X

Müzik ruhun gıdası mıdır: Müzisyenler yanıtlıyor

Socrates’in “Müzik ruhun gıdasıdır” sözünü hemen hemen duymayan, bilmeyen yoktur. M.Ö. 4. yüzyıla dayanan bu söz, üstünden yüzyıllar geçmesine rağmen doğruluğunu ve geçerliliğini korumaktadır.

Gerçekten de müziğin insan bedenine ve ruhuna etkisi ile ilgili çalışma sonuçları müziğin insan için adeta bir gıda olduğunu ortaya çıkarmıştır. Bu çalışmalardan yola çıkan birçok hastane ve/veya klinik, müziği bir tedavi aracı olarak kullanmaktadır. Özellikle ruh sağlığı kliniklerinde tedavi protokollerine ek olarak müzik ile ilgili çalışmaları katan birçok uzman vardır.

Müzik dinlemek direkt olarak sağ beyni harekete geçirirken müzikle uğraşmak, şarkı söylemek, enstrüman çalmayı öğrenmek sol beyin aktivitesini artırmaktadır. Özellikle 3-12 yaş arası başlandığında beynin öğrenme gücü 5 katına çıkmaktadır (International Journal of Cultural and Social Studies). Kaygı bozuklukları, depresyon, öz güven ve sosyal iletişim problemleri yaşayan bireylerin müzikle uğraşmaya başladıktan sonra semptomlarında kayda değer bir azalma görülmektedir.

Müziğin insan sağlığına etkileri bu kadar fazlayken ben bu işi profesyonelce yapan insanların gözünden bu etkiyi öğrenmek istedim ve alanında uzman 3 müzisyen ile görüşüp onlara bazı sorular yönelttim. Aşağıda onlara yönelttiğim soruları ve kendilerinin verdiği cevapları göreceksiniz. Vakit ayırıp cevapladıkları için kendilerine bir kez daha teşekkür ederim.

Enstrüman çaldığınız / şarkı söylediğiniz anda hissettiklerinizin günlük aktivitelerinizdeki hislerinizden farkı nedir?

Berk Evren (Bas Gitar): Bir nevi kendinle baş başa kaldığın bilinçli farkındalık hali diyebilirim, tek başıma evde çalıyorsam durum daha huzurlu ve biraz da meditatifken sahnede çok daha başka hisler oluyor. Sahnede daha coşkulu bir ruh hali ile daha kolektif bir şeyin parçası olma hissi oluyor.

Serhan Yasdıman (Gitar): Müziğin anlattığı konuya göre hislerim değişiyor. Çünkü ben de müziğin toplu söyleminin bir öğesi oluyorum. Ama özetle müzik neyi anlatıyorsa ben de o role bürünüyorum. Fakat günlük aktivitelerimde mantığım daha önde. Müzik duyguları tetikleyen bir unsur, gündelik yaşamda ise mantığım önde.

Beste Gürkey (Perküsyon): Normal yaşamdaki hislerim çok daha gelgitler içermekte. Çünkü duyduklarım ve gördüklerim beni o anda herhangi bir konu hakkında hem geçmişe, hem o ana, hem de geleceğe dair düşündürürken, birçok duygu karmaşasına sebep olabiliyor. Müzik yaparken o an çaldığım eserin ses özellikleri: Ritim, melodi ve armoni gibi müziğin en temel özellikleri içinde büyük bir duygu seli yaşarken günlük hayattaki belirtilerden uzaklaştığım için büyük bir iç derinlik ve başka bir boyutta olma hali ile ruhumun en derinliklerine indiğimi hissediyorum.

Müzikle uğraştığınızda bedeninizde ve zihninizde nasıl bir değişim gözlemliyorsunuz?

Berk Evren: Belki de bas gitar çaldığım için müziğin titreşimlerle çok alakalı olduğunu düşünüyorum, müziğin kendini daha iyi hissetme, dinginlik, daha olumlu ve daha az depresif hissetme gibi katkıları oluyor. Totalde de müzik ile uğraşmanın insanın daha toleranslı, daha anlayışlı ve sakin olmasına katkı sağladığını düşünüyorum.

Serhan Yasdıman: Bunu hem bedensel hem de ruhsal olarak gözlemledim. 12 yaşımdan beri müzik yaptığım için zaman zaman ne kadar hüzünlü bir müzik çalınıyor olsa da ben bu hüznü 12 yaşındaki o çocuğun biraz vurdumduymaz biraz da çocuksu enerjisi ile karşılayarak tecrübelerimle edindiğim müzikal düşüncelerimi ve o an ne hissettiğime bakarak hepsinin karışımını sunmaya çalışıyorum.

Hem fiziksel, hem düşünsel, hem de duygusal bir iş yaptığımdan dolayı genelde beynim tamamen bu işle meşgul oluyor ve enerjisini anksiyeteye harcayamıyor ve bir kenara bırakıyor. Hatta anksiyeteli bir dönem geçirdiğimde bazen elim enstrümana gitmez ama o dönemde elime aldığımda da anksiyeteden temizlenmiş olarak bırakırım elimden. Ayrıca enstrümanın titreşiminin de bedene etkisi olduğunu düşünüyorum. Sonuçta her şeyin titreştiği bir uzayda beden de kendi farkındalığı ve doğasıyla iletişim kuruyor belki de.

Beste Gürkey: Bedenimde ilk olarak ses titreşimleri ile beden ve zihin koordinasyonuyla icra ettiğim notaların hareketleri üzerimde sonsuz bir duyarlılık (algı açıklığı) oluşturuyor.

Özellikle hangi ruh halindeyken müziğe daha çok sığınırsınız?

Berk Evren: Genelde heyecanlı ve motive olduğum, içimde harekete geçme isteği olduğu zamanlarda enstrümanımı elime alıyorum. Daha depresif, demotive olduğum zamanlarda müzik yapmaktan ziyade müzik dinliyorum.

Serhan Yasdıman: Kaygı halindeyken müziği “sığınak” olarak kullanırım. Mesela kapalı alan fobim yüzünden uçağa binmeden sakinleştirici müzikler dinliyordum, şimdi fobim azaldı.

Beste Gürkey: Ben profesyonel bir müzisyen olduğum için ne kadar mutlu ya da mutsuz olsam da müzik benim heyecan ve stres hallerimi dizginler ama özellikle olumsuz duygular başta olmak üzere stresli dönemlerde ben şahsen müziğin teknik icrasında dönüp çalıştığımda kendimi çok daha iyi hissettiğimi düşünüyorum.

Yaptığınız işten dolayı kendinizi diğer insanlardan ne açıdan farklı buluyorsunuz?

Berk Evren: Açıkçası hayatımı sadece müzikten kazanan birisi olmadığım için bu soru bana uygun mu bilemedim ama genel olarak müziği bir meslek olarak yapmak ile müzik üretmek / yaratmak arasında bir fark olduğunu düşünüyorum. Müzisyenlerin de bu anlamda kendi içlerinde ayrıldığını; kendi müziklerini yapan insanların biraz daha tipik bir işten farklı, daha sanat ile iç içe bir şey yaptığını, sadece maddi sebeplerle x bir kişinin müziğini günübirlik çalmanın başka tip bir iş olduğunu düşünüyorum. İkinci tip müzisyenler standart bir memur, beyaz yaka çalışan gibi…

Müzisyenlerin, eğer yaratıcı işler yapıyorlarsa, diğer insanlara göre daha şanslı olduklarını, dünyaya ister istemez başka gözlerle baktıklarını düşünüyorum.

Serhan Yasdıman: Farklılığımın işimden kaynaklandığını düşünmüyorum ama işime katkısı olduğunu düşünüyorum. Terapistim bana OK teşhisi koymuştu, “Henüz sondaki B yok sende” demişti ve tarihte ismini iyi veya kötü olarak bildiğimiz birçok insanın obsesif kompülsif olduğunu söylemişti. Ben bu durumumu aileden de gelen bir genetik yatkınlıkla müziğe yordum. İyi ki de öyle olmuş.

Beste Gürkey: “Müzik ruhun gıdasıdır” sözünden yola çıkarak aktif müzik icra edip, ayrıca dinlediğim için ses dünyası içinde ruhsal olarak daha sağlıklı beslendiğimi düşünüyorum.

İlginizi çekebilir: Halo Etkisi nedir: Güzellik, bir kişiye dair algımızı nasıl şekillendirir?

Uzman Psikolog Merve Saraçoğlu: İstanbul Ticaret Üniversitesi Psikoloji Lisans ve Uygulamalı Psikoloji Yüksek Lisans eğitimini tamamladıktan sonra Bristol Üniversitesi’nde Klinik Psikoloji Programı’nı tamamlamıştır. 2010 yılında başladığı Bilişsel ve Davranışçı Terapi eğitimini 2013 yılında bitirerek psikoterapist ünvanını almıştır. Eş zamanlı olarak Pozitif Psikoterapi Enstitüsü’nden onaylı Pozitif Psikoterapi eğitimi ve Pozitif Aile Terapisi eğitimi almıştır. 2012 yılında Avrupa Psikodrama Organizasyonu onaylı psikodrama eğitimini tamamlamıştır. Yüksek lisans ve doktora eğitimi sürecinde, davranış bozukluklarında gevşeme teknikleri konusunda eğitim ve süpervizyonlar almıştır. Bu süreçte birçok danışmanlık merkezinde psikoterapist olarak görev yapmıştır. Halen yetişkinler için bireysel danışmanlık yapmakta ve psikoterapi uygulamaları esnasında Bilişsel-Davranışçı Terapi, Pozitif Psikoterapi, Çözüm Odaklı Terapi ve Motivasyonel Görüşme Tekniklerinden yararlanmaktadır. Kendi oluşturduğu ‘’Ofiste Gevşeme’’ programıyla kurumsal şirketlere iletişim ve gevşeme teknikleri eğitimleri vermektedir.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale