X

Mutluluk mu, mutsuzluk mu?

Mutluluğun ne kadar garip bir şey olduğunu fark etmiş miydiniz hiç? Ne demek mutluluk gariptir dediğinizi duyar gibiyim. Tek bir kelime ile tarif edecek olursak mutluluğu, o da huzurdur dediniz belki de, değil mi? Az sonra hiç de öyle olmadığını paylaşacağım sizlerle. Birkaç satır sonra hak vermeseniz de, ne demek istediğimi çok iyi anlayacağınızdan kuşkunuz olmasın sakın.

Geçenlerde başımdan bir olay geçti. (Bu ifadeyi çok seviyorum, neden sevdiğimi de Nejat-Ozan ilişkisini bilenler bilir ancak. Yani bu şekilde yazmama çok da gerek yoktu, ama sırf bu göndermeyi yapabilmek için kullanmak istedim 🙂 )

Neyse…

Geçenlerde yaşadığım bir olay aslında beni hayatlarımızla ilgili karman çorman düşüncelere yönlendirdi bir kez daha…

Mahkeme koridorlarında hayal edin kendinizi mesela, boşanan iki çift olsun karşınızda. İlk çifte gözünüz ilişiyor önce, görüyorsunuz ki hüzünle birbirlerine bakıyorlar, halbuki diğer salondan çıkan ikinci çift ne kadar da sevinçli, ne kadar da mutlu halinden, adeta oh be kurtuldum diye haykırıyorlar. E söyleyin şimdi bana, bir boşanma insanların gözünde hep hüzünlü bir şeymiş gibi bilinmez miydi? Ama bir anda nasıl da mutlu sona ulaştırabildiğini göstermedi mi yukarıdaki satırlar bizlere şimdi?

Başka bir örnek var aklımda. Hamilelik mesela. Eczacısınız ve iki kadın giriyor içeri birbirlerinden tamamen farklı. İlk giren hanımefendinin gözlerindeki ışıklar adeta Kuzey Işıkları gibi aydınlatırken içeriyi, gebelik testi almak istediğini söylüyor ve ödemeyi yapıp eczaneden ayrılıyor. İşte tam da o an, sıradaki hanımefendi ilerliyor kasaya doğru ve o da gebelik testi almak istediğini söylüyor diğeri gibi ama gergin bir hali var sanki, fark ediyorsunuz tedirginliğini. Ya gebeysem diye haykırıyor adeta gözleri… E ne oldu şimdi? Mutlu olmayı gerektirmez miydi hamilelik? Biz hep öyle bilmedik mi?

Kaç kadın var istemeden cinsel ilişkiye girmeye mecbur bırakılıp hamile kalan kim bilir. Ya da kaç kadın vardır tam zorbalıktan bıkıp boşanma kararı aldığında, hamile olduğunu öğrenip, etrafının baskısından dolayı sevmediği bir adama, hırpalandığı bir yuvaya geri dönmek zorunda bırakılan söylesenize. Hiçbiri değilse bile 21. yüzyılda hala doğum kontrol yöntemlerini bilmeyen, bilse de umursamayan ve sonucunda hamile kalan kadınların kaç tanesi istiyordur o bebeği dünyaya getirmeyi sizce?

Hadi iki düğün hayal edin şimdi. İki farklı çift ama düğünleri yalnızca bir gün arayla. Davetlisiniz her ikisine de. Dört dörtlük her şey ya da değil, orası çok da önemli değil. Bana göre önemli olan evlendiğiniz kişinin kim olduğudur çünkü, tabii bir de davetliler, onlar da bir düğünün güzel anılar bırakabilmesi adına çok önemlidir. Sevdiklerinizle bir aradaysanız zaten size her ortam düğün değil midir? Sevdiklerini kaybedenler ne demek istediğimi anladı bile…

Konumuza dönelim biz; iki düğün, birer gün arayla ama bir fark var ortada. İlk gün evlenen çiftimizin gelin ve damadı birbirlerine deliler gibi aşık ya da hadi bu terimi kullanmayalım da, mutlu ve birbirini seven bir çift diyelim. Elbette onların en mutlu günlerinden biri diyebiliriz düğün günleri için, öyle değil mi?

Aradan yalnızca 24 saat geçtiğini düşünün ve diğer çiftimizin düğününde hayal edin şimdi kendinizi. Ama sevmiyorlar ki birbirlerini. Hazırlanıp süslendiler belki ama bir sessizlik hakim sanki. Zorla evlendiriliyorlar da gibi, her an birisi kendi düğününden kaçacakmış da gibi.

E gene aynı şey oldu. Oysa ki mutluluktur demedik mi hep düğünler için? Bakın yine çürüttük kendi tezimizi. Bir kez daha, içinde bulunan kişiye göre değişti o mutlu dediğimiz kavram.

Hadi kendimden bir örnek vereyim şimdi.

İşinden çıkartılan birini düşünün mesela… Yok artık Gizem sen de! Bunun neresi mutlulukla sonuçlanabilir ki? Bir insan işinden çıkarıldı diye nasıl sevinebilir ki? Ama her son güzel bir başlangıcın habercisi değil miydi? Mesela ben; geçen sene bugünden yalnızca birkaç gün sonra işimden çıkartılacağımı bilmeden nasıl da mutlu yaşıyordum oysa ki, olacaklardan habersiz…

Evet evet yanlış okumadınız, hiçbir neden sunulmadan çat diye 12 Haziran 2023’te işimden çıkartılmıştım. Bir rivayete göre sorumluluğunda olduğum kişiler ‘patrona’ az dil dökmemişler beni göndermemesi için. Bunları kendilerinden de, o zamanlar güvendiğim başka kişilerden de duymuştum. Ve adeta bir devlet sırrı gibi üstünden bir yıl geçmesine rağmen gizliliğini koruyan bu bilgiye hala sahip olamamış olsam da, inanın hiç dert etmiyorum artık. Hatta mutlu da oldum en sonunda diyebilirim. Kendimi, siyasi sebepler olduğuna inandırmayı seçtim çünkü kapattım konuyu bir süre önce.

İlk başlarda çok üzüldüm elbette ama işten çıkartıldığımdan değil de dostlarımdan ve sevdiğim insandan uzaklaştırdığını hissettirdiği için bu durum beni. Onlara göre bendim uzaklaşan da, bana göre tersiydi sanki…

O gün işime son verilmesi nasıl değiştirdi hayatımı bakıyorum da, bambaşka bir hayat yaşıyorum şimdi. Yalanlar üzerine kurulu bir ilişkinin adım adım sonuna yaklaştırmış olmasına mı sevineyim, dost bildiklerimin tost çıkmasına mı, yoksa şimdi, daha iyi bir yerde, beni bir sene öncekine göre katbekat geliştiren bir pozisyonda çalışıyor olmama mı sevinmeliyim bilemiyorum.

Ha! İşini seven azınlık arasında yer aldığımı düşünmenizi istemem açıkçası, çünkü doğruluk payı var diyemem. Evet beni oldukça geliştirdi, evet kariyerime, zekama, hayatıma çok şey kattı neredeyse bir seneyi dolduracağım şimdiki işimde ama bir başkasının iki dudağı arasında olması hayatımın, bunun neresi tam anlamıyla mutlu etsin ki beni?

Ayıptır söylemesi, çalışmadan bir yerden para gelsin de ben kendimi yine geliştiririm, gün içerisinde yapacak şeyler elbet bulurum diyen kesimdenim ben. Vardır ya hani bir de ‘Çalışmadan nasıl bütün günü geçireceksin, sıkılmaz mısın?’cılar. Ben onlara her fırsatta pandemiyi örnek veririm. Pandemide hani 3 ay kapanmıştık ya evlerimize, ben hep yalnızdım o dönemde, ah bir bilseniz ne çok eğlendim kendi kendime. Neler yaptım ya da neler yapmadım ki o 3 aylık süreçte. Bana 24 saat yetmiyordu bir günde desem peki? Üstelik başkaları gibi günde 8 kere de atmıyordum kendimi marketlere. Sayılıdır markete gittiğim günler de. Eve sipariş veriyordum biriktirip eksiklerimi.

Düşünün şimdi, 3 ay evde hapisken bile yapacak o kadar çok şey bulan Gizem, çalışmadan hayat yaşamaktan mı sıkılacak dersiniz? Böyle düşünenlere, yok be gülüm beni hiç tanımamışsın derim ben de.

Geçen gün bir arkadaşıma kurduğum bir cümle üzerine dedim ki ‘Bu cümleyi bir yazımda paylaşacağımı çok iyi biliyorsun değil mi?’ tanıyormuş beni, hissetti tabii…

‘Ben sadece, denize 5 adım uzaklıkta, tek katlı bir evde, etrafında 3-5 evden fazla evin bulunmadığı, 2 dakika yürüme mesafesi uzaklıkta alkol satışı da yapan bir dükkanın bulunduğu ama aynı zamanda güzel müzik çalan birkaç barın da yer aldığı bir sahil kasabasında yaşamayı tercih ederdim.’

Ne kadar iyi maaşı da olsa, gerek ortamıyla, gerek şartlarıyla beni büyülese de yaptığım iş, ben yine de imkanım olsa erken emekliler kervanına girmeyi seçerdim.

Konuyu toparlamak gerekirse; aslında biz neyden mutlu olmayı seçersek odur bizim mutluluğumuz, toplumun benimsediği mutluluklar değil yani…

Kalıpları yıkıp, toplum tarafından klişeleşmiş hüzünlü anları mutluluğa çevirmeye var mısınız?

Neredeyse tüm yazılarımda söylediğim bir şey varsa, o da; sağlık olsun da gerisi boş bu hayatta. Tüm o yaşadığınız mutsuzlukları atın çöpe ve sağlığınıza, hayatınıza, kendinize ve pek tabii sevdiklerinize odaklanmayı seçin şimdi. Gelin üzüntülerimizden, hatta hayatın bizlere sunduğu kötülüklerden de mutluluklar inşa etmeyi seçelim. Dilerim biraz olsun içinizi ferahlatmıştır, mutluluğu arayanlara bir yol göstermiştir bu yazım.

Sağlıkla, mutluluklarla geçireceğiniz günlerde buluşmak ümidiyle…

İlginizi çekebilir: Efsaneleşmiş hikayeler: Aşk, kadın, acı ve başarı

Gizem Okut: 1986 yılında İstanbul'da doğdum ve Kıbrıslı'yım. 2010 yılında DAÜ'de Turizm ve Otel İşletmeciliği bölümünü bitirdikten sonra Londra'da moda yazarlığı da dahil olmak üzere moda ile ilgili kurslara katıldım. Bir buçuk senelik bir Londra macerasının ardından tatil için gittiğim İstanbul'da ailemle kalmaya karar verdim ve İstanbul'da çeşitli firmalarda Stil Editörlüğü, Sosyal Medya Yönetimi, Müşteri İlişkileri gibi farklı pozisyonlarda çalıştım. 2016'da Kıbrıs'a geri dönmem ile birlikte üniversite yıllarımda staj yaptığım ve ülkenin en eski otellerinden olan Dome Hotel'de Misafir İlişkileri ve Sosyal Medya Yönetimi pozisyonlarında 2 yıl çalıştım. Daha sonra turizm sektörüne ait olmadığıma karar vererek ani bir kararla birbirinden tamamen farklı sektörlerde, birbirinden farklı işlerde çalıştım ve çalışmaya da devam ediyorum. Yazı yazmak, kitap okumak, müzik dinlemek, plajda vakit geçirmek gibi vazgeçemeyeceğim hobilerimin yanı sıra, seramik objeler yaratmak, bahçe ile uğraşmak, farklı tarifler denemek gibi hobilerim de mevcut. Şu hayattan istediğim üç şey; sağlık, barış, huzur.

Geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenmek isteyenlere: Fine Life Fermente Kajulu İçecek

Son yıllarda sağlıklı beslenme ve bilinçli tüketim alışkanlıklarının, daha önce hiç olmadığı kadar ilgi gördüğü kesin. Veganlık, vejetaryenlik, fleksitaryen gibi bitki bazlı beslenme türleri, sadece etik ve çevresel nedenlerle değil, aynı zamanda bütüncül sağlık açısından sunduğu çeşitli faydalar nedeniyle de dünya genelinde hızla yayılmaya devam ediyor. Bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına yönelik talepler hızla artarken çok sayıda bitki bazlı ürün de raflardaki yerini alıyor. Özellikle süt ürünlerine alternatif arayanlar için çok sayıda ürün piyasaya sürülüyor. Bu konuda öncü isimlerden biri olan Metro Türkiye de “Sofrada herkese yer var!” mottosuyla tüketicilerin ihtiyaçlarına, yenilikçi ürünlerle cevap veriyor.



Raflarında 400’den fazla bitki bazlı ürün sunan Metro Türkiye, geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına sahip olmanın en leziz yollarını sunuyor. Ve güzel haber; Türk mutfağının favori içeceklerinden ayrana bitki bazlı alternatif sağlıyor: Fine Life Fermente Kajulu İçecek.

Lezzetli, vegan, fermente: Ayrana bitki bazlı alternatif

Herkes için sağlıklı beslenme ve sürdürülebilirlik anlayışıyla hareket eden Metro Türkiye, beslenme trendlerine ve değişen tüketici taleplerine verdiği önemle Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i raflara getiriyor. Geleneksel lezzetimiz ayrana bitki bazlı bir alternatif olarak öne çıkan Fine Life Fermente Kajulu İçecek, bitki bazlı beslenme alışkanlıklarını benimseyen ya da benimsemek isteyen herkesin beğenisine sunuluyor.

Metro Türkiye raflarında yerini almaya başlayan bu yenilikçi ürün, %27 oranında kaju fıstığı, tuz ve çeşitli probiyotikler içeriyor. Bunun yanı sıra katkı maddesi, koruyucu ve gluten içermemesiyle de dikkat çeken Fine Life Fermente Kajulu İçecek, hem bitki bazlı ürünleri tercih edenlerin hem de laktoz tüketmemeye önem verenlerin favorisi olmaya aday. Ayran alternatifi olarak soğuk tüketilebilen bu ürün, 250 ml’lik cam ambalajlarda satışa sunuluyor. Vlabel etiketiyle otel ve restoran gibi yeme içme işletmelerinde rahatça kullanılabilecek Fine Life Fermente Kajulu İçecek, menülere yeni vegan bir alternatif getirirken, müşteri memnuniyetini de artırma potansiyeli taşıyor.

Geçtiğimiz yıllarda süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler sunmuş olan Metro Türkiye, Metro Chef Veggie Bademli ve Fındıklı içecekler ile yoğurda alternatif Metro Chef Veggie Fermente Süzme Kaju’yu ve Metro Chef Veggie Meze Serisi’ni tüketicilerle buluşturmuştu. Bu yıl ise Türk mutfağının vazgeçilmezlerinden ayrana bitki bazlı bir alternatif getirerek hem sağlıklı hem de yenilikçi bir seçeneği yani Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i tüketicilerle buluşturuyor.

Elbette Metro Türkiye’nin raflara taşıdığı yenilikçi ürünler sadece süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler ile sınırlı değil. Çok daha fazlası, raflarda çoktan yerini aldı.

Bitki bazlı geniş ürün yelpazesi: 400’den fazla çeşit



Metro Türkiye’nin raflarındaki vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; falafel çeşitlerinden pizzaya, ranch sostan çamaşır yumuşatıcısına kadar 50’ye yakın çeşitte gıda ve gıda dışı bitki bazlı ürün sunuyor. Eğer tüm bu ürünleri ve çok daha fazlasını incelemek isterseniz hemen tıklayıpvegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine;vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; Metro Türkiye’nin Bitki Bazlı & Vegan Katalogu’nu keşfedebilirsiniz.

Temel gıdadan temizlik ürünlerine, kişisel bakımdan atıştırmalıklara aradığınız her şeyi bulabileceğiniz Metro Türkiye ile sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşam tarzına ulaşmak artık çok daha kolay.

*Bu yazı Metro Türkiye katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlginizi çekebilir: Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’nin zengin vegan ürün yelpazesini keşfedinVegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’

 

İlgili Makale