X

Naftalin kokulu bir çocukluk anısı sizi onarabilir mi?

İlkokuldayken en yakın arkadaşım Gizem’e giderdim bazen okul çıkışlarında. O kadar heyecanlanırdım ki… O günün sabahında annemden izin almanın verdiği heyecanla neşe içerisinde okula hazırlanır, çantama da okul çıkışında rahat oynayabilelim diye bir eşofman sıkıştırıverirdim.

Derslerimi büyük bir dikkatle dinler, öğretmen ertesi güne ödev vermesin diye de içten içe dua ederdim. Neredeyse haftanın 3 günü yaptığım bu aktiveye neden her seferinde bu kadar heyecanlandığımı bilemesem de, hep aynı sevinçle beklerdim o günün gelmesini.

Gizem hayattaki en yakın dostum, aynı sırayı paylaştığım arkadaşımdı. Öğretmen kızıydı. Sonraları, çocuk aklı ile onun hayatına içten içe öykündüğümü kendime itiraf etmem zaman aldı. Yaşadığımız şehirden çok uzakta, o zamanlar için çok uzak gibi gelen başkentte anneannesi yaşardı. Sarı saçları her daim yapılı, bakımlı bir kadındı. Benim için son derece uzak bir siluetti bu anneanne. Zira benim annemin annesi bizim için “nene” olan biriydi. Tülbent takardı, saçlarını görme şansım olduğunda ise gözüme gelen tek renk ipeksi bir beyazdı.

Benden farklıydı işte her haliyle, Gizem. Her gün birbirinden farklı kalem kutularıyla gelirdi okula. Hiçbir zaman benim sahip olamayacağım, büyük, sanki tek seferde hayattaki bütün yanlışlarımızı da silecek gibi kocaman silgileri vardı ve birbirinden çeşitli de kalemleri. Bir keresinde anneannesi Ankara’dan gelirken, ona fil şablonlu simsiyah renkli papirüsten kartlar getirmişti. Üzerine sadece özel kalemi ile yazılacak kartlar… Gizem’e Amerika’daki teyzesine o kartlara istediğini rahatça yazabilmesi için bir sürü almıştı anneannesi. Gizem özel günlerde o kartlarla yılbaşını, kuzeninin doğum gününü filan kutlar, gönderirdi.

Benim için sahip olması neredeyse imkansız bu kartlardan tam 4 tane de bana vermişti Gizem. Uzaktaki abilerime yazıp göndereyim diye… Nasıl sevindiğimi anlatamam. Kartları bana uzattığında, “Al bunlarla sen de bir şeyler yap” demişti. Sevincimi nefesimi tutar gibi tutmuş, zarifçe teşekkür etmiştim arkadaşıma beni düşündüğü için. Sonra, odanın kapısını kapatıp koridorda zıplamak istemiştim çocuk aklımca. Ama tam da boydan boya camlı kapıyı kaparken, bir yerinden kırılmış olan cam parçasına, heyecanımın verdiği coşkuyla işaret parmağım deyivermişti. Oracıkta derimin parmağımdan sıyrıldığını görmüş, kanların bonkörce akışını izlemiştim.

Olanlara inanamıyordum. Nasıl yapmıştım bunu? Durumu anneme nasıl izah edecektim? Üzülecekti. Parmağımdaki acı ile baş etmeye çalışırken, düşündüğüm tek şey o siyah kartlara kan bulaşmamasıydı. Öyle ya, o kartlardan sadece ikimizde vardı ve ulaşılmazdı. Gizem’in annesi durumu fark edene kadar parmağıma bütün gücümle bastırıp kanı durdurmaya ve ayrılan deri parçasının düşmemesine çabalıyordum. Siyah kartları güvene almıştım zaten, artık kanı durdurmakla meşgul olabilirdim.

Gizem tüm bu olan bitenden habersiz içeride oyun oynamaya devam ederken, ben kapıda öylece duruyordum. Bir şekilde annesinin beni fark etmesiyle kanı durdurup mikrop kapmamasını sağladıktan sonra, çalan kapı zili ile çantamı kapıp ve tabii ki o çok kıymetli kartlarımı da alarak beni almaya gelen anneme koştum. Ona hızla olan biteni anlatıp parmağıma olanları es geçtim. Akşam eve gidip abilerime kart yazacağımı anlattım bir nefeste. Hiçbir zaman da yazmadım. Akşam sakinleyip odama geçince kesilen parmağıma uzun uzun baktım… O yaranın hiçbir zaman kapanmayacağını düşündüğümü hatırlıyorum. Sızısının da… Günler geçtikçe yara kaynadı. Bu sefer de beyaz iz geçmedi. Ne zaman işaret parmağıma baksam hep o izi gördüm durdum uzun yıllarca.

Hayatın mizah anlayışı mı bu diye düşündürüyor bana bu anım. Bir anda kalbimi kelebek gibi çırpındıran bir olay yaşanırken, aynı anda yüzümü bulutlandıracak, canımı acıtacak, kimi zaman da kanatacak olayların olabileceğini daha 9 yaşındayken keşfettiğimi fark ediyorum şimdilerde. O iz benimle çok uzun seneler kaldı. Ve ben ne zaman umutsuzluğa kapılsam, “Neden bunlar benim başıma geliyor?” desem, önce o kartlara, sonra da o ize baktım. Acısı çoktan geçmişti elbette. Yaş aldıkça düşe kalka oluşan diğer tüm yaralarımız gibi o gitti, yerine başkası geldi. Yara hep vardı ve hayata dairdi. Mühim olan doğru zamanda, doğru müdahaleyi yapabilmeyi öğrenmek, yeri gelince kendi kendine de pansuman yapabilmekti.

Bir insan aynı anda hem mutlu olabilir hem de gölgelenebilirdi. Acı da bizim içindi, sevinç de… Ve dahası insanlar farklı coğrafyalarda, farklı ailelerde dünyaya gelip paylaşmayı bildikçe güzelleşiverirdi kısacık bir an için de olsa dünya. Gizem bana o kartları verirken eminim tüm bunların benim için anlamını bilmiyordu. Ben de bilmiyordum. Ama daha o yaşlardan paylaşmanın, azdan çoğalmanın önemini deneyimliyorduk.

Yıllar geçti ama ben hala o kartlara hiçbir şey yazmadım. Hangi şehre gitsem bugün hala benimle gelen o kartlara baktıkça hatırlıyorum paylaşmanın önemini, en geçmez dediğimiz yaraların da geçtiğini. Ve hatta izi kalır sandığımız yaralarımızın bile yok olduğunu.

Önemli olan o yaranın seni nereye taşıdığıymış! Ben yaramı saklayıp o kartlara beyaz yaldızlı kalemimle hala bana iyi hissettirecek notlar yazıyorum hayalimde, her zaman.

Peki, siz hangi yaranızı en kıymetli anınıza dönüştürdünüz? Zihninizin naftalin kokan anılarında gezinmeye var mısınız?

Sevgimle…

İlginizi çekebilir: Öz şefkatle şifa bulun: Şefkati önce kendinize sonra başkalarına verin

Pınar Tümkaya: Selamlar, ben Pınar Tümkaya. 1984 senesinde sevimli bir Akdeniz kenti olan İskenderun’da doğdum. Çukurova Üniversitesi İktisat Bölümünden 2007 senesinde mezun olmadan hemen önce hep hayalini kurduğum İK alanında İşe Alım Uzmanı olarak çalışmaya başladım. Ama maalesef, kısa bir süre sonra rüzgar beni Mersin’e getirdi. Şuanda Mersin’de, uluslararası bir şirkette Finansal Kontrolör olarak görev almaktayım. Kendimi bildim bileli sıkıntımı, derdimi en çok yazarak anlatmayı sevdim. Ancak, yazar olmak hiç hayalim olmadı. Hayalim her zaman, insanlarla etkileşimde olarak, onların sorunlarına destek ve çözüm ortağı olmak oldu. Her ne kadar çalışmakta olduğum alan insanlardan çok rakamlarla ilgili olsa da kişisel gelişim aşkım hiç bitmedi. Geçtiğimiz Mart ayında bunu artık daha profesyonel bir hale getirmem gerektiğine karar vererek House of Human’dan Profesyonel Yaşam Koçluğu programını tamamlayarak Yaşam Koçu oldum. Bu platform sayesinde yaşayıp aştığım, her tökezlediğimde kendimce ürettiğim çarelerin başka insanların da çözümü olmasına vesile olmak, yazılarımla sesimi duyurabilmek en büyük mutluluğum olacaktır.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale