Narsisistik kişilik bozukluğu: İçerideki yaralı çocuk ne anlatıyor?
Herhalde dünyada en çok damgalanmaya maruz kalan kişilik bozukluklarından biri narsisizm. Dizilerde, filmlerde ve gerçek hayatta sık sık narsisistler kötüleniyor, onlardan şikayet ediliyor. Oysa kimse isteyerek narsisist olmaz. Çoğu kişilik bozukluğunda görüldüğü gibi narsisizmin de temelleri çocuklukta atılır.
Narsisizm, Yunan mitolojisindeki Narkissos mitinden türetilmiştir. Mitolojiye göre, genç ve yakışıklı Narkissos kendisine hayran olan birçok kişiyi reddetmiş ve sonunda tanrıça Nemesis tarafından karşılıksız aşkla cezalandırılmıştır. “Narkissos suda kendi yansımasını görerek yansımasına aşık olmuş ve ölene kadar kendi yansımasını umutsuzca izlemiştir” (Levy, Ellison ve Reynoso, 2011, Akt. Demirci ve Ekşi, 2017). Narsisizm terimi psikoloji literatüründe ilk kez 1898 yılında psikolog Havelock Ellis tarafından kullanılmıştır. Narsisizm kavramı o günden bu yana çeşitli araştırmacılar tarafından sık sık ele alınan bir konudur. “Klinik teorisyenlerin uzun zamandır dikkat çektiği gibi narsisizmin kökleri, işlevsel olmayan ebeveyn ilişkilerindedir” (Thomaes, Stegge, Bushman, Olthof ve Deissen, 2008, Akt. Akın ve ark., 2015). Literatürde narsisizmin nasıl oluştuğuna dair çeşitli görüşler mevcuttur.
Bu görüşlerden biri çocuklukta yaşanan duygusal ihmalin narsisizme yol açtığını ileri sürer. Anne ya da babası tarafından duygusal ihtiyaçlarına ilgi gösterilmeyen çocuk hissettiği derin üzüntüye dayanamaz ve onu maskelemek için birtakım yöntemlerden yararlanır. Narsisizmin duygusal açıdan yoksun bırakılma ile yakından ilişkili olduğu belirtilmektedir (Young ve ark., 2003, Akt. Üzümcü, 2016). Narsisizm normal ve patolojik narsisizm olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Her insan varlığının, yaptıklarının başkaları tarafından takdir görülmesine, onaylanmasına ihtiyaç duyar. Bu son derece normal bir durumdur. Normal narsisizmde kişi dış dünyadan gelen eleştiriler karşısında yıkılmaz. Ancak patolojik narsisizmde kişi dışarıdan gelen eleştirilere tahammülsüz bir şekilde yaklaşır. Kişinin eleştirilere yaklaşım şekli normal ve patolojik narsisizm arasındaki en büyük farklardan biridir. Karaaziz ve Erdem’e (2013) göre Rorschach testi kullanılarak yapılan araştırmalarda narsisistik kişilik yapılanmasına sahip insanların reddedilme karşısında aşırı duyarlı olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Uzaktan bakıldığında narsisistler müthiş öz güvenli gözükürler. Ancak narsisistler iç dünyalarında kendilerini değersiz hissetmektedirler. Bu değersizlik duygusunun temelleri çocuklukta atılır. Soğuk, ihmalkar anne, babanın davranışları çocukta yetersizlik, değersizlik ve utanç duygusuna yol açar. Çocuk tüm bu duygularla başa çıkmak adına kendine sahte bir öz güven oluşturur. Kohut’a (1977) göre narsisistik bozukluğun temel patolojisi “benlik yapısındaki temel kusur”dur. “Bu temel kusurlar düşük benlik saygısı, depresyon, derin ve ihmal edilmiş değersizlik, reddedilme hisleri olup, bunlara karşı geliştirilen savunmacı ve telafi edici yapılar ile kliniksel olarak ortaya çıkarılmış bir yanıt ve güven verme açlığını ifade etmektedir” (Akt. Atay, 2009).
Freud (1914/1957) narsisizmi birincil ve ikincil narsisizm olmak üzere ikiye ayırır. Birincil narsisizm gelişimin ilk yıllarına denk gelir. Bu dönemde çocuk için sadece kendisi vardır. Dolayısıyla çocuğun yalnızca kendini sevmesi son derece normaldir. İkincil narsisizmdeyse çocuk dış dünyada kendine uygun sevgi nesnesi bulamadığı için libido yeniden kendine yönelir. Çocuk ebeveynlerinin ona karşı soğuk, ilgisiz ya da ihmalkar davrandığı durumlarda dış dünyada sevgisini verebileceği nesne bulamamış olur ve tüm ilgisini, sevgisini kendine yöneltir. Kernberg (1967) erken dönemde ihtiyaçlarının karşılanmadığı, ihmal edildiği, engellendiği ve yoksun bırakıldığı olumsuz ebeveyn ilişkileri sonrasında, çocuğun kendi içine çekildiğini ileri sürmektedir (Akt. Şen, 2019).
Ebeveyni tarafından sistematik olarak duygularına önem verilmeyen çocuk kendini korumak adına duygularını bastırma, onları hissetmeme stratejisine başvurabilir. Yine kendini korumak adına sevgisini sadece kendine vermeye başlayabilir. Ama uzun vadede bu strateji çocuğun hem kendi duygularına hem de başkalarının duygularına yabancılık duymasına yol açabilir. Bu tip bir çocuk büyüdüğünde içinde kocaman bir boşluk olan bir yetişkine dönüşebilir. “Narsisistik kişilik bozukluğuna sahip bireylere uygulanan Roschach testi sonucunda bu durumdan dolayı yetişkinlik hayatında “boşluk depresyonu” yaşantıladığı varsayılmakta ve bireyler boşluk depresyonundan kurtulmak amacıyla aşırı düzeyde işe yönelmektedirler” (Karaaziz ve Erdem 2013). Özetleyecek olursak çoğumuzda olduğu gibi narsisistik kişilik yapılanmasına sahip insanların da içlerinde bir yaralı çocuk vardır. Narsisistik kişinin sergilediği çoğu davranış bu yaralı çocuğu korumak adınadır. Aslında narsisizm sanıldığının aksine kişinin kendini çok sevmesi değil, kendine yabancı olmasıdır.
Tabii ki biz yetişkinler birbirimizin çocukluk yaralarının sorumlusu değiliz. Ancak bir yetişkin olarak davranışlarımızdan sorumluyuz. Hayatımıza narsisist insanları sokup sokmamak bizim bileceğimiz bir durum. Ama bu hayatta kimin ne yaşadığını, kimin ne gibi travmalardan sonra birtakım psikolojik problemlere sahip olduğunu bilmediğimiz için narsisist insanları kötüleme trendinin bir parçası olmamayı seçebiliriz. Hepimize psikolojik rahatsızlıkları sahip olanları damgalama trendinden uzak durduğumuz günler diliyorum…
Bu arada 2022 yılını “Öz Sevgi Yılı” ilan ettim. Her hafta @ranakutvan kullanıcı isimli Instagram hesabımdan bu konuyla ilgili psikoloji ödevleri paylaşacağım. Hadi hep beraber kendimizi sevmeye ve dünyayı güzelleştirmeye. Zoom üzerinden birebir görüşmeler şeklinde ilerleyen üç haftalık “Öz Sevgi” eğitimimle ilgileniyorsanız da bilgi için [email protected] adresine yazabilirsiniz.
Bu yazının tüm hakları Rana Kutvan’a ve Uplifers’a aittir. İzinsiz ve uygun şekilde referans verilmeksizin kopyalanması, çoğaltılması ve başka mecralarda paylaşılması kesinlikle yasaktır.
Kaynaklar:
Akın, A., Şahin, M. ve Gülşen, M. (2015). Çocukluk çağı narsisizm ölçeği: Geçerlik ve güvenirlik çalışması. Dicle Üniversitesi Ziya Gökalp Eğitim Fakültesi Dergisi, 24, 203-215. http://dx.doi.org/10.14582/DUZGEF.476
Atay, S. (2009). Narsisistik Kişilik Envanteri’nin Türkçe’ye Standardizasyonu, Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi,11(1).
Demirci, E. Ekşi, F. (2017). Büyüklenmeci Narsisizmin İki Farklı Yüzü: Narsistik Hayranlık ve Rekabetin Mutlulukla İlişkisi. Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Dergisi, Haziran 2017, 46: 37-58 (ISSN 1300-8889) DOI: 10.15285/maruaebd.330008.
Freud, S. (1957). On narcissism: An introduction. In J. Strachey (Ed. and Trans.), The standard edition of the complete psychological works of Sigmund Freud (Vol. 14, pp. 73–102). London, England: Hogarth Press. (Orijinal baskı 1914)
Karaaziz, M. ve Erdem Atak, İ. (2013). Narsisizm ve Narsisizmle İlgili Araştırmalar Üzerine Bir Gözden Geçirme. Nesne, 1 (2), s.44-59.
Kernberg, O. F. (1967). Borderline personality organization. Journal of American Psychoanalysis Association, 15, 641 – 685.
Kohut H (1977) The restoration of the self. New York: International Universities Press.
Şen, G. (2019). Narsistik Örüntüler Ve Zorlayıcı Kişilerarası Deneyimlere Verilen Tepkiler: Bilişsel Kişilerarası Kuram Çerçevesinde Üniversite Öğrencileri Örnekleminde Bir İnceleme. Doktora Tezi. Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Psikoloji Anabilim Dalı Klinik Psikoloji Bilim Dalı.
Thomaes, S., Bushman, B. J., Denissen, J., Stegge, H. and Olthof, T. (2008). Development And Validation Of The Childhood Narcissism Scale, Journal of Personality Assessment, 90, 382– 391.
Üzümcü, E. (2016). Büyüklenmeci Ve Kırılgan Narsisistik Kişilik Özellikleri İle İlişkili Faktörlerin Şema Terapi Modeli Çerçevesinde İncelenmesi. Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Psikoloji Anabilim Dalı Klinik Psikoloji Bilim Dalı. Yüksek Lisans Tezi.
İlginizi çekebilir: Toksik pozitiflik: Negatif duygulara tahammül edememe durumu