X

Sessizlik kampından notlar: Bir deneyim olarak ‘sessizlik’ ve hissettirdikleri

Yazın gittiğimiz yoga inzivasında hocamız, bir akşamüzerinden ertesi gün öğlene kadar sessizliği deneyimleyeceğimizi, hiç konuşmayacağımızı, bir şeye ihtiyacımız olduğunda yazarak talepte bulunabileceğimizi, hatta kitap okumanın ve yazı yazmanın da olmadığı; sessizliğimizde tamamen kendimizle kaldığımız bir deneyimden geçeceğimizden bahsetti.

Bir şey başımıza gelmeden evvel, ne olacağı konusunda hiçbir fikrimiz asla olmamasına rağmen fikir yürütüp strese girmek böyle bir şeydi demek.

Heyecanlandım duyduğumda çünkü senelerdir bu enteresan deneyimi yaşamak isteyip bir türlü cesaret de edemiyordum işin aslı. Bizim yapacağımız da minicik versiyonuydu gerçi; 4 günlük, 1 haftalık, 10 günlük sessizlik kampları mevcut. Sıfır konuşma! Bir ara 4 günlüğü yapmaya kendi adıma niyet ediyorum da bakalım ne zaman olacak?

Daha hoca bunu duyurduğu an panik sesleri yükseldi bazılarımızdan: “Nasıl yani? Su istemek istersek? Peki müzik hiç mi dinleyemeyiz? Ben tutamam ki kendimi. Kaş-göz en kötü tamam mı?” gibi sonu gelmeyen endişeler, anlaşmalar. O an izledim arkadaşlarımı sessizce. 

Şaşırmıştım kendimize yaptığımıza. Bir şey başımıza gelmeden evvel, ne olacağı konusunda hiçbir fikrimiz asla olmamasına rağmen fikir yürütüp strese girmek böyle bir şeydi demek. Gözlerim önünde yaşanıyordu boşa edilen gelecek endişelerinden bir tanesi. Çıtım çıkmadı. Yorum da yapmadım. İnanın bu anı izlemek çok değerliydi! Çünkü onları izlerken kendimi izliyordum aslında. Bu kadar zamandır bilmediğim şeylere nasıl tepkiler verdiğimi, belki de boş yere stres yaptığımı gözlemleme fırsatım oldu bu şekilde. Sonra arkadaşım fark etti. 

Bu kadar zamandır bilmediğim şeylere nasıl tepkiler verdiğimi, belki de boş yere stres yaptığımı gözlemleme fırsatım oldu bu şekilde.

Gamze sen nasıl bu kadar sakinsin? Daha önce yaptın mı? Nasıl bir şey demiyorsun şu an?” 

Hayır yapmadım ve hatta merak da ettiğim bir konu aslında. Aşırı zorlanırım gibi geliyor ama çok merak ediyorum neler yaşayacağımı içimde. Belki de çok kolay gelecek, kendimizin hiç bilmediğimiz bir yönüyle tanışacağız. Ama bilmiyoruz ki! Siz de amma panik oldunuz! İstediğiniz kadar konuşun ne yapacağız diye, o an göreceğiz işte. Daha saatler var. Şimdiden bunun paniğine girmek anlamsız geldi çünkü zaten yaşayacağım, şu an bu konuya endişelensem de endişelenmesem de!

Vay! Doğru söylüyorsun. An’da kalmak böyle bir şey sanırım o zaman? Nasıl yapıyorsun bunu?

Evet sanırım an’da kalmak denilen şey tam da benim içimde bulunduğum durum. En ciddi hissettiğim şeyin şu an özgürlük olduğunu söyleyebilirim. Nasıl yaptığımı ben de bilmiyorum ama bir fikrim var sanırım. Bu yaşıma kadar, bu anıma kadar o kadar olacak olaylar için endişelendim, korktum, acı çektim, panik oldum ki daha hiç biri olmadan! Bıktım! Gerçekten bıktım! Her ne olacaksa zaten oluyor. Ben sadece hayatımdan yemiş oluyorum. O kadar sıkıldım ki bunu yapmaktan yapamayacağım daha fazla. Belki de bu noktaya gelmek gerekiyordur.

Yine yoga eğitimini aldığım Berivan söylemişti: “Dönüşüm ancak son noktaya geldiğinizde, ‘yeter artık!’ dediğinizde başlar” diye. Bu konudaki tecrübemden dolayı aynen böyle de olduğunu söylemem yanlış olmayacaktır sanırım.

Bir günün akşamüzerinden başlayıp ertesi gün öğlene kadar girdik sessizliğimize. Canımız istemezse selam vermek, gülümsemek zorunluluğumuz da yoktu kimseye. Ne içimizden geliyorsa öyle davranacaktık. Ah! O da hepimize nasıl bir özgürlük kapısı açtı. Sevmediğimizden değil birbirimizi, bunları kişisel algılamayacak kadar da olgunluğa erişmiş bir topluluktuk oradaki. Gerçekten neydi ihtiyacımız, ne yapmak, nasıl davranmak istiyorduk? Kısacası birkaç saatliğine de olsa maskesizdik sonunda.

Konuşmayınca renkleri daha net görüyor, doğanın seslerini daha kalpten duyuyor, yeşilliğin içerisindeki minik hayvanları ve bambaşka doğayı fark ediyorsun.

Deneyim bittiğinde toplaştık. Birbirimizle tecrübelerimizi, hislerimizi paylaştık. Çoğumuz benzer noktalardaydık. Ortaya çıkan birkaç noktayı paylaşmak isterim burada hepinizle:

  • Konuşmak çok sıradan ve olağan bir şey sanarken kendimizi ifade edebilmenin gücünü fark ettik. Ne kadar da önemliymiş! Bir şeyin kıymeti anca olmadığında anlaşılır derler ya; bu konuda da öyle oldu birçoğumuz için. Şükrettik.
  • Tüketim toplumu olduğumuz bu konuda da kendisini gösterdi. Meğerse ne çok ve dağınık konuşuyormuşuz. Ne çok kelime kullanıp ne çok enerji sarfediyormuşuz hiç düşünmeden. Az ve öz kelime kurmak anlaşmak için gayet yeterliymiş.
  • Ses kesilince çevreye dikkat kesilmeye başlıyormuş insan. Konuştuğun sırada verdiğin enerjiyi başka duyulara veriyormuşsun. Renkleri daha net görmek, doğanın seslerini daha kalpten duymak, ağaçların şekillerine, rüzgarın hışırtısına daha dikkat kesilmek, yeşilliğin içerisindeki minik hayvanları; bambaşka doğayı fark ediyormuşsun. Yani aslında hayatı gerçekten “görmeye” başlıyormuşsun.

ve bir de sessizlik dışında iletişimsizlikten fark ettiklerimiz oldu:

  • İletişim olmadığında dış dünyayla hayal gücün gelişiyormuş. Artık aklımıza gelen basit, kolay her ne ise herhangi bir konuyu Google’dan bakmaya alışmışız hepimiz. Hiç üzerinde düşünmüyormuşuz, fikir yürütmüyormuşuz. Beyin jimnastiği aslında bir nevi. Google’dan “hemen” öğrenmeyi marifet sayar olmuşuz. Hani günümüz dünyasında hız önemli ya. Herkese yetişeceğiz, ayak uyduracağız diye aslında düşünme, hayal kurma yetimizi bile ellemiyormuşuz.

Yani işin özü, kısacık bir sessizlik deneyimi daha dillendirildiği an çok şeyler katmaya, tepkilerimi fark ettirmeye, kendimizi gözlemlememize olanak sağladı aslında. Bu arada hepimize de az geldi! Nasıl oldu bilmiyorum ben de ama hepimizin ortak kanısı daha devam edebileceği yönündeydi. 

