X

Nasıl şanslı olunur: İyi şans, kötü şans ve şansınızı artırmanın yolları

“Şans” hepimizin hayatında en az bir kez sorguladığı bir olgu. “O çok şanslı…”, “Şansım hiç yaver gitmedi…” “Böyle de şans olmaz ki…” sizin için de tanıdık cümleler mi? Zaman zaman kendinizi çok şanslı zaman zaman da bir o kadar şanssız hissettiğiniz oluyor mu? Peki nedir bu şans? Tamamen tesadüfi bir şekilde bazen bizi bulur bazen bizden kaçar mı yoksa biz mi onu yaratmak için çabalarız veya hiçbir şey yapmayarak kaçırırız? O şans bilekliği gerçekten size şans getiriyor mu, evin girişine astığınız at nalı ya da her pikniğe gidişinizde peşine düştüğünüz dört yapraklı yonca?

Size şans getirdiğine inandığınız objeleriniz var mı? Evinizin bir köşesinde duran filler, önemli toplantılarda yanınızdan ayırmadığınız kolyeniz ya da arabanızın dikiz aynasında asılı duran nazar boncuğu, hepsi gerçekten “şans getiren”, “büyülü” objeler mi, yoksa onlara yüklediğimiz anlamlar mı?

Şans nedir: Şansın 4 ilkesi

Şans, Fransızca kökenli bir sözcük olup, mantıkla açıklanamayan rastlantısal olayların nedeni olan güç şeklinde tanımlanır. Öte yandan, psikoloji alanında yürütülen bazı araştırmalarda ise “şans”, kişinin onu yeni fırsatlara açık hale getiren pozitif tutumu olarak tanımlanmıştır. Peki, bu şans herkeste eşit miktarda mı bulunur? İnsanlar kendilerini nasıl şanslı veya şanssız diye nitelendirir?

Şans, yalnızca hazırlıklı olanlara yarar. -Louis Pasteur

“The Luck Factor” kitabının yazarı Richard Wiseman, eserinde hayata pozitif bakan insanların daha şanslı olduğunu ve kötü şansın üstesinden gelmek için yapabileceğimiz şeyler olduğunu anlatıyor. Şansı elde etmek içinse 4 ilkeye dikkat çekiyor:

  • Tesadüflere bağlı fırsatları çoğalt: Şanslı insan daima yeni deneyimlere açıktır.
  • İç sesini dinle: Şanslı insan, iç sesini ve sezgilerini kullanarak başarılı kararlar verir.
  • Geleceğin iyi olacağını düşün: Şanslı insanın gelecekle ilgili beklentileri, hayallerini gerçekleştirip amaçlarına ulaşmasını sağlar.
  • Kötü şansı talihe dönüştür: Şanslı insan, başına gelen talihsiz bir olayın uzun vadede en iyi şekilde sonuçlanacağına inanır.

“Kötü” şans dendiğinde çoğumuzun aklına “Murphy” geliyor olabilir; şanstan bahsederken onu es geçmek olmaz, değil mi? Murphy Kanunları olarak da tanıdığımız “kötü şans” neden bizi buluyor?

Şans her zaman iyi midir: Murphy Kanunları ve kötü şans

“Bir şeyin ters gitme olasılığı varsa, ters gidecektir.” der, Murphy kanunları ve ekler: “Bir şeyin olma olasılığı, isteme olasılığı ile ters orantılıdır.” Kendinizi kötü hissettiğiniz, dış görünüşünüze önem veremeyecek kadar yorgun olduğunuz ama mecburen dışarı çıkmak zorunda kaldığınız o günde, asla karşılaşmak istemediğiniz eski sevgilinize rastladınız mı hiç? Kaybettiğinizi düşündüğünüz kulaklığın yerine yenisi aldığınız gün evde eskisini buldunuz mu? Arabayı yıkattığınız gün yağmur yağdı mı? Ya da bir türlü gelmeyen otobüsü beklemekten vazgeçip tam taksiye bindiğiniz anda beklediğiniz otobüsün arkadan yaklaştığını gördünüz mü? “Olmaz mı!” dediğinizi duyar gibiyiz. Öyleyse, Murphy iş başında diyebiliriz.

