Eğer bir süredir işleriniz kolaylıkla ve düzen içinde akıyorsa, yaşamla uyumlanmışsınız demektir. Bir yere gitmek üzere yola çıktığınızda tüm trafik ışıkları yeşilse, büyük şehirlerde çok nadir denk gelebildiğimiz açık-akıcı trafikteyseniz, özlediğiniz, “Arasam iyi olur” dediğiniz arkadaşınız sizi duymuşçasına sizden önce sizi arıyorsa, desteğe ihtiyacınız olacağı konularda; belki bir fikir, belki bir danışman, belki bir tesisatçı, adına şanslı tesadüf dediğimiz olaylarla önünüze geliyorsa kozmik bilgi size akıyor demektir.
Böyle zamanlarda neredeyse hiçbir şey aşılması zor, çözülmesi imkânsız gözükmez. Her sıkışık alandan çıkılacak bir kapı, her sorun için bir çözüm yolu vardır. O an için yoksa bile bulunabileceğine dair bir inanç yeşermiştir. Ki o inanç kalpte yerini bulduysa o bilgi de yine o kalbe gerçekten akar. Günün sonunda barındırdığı pek çok güzel hisse rağmen tek bir kelime ile özetlemek gerekirse mutlusunuzdur. Mutlu bir insan vardır. Mutlu olmak iyi bir şeydir, öyle değil mi? Kelime olarak pozitif, herkesin olmak istediği bir hal. Mutluluk nasıl kötü bir sonuç doğurabilir ki?
Sosyal medya aracılığıyla bir sebepten fiziken görüşmediğimiz arkadaşlarımız başta olmak üzere, tanımadığımız pek çok insanın yaşam kesitlerine tanık oluyoruz. Onların “mutlu ve iyi” hallerini gösterdikleri fotoğrafları, paylaşımları sizde nasıl bir his uyandırıyor?
Bu yazıyı okurken kalbinizle baş başasınız. Dürüst olmamak için bir neden yok. Sevdiğiniz, sempati duyduğunuz birinin paylaşımı olmasının sizin de mutlu olmanıza yetmediği anlarınız oluyor olabilir mi? Sanılanın aksine mutlu olan birinin mutluluğu ile mutlu olmak en zor şeylerden biridir. Hele ki o anda kişi kendini çok da iyi hissetmiyorsa. Bu denli çok kişi tarafından sürekli olarak arzu edilen bir hale, yokluğunda tanıklık etmek, sanki evrenin size karşı cimri davranıyorken, gözlediğiniz kişiye cömert bir yaklaşımı varmış hissini uyandırabilir. Mutluluk ve iyi hal, yokluğunda ulaşmak istediğimiz ama bizden yukarıda, ulaşması zor görünen bir şey gibidir.
Oysa ki bununla ilgili bir kota yoktur. Hepimizin mutlu ve çok iyi hissettiği anları olmuş olmasına karşın, bu halleri tüketebilmiş değiliz. İyi ki de değiliz.
Peki ya tam tersi durumda genellikle neler oluyor? Birinin, yabancı veya tanıdık, mutsuzluğuna tanık olduğumuzda… Genellikle ilk yükselen duygular merhamet, sempati ve belki acıma olacaktır. Mutsuz biriyle karşılaştığımızda onun gibi olmak istemeyiz. Belki ona yardım etmek isteriz, ama onunla mutsuzluğunu paylaşmak istemeyiz. Ancak bu duygulardan biri veya birkaçı özellikle yoğun hissediliyorsa tersine; mutlu ve iyi olma haline verilen dikkatten ve ilgiden daha çoğunu bu mutsuzluk kaynağına harcar insan. Üstelik artık gözleyen de mutlu değildir, etrafında bunca mutsuz insan varken, mutlu olmaya devam etmeye vicdan elvermez. İçeride bir yerde neşeyle dans eden bir çocuk olsa bile, öyle bir bastırılır ki sonunda o da susar ve sessizce geriye çekilir.
Kısa yoldan kolaya kaçmak isteyen zihin, başkasında olup bizde olmadığında kıskançlık uyandıran mutluluğa karşın merhamet ve hatta istemsiz bir şekilde üstünlük hissi uyandıran mutsuzluğu aramayı tercih eder. Ve bir bakmışız aniden, üstelik bunun için açık bir sebep bulamaz bir halde mutsuz olmuşuzdur.
Ve mutsuzluk pek çok hastalıktan çok daha hızlı şekilde bulaşıcıdır. Oysa ki her ikisinden de sonsuz miktarlarda mevcut bir dünyada yaşıyoruz. Mutluluk da, mutsuzluk da paylaşıma değil, katılıma açık haller. Ve bir iyi haber daha: Kimse kimsenin mutluluğunu çalamaz veya azaltamaz.
Şayet ortada göreceli güçlü bir sebep olmaksızın mutsuzluk içindeyseniz, bugünkü davetim farkındalıklı bir şekilde önce kendi içinize bakmanız yönünde olacak. Bu vesile ile size engel olan şeyleri fark edip bunlarla ilgili eyleme geçmeyi seçebilirsiniz belki. Hiç kimse bile isteye mutsuz olmak istemez. İkinci davetim daha önceleri size ilham olmayan, tanık olduğunuz mutluluk anlarına daha dostça bir gözle bakmayı denemeniz yönünde olacak. Gözler nereyi görürse enerjimiz o yöne akacaktır. Siz mutlu oldukça etrafınıza da mutluluk yayacaksınız. Belki başta kaynağı olduğunuz alan, bir süre sonra sizden çoğalarak, sizi de içine aldığında artık arayışta olmak zorunda hissetmeyen zihniniz de gevşeyebilir ve sakinleşebilir. Bu sayede yeniden yaşamla uyumlanmaya kapı aralayabilirsiniz.
Sevgiyle…
İlginizi çekebilir: Senin kerteriz noktan nerede: Alınganlık ve beklentiler arasındaki bağ