Benden tavsiye eğer imkanınız ve cesaretiniz varsa sessizliği deneyimleyin hayatınızda. Hemen kaçmak mı istiyorsunuz yoksa hiç fark etmeden ihtiyacınız mıymış; gözlemleyin kendinizi. Ancak kendimizi gözlemlediğimiz zaman, tepkilerimizi gördükçe kendimizi anlamaya başlıyoruz ve kendimizi anladıkça hayatın içine daha rahatça yerleşiyoruz.

Nice sessizliklere… Kendimize doğru… Sevgiyle.

 

İlginizi çekebilir: Sen hiç 10 gün susup sadece kendinle baş başa kaldın mı?

 
Gamze Baytan: Selamlar, Gamze ben. Meditasyon ve yoga hocasıyım. 7/24 çalıştığım organizasyon sektöründen bir anda "Ne yapıyorum ben kendim için" diyerek çalışma hayatımda ne istediğime karar vermek adına verdiğim arada; kendimi bir anda bol kitap, bol sorgulama, bol seans ve bol yazının içerisinde buldum. Yol yolu açtı ve ben artık izlemek yerine hayata katılmayı seçtim. Eylül '15'te Ezgi Sorman'dan aldığım Meditasyon Eğitimi Eğitmenliği'nden mezun oldum. Şu an toplam 2 günden oluşan ve içerisinde “stres nedir, bedene etkileri nedir, sağlıklı seçimler yapmamız nasıl mümkündür, meditasyon nedir, ne işimize yarar, faydaları nedir, biz aslında kimiz” gibi soruların cevabını konuşup; her birimizin modu her an değişkenlik gösterdiği için tek bir tekniğe kendimizi sıkıştırmak yerine, esnek olabilmek adına 3 ayrı varyasyonun deneyimendiği eğitimler ve grup meditasyonları yapmaktayım. Yollar bitmez tabi hayat boyu; görebildiğimiz sürece. Ayık ve uyanık olarak yakalayabildiğimiz takdirde hayatı. Ve Cihangir Yoga'da Berivan Aslan Sungur'un Yin Yoga Eğitmenliği eğitimiyle kesişti yolum. Temmuz '17’de de meditasyon hocalığımın yanı sıra yin yoga hocalığına tam anlamıyla adım atmış oluyorum. Ben ruh-zihin-beden ile bütünüyle çalışmaktan çok keyif alıyorum. Yeni şeyler keşfediyorum. Hayatta hem daha güçlü hem daha esnek durabiliyorum artık. Her şey artık hem daha derin hem daha hafif. Ve bütün bu deneyimleri daha rahat anlamamı, içselleştirmemi, görmemi sağlayan en büyük araç da kelimelerim. Yazıyorum çünkü yazı benim bu hayatta ruhumla özgürce dansedebildiğim en özgür alan. Yazıyorum çünkü yaşadığımız, başımıza gelen herhangi bir şeyde yalnız olmadığımızı, çaresiz olmadığımızı bilelim, kuvvetimizi yine birbirimizden alalım, birbirimize yayalım ve şifa olalım diye.. Tüm insanlığa yayılmak niyetiyle. Mail adresim: gamzebaytan@gmail.com

LEGO’dan hem çocukları hem yetişkinleri mutlu edecek en mükemmel yılbaşı hediyeleri

Yeni yıl, soğuk günleri sıcacık bir sevgiyle sarmalayan, neşe ve heyecan dolu büyülü bir dönem. Öyle ki yalnızca taptaze başlangıçların değil; sevdiklerimizi mutlu edecek fırsatların da habercisi. Bu özel dönemi daha da unutulmaz kılmanın ve yılbaşı coşkusunu sevdiklerimizle paylaşmanın en keyifli yollarından biri ise hiç şüphesiz gözlerden kalpler çıkaracak mükemmel yeni yıl hediyeleri. Peki ama gerçek anlamda mükemmel bir hediye bulmak mümkün mü?



Çocukken çok kolay olan hediye seçimi konusu, ne yazık ki yetişkinlikte zor bir hal alabiliyor. O zamanlar en sevdiğimiz karakterin yeni çıkan bir kitabı ya da havalı yeni bir oyuncak, bizi mutlu etmeye yeterdi. Ama büyüdükçe işler biraz karıştı… İhtiyaçlar, istekler, beklentiler, arzular, hepsi değişti, karmaşıklaştı. Haliyle, bir yetişkini ‘gerçekten’ mutlu edebilecek o ‘mükemmel’ hediyeyi bulmak da zorlu bir sanata dönüştü. Ama çözüm, sandığımızdan çok daha yakında olabilir. Belki de oyuna ve yaratıcılığa yeniden kucak açmak, tüm bu karmaşıklığı alıp götürmeye yetebilir. Siz de bu yıl sevdiklerinizi gerçekten heyecanlandıracak bir hediyenin peşine düştüyseniz aradıklarınızı LEGO’da bulabilirsiniz. Çocuklar için olduğu kadar yetişkinler için de oyunun, yaratıcılığın ve rahatlamanın kapılarını aralayan LEGO’da herkese uygun yüzlerce çeşit var:

Estetik ve dekoratif dokunuşları sevenlere özel

Çevrenizde gördüğü her boş duvarı doldurmak için hemen zihninde tasarım yapmaya başlayan ya da boş rafları estetik detaylarla dekore etmeye bayılan sevdikleriniz varsa, onlar için en iyi yılbaşı hediyesi bir LEGO’dan bir sanat eseri, doğadan bir parça veya mimari bir detay olabilir:

  • LEGO® Art Mona Lisa: Dekorasyonun yanı sıra sanat ve tarih meraklısı sevdikleriniz için Mona Lisa’nın 3D versiyonu şahane bir yeni yıl armağanı olabilir. Sevdiklerinizin duvarlarını süsleyerek yaşam alanlarına enerji katacak bu özel hediye, onların yaratıcı duygularını da harekete geçirebilir.
  • LEGO® Icons Yalıçapkını Kuşu: Doğanın dokunuşlarını yaşam alanlarına taşıyacak LEGO® Icons Yalıçapkını Kuşu, canlı renkleriyle sevdiklerinize yılbaşı coşkusunu yansıtırken mutluluktan gözlerinden kalpler çıkartabilir.

Enerjisini doğadan alanlara özel

Doğaya, yeşile, bitkilere düşkün, enerjisini, ilhamını büyüleyici çiçeklerden ve renklerden alan sevdikleriniz için de en mükemmel hediyeler, yine LEGO’da:

  • LEGO® Icons Orkide: Orkidelerin bitkiler aleminde çok özel bir yeri olduğu tartışılmaz. Siz de sevdiklerinize onların sizin için ne kadar özel olduğunu hissettirmek istiyorsanız bu seti kaçırmayın. 5 taban yaprağı ve 2 hava kökü ile gerçekçi bir görünüme sahip bu ikonik orkide setini görenler canlısından ayırmakta zorlanabilirler 🙂
  • LEGO® Icons Erik Çiçeği: Bu set, sevdiklerinize güzel bir kırmızı çiçeği tomurcuktan açmaya ve tam çiçeklenmeye kadar inşa etme fırsatı sunuyor. Üstelik sevdikleriniz bu seti sergilemekten de büyük haz duyacak. Hem şık bir dekor hem de yaratıcı bir yapım süreci, ikisi de bu mükemmel hediyede.

Hız, heyecan ve adrenalin tutkunlarına özel

Hız, şüphesiz ki büyük bir tutku. Özgürlüğüne düşkün, heyecanı seven, teknolojiye ve otomobil dünyasına meraklı herkes için LEGO’da şahane hediyeler bulabilirsiniz:

  • LEGO® Technic Mercedes-Benz G 500 Professional Line: Mercedes-Benz tutkusu olan herkesi heyecanlandıracak, otantik özelliklerle dolu ikonik G Serisi’nden bir model, mükemmel bir yılbaşı hediyesinden çok daha fazlası olabilir. Baştan sona adeta bir mühendislik deneyimi sunan bu modelin sevdiklerinizi çok mutlu edeceği kesin.
  • LEGO® Technic Emirates Team New Zealand AC75 Yat: Maceranın sudaki halini seven ve yelken sporuna da merak duyan sevdiklerinizi mutlu etmek için fazla düşünmenize gerek yok. Aradığınız hediye LEGO Technic Emirates Team New Zealand AC75 Yat. Biraz çılgın, biraz heyecanlı, en çok da kusursuz… Emin olun sevdikleriniz bu seti hem yaparken hem de sergilerken çok keyif alacak.

Sinemaseverlere özel

Beyaz perdenin büyüsüne kapılan sevdiklerinize, onların bu tutkusunu daha da derinleştirecek hediyelerle unutulmaz deneyimler sunabilirsiniz:

  • LEGO® Star Wars™ Millennium Falcon™: Çoğu sinemaseverin gönlünde taht kurmuş en özel serilerden biri hiç şüphesiz ki Star Wars. Star Wars™ Millennium Falcon’un kokpiti, uydu çanağı, topları ve diğer ikonik detaylarıyla sevdikleriniz inşa sürecini tamamlarken kendilerini galaksinin derinliklerinde bir macerada da hissedebilirler.
  • LEGO® Disney™ Genç Aslan Kral Simba: Sevdiklerinizin sinema tutkusunu nostaljik rüzgarlarla buluşturmak isterseniz, aradığınız mükemmel hediye yine LEGO’da. Onları LEGO® Disney™ Genç Aslan Kral Simba ile çocukluk anılarına doğru bir yolculuğa çıkarabilirsiniz.

Oyunculara ve uzay meraklılarına özel

Uzayın sınırsız gizemini merak eden ya da en zorlu oyunları bile tek hamlede geçmeyi başarabilen sevdikleriniz varsa, onlar için de en mükemmel yeni yıl hediyeleri LEGO’da:

  • LEGO® Super Mario™ Super Mario World™: Mario ve Yoshi: Mario, şüphesiz ki hem çocukların hem yetişkinlerin gönlünde büyük yer tutan en ikonik oyunlardan biri. Eğlenceli bir nostaljik tur, keyifli bir oyun deneyimi ya da rahatlatıcı bir aktiviteden çok daha fazlasını sunacak bu set, sevdiklerinize yepyeni bir dünya yaratmak için ilham verebilir.
  • LEGO® Technic NASA Apollo Ay Taşıtı – LRV: Kozmik maceracılar için en şahane hediye: NASA Apollo Ay Taşıtı (LRV) modeli. Sevdiklerinizi yıldızlara götürüp geri getirecek bu özel hediye, bambaşka dünyaların kapısını onlar için aralarken yaratıcı duygularını da harekete geçirebilir.

Bonus: Mırmır Pati ile eğlenceyi geri getirin

LEGO’nun sonsuz olasılıklarla dolu dünyasında en mükemmel hediyeler de eğlence de oyun da bitmez… Mırmır Pati, oyunu her yaştan insan için geri getiriyor ve herkesi yılın bu büyülü zamanını çok daha keyifli geçirmeye davet ediyor.

Mutlu bir yer inşa etmek isteyen herkes için mükemmel hediyeler ve çok daha fazlası LEGO’da. Hemen tıklayın ve sevdiklerinizi mutlu etmeye erkenden başlayın.

*Bu yazı LEGO katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale