Mutluluk bir son durak mıdır, keyifli bir yolculuk mudur?
İçinde bulunduğumuz dönemin bize kattığı en büyük edinim bence sorgulamak oldu. Günlük hayatlarımızda nelere muhtacız, neler bizim seçimimiz? En önemli sorular ise kendimizle ilgili olanlar: Ne kadar kendimim? Günlük hayatım neye hizmet ediyor? Neden buradayım? Amacım ne?
Bu sorulara verilebilecek bir düzine benzer yanıt varken, hepsinin ortak noktası sanıyorum mutlu olmak, bizi mutluluğa ne götürecekse ona sahip olmak. Peki ya mutluluk yolun sonu değil de, yol ise?
Mutluluğun tanımı herkes için farklı, kimi için yaptığı meslekte başarılı olmak, kimi için çocuk sahibi olmak, kimi için varlıklı olmak, kimi için gerçek aşkı bulmak… Peki ya sonra? Mesleğimizde başarılı olduk, çok aşığız ve istediğimiz her şeye sahibiz, bitti mi şimdi? Hayır.
Bizi mutluluğa götüren şey, mutluluğun ne anlama geldiği değil, mutluluğa giden yolda ne kadar eğlendiğimizdir. Yoldayken güzellikleri kaçırmamak, uyanık olmak, sesleri, işaretleri görmek, yorulduğumuzda bir ağacın altında oturup dinlenmektir mutluluk. Mutluluk eğer yolun sonuysa, yoldaki engeller hırstır. Eğer yolu göremeyecek kadar kör olduysak, sona ulaşmanın ne anlamı kalır?
Mutluluk, mutluğa giden yolda öğrendiklerimizdir. Yolu uzunluğuna rağmen sevmek, yokuşlar olsa dahi düzlüğe çıkacağımızı bilmektir. Mutluluk, mutluğun tanımını anladığımız zamandır. Sadedir mutluluk, masumdur. Yalan dolan, hesap kitap bilmez.
Mutluluk oradadır, bütün arzuları, istekleri, engelleri kaldırdığın anda. Her gün gördüğün çiçeğin güzelliğine daldığın anda.
Kendini sevmek, sana ait olan her şeyi kabul etmektir mutluluk. İnsanların farklılıklarının zenginlik olduğunu görmektir mutluluk.
Hissetmektir, dışarıda değil, içeridedir mutluluk.
İlginizi çekebilir: Mutluluğu hayatınıza davet edin: Düşük frekanslı enerjilerden, yargılardan uzak bir yaşam mümkün