Bir itirafta bulunayım: Hayatımda çok uzun süre doğru vermeye çalışırken, kararsız kaldım! Kararlar büyük ya da küçük olsa da her seferinde karar verme halinin yanından bile geçememişliğim var.
İş ya da sevgili seçiminden daha önemsiz kararlara hep aynı durumla karşı karşıya kalıyordum! Doğru karar vermeye çalışırken, karar verme süresi her zaman doluyor ve her seferinde bu duruma hayırlısı diyerek kendimi avutuyordum!
Eyleme geçemediğimizde, bir tohumun büyüme olasılığını da öldürmüş oluyoruz! Tohumu toprağa ekmeye çalışmadan, tohumun kaderinde ağaç olmak yok demek komik oluyor değil mi?
Hayatımdaki kararsızlık ve karar verme durumlarına birkaç örnek vermek istiyorum:
Kendimi bildim bileli hep dövme yaptırmak istedim! Geçen Instagram ve Facebook’ta bu dövmeyi yaptıracağım dediğim paylaşımlarımı gördüm! Komik olan ne biliyor musunuz? Buldum dediğim hiçbir dövmeyi yaptırmadım! Şu an 4 dövmem var ve hiçbiri için aylarca düşünmedim, karar belirdi ve ben yaptırdım! Hazır olmayı beklemedim! Hazır olmayı beklemek modern insanın hapishanesi.. Çünkü asla hiçbir şeye hazır olamıyoruz! Sadece atlama hissi tüm ruhumuzu sarıyor ve atlıyoruz.
Karar verme eylemi, kişinin kendine yaklaşıp, yaşamı okuma niyetiyle doğru orantılı…
Yoga uzmanlık programlarına katılmaktan ve sonrasında yapmak istediklerinden hep emindim. Belki de geriye dönüp baktığımda yoganın, hayatımda birkaç emin olduğum şeylereden biri olduğunu söyleyebilirim!
Gerçekten emin olduğunuzda, kararın kendisine dönüşüyorsunuz! Tek yapmanız gereken, kararın sizi, yönlendirmesine izin vermek oluyor.
Eskiden 5 tane rastam vardı! Hepsini niyetlerle takmış ve uzatmıştım! Varlıklarına aşık olduğum rastalarımla sanırım 4 – 5 sene geçirdim! Birlikte çok şey yaşadık ama öyle bir an geldi ki, yolun bittiğini anladım. Artık aynaya bakıp, onları görmek eskisi gibi güven ve keyif vermiyordu! Ve mavi rastamı kesip, karşıma alıp, uzun uzun bakıştığımı hatırlıyorum.
Sonra saçlarımı hayatımda ilk kez sarı renge boyattım ve öyle sevdim ki ve öyle şeyler yaşadık ki beraber taa ki bir hafta öncesine kadar.. Yine aynaya baktığımda aynı his belirmeye başlamıştı. Yolun bittiğini anlamıştım. Şu an saçımın rengi neredeyse kızıl! 🙂
İçerisi netleşmeye başladığında, bitiş çizgilerini okumak, günün değişen hava durumuna uygun giyinmeye benziyor. Hava soğukken, yazlık kıyafet giymeye çalışmıyorsunuz değil mi?
Hoşunuza gitmeyen, artık sizi sıkıştırmaya başlayan her şeyi hayatınızdan çıkartabilirsiniz, değiştirebilirsiniz, beğenmediğiniz mi yeniden değiştirebilirsiniz?
Tek bir kural var: İçerisi buğulu, karanlık ve ağır olduğu zamanlarda karar vermeye çalışmamak, havanın sertliğinin geçmesini ve yeniden güneşin doğmasını beklemek…
Görüş açısının net olabilmesi için pencerenin de berrak olması gerekiyor. İşte o zaman ortaya karar çıkıyor!
Karar verme hali bu yüzden etken bir hal değil, daha çok edilgen, kendiliğinden ortaya çıkıyor. Biz karar vermeye çalışmıyoruz, tek yaptığımız orada olmak, olanı görmek ve suyun akışına kendimizi bırakmaktan öte akışın kendisi olmak.
Yapraklarını zarifçe açan bir gülün kendisi olabilmesi için hem toprağıyla hem de yaşamla delicisine bir bağı olması lazım ki, o bağ her mevsimde başka bir karar olarak karşımıza çıksın!
Aslında ne karar alan var, ne de karar veren…
Sadece gün ışığı gibi belirenler ve içine karıştıklarımız var.
İlginizi çekebilir: Canını yaksa bile cesaretle gerçeğe bakmaya ne dersin?