Nasıl 30 kilo verip durmadan 32 diş gülen birine dönüştüm?
Artık her an, her yerde beslenme ile ilgili birçok şey görüyoruz, duyuyoruz, okuyoruz. Kimimiz zayıflama çabasında dönemsel hırslara bürünüyor, kimimiz ise bu gereksiz hırsı tüm hayatına yayıyor ve o korkutucu “diyet” kelimesinin varlığıyla, hayatın tüm güzelliklerinden uzak bir yaşam sürdürüyor. Peki aslolan ne? O yağsız, tatsız, saatli öğünler ve sayılı miktarlarda yiyeceklerle bir ömrü geçirmek veya geçici de olsa bedenimize her geçen günü zehir etmek mi? Tabii ki hayır…
Aslında gerçek olan şeyi de çok sık duyuyoruz! Doğru veya yanlış, her yerde adından söz ettiriyor artık… Evet evet bildiniz “Sağlıklı beslenme”. Peki nedir bu iki kelimenin içeriği? Bence en güzel karşılığı “Vücudumuza hak ettiği değeri vermek”. Çok manidar değil mi? Madem bu kadar değerli, madem bu kadar özel… Neden zevklerimizden ödün vermeden, bedenimizi de mutlu ederek o zinde, pozitif ve harika hayatı seçmeyelim ki?
Aslında, biraz emek verdiğimizde, gerisi inanın çorap söküğü gibi geliyor. Gün içerisinde ne yediğimizi bilip, vücudumuz için gerçekten doğru olanı seçersek, bedenimiz de bizim ondan istediğimiz her şeyi fazlasıyla veriyor. Bundan hiç şüpheniz olmasın..
“İyi ama benim canım hep sağlıksız şeyleri istiyor“, “Ben hep kaçamak yapmak istiyorum“, “Çikolatasız bir hayat düşünemiyorum” gibi cümleleri kafanızdan geçiriyor olabilirsiniz… Bunlar içinse cevabım çok net. İstediğinizi en sağlıklı şekilde yapıp yiyebilirsiniz. “Ay ben beceremem, yapamam” diyenler şu anda kendi tariflerini üretiyor haberiniz olsun. Doğallığın o enfes lezzetine alıştığınızda, canınızın çektiği, sağlıksız olan her şey adeta bir saman tadı verecek inanın…
30 kilogram veren birisi olarak size şunu söylemeliyim ki çikolata kaşıklamak mı dersiniz, iki hamburger menüsü yemek mi dersiniz, aklınıza ne gelirse hepsini yiyen ve aynı zamanda yorgun, depresif, mutsuz bir bedene sahiptim bundan 6 yıl önce… Şimdi ise yepyeni bir ben, kendi tariflerini üreten, durmadan 32 diş gülen, hayatı küçük mutluluklarla en harika şekilde yaşayan birine dönüştüm!
Yani demem o ki “Ne Yersen O’sun” güzel insan… Öyle gidip ne olduğu belirsiz, içeriğine bakmadan aldığımız paketli ürünlerle doldurmayalım bu harika hayatımızı. Yaşam bize verilmiş en büyük hediye bence. Düşünsenize her şey bizim etrafımızda dönüyor şu koca dünyada. Biz ne kadar iyiysek, hayat da o kadar güzel. Biz biraz olsun kötüysek de bu dünya bomboş… Eğer bedenimizi güzelliklerle doldurursak, ruhumuz da beslenir, kalbimiz de…
Her ne kadar apayrı ilişkisi olmayan ikili gibi görünse de ruh ve beden bizi biz yapan, bizi özel kılandır. Kıymeti biline…
İlginizi çekebilir: Atıştırmalıklarınızı daha sağlıklı hale getirerek tatlı krizlerini azaltmanın yolu