X

Nasıl besleneceğinize kurallar karar vermesin: Beslenmeniz üzerinde söz sahibi olun

https://yalnizanoreksi.wordpress.com/2019/11/12/bir-dinlesek-asil-sesimiz-ne-derdi-acaba/

Beslenme düzeniyle ilgili kurallar dediğimizde neyi kast ediyoruz? Bunlar; bedenlerimizi değiştirip doğal halimizden uzaklaşmak pahasına “ideal inceliğe” kavuşmak adına benimsediğimiz gelişigüzel dayatmalar. Her Bedende Sağlık (Health at Every Size) hareketinin savunucularından olan beslenme uzmanı Haley Goodrich, diyet kültürünün tetiklediği bu kuralların sahte bir benlik hatta sahte bir ahlaki üstünlük hissi yarattığını düşünüyor.

Kurallar ve suçluluk bedenlerimizle bağımızı koparıyor

Yemekle ilgili suçluluk duygularında beslenme ya da diyet kurallarının ne gibi bir rolü var? Goodrich şöyle devam ediyor:
Beslenme kurallarınızı ihlal edecek şekilde tercihler yaptığınızda, yediğiniz yemek, üzerinizde gittikçe artan bir suçluluk ve pişmanlık hali yaratır.

Diğer bir ifadeyle, kurallardan birine uymadığımızda suçlu hissediyoruz. Ve bu suçlulukla birlikte yiyeceklere yönelik duyduğumuz endişeler, korkular artıyor, beslenmek zamanla bir takıntı halini alıp içgüdüsel olmaktan uzaklaşıyor. Kurallara göre beslenenlerimiz için (ki bu çemberin dışında kalan çok az şanslı insan olduğunu sanıyorum) aşağıdaki iç konuşmalar hayli tanıdık gelecektir: “Bunu hak ediyor muyum? Kaç kaloridir bu? Kilo alır mıyım? Bu hafta neler yemiştim? Daha fazla spor yapmam gerek. Bugün kaçamak yaptım mı? Bunu yersem karşımdaki ne düşünür? Ya paketin hepsini yersem?”

Bu düşüncelerin hepsi benliğimizi yaralıyor. Çünkü yemek yemeyi “hak etmek” zorunda değiliz. Masum beslenme olmadığı gibi yediklerimiz kadar ya da yeme tercihlerimiz ölçüsünde “iyi” ya da “kötü” değiliz. Başkalarının kararları ya da onların hakkımızda ne düşüneceğine yönelik endişelerimiz doğrultusunda besleniyorsak, sağlıksız bir davranışta bulunuyoruz. Kısacası, kurallar ve suçluluk hissi içgüdülerimizden ve asıl benliğimizden daha baskın çıktığında bedenlerimize güvenemez oluyor, onun bilgeliğinden şaşıyoruz. Bedenlerimizle olan bağı yeniden kurmak ise kuralların yıkılmasından, dayatmalara meydan okunmasından geçiyor.

Kuralsız beslenmek sağlıksız ya da ölçüsüz beslenmek anlamına gelmez 

Kuralsız beslenmek özellikle yeme bozukluğu olan ya da diyet kültürünün etkilediği insanlar için çok korkutucu görünebilir. Özgürlük hissi belirsizlik yaratabilir. Fakat, Goodrich katı kuralların yıkılmasının sağlıksız ya da ölçüsüz beslenmek anlamına gelmediğini söylüyor.

Aksine, beslenmeyle ilişkisini iyileştirmek isteyenlerimizin kuralları yıkarken başta bir nebze de olsa belli bir yapı ve düzen içinde beslenmesi faydalı olabilir. 3-4 saatte bir beslenmek, “bu, tabağımda olamaz” bakış açısından uzaklaşıp her yiyeceğe yer açmak ya da ne kadar beslenmemiz gerektiği ve gerçekten ne yemek istediğimiz konusunda iç sesimizi duymaya çalışmak gibi. Bedenimize yeniden güvenmeye başlayıp onun ihtiyaçlarına kulak vererek beslendikçe, yiyeceklerle aramızdaki kaotik ilişkinin durulması çok daha kolay.

Yeme bozuklukları ve kurallar arasında nasıl bir ilişki var? 

Özellikle kısıtlayıcı tipteki anoreksiya nervoza ve sağlıklı beslenme takıntısı olarak bildiğimiz ortoreksiya nervoza söz konusu olduğunda, bu rahatsızlıklarla mücadele edenlerimizin “korkulu” yiyeceklerle yüzleşmesi çok mühim. Yeme bozuklukları terapisti Jennifer Rolin’in belirttiği üzere, yeme bozukluklarından iyileşmeye çalışanlar için bu adım son derece zor ve çetin olabilir. Korkularımızın ya da bizi yargılayan ve yeme bozukluğunun yönettiği yargılayıcı sesin yatışmasını beklemek ise pek mantıklı değil çünkü ancak korkularımıza yavaş yavaş maruz kaldıkça onlardan kurtulmaya başlayabiliriz.

Susan Jeffers, Feel The Fear and Do It Anyway adlı kitabında tam da bu noktaya parmak basıyor. Korkuyla ilgili saydığı beş gerçekten birincisinde ne diyor bakın:

“…bu kitabı okuyan pek çoğunuz gibi ben de herhangi bir şeyi göze alabilmek için korkumun kaybolmasını bekleyerek yetiştim. ‘Ne zaman korkum azalırsa… o zaman!’ Hayatımın çoğunu NE ZAMAN/O ZAMAN oyununu oynayarak geçirdim Ve hiç işe yaramadı. … Bir gün şu ‘gerçeği’ anladım: Büyümeye ve kendimi geliştirmeye devam ettiğim sürece korku peşimi bırakmayacak.”

Pekâlâ, yeme bozukluklarında korkulu yiyeceklerle yüzleşmek konusunda neler yapabiliriz? Akla ilk gelenler arasında, korktuğumuz yiyeceklerin bir listesini oluşturup ilk denemeyi de en az korktuğumuz yiyeceklerle yapmak; korkulu yiyecekler ile daha “güvenilir” bulduğumuz yiyecekleri aynı öğünde buluşturmak; korkulu yiyecekleri denerken yanımızda güvendiğimiz ve sevdiğimiz birilerinin desteğini bulmak ve son olarak öz şefkat duygumuzu kaybetmeden kendimize iyileşmek için doğru bir davranışta bulunduğumuzu hatırlatmak.

Şimdi, Evelyn Tribole içgüdüsel beslenmeye giden yolun dördüncü basamağı için ne diyordu onu hatırlayalım:
Yiyeceklerle ilgili baskılara meydan okuyun. Zihninizde, baskıcı bir otorite gibi nasıl beslenmeniz gerektiğine yönelik kurallar koyan, sizi kısıtlayan ve yiyeceklerle hak hukuk ilişkisi yaratan bir ses olabilir. İşte bu diyet kurallarının ta kendileri. Kafanızdaki sese koca bir ‘hayır’ çığlığı atın ve en az kalorili yiyeceği yediğiniz için “iyi” olmadığınızı ya da bir dilim kek yemenin sizi “kötü” biri yapmayacağını haykırın. İçgüdülerinize göre beslenmek için zihninizdeki “Beslenme Polisi”ni kovmanız gerekiyor.

Kısacası, bizler düşüncelerimizden ya da inanışlarımızdan ibaret değiliz. Kuralların ve düşüncelerin zihnimizin ürünleri olduğunu, onların her zaman var olacağını ama onlara göre hareket etmek zorunda olmadığımızı anlamak çok önemli. Bu kuralların hiçbiri bedenlerimizin deneyimlerine dayanmıyor.

O halde, düşüncelerimize yargılayıcı bir bakış açısından ziyade farkındalık ve merakla yaklaşmayı deneyelim. Sabrı ve nazik davranılmayı hak ediyoruz. Beslenme kararlarımızı verirken, sahip olduğumuz içsel bilgeliğin sesini duyabilmek için önce kurallardan kurtulmalıyız.

Kaynaklar:
Jennifer Rolin’in Psychology Today’deki yazısı
https://www.evelyntribole.com/principle-4-challenge-the-food-police/
Haley Goodrich’in beslenme kurallarıyla ilgili yazısı
Susan Jeffers, Feel the Fear and Do It Anyway (Korksan da Vazgeçme, çev. Ayşegül Yelçe, Varlık Yayınları)
İlginizi çekebilir:
https://www.uplifers.com/bedenlerimizi-ne-cok-elestiriyoruz-farkinda-misiniz/
https://www.uplifers.com/tikanircasina-yeme-bozuklugu-ile-diyetler-arasinda-nasil-bir-iliski-var/
https://www.uplifers.com/yiyeceklerle-savasmayi-birakin-ozgurluge-dogru-5-adim/
https://www.uplifers.com/saglikli-beslenmek-tehlikeli-olabilir-mi-saglikli-beslenme-takintisi-ortoreksiya-nervoza/
https://yalnizanoreksi.wordpress.com/2019/12/12/fazla-yiyoruz-acaba/
https://yalnizanoreksi.wordpress.com/2020/04/06/bedenimize-guvenmek-neden-bu-kadar-zor/
https://yalnizanoreksi.wordpress.com/2019/11/12/bir-dinlesek-asil-sesimiz-ne-derdi-acaba/

İlginizi çekebilir: “Atipik” anoreksiya nervozayla ilgili önyargıları kıralım: İki “atipik” vaka örneği

Burcu Uluçay: Sözcüklerle, cümlelerle dahası dille uğraşmayı hep sevdim. Bunun üniversitede mütercim tercümanlık okumamda önemli bir payı oldu. 2012’de Marmara Üniversitesi’nden mezun olduğumda bir sene kadar çeşitli alanlarda çevirmenlik yaptım. “Şirket-bazlı” çevirmenliğin pek bana göre olmadığını anlayınca daha “naif” bir yönü olan yayıncılık dünyasına yöneldim. Fakat The University of Westminster’da Cultural and Critical Studies (Kültürel Çalışmalar) yüksek lisans programını burslu okuma şansı kapımı çalınca –pırrr– Londra’ya uçtum. 2014’te elimde afili diplomamla yurda döndüm. Ama yalnız değildim: Ben ve anoreksiya nervoza birlikte gelmiştik! Londra’ya gitmeden de ufak ufak “yoldayım” dese de pek aldırış etmediğim bu yeme bozukluğu artık sağlığım başta olmak üzere tüm hayatımı etkiliyordu ve kendisini yenmek için halen mücadele veriyorum. Bir taraftan asıl mesleğimi yani çevirmenlik ve editörlük çalışmalarımı sürdürsem de altı aydan uzun bir zamandır tam zamanlı işim buymuş gibi anoreksiya nervozadan iyileşmeye çalışıyorum. Yeme bozukluklarının nedenlerini, tedavi yollarını, iyileşen hastaların öykülerini ve güncel araştırmaları didik didik edip okumaya başladığımda tüm isteğim kendimi bu azaptan kurtarmaktı. Fakat zamanla yeme bozuklukları hakkında Türkçe yazılmış kaynakların İngilizcedekilere göre yetersiz kaldığını gördüm. Üzücü değil mi sizce de? Hele de yeme bozuklukları dünyanın hemen her yerinde bütün yaş grupları için gittikçe tehlikeli bir hal alırken. Tabii bir de yeme bozukluğu yaşayan kişilerin ailelerini, yakınlarını, arkadaşlarını düşünmek lazım. Sevdiklerine yardımcı olmak için daha güvenilir ve güncel içeriklere ulaşsalar ne güzel olur! Böylece önce kendi ailem ve yakınlarım için okuduklarıma dayanarak çeviriler ve derlemeler yapmaya başladım. TEDTalks’ta yeme bozuklukları, kaygı bozukluğu, yoga ve meditasyon gibi konularda ilham verici konuşmalar olduğunu biliyordum çünkü hemen hepsini izlemiş/dinlemiştim. Aralarında Türkçe altyazı çevirisi olmayanlar vardı. TEDTalks’un gönüllü çevirmenler projesine dâhil olup çeviriler yaptım. Sonra blog açma fikri geldi. Blogumda hem yabancı kaynaklardan edindiğim bilgileri hem de kendi deneyimlerimden yola çıkarak yazdığım içerikleri paylaşmaya başladım. Yazdıkça yazdıkça anladım ki paylaşmak ihtiyacım varmış. İtiraf etmek. Yeme bozukluklarının ciddi bir zihinsel rahatsızlık olduğunu, dahası bunu bizim “seçmediğimizi” bilin demek. Böyle böyle Uplifers’la yollarımız keşişti. Yeme bozuklukları hakkında yerleşmiş yanlış düşünceleri değiştirmek için buradaki birlikteliğimizden aldığımız güç önemli bir adım olsun. Yeme bozukluklarının zihnimize işkence eden kötücül sesine birlikte “dur” diyebileceğimize inanıyorum! Bana buradan ulaşabilirsiniz: burcu.ulucay@yahoo.com Bloguma göz atmak isterseniz: https://sahteseslereelveda.wordpress.com/

LEGO’dan hem çocukları hem yetişkinleri mutlu edecek en mükemmel yılbaşı hediyeleri

Yeni yıl, soğuk günleri sıcacık bir sevgiyle sarmalayan, neşe ve heyecan dolu büyülü bir dönem. Öyle ki yalnızca taptaze başlangıçların değil; sevdiklerimizi mutlu edecek fırsatların da habercisi. Bu özel dönemi daha da unutulmaz kılmanın ve yılbaşı coşkusunu sevdiklerimizle paylaşmanın en keyifli yollarından biri ise hiç şüphesiz gözlerden kalpler çıkaracak mükemmel yeni yıl hediyeleri. Peki ama gerçek anlamda mükemmel bir hediye bulmak mümkün mü?



Çocukken çok kolay olan hediye seçimi konusu, ne yazık ki yetişkinlikte zor bir hal alabiliyor. O zamanlar en sevdiğimiz karakterin yeni çıkan bir kitabı ya da havalı yeni bir oyuncak, bizi mutlu etmeye yeterdi. Ama büyüdükçe işler biraz karıştı… İhtiyaçlar, istekler, beklentiler, arzular, hepsi değişti, karmaşıklaştı. Haliyle, bir yetişkini ‘gerçekten’ mutlu edebilecek o ‘mükemmel’ hediyeyi bulmak da zorlu bir sanata dönüştü. Ama çözüm, sandığımızdan çok daha yakında olabilir. Belki de oyuna ve yaratıcılığa yeniden kucak açmak, tüm bu karmaşıklığı alıp götürmeye yetebilir. Siz de bu yıl sevdiklerinizi gerçekten heyecanlandıracak bir hediyenin peşine düştüyseniz aradıklarınızı LEGO’da bulabilirsiniz. Çocuklar için olduğu kadar yetişkinler için de oyunun, yaratıcılığın ve rahatlamanın kapılarını aralayan LEGO’da herkese uygun yüzlerce çeşit var:

Estetik ve dekoratif dokunuşları sevenlere özel

Çevrenizde gördüğü her boş duvarı doldurmak için hemen zihninde tasarım yapmaya başlayan ya da boş rafları estetik detaylarla dekore etmeye bayılan sevdikleriniz varsa, onlar için en iyi yılbaşı hediyesi bir LEGO’dan bir sanat eseri, doğadan bir parça veya mimari bir detay olabilir:

  • LEGO® Art Mona Lisa: Dekorasyonun yanı sıra sanat ve tarih meraklısı sevdikleriniz için Mona Lisa’nın 3D versiyonu şahane bir yeni yıl armağanı olabilir. Sevdiklerinizin duvarlarını süsleyerek yaşam alanlarına enerji katacak bu özel hediye, onların yaratıcı duygularını da harekete geçirebilir.
  • LEGO® Icons Yalıçapkını Kuşu: Doğanın dokunuşlarını yaşam alanlarına taşıyacak LEGO® Icons Yalıçapkını Kuşu, canlı renkleriyle sevdiklerinize yılbaşı coşkusunu yansıtırken mutluluktan gözlerinden kalpler çıkartabilir.

Enerjisini doğadan alanlara özel

Doğaya, yeşile, bitkilere düşkün, enerjisini, ilhamını büyüleyici çiçeklerden ve renklerden alan sevdikleriniz için de en mükemmel hediyeler, yine LEGO’da:

  • LEGO® Icons Orkide: Orkidelerin bitkiler aleminde çok özel bir yeri olduğu tartışılmaz. Siz de sevdiklerinize onların sizin için ne kadar özel olduğunu hissettirmek istiyorsanız bu seti kaçırmayın. 5 taban yaprağı ve 2 hava kökü ile gerçekçi bir görünüme sahip bu ikonik orkide setini görenler canlısından ayırmakta zorlanabilirler 🙂
  • LEGO® Icons Erik Çiçeği: Bu set, sevdiklerinize güzel bir kırmızı çiçeği tomurcuktan açmaya ve tam çiçeklenmeye kadar inşa etme fırsatı sunuyor. Üstelik sevdikleriniz bu seti sergilemekten de büyük haz duyacak. Hem şık bir dekor hem de yaratıcı bir yapım süreci, ikisi de bu mükemmel hediyede.

Hız, heyecan ve adrenalin tutkunlarına özel

Hız, şüphesiz ki büyük bir tutku. Özgürlüğüne düşkün, heyecanı seven, teknolojiye ve otomobil dünyasına meraklı herkes için LEGO’da şahane hediyeler bulabilirsiniz:

  • LEGO® Technic Mercedes-Benz G 500 Professional Line: Mercedes-Benz tutkusu olan herkesi heyecanlandıracak, otantik özelliklerle dolu ikonik G Serisi’nden bir model, mükemmel bir yılbaşı hediyesinden çok daha fazlası olabilir. Baştan sona adeta bir mühendislik deneyimi sunan bu modelin sevdiklerinizi çok mutlu edeceği kesin.
  • LEGO® Technic Emirates Team New Zealand AC75 Yat: Maceranın sudaki halini seven ve yelken sporuna da merak duyan sevdiklerinizi mutlu etmek için fazla düşünmenize gerek yok. Aradığınız hediye LEGO Technic Emirates Team New Zealand AC75 Yat. Biraz çılgın, biraz heyecanlı, en çok da kusursuz… Emin olun sevdikleriniz bu seti hem yaparken hem de sergilerken çok keyif alacak.

Sinemaseverlere özel

Beyaz perdenin büyüsüne kapılan sevdiklerinize, onların bu tutkusunu daha da derinleştirecek hediyelerle unutulmaz deneyimler sunabilirsiniz:

  • LEGO® Star Wars™ Millennium Falcon™: Çoğu sinemaseverin gönlünde taht kurmuş en özel serilerden biri hiç şüphesiz ki Star Wars. Star Wars™ Millennium Falcon’un kokpiti, uydu çanağı, topları ve diğer ikonik detaylarıyla sevdikleriniz inşa sürecini tamamlarken kendilerini galaksinin derinliklerinde bir macerada da hissedebilirler.
  • LEGO® Disney™ Genç Aslan Kral Simba: Sevdiklerinizin sinema tutkusunu nostaljik rüzgarlarla buluşturmak isterseniz, aradığınız mükemmel hediye yine LEGO’da. Onları LEGO® Disney™ Genç Aslan Kral Simba ile çocukluk anılarına doğru bir yolculuğa çıkarabilirsiniz.

Oyunculara ve uzay meraklılarına özel

Uzayın sınırsız gizemini merak eden ya da en zorlu oyunları bile tek hamlede geçmeyi başarabilen sevdikleriniz varsa, onlar için de en mükemmel yeni yıl hediyeleri LEGO’da:

  • LEGO® Super Mario™ Super Mario World™: Mario ve Yoshi: Mario, şüphesiz ki hem çocukların hem yetişkinlerin gönlünde büyük yer tutan en ikonik oyunlardan biri. Eğlenceli bir nostaljik tur, keyifli bir oyun deneyimi ya da rahatlatıcı bir aktiviteden çok daha fazlasını sunacak bu set, sevdiklerinize yepyeni bir dünya yaratmak için ilham verebilir.
  • LEGO® Technic NASA Apollo Ay Taşıtı – LRV: Kozmik maceracılar için en şahane hediye: NASA Apollo Ay Taşıtı (LRV) modeli. Sevdiklerinizi yıldızlara götürüp geri getirecek bu özel hediye, bambaşka dünyaların kapısını onlar için aralarken yaratıcı duygularını da harekete geçirebilir.

Bonus: Mırmır Pati ile eğlenceyi geri getirin

LEGO’nun sonsuz olasılıklarla dolu dünyasında en mükemmel hediyeler de eğlence de oyun da bitmez… Mırmır Pati, oyunu her yaştan insan için geri getiriyor ve herkesi yılın bu büyülü zamanını çok daha keyifli geçirmeye davet ediyor.

Mutlu bir yer inşa etmek isteyen herkes için mükemmel hediyeler ve çok daha fazlası LEGO’da. Hemen tıklayın ve sevdiklerinizi mutlu etmeye erkenden başlayın.

*Bu yazı LEGO katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale