X

Mutluluğu bulma yolculuğu: İlk bakmamız gereken yer kendi içimiz olabilir mi?

Mutluluğu arayanlar burada mı? “Evet” dediğinizi duyuyorum ya da en azından ben arıyordum. Buldum mu, yazının sonunda beraber göreceğiz.

Epey bir süredir derin ama çok derin bir mutsuzlukla baş ediyordum. Etraftaki her şey renkli de sanki ben gri bir toz bulutunun içinde yaşıyor gibiydim. Bazen son derece haklı sebeplere bağladığım, ete kemiğe büründürdüğüm bir mutsuzluğum varken, bazen de çok sebepsiz yere şu anda dönüp bakınca resmen “tercih ettiğim” bir mutsuzluk silsilesinde günlerimi geçiyordum.

Hayır, düşündüğünüz gibi pandemi döneminden kaynaklanmayan bir mutsuzluk tercihi idi benimki. Ve bu mutluluk hakkındaki fikrim değişmeseydi emin olun pandemi benim için çok güzel bir mutsuzluk süreci olacaktı. En azından kanlı, canlı ve herkes tarafından kabul edilecek, “anlamlı bir mutsuzluk” hali olacaktı.

Oysa ve şükür ki ben bu süreçten önce mutluluğun öğrenilebilen bir duygu durumu olduğunu keşfetmiştim. Ve bu keşif daha önceki yazımlarımda bahsettiğim gibi bu pandemi sürecinde kendimde keşfettiğim pek çok inişli, çıkışlı durumlara da yardımcı oldu.

Hayatta her şeyde olduğu gibi, o günün nasıl geçeceğine de bizler karar veriyoruz bence. Bazen bilinçli bazen de tamamen içgüdüsel veya ezberden. Hiç şunu dediğiniz oldu mu?

Sabah uyanır uyanmaz “offf gene iş zamanı, hiç uyanmak istemiyorum“, “ hiç gücüm yok” dediniz mi? Ve bunu genelde bedenimizle de destekleriz. Çatık kaşlar, düşük omuzlar, düzensiz alınıp verilen bir nefes. Hepsi ve çok daha fazlası bizim istemsizce aldığımız bir karar. Ama bilinçli alabilceğimiz karar o güne nasıl başladığımız. Klişe gibi gelecek ama gerçekten nasıl başlarsan öyle gider…

Beni bilenler bilir; hayatımdaki herkes için mutlaka bir iyi yanından bakma özelliğim vardır. Ama bu özelliğimi kendi hayatım için kullanma konusunda biraz cimriyim. Herkese iyimserlik aşısı aşılamaya çalışan ben, söz konusu kendi hayatım olunca bir şeyler iyi gitse bile, ki genellikle ve şükür iyi gider, ben mutlaka içinden çoğu zaman cımbızla da olsa bir olumsuzluk bulur, bunun için saatlerce üzülebilirim.

Bu paragrafımdan birçok çıkarsamam var elbette, ancak o başka bir yazının konusu. Bugün mutluluğu öğrenme sürecimi size anlatmak için klavye başındayım.

Yazının başında dediğim gri bulutun içinde gezerken sanki her negatiflik benim başıma geliyordu gibi hissediyordum. Sanki herkes güneşli günler yaşarken o bulut sadece benim başımda yağmur yağdırıyordu (msn kullanan yaşıtlarım o emojiyi hatırlamışlardır). Tam böyle hissettiğim bir zamanda Selin Yetimoğlu’nun Mutluluk Faktörü kitabı ile karşılaştım. Ve şansıma, bu kitap özelinde yazarının düzenlediği kısa süreli bir online mutluluk atölyesine de katıldım.

Kitapta çok daha detaylı öğreneceğiz adımlar var, ben size onları tek tek anlatmayacağım. Ama ben nasıl istediğim noktaya yaklaştım, ondan bahsetmek isterim. Hep bir seçimden bahsettim ya hani, ben de genelde güne asık suratla başlayanlardandım. Sabahın erken saatinde uyanmak, pek de benliğime uymayan işime gitmek zorunda olmak vs. bana iyi hissettirmiyordu.

Sonradan fark ettim ki uzun zamandır şükür etmeyi ihmal ediyorum. Ya da daha doğru bir ifade ile ezberden şükrediyordum, kalpten değil. Bunu fark etmek bile beni 5-0 öne taşımıştı gibi hissettim. Öyle ya kalpten edilen bir şükrün iç huzurunu başka hiçbir şey veremezdi. Minnet duygusu sarmıştı tüm benliğimi bir anda. Gidecek bir işim olmasa o bayılarak okuduğum kitabı bile alamazdım belki de.

Ya da her sabah geçtiğim güzel deniz manzaralı yoluma bakmadığımı, denizin kokusunu içime çekecek şansım varken, oradan sadece geçtiğimi fark ettim. Artık her seferinde hava şartları ne olursa olsun denize bakmadan, bir saniye kokusunu içime çekmeden sadece geçmiş olmak için geçmiyorum o yolu. İşte bir adım daha yaklaştım mutluluğuma.

Sonradan fark ettiğim gibi kendime yarattığım dünyada ben zaten mutluyum. Dahası içim şükran ve huzur dolu. Ben sadece her zaman her konunun olumsuz yanına odaklandığım için o bulutları çağırıyordum tepeme. Oysa içimde gökkuşağı, çiçeklerle dolu geniş bir bahçem var ve ben oraya sürekli yağmur yağdırma çabasındaymışım bunca zamandır.

Aslında bunun öğrenilebilir olduğuyla ilgili çokça madde var. Kitapta detaylarını okumanızı öneririm. Fakat benim hikayemde en çok şükranı derinlerden hissetmek pek çok kilitli kapımı açmama yardımcı oldu. Hayat elbette her gün aynı yaşanmıyor, acı da var, sevinç de ,öfke de ve çokça kaygı da.

Ama en azından tüm bunların bizim seçimimiz olduğunu bilmek ve gücün elimde olduğunu hissetmek bile beni galip kılıyor. Ve aslında benim bu öğrenme sürecimi destekleyen en büyük yol gösterici aşağıdaki anonim hikaye oldu, hikayede der ki; “İnsanoğlu mutluluğu hep hor kullanıyormuş. Hep şikayetçi, hep bıkkınmış. Bir gün melekler mutluluğu saklamaya karar vermişler. ‘Saklayalım zor bulsunlar… Zor buldukları için belki kıymetini bilirler’ diye başlamışlar tartışmaya… Sorun büyükmüş. Mutluluğu saklamak kolay değilmiş. Çünkü… Kimi ‘Everest’in tepesine saklayalım!’ demiş. Kimisi de ‘Atlas Okyanusu’nun dibine!’ ‘Taç Mahal Kubbesi , Mekke sokakları, İtalyan Sofrası…’ Bir hastanenin yeni doğan odası, dondurma külahı, şarap şişesi. Sigara paketi, lale bahçesi… Pek çok yer düşünmüşler ama hiçbiri yeterince zor gelmemiş. Derken, meleklerden biri, ‘İnsanların içine saklayalım!’ demiş. Kimsenin aklına gelmez içine bakmak. İşte o gün bugündür, mutluluk insanın içine saklıymış. Bu yüzden gözünüz hep içeride olsun.” (Selin Yetimoğlu, Mutluluk Faktörü, syf: 83-84)

Yazının başında dediğim gibi mutluluğu buldum mu bilmem ama nereye bakmam gerektiğini biliyorum hikayede dediği gibi…
Arayan herkesin bir an önce bulması dileğimle…

İlginizi çekebilir: Uzun ve dolambaçlı bir yol: “Keşke”leri “iyi ki”lere dönüştürme yolculuğu

Pınar Tümkaya: Selamlar, ben Pınar Tümkaya. 1984 senesinde sevimli bir Akdeniz kenti olan İskenderun’da doğdum. Çukurova Üniversitesi İktisat Bölümünden 2007 senesinde mezun olmadan hemen önce hep hayalini kurduğum İK alanında İşe Alım Uzmanı olarak çalışmaya başladım. Ama maalesef, kısa bir süre sonra rüzgar beni Mersin’e getirdi. Şuanda Mersin’de, uluslararası bir şirkette Finansal Kontrolör olarak görev almaktayım. Kendimi bildim bileli sıkıntımı, derdimi en çok yazarak anlatmayı sevdim. Ancak, yazar olmak hiç hayalim olmadı. Hayalim her zaman, insanlarla etkileşimde olarak, onların sorunlarına destek ve çözüm ortağı olmak oldu. Her ne kadar çalışmakta olduğum alan insanlardan çok rakamlarla ilgili olsa da kişisel gelişim aşkım hiç bitmedi. Geçtiğimiz Mart ayında bunu artık daha profesyonel bir hale getirmem gerektiğine karar vererek House of Human’dan Profesyonel Yaşam Koçluğu programını tamamlayarak Yaşam Koçu oldum. Bu platform sayesinde yaşayıp aştığım, her tökezlediğimde kendimce ürettiğim çarelerin başka insanların da çözümü olmasına vesile olmak, yazılarımla sesimi duyurabilmek en büyük mutluluğum olacaktır.

Geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenmek isteyenlere: Fine Life Fermente Kajulu İçecek

Son yıllarda sağlıklı beslenme ve bilinçli tüketim alışkanlıklarının, daha önce hiç olmadığı kadar ilgi gördüğü kesin. Veganlık, vejetaryenlik, fleksitaryen gibi bitki bazlı beslenme türleri, sadece etik ve çevresel nedenlerle değil, aynı zamanda bütüncül sağlık açısından sunduğu çeşitli faydalar nedeniyle de dünya genelinde hızla yayılmaya devam ediyor. Bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına yönelik talepler hızla artarken çok sayıda bitki bazlı ürün de raflardaki yerini alıyor. Özellikle süt ürünlerine alternatif arayanlar için çok sayıda ürün piyasaya sürülüyor. Bu konuda öncü isimlerden biri olan Metro Türkiye de “Sofrada herkese yer var!” mottosuyla tüketicilerin ihtiyaçlarına, yenilikçi ürünlerle cevap veriyor.



Raflarında 400’den fazla bitki bazlı ürün sunan Metro Türkiye, geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına sahip olmanın en leziz yollarını sunuyor. Ve güzel haber; Türk mutfağının favori içeceklerinden ayrana bitki bazlı alternatif sağlıyor: Fine Life Fermente Kajulu İçecek.

Lezzetli, vegan, fermente: Ayrana bitki bazlı alternatif

Herkes için sağlıklı beslenme ve sürdürülebilirlik anlayışıyla hareket eden Metro Türkiye, beslenme trendlerine ve değişen tüketici taleplerine verdiği önemle Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i raflara getiriyor. Geleneksel lezzetimiz ayrana bitki bazlı bir alternatif olarak öne çıkan Fine Life Fermente Kajulu İçecek, bitki bazlı beslenme alışkanlıklarını benimseyen ya da benimsemek isteyen herkesin beğenisine sunuluyor.

Metro Türkiye raflarında yerini almaya başlayan bu yenilikçi ürün, %27 oranında kaju fıstığı, tuz ve çeşitli probiyotikler içeriyor. Bunun yanı sıra katkı maddesi, koruyucu ve gluten içermemesiyle de dikkat çeken Fine Life Fermente Kajulu İçecek, hem bitki bazlı ürünleri tercih edenlerin hem de laktoz tüketmemeye önem verenlerin favorisi olmaya aday. Ayran alternatifi olarak soğuk tüketilebilen bu ürün, 250 ml’lik cam ambalajlarda satışa sunuluyor. Vlabel etiketiyle otel ve restoran gibi yeme içme işletmelerinde rahatça kullanılabilecek Fine Life Fermente Kajulu İçecek, menülere yeni vegan bir alternatif getirirken, müşteri memnuniyetini de artırma potansiyeli taşıyor.

Geçtiğimiz yıllarda süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler sunmuş olan Metro Türkiye, Metro Chef Veggie Bademli ve Fındıklı içecekler ile yoğurda alternatif Metro Chef Veggie Fermente Süzme Kaju’yu ve Metro Chef Veggie Meze Serisi’ni tüketicilerle buluşturmuştu. Bu yıl ise Türk mutfağının vazgeçilmezlerinden ayrana bitki bazlı bir alternatif getirerek hem sağlıklı hem de yenilikçi bir seçeneği yani Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i tüketicilerle buluşturuyor.

Elbette Metro Türkiye’nin raflara taşıdığı yenilikçi ürünler sadece süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler ile sınırlı değil. Çok daha fazlası, raflarda çoktan yerini aldı.

Bitki bazlı geniş ürün yelpazesi: 400’den fazla çeşit



Metro Türkiye’nin raflarındaki vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; falafel çeşitlerinden pizzaya, ranch sostan çamaşır yumuşatıcısına kadar 50’ye yakın çeşitte gıda ve gıda dışı bitki bazlı ürün sunuyor. Eğer tüm bu ürünleri ve çok daha fazlasını incelemek isterseniz hemen tıklayıpvegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine;vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; Metro Türkiye’nin Bitki Bazlı & Vegan Katalogu’nu keşfedebilirsiniz.

Temel gıdadan temizlik ürünlerine, kişisel bakımdan atıştırmalıklara aradığınız her şeyi bulabileceğiniz Metro Türkiye ile sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşam tarzına ulaşmak artık çok daha kolay.

*Bu yazı Metro Türkiye katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlginizi çekebilir: Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’nin zengin vegan ürün yelpazesini keşfedinVegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’

 

İlgili Makale