Müzik akıl, vücut ve ruh arasında bir denge oluşturmaktadır. Müzik terapi, bireylerin fiziksel, psikolojik, sosyal ve zihinsel ihtiyaçlarını karşılamada müziği ve müzik aktivitelerini kullanan uzmanlık dalıdır.
Dünya Müzik Terapisi Federasyonu (WFMT) müzik terapiyi şu şekilde tanımlamaktadır: Müzik terapisi, bir müzik terapistinin bir danışan veya grupla, onların fiziksel, duygusal, zihinsel, sosyal ve kognitif ihtiyaçlarına karşılık verebilmek adına iletişim, diyalog, öğrenim, mobilizasyon, ifade, organizasyon ve bunlarla ilişkili diğer terapötik amaçları gerçekleştirebilmek ve kolaylaştırmak amacıyla planlı bir süreçte müzik ve/veya müzikal unsurları (ses, ritim, melodi ve armoni) kullanmasıdır.
Müzik terapi ne zaman başlamıştır?
Dünya üzerindeki tüm kültürlerde evrensel yaşamın bir parçası olarak var olan müzik, doğadaki sesler ve ritimlerden köken alır. Çok eski çağlardan bu yana insanlar doğal akustik örüntüleri, yinelemeleri ve tonlamaları yansılayarak kendi müziğini oluşturmuştur. İnsanların müzik yapmayı amaçlanmış bir davranış olarak görmeleri ve iletişimde müzikten yararlanmaları neredeyse 200-250 bin yıl önce yaşamış olan ilk Neandertallere kadar uzanmaktadır. İnsan-müzik birlikteliğine elle tutulur bir kanıt olan arkeolojik buluntular da günümüzden 40-50 bin yıl öncesine tarihlenmektedir. Örneğin, Paleolitik dönemde kemikten üretilmiş ve bilinen en eski insan yapımı çalgılardan biri olan ünlü flüt, müziğin tarih öncesi dönemlerden beri insan yaşamının ayrılmaz bir parçası olduğunu, buna paralel olarak da insan beyninde müzik işlemlerine özgü yapılanmaların da tarih öncesinden geldiğini düşündürmektedir.
Müzik terapi yaklaşık 4.000 yıldan beri çeşitli kültürlerde hastaları tedavi etmek amacıyla kullanılan en eski tedavi yöntemlerinden biridir. Eski Yunanlılar, müziği her türlü erdemin kökeni sayarken, Eski Roma’da müziğin ruhu yatıştırdığı ve ruh hastalıklarını iyi yönde etkilediği tezini savunmuşlarıdır. Büyük Çin filozofu Konfiçyus müzik terapi için “Müzik yapıldığı zaman kişiler arası ilişkiler düzelir, gözler parlar, kulaklar keskin olur, kanın hareketi ve dolanımı sakinleşir” demiş ve müziğin insanlar üzerindeki etkilerine dikkat çekmeyi başarmıştır.
Müzikle tedavi, klinik pratikte iyileşmeyi ve konforu sağlayan amaçla; hastanelerde, yoğun bakımda, cerrahi operasyonlarda ve psikiyatriden kemoterapi tedavisine kadar her alanda yaşam kalite standartlarını yükseltmek ve iyileştirmek için kullanılmaktadır.
Beynin evrensel nitelikteki müziksel yapılanmasını tanımlamak üzere, son yıllarda “Müziksel Beyin” olarak adlandırılan yeni bir kavram da ortaya atılmıştır.
Müzik terapisti Özgür Salur’dan müzik terapiyi dinleyebilirsiniz:
İlginizi çekebilir: Doğuyla batının iç içe geçtiği, geleceğin tıbbi yaklaşımı: Entegratif tıp