlama! İşte orada karıştırma bir şeyleri birbirine. Kendimde onu fark ettim demin ve hemen: “Hoop orada bir dur Gamze!” dedim.
“Ne kadar çok şey yapıyorum, ben de önemli şeyler yapıyorum işte. Meşgulüm, yoğunum”a giriyordum ki anında yakaladım zihnin o dalmak istediği yeri ve durdum! Sonra düşündüm. Kendisiyle bu kadar çalışan ben anında hayatında var etmeye çalıştığı değerleri unutup direkt iki iş yaptı diye hemen önemliyim havalarına 1 dakika olsa bile giriyorsa; farkındalığı olmayan insanların kafalarında iş=önem gibi kalıplarda yaşayıp, buna inanıp hayatlarını buna göre idame ettirmeleri kadar normal bir şey yok o zaman? “İşte şimdi o kızdığın insanları da anlıyorum..” diye geçirdim içimden. Ama neyse ki yakaladım kendimi, neyse ki! Çünkü eğer oraya gene girseydim, bu proje bittiği an ben gene “değersizim” kafasına doğru alıp başımı gidecektim. Sonra gene zorlaşsın hayat! Aman aman! Teşekkür ederim almayayım!
“O zaman aferin sana Gamze’cim. Ayık yaşamanın mükafatı fark etmek ve fark etmenin mükafatı istediklerini hayatına alıp istemediklerini atmak/dönüştürmek. Evet unutabilirsin bildiklerini çünkü insansın. Çok normal. Ama senin adına mutluyum ki “gördüğün” için hemen hatırladın! Tebrik ederim seni! Haydi ne olursa olsun, ne yaparsan yap, ne yapmazsan yapma; değerinin sadece varoluşuna bağlı olduğu harika hayatına devam! Seni seviyorum!”
O zaman, ne yaparsan yap, ne yapmazsan yapma; değerinin sadece varoluşuna bağlı olduğu harika hayatlara… Sevgiyle…
İlginizi çekebilir: Bir an dur ve fark et: Kendine yeterince şefkat gösterebiliyor musun?