Gündelik hayatımızdan beslenen ve daha birçok örnek verebileceğimiz Murphy Kanunları’nın temelinde aslında ihtimaller yatıyor. Fakat, sanmayın ki tamamen kötü durumları içeriyor. Edward Murphy, Murphy Kanunları’nın yaratıcısı da diyebiliriz, bir mühendisti ve insan bedeninin ivmeye ne kadar dayanabileceğine dair deneyler yapıyordu. Bir çalışmasında üzerinde çalıştığı makinenin kablolarının ters bağlanması nedeniyle ortaya olumsuz sonuçlar çıktı ve o zaman o meşhur sözü söyledi: “Bir şeyin ters gitme olasılığı varsa, ters gidecektir”. “Bu yüzden de ekledi, bir olayın/durumun her açısını değerlendirin; bardağın hem dolu hem boş tarafını görün.”

Murphy aslında olumsuzluklar silsilesi değil, bir çeşit hataları önleme stratejisidir. Bize vermek istediği mesaj şudur: Hatalar olabilir fakat bunu başarısızlık olarak yorumlamak yerine daha iyi devam etmek için bir motivasyon kaynağı şeklinde görün. Olası bütün sonuçların (iyi veya kötü) farkına varın, daha iyi hazırlanın.

Ah yine mi sen: Şanssızlık kaderiniz mi?

İnsanın istemediği ot neden dibinde biter? Bir türlü çalışmak istemediğiniz iş arkadaşınızla neden sürekli aynı ekipte yer almak zorunda kalırsınız, “İstemiyorum, istemiyorum, is-te-mi-yo-rum!” dedikçe “O” istemediğiniz ne ise neden şıp diye karşınızda belirir? Çok mu şanssızsınız yoksa düşüne düşüne onu başınıza getiriyor olabilir misiniz?

Düşüncenin gücü, etkisi yadsınamaz bir gerçek olarak hayatımızın her anında yerini almayı başarıyor. Aslında denklem basit: Olumsuz düşünceler olumsuz sonuçlar doğurur. 

Peki, nasıl kullanabiliriz düşüncenin gücünü; istediklerimizi elde etmek için nasıl yönetebiliriz? Cevap, “büyülü” kelimelerde saklı; yani sıkça karşımıza çıkan “olumlamalar”da. Şans getirdiğine inanılan “büyülü” objeler olabiliyorsa, kelimeler neden olmasın? Düşüncelerimizi değiştirerek söylemlerimizi, söylemlerimizi değiştirerek de yaşadıklarımızı değiştirmemiz mümkün. Madem bir şeyi 40 kere söyleyince oluyor, o zaman biz de bu gücü olumsuzu çekmek için değil olumluya odaklanmak için kullanalım. İstemediğiniz kişiyle aynı ekipte olduğunuzu düşünmek yerine kendi ekibinizi kurduğunuzu hayal etseniz? Ya da ekibinizde kimlerin olmasını istiyorsanız onlarla çalıştığınızı düşünseniz? İstediğiniz, hayalini kurduğunuz şeylerin düşüncesi bile iyi gelmiyor mu? Olumsuzluklarla canımızı sıkmak yerine olumluyu düşünüp şansı yanınıza çekebiliriz.

Bir dönemin popüler filmlerinden biri olan “Slumdog Millionarie“i hatırlıyor musunuz? Hayatı boyunca bir çok olumsuz deneyim yaşamış yoksul, öksüz, “şanssız” bir çocuğun bilgi yarışmasındaki soruların cevaplarını geçmişinde yaşadığı olaylardan çıkarması ile herkesi şaşırtmasını mı? Tüm hayatı boyunca kötülük görmüş belki de Hindistan’ın “en şanssız” insanlarından biri olarak nitelendirilebilecekken ünlü bir yarışmayı kazanması onun birden bire “şanslı” birine dönüşmesi ile mi ilgiliydi? Yoksa karşısına çıkan fırsatları değerlendirebilmesi, deneyimlerinde gizli kalan detayları hatırlamasıyla mı? Deneyimler, sizi bir adım öteye taşıyabilir, tek yapmanız gereken farkında olmak.

Biz insanlar istemediğimiz bir şey başımıza geldiğinde bunu “kötü” şans olarak değerlendirmeye fazlasıyla meyilliyiz; fakat güzel bir şey olduğunda ise bunu kendi başarımız olarak yorumluyoruz. Peki ama neden? Her iki durumda da özne bizsek, biri şanssızlıkken diğeri nasıl başarı oluyor? Başarı elde ettiğimizde kaçımız “Şanslıydım, başardım.” diyoruz? Onun yerine, “Çok çalıştım, başardım.” demeyi tercih ediyoruz. Demek ki elimizden geleni yapıp, çalışarak “kötü” şansın oluşma ihtimalini azaltıyor, başarı için “iyi” şansımızı artırabiliyoruz. Yeniliklere açık olarak, deneyimlerimizi değerli kılarak, detaylı planlama ile kötü gitme ihtimali olan durumların önlemlerini alarak, kısacası “hazırlıklı” olarak şansımızı artırabiliriz.

