Mutlu yaşam pusulası: Hayatı dolu dolu yaşamanın 30 yolu
Hayatınızın maillerden, koşuşturmacadan, sorumluluklardan ve prosedürlerden oluştuğunu düşünüyorsunuz ve bu durumdan şikayetçi misiniz? Yalnız değilsiniz.
Birçok kişi hayatın gerçeklerini kabullenmesi ve onlara ayak uydurarak yaşaması gerektiği gerçeğine inanıyor. Ne yazık ki belli bir yere kadar doğru olan bu algı, sınırlar konmadığında boğucu, yorucu ve stresli sonuçlar yaratabiliyor. Öyle ki kişi, ne yapmaktan hoşlandığını, onu gerçekten neyin mutlu ettiğini unutabilirken, zamanının birçoğunu şikayet ederek geçirmeye başlıyor. Peki ne yapmalı da bu algıdan uzaklaşıp hayatı dolu dolu yaşamalı?
Uplifers olarak hayatınızı, yapmanız gereken rutinlerle birlikte daha dolu ve tatmin dolu yaşamanın birkaç püf noktasını sizler için derledik.
Güne yogayla başlayın: Her yeni gün, yeni fırsatlar demek. Ne var ki birçoğumuz her yeni güne yeni bir fırsat gözüyle bakmak, o günü doyasıya yaşamak için her zaman yeterince motive ve hazır hissetmeyebiliyoruz. Güne 10 dakikalık yoga hareketleriyle başlayarak kendinizi günün geri kalanı için motive edebilir, aynı zamanda bedeninizi de önünüzdeki hareketli güne hazırlayabilirsiniz. Unutmayın, beden esnekliği, zihin esnekliği demektir.
Yalnızlığı sevin: İnsan, yaratılışı gereği sosyal bir varlık. Birileriyle konuşmaya, sohbet etmeye, birileri tarafından sevilmeye hatta sarılmaya ihtiyaç duyuyoruz. Ancak kendimize yalnız kalmak için zaman tanımadığımızda, düşüncelerimizden ve olduğumuz kişiden uzaklaşabiliyoruz. Siz de yalnız kalmanın korkulacak bir şey değil, sevilecek bir şey olduğunun farkına varın.
Barışçıl olun: Dünya yeterince kötülükle ve negatif enerjiyle dolu. Siz, bu negatif enerjinin bir parçası olmayın ve ne yaşarsanız yaşayın, olaylara ve insanlara her zaman barışçıl yaklaşmayı deneyin. Bu, sahip olduğunuz en büyük sihir.
İçinizdeki pozitif yanı açığa çıkarın: Nerede olursanız olun, ne yapıyor olursanız olun, her zaman sahip olduğunuz en büyük güçlerden biri de içinizdeki pozitif ve umut dolu yanınız. Bu sayede yaşamaktan korktuğunuz her şey bir anda yaşamak için can atacağınız deneyimlere dönüşecek. Çünkü siz ne olursa olsun içinizdeki pozitif ışığı her zaman yakabileceksiniz...
Negatif olan her şeye "hayır" demeyi öğrenin: Hayır demeyi öğrenmenin en etkili yollarından biri kendinizi tanımaktan geçiyor. Kendinizi yeterince tanıdığınızda, neyin size iyi gelmeyeceğiniz, neyin sizi üzeceğini ya da neyin sizi mutlu edeceğini biliyor olacak, seçimlerinizi doğru yapmaya başlayacaksınız. Toplu taşımada kaba bir insana denk geldiğinizi ve o kişinin size bir anda bağırmaya başladığını düşünün. İki ihtimal var; bu ya gününüzün geri kalanını korkunç bir hale getirecek ya da o anda geçmişte kaybolup gidecek. Tercih sizin...
Uyku saatlerinize değer verin: Uykusuz kaldığınız anlar, en verimsiz yaşadığınız anlar. Daha az uyuyarak daha çok şey başaracağınızı düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Hem bedeninizin hem de zihninizin dinlenmeye ihtiyacı var. Siz onlara istedikleri şeyi vermediğinizde, onlar da sizin için bir şeyler yapmayı bırakır. Bunun için düzenli ve kaliteli uyku uyumaya özen gösterin!
Almadan vermeyi öğrenin: "Devir acımasız, bencil, hızlı ve duygusuz"... Bu algı ne yazık ki her geçen gün daha da geniş kitlelere yayılıyor, insanlar gittikçe birbirlerinden daha çok uzaklaşıyor. Ne var ki paylaşmak, yardımlaşmak, bir şey beklemeden vermek, insan ruhu için en besleyici şeylerden biri. Çevrenizdekiler tam tersi davranıyor olsa da siz vermeye ve yardım etmeye devam edin. Zamanla bir şeyleri değiştireceğinizi göreceksiniz.
Aşık olun: Hayatın özünü oluşturduk, sıra geldi tuzuna, biberine... Hayatın sıradanlaştığını, sıkıcı bir hale geldiğini, her şeyin aynı tadı verdiğini düşünüyorsanız, daha fazla beklemeyin ve aşık olun!
İçinizdeki çocuğu dışarı çıkarın: Yaşımız ilerledikçe zihnimiz ve değerlerimiz, hareketlerimizi daha fazla kontrol etmeye başlıyor. Ayıp olur, garip kaçar, yadırganır diye pek çok zaman kendimizi durduruyoruz. Oysa hayat çok kısa, içinizdeki çocuğu açığa çıkarın. Sevindiğiniz, üzüldüğünüz, heyecanlandığınız, mutlu hissettiğiniz her an tıpkı bir çocuk gibi, içinizden geldiği gibi davranın.
Gün batımını izleyin: "Gün batımlarında insanı sakinleştiren, kalbini yumuşatan ve umut veren bir şey var" diyenlerdenseniz, kendinize gün batımlarını izlemekten en çok keyif aldığınız bir nokta belirleyin ve havanın temiz olduğu günlerde oraya gün batımını izlemek için gidin. Hayaller kurun, düşünün, düşünmeyin, müzik dinleyin ya da akşam yemeğinize batan güneş eşlik etsin...
Gününüzü renklendirmeyi öğrenin: İş yerinde kötü bir gün mü geçirdiniz? Arkadaşınızla aranızda tatsız bir tartışma mı yaşandı? Katılmak istediğiniz etkinliğe bilet mi kalmamış? Aksilikler, tatsızlıklar ve beklenmeyen kabalıklar her an yaşanabilir. Tadımızı bu tür problemler yüzünden kaçırırsak, mutlu olmaya zamanımız kalmaz. Bu yüzden gününüzü renklendirmenin, keyfinizi yerine getirmenin kendinizce yöntemlerini keşfedin.
Hayvanlarla bağ kurun: İnsan dışında başka canlılarla kurulan bağ, sanıldığından çok daha besleyici ve tatmin edici olabiliyor. Bu evinizde büyüteceğiniz bir çiçek de olabilir, evcil hayvanınız da, bir çiftleki atlar da... Bu dünyada onlarla birlikte yaşadığınızı unutmayın ve elinizden geldiğince onlara zaman ayırın.
Hedeflerinizi ve hayallerinizi insanlarla paylaşın: "Bir şeyi 40 kere söylerseniz olur" derler. Bu sözün genelgeçerliği tartışılır olsa da dile getirmenin, sesli söylemenin ve paylaşmanın, hayallerinizi gerçekleştirmek için önemli bir adım olduğunu söyleyebiliriz. Aklınızdan geçen, yapmak istediğiniz şeyleri çevrenizdeki insanlarla paylaşın. Kim bilir, belki hiç beklemediğiniz bir zamanda, beklemediğiniz biri size bir yardım eli uzatır.
Sosyalleşin: En son ne zaman saati umursamadan eğlendiniz? En son ne zaman arkadaşlarınızla saatlerce sohbet ettiniz? Ya da en son ne zaman yeni insanlarla tanıştınız? Sosyalleşmek, insanoğlunun ihtiyaç duyduğu nadir şeylerden biri. Sosyalleşerek yeni şeyler öğrenir, paylaşır, anlatır, yeni bakış açıları kazanır ve büyürüz. Kendinize sosyalleşmek ve başka insanlarla etkileşim halinde olmak için zaman yaratın.
Hobi edinin: Teknoloji hayatımıza girdiğinden beri, bizi mutlu eden "gerçek" uğraşlarla zaman geçirmeyi unutmaya başladık. Toprakla uğraşmak, fotoğraf çekmek, takı tasarlamak, eski filmleri toplamak ya da dans etmek... Sizi ilhamla dolduran "o" şeyi bulun ve onu bir daha asla bırakmayın!
Sanatla iç içe olun: Doğada, şehirde, okulda, evde... Sanat artık her yerde. Siz de zihninizi günlük hayatın stresinden uzaklaştırmak için yeni yollar arıyorsanız, hayatınızda sanata daha fazla yer açın, ellerinizi kirletin, duygularınızı dışa vurun, kafa yorun, estetik algınızı geliştirin ve keşfedin.
Bir amaç edinin: Kendinizce belirlediğiniz kişisel görevler ve amaçlar, sizi hayat boyunca motive tutar. Bunun için gerçekten neyi umursadığınızı, kim ve ne için bir şeyler yapmak istediğinizi bulun ve onu yapmak için kendinize bir görev verin. Eğer doğayı önemsiyorsanız, bu konuda yapabileceğiniz şeyleri araştırın. Eğer uygulayacak vaktiniz yoksa, başka insanları nasıl teşvik edebileceğinizi keşfedin. Unutmayın değişim için aracı olmak da "bir şeyler yapmak" demektir.
Kitap okuyun: Gün içinde telefonunuzdan okuduğunuz haberleri, içerikleri, paylaşımları ve onları okumak için ayırdığınız zamanı bir düşünün. Şimdi de bu zamanı sizi içine çekecek, bambaşka yerlere götürecek ve zihninizi boşaltacak bir kitaba ayırdığınızı... Hangisi daha çok huzur veriyor?
Müzikle rahatlayın: Müzik, ruhun gıdasıdır. Ruhunuzu beslemenin farklı yollarını aramanıza gerek yok. İhtiyacınız olan her şey, müziğin ritminde ve melodilerde gizli. Her hafta bir günü keşif günü ilan edin ve o gün yarım saat boyunca yeni gruplar, şarkılar keşfetmeye ayırın ve keşfettiğiniz şarkıları oluşturduğunuz müzik listenize ekleyin. Sonra da kendinizi müziğin huzurlu kollarına bırakın...
Arkadaşlarınızla kutu oyunları oynayın: Evet her gün bir sürü insanla iletişim kuruyoruz, sohbet ediyoruz, iş yapıyoruz. Ne var ki arkadaşlarımızla günlük hayattan uzak sohbetler edebildiğimiz anlar pek fazla yaşamıyoruz. Eğer siz de en azından bir gün kafanızı gerçek hayattan uzaklaştırmak, arkadaşlarınızla çocuksu bir şekilde eğlenerek zaman geçirmek istiyorsanız, kutu oyunları sizin için en doğru seçenek. Bir akşam en yakın arkadaşlarınızla bir araya gelin, birlikte lezzetli atıştırmalıklar hazırlayın ve oyunun başına oturun. Bu şekilde saatlerin nasıl geçtiğini siz de anlamayacaksınız.
Yemeklerinizi oturarak yiyin: Her şeyi "bir an önce" halletmemiz gereken bu zamanda yemeğe ayrılan vakit ve sofra kültürü de zamanla azalmaya ve yok olmaya başladı. Ne var ki elimizden telefonu bırakıp birbirimizin gözlerine bakıp, sözlerini dinlediğimiz sayılı yerlerden biri yemek masaları. Yemeklerinizi masada oturarak, acele etmeden yemek için kendinize söz verin.
Yemek yemeyi keyifli hale getirin: Süsleyin, zenginleştirin ve değiştirin... Yapmaktan ve yemekten keyif aldığınız yemekleri yaparken sürprizler yapmaktan kaçınmayın. Yemek yediğiniz masayı ve tabağınızı süsleyin, tarifinize yeni tatlar karıştırın ve yemeğinizi keyifli bir müzik eşliğinde yiyin. Yemek saatleri sizin için vakit kaybı değil, yaratıcılığınızı ortaya koyduğunuz zaman dilimlerine dönüşsün.
Sevdiğiniz bir atıştırmalıkla keyfinizi yerine getirin: Günümüzde her ne kadar sağlıklı beslenmek için çabalıyor, öğünlerimizi ona göre düzenlemeye çalışıyor olsak da biz birer robot değiliz. Bazen şımarmaya, canımızın istediğini yapmaya ve çizginin dışına çıkmaya ihtiyacımız oluyor. Kötü bir gün geçirdiğinizde ya da kendinizi nedensiz yere ödüllendirmek istediğiniz zamanlarda, kendinize sevdiğiniz bir atıştırmalığı yemek için izin verin.
Yaşamak için yiyin: Yemek yemeği seven bir toplumda kendini sınırlamak bir hayli zor olsa da, yemek yemeği bir amaç olarak görmek tehlikeli sağlık sorunlarına yol açabiliyor. Yemek yediğiniz anları günün keyifli zaman dilimleri olarak düşünebilirsiniz, ancak bu zaman dilimleri için yaşamak, gereğinden fazla heveslenmek ve acele etmek pek de sağlıklı bir hareket değil.
Temiz hava alın: Özellikle kalabalık şehirlerde yaşıyorsak, temiz havayı ve temiz havada nefes almayı hepimiz özlüyoruz. İş yeri, ev, alışveriş merkezleri derken açık alanlara çıkmaya, temiz ve keskin bir hava solumaya ihtiyaç duyuyoruz. Bu, ertelemememiz gereken en önemli şeylerden biri. Açık bir zihne, sağlıklı bir bedene ve yaşadığını hisseden biri olmaya ihtiyaç duyuyorsanız temiz hava solumayı ve en önemlisi nefes almayı unutmayın.
Trekking yapın: Yürümenin sakinleştirici, yenileyici ve dinlendirici etkisini hepimiz biliyoruz. Bir de bu deneyimin temiz havayla ve doğayla bir araya geldiğini düşünün. Yaşadığınız yere yakın yürüyüş yollarını araştırın ve en kısa zamanda oraya bir yolculuk yapın. Dilerseniz yanınıza sevdiğiniz insanları da alın ve bu deneyimi onlarla paylaşın!
Şehirden uzaklaşın: Şehir hayatını ne kadar çok seviyor olsak da bu, şehir hayatının yorucu olmadığı anlamına gelmiyor. Devamlı maruz kalınan büyük tabela ışıkları, trafik, kalabalık derken nefes almaya ve geniş alanlara ihtiyaç duymaya başlıyoruz. İşin güzel yanı, şehirden kaçmak için uzun zaman dilimlerine ihtiyacımız yok. Artık kısa ve keyifli yolculuklarla şehre yakın doğal alanlara kolaylıkla gidebiliyoruz. Kendi rotanızı oluşturun ve bir hafta sonunu tamamen doğaya ayırın!
Teknolojinin sizin bir parçanız olmadığını hatırlayın: Birçok işimizi kolayca halletmemizi sağlayan mucizevi teknolojik aletler artık hayatımızın bir parçası olsa da, bizim bir parçamız değil. Siz de akşamları belirli bir saatten sonra teknolojik aletlerden tamamen uzaklaşabilir, kendinize "gerçekten" dinlenmek için fırsat yaratabilirsiniz. Daha da ilerletmek isterseniz haftanın bir gününü teknolojiden tamamen uzak geçirebilirsiniz. Ve unutmayın kalbinizin ve zihninizin sesi, mesaj seslerinden çok daha önemli.
Kaslarınızı güçlendirin: Kendimizi ağır, yorgun ve halsiz hissettiğimiz zamanlarda, içimizden hiçbir şey yapmak gelmez. Öyle ki bu durum, ağır ve zorlayıcı bir ruh haline girmemize bile neden olabiliyor. Bedeniniz, kaslarınız ne kadar sağlam ve eğitimliyse, enerjiniz o kadar yüksek olur ve yaşamaya o kadar zaman ayırırsınız. Yapmaktan hoşlandığınız ve size uygun olduğunu düşündüğünüz egzersizi bulun ve onu hayatınızın bir parçası haline getirin.
Yüksek sesle şarkı söyleyin: Birçok sporcu yarışa ve maça çıkmadan önce çığlık atarak kendilerini motive eder, yoga hocaları nefes verirken bunu sesli bir şekilde yapmanızı önerir ve bağırmanın faydaları her yerde anlatılır. Ne var ki birçok kişiden bağırması istendiğinde bunu rahatlıkla yapamaz, hatta ağzını bile tamamen açamaz. Bu yüzden biz de herkesin severek yapabileceği bir öneride bulunmak istedik. Ne mi? Kendinizi en konforlu hissettiğiniz yere gidin, elinize sahte mikrofonunuzu alın ve içinizden geldiği gibi şarkı söylemenin tadını çıkarın.