Bu hafta Uplifers okuyucuları için kısa bir yazı yazabildim. Çünkü biraz içe dönük bir hafta geçirdim. Dünyamızı iyileştirmek için bazan önce kendimizi iyileştirmemiz gerekir ya, işte öyle bir haftaydı. Çok güzel filmler izledim, çok iyi müzikler dinledim, sağlıklı yemekler yapmaya çalıştım. Zaman nasıl geçmiş inanın anlamadım. Bu süreyi gözlemleyerek ve dışarıda neler olup gittiğine bakarak da geçirdiğimden birçok ilgimi çeken yazıya, fikre, kitaba rastladım. Bunlardan biri de Buğday Derneği’nin paylaştığı Hastalığa Şükretmek isimli yazıydı. Yazıyı çok etkilenerek okudum. Şöyle başlıyordu.
“Tüm toplumsal ve bireysel hastalıklarımız aslında iyileşmeye, şifaya, yaratıcılığa, üretkenliğe götüren birer araçtır.”
Dahası yazıda bu sürecin asla kolay olmadığı, hatta oldukça sancılı olduğu ama bunun da şifaya giderken bir güçlenme olduğundan bahsediliyordu.
Yani kısacası biz de iyiye giden bir yoldaydık ve bu süreci en verimli şekilde geçirmenin yollarını aramalıydık.
Ben de bunu düşünürken zihnim hızla çağrışımlara doğru yolculuğa çıktı. Hastalığa şükretmekten, alternatif tedavi yöntemlerine, oradan da müzik terapiye atlayan hafızam, bana müzik terapinin de yurt dışındaki birçok hastanede kullanılan bir alternatif rehabilitasyon yöntemi olduğunu hatırlattı. Keşke Türkiye’de de bunu geliştirebilsek. Yanlış bilmiyorsam bu alandaki tek ismimiz Özgür Salur’du.
Ben de müzik terapi eğitimi almak isteyip İngiltere’deki okullarda üçüncü dünya vatandaşlarının burs imkansızlığına takılmış biriyim bu arada. Bu yüzden okullarla değil ama biraz da kendimiz öğrenerek bunu nasıl geliştirebiliriz, belki hastanelere girmez ama evde hasta hissediyorken kendi kendimize müzik terapi yapabilir miyiz diye düşünmeye başladım. Bunun cevabını da birazdan vermeye çalışacağım.
Belki görenleriniz olmuştur. Geçtiğimiz günlerde Instagram canlı yayınlarının hep kitaplık önünde yapılması dikkat çekmiş. “Neden herkes kitaplarını göstermek istiyor ki?” ile “Başka nerede yapacaktık?” arasında gidip gelen bir uzun bir sosyal medya tartışması oldu. Bu tartışma beni bir yandan çok güldürürken bir yandan da kitabın şifası anlamında tekrar düşündürdü.
Yani cevabımız kitaplar. Tabi ki yine kitaplara sığınacağız.
Öyleyse bu iki şifayı birleştirmek için müzik terapi hakkında bilgi edinmek isteyenler için şöyle küçük bir araştırma yaptım. Sizinle onları paylaşarak, bu hafta biraz daha içime dönmeye devam edeyim:
- Nobel Akademik Yayıncılık’tan Doç. Dr. Fahri Sezer’in yazdığı Müzikle Terapi.
- Kitabevi Yayınları’ndan Haşmet Altınölçek’in yazdığı Müzikle Tedavi.
- Msn Yayınları’ndan Arzu Çalık’ın yazdığı Müzikle Terapi.
- Öznur Tunca Yılmaz’ın yazdığı Nörorehabilitasyonda Müzik Terapi Yöntemleri.
- Nobel Yaşam’dan Kenneth E. Bruscia’nın yazdığı Müzik Terapiyi Tanımlamak.
- Timaş Yayınları’ndan Dr. Adnan Çoban’ın yazdığı Müzik Terapi.
Ulaşabildiğim altı kitabın listesi bu. İngilizcesi olanlar tabi ki yabancı kaynaklara da göz atabilir. Bir de Adnan Bey’le de biz canlı yayın yaptık bu arada. Karantina sürecinde bağımlılıklarımızla nasıl başa çıkarız diye konuştuk. Esprisi olsun, canlı yayınımızda O’nun da arkasında kitaplık vardı. Yayınımızın bir kısmına ve O’nun kitaplık görüntüsüne de hala benim Instagram sayfamdan ulaşabilirsiniz. Bunu da eklemeden yazıyı bitirmek istemedim. Herkese iyi, şifa dolu haftalar.
İlginizi çekebilir: Yoga severlere farklı bir deneyim önerisi: Evde yoga ve müzik