Şeytanın bacağını kırmak: Şans nasıl yaratılır?

Peki, ne yapalım da şanslı olalım? O şansı nasıl yaratalım? Kötü şanstan nasıl kaçalım?

İnanmak da başarmanın yarısı değil midir? Tüm gücünüzü toplayarak başlamanın ve neler başarabileceğinizi görmenin zamanı gelmedi mi? İster yonca arayın, isterseniz uğur böceği… Dilerseniz o şanslı elbisenizi giyip uğurlu kolyenizi de takın, size iyi gelen ne varsa kullanın ama çalışmanın, düşünmenin gücünü de unutmayın.

1. Çok çalışın

“Ben başarısız olmadım. Sadece başarısızlıkla sonuçlanan 10.000 yöntem buldum.” – Thomas Edison

“Hiçbir başarı tesadüf değildir.” Hiç herhangi bir başarının kendiliğinden ortaya çıktığını, çabasız bir şekilde vuku bulduğuna denk geldiniz mi? Emek vermeden, çaba harcamadan, zorlanmadan büyük başarılara imza atmış birileri var mı etrafınızda; sadece “şans” ile kazanan? “O çok şanslı, o yüzden böyle başarılı oldu…” dediğiniz kimsenin gerçekten hiç çalışmadığını mı düşünüyorsunuz?

Tüm dünyanın adını ezbere bildiği büyük usta sanatçıların, en zengin insanlar listesinde yer alan iş adamlarının, başarıdan başarıya koşan girişimcilerin, paraya para demeyen şirketleri yönetenlerin… Hepsi mi “çok şanslı”? Barış Özcan YouTube kanalındaki Başarı için 10000 Saat Kuralı“ isimli videosunda bu konuyu detaylı olarak ele alıyor ve aslında insanın kendi şansını yaratmak, başarıya ulaşmak için “çok çalışması gerektiği” konusuna dikkat çekiyor ve videoda da bahsettiği “Outliers” “kitabının yazarı Malcolm Gladwell‘in bir konuda uzmanlaşmak için en az 10.000 saat üzerinde çalışılması gerektiğin sözünü hatırlatıyor. Vaktiniz varsa videoyu izlemenizi öneriyoruz, sonrasında şansın size gelmesini beklemek yerine onu kendiniz yaratmak için harekete geçme arzusu ile dolabilirsiniz, bizden söylemesi.

Videoyu izlemek için tıklayabilirsiniz.

Videoda bahsedilen “Outliers” kitabını incelemek ve satın almak için tıklayabilirsiniz.Videoda bahsedilen “

2. Şans günlüğü tutun

“The Luck Factor” kitabının yazarı Richard Wiseman, hayatımıza şansı nasıl davet edebileceğimize dair örnekler veriyor ve “şans günlüğü” uygulamasını anlatıyor. Her gün yaşadığımız büyük, küçük tüm pozitif durumları yazarak güzel şeyleri hayatımıza çekebileceğimizi öğütlüyor. Benzer bir şekilde, pozitif psikoloji ile ilgili araştırmalar yapan Martin Seligman da her gün yatağa girmeden önce o gün başımıza gelen en az “3 olumlu” şeyi mümkün olduğu kadar detaylı bir şekilde yazmamızı ve bunu alışkanlık haline getirerek pozitif olayları etrafımızda daha çok görebileceğimizi söylüyor. Denesek ne kaybederiz?

“The Luck Factor” kitabını incelemek ve satın almak için tıklayabilirsiniz.

3. Sadeleştirin

Berrak bir zihin için temiz, ferah bir ortam şart. Evinizi, odanızı, çalışma alanlarınızı düzenleyip, gereksiz eşyalardan kurtulduğunuzda aynı zamanda o fazla eşyaların zihninizi yoran, meşgul eden enerjisinden de kurtulacaksınız. Bu sayede, zihninizde boşuna yer işgal eden düşüncelerden arınıp yeni ve işlevli olanlara yer açacaksınız. Size hizmet etmeyen eşyalardan, düşüncelerden, hatta insanlardan uzaklaştığınızda kendinize yönelerek motivasyonunuzu yükseltebilir ve başarı şansınızı artırabilirsiniz.

4. Yaratıcılığa alan açın

Hep aynı şeyleri yaparak farklı sonuçlar beklemek doğru bir yaklaşım değil. Hayatınızı değiştirmek istiyorsanız ve bunun için şansa ihtiyacınız olduğunu düşünüyorsanız o şansa erişmek için bir şeyleri farklı yapmaya başlamalısınız. Zihninizi besleyen, kendinizi bulmanıza, yeni yönlerinizi keşfetmenize yardımcı olan, yaratıcılığınızı geliştiren uğraşlar edinin. Yeni bir enstrüman öğrenmek, resim yapmaya başlamak, daha önce denemediğiniz tarifleri pişirmek… Yenilikler, yaratıcılığınızı artıracak, düşünme şeklinizi değiştirecek ve başarıya giden yolda sizi bir adım öteye taşıyacak; aynı zamanda size iyi gelen uğraşları keşfetmenizi, yeni insanlarla tanışmanızı ve hayata karşı daha pozitif bir bakış açısı kazanmanızı sağlayacak. Hayatın her alanında mutlu olabilmek, sizce de çok “şanslı” bir durum değil mi?

5. Fırsatları değerlendirin

Ünlü yazar Richard Wiseman, şans kavramı ile yakından ilgilendiği için insanlarla birkaç deney yapar. Deneylerinden birinde kendilerini şanslı ve şanssız olarak niteleyen 400 insanı bir araya getirir ve şanslı olduğunu dile getirenlerden bir grup, şansız olduğunu belirtenlerden da başka bir grup oluşturur. İki gruba da içerisinde fotoğraflar bulunan albümü verip fotoğrafları saymalarını ister. Şanslı olduklarını düşünen insanlar bu soruyu çok hızlı cevaplarken diğer grup daha uzun sürede cevap verir. Kendilerini şanslı tanımlayan insanların çok hızlı cevap vermelerinin sebebi ise albümün ikinci sayfasında “Saymayı bırakın, 43 fotoğraf var.” yazmasıdır. Onlar hata yapmayı göze alarak bu kolay cevabı kabul ederler, inanırlar ve olabilecek olasılıklara kendilerini açarlar. Şanssız gruptaki insanlar ise bu bilgiyi kontrol etmek için fotoğrafları sayarlar, böylece hata yapmazlar ama daha uzun sürede cevabı verirler. Bu arada albümde gerçekten 43 fotoğraf yer almaktadır, yani şanslı olduğunu düşünenler fırsatı görüp doğru değerlendirmişlerdir. 🙂

Kendilerini şanslı gören insanların yaklaşımlarına bakıldığında karşılarına çıkan fırsatı değerlendirebildikleri, şanssız olduklarını düşünen insanların ise risk almayarak, durumun doğruluğundan emin olmak isterken fırsatı kaçırdıkları görülmektedir.

Wiseman‘ın bir başka deneyinde ise bir kafede yere para bırakılır ve içeriye giren iki insanın davranışları gözlemlenir. İlk kişi parayı alır, kahve ister ve barda oturan kişiye merhaba diyerek konuşmayı başlatır. Zengin bir iş insanı ile sohbet ettikten sonra mülakata alınır. Kendisine nasıl bir gün geçirdiği sorulduğunda, çok şanslı olduğunu, önce yerde para bulduğunu sonra da zengin bir iş adamıyla tanışıp sohbet ettiğini anlatır. Kafeye giren diğer kişi ise parayı görmez, kahve ister, barda oturan adama merhaba der ve çıkar. Mülakata girdiğinde gününün çok sıradan geçtiğini söyler. 

İki örnek de bize şanslı insanların fırsatlara daha açık olduğunu ve yeni deneyimlere rahat bir tavırla yaklaştıklarını gösteriyor. Yani, şansı hayatımıza çekmenin bizim elimizde olduğuna dair ipuçları taşıyor. Eğer, “iyi” şansı hayatımıza çekebiliyorsak, “kötü” şansı da çekebiliyor olabilir miyiz?

5. Bonus: Ne yesek de şansımız artsa 🙂

Bazı kültürlerde çeşitli yiyeceklerin şans getirdiğine dair inanışlar yer alıyor. Örneğin, Asya ülkelerinde noodle, uzun bir hayatı temsil ediyor. Daha fazlasını merak ediyorsanız,  “Şans Kapıyı Çalınca: Hem şans hem sağlık veren 5 yiyecek”başlıklı yazımıza göz atabilirsiniz.

İlginizi çekebilir: Düşünce gücü nedir, niçin önemlidir?

Kaynak: mindbodygreen, popsci, scientificamerican

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale