Mutlu ve sağlıklı ilişkilerin sırrı: Öpüşüp Barışma Teorisi (Kiss and Make Up Theory)
Şüphesiz ki hepimiz mutlu bir ilişki yaşamak, partnerimizle iyi anlaşmak, güzel giden bir birlikteliğe sahip olmak istiyoruz. Tabii, yalnızca istemekle sahip olamayacağımızı da biliyoruz. Çaba harcamak, emek vermek, özenli davranmak gerektiğinin de birçoğumuz farkındayız. Ancak, ilişkiler iniş çıkışlarla dolu bir yolculuk. Bazen iletişim sorunları, bazen cinsel problemler, bazense belirsizlikler ilişkilerin mutlu gidişatını zedeleyebilir ve çeşitli çatışmalara neden olabilir. Tahmin ediyoruz ki tüm bunlarda hepimiz hemfikiriz.
İlişkiler, olumlu olumsuz birçok değişim ve durumu içinde barındırır. Olumlu her şey kadar olumsuzluklar da normaldir; ancak önemli olan ‘olumlunun olumsuzu dengeleyip dengelemediğidir.’ Yani ne olursa olsun sonunda ‘öpüşüp barışabiliyorsanız’ ilişkinizde yeşil ışıklar yanıyor demektir. ‘Make up sex’in (barışma sevişmesi) romantik ilişkilerde kritik bir rol üstlendiğini kim bilebilirdi ki! Ama görünen o ki, oldukça önemli. İlişkiler üzerine yapılan birçok araştırma da bunu doğruluyor.
Cazzell ve arkadaşlarının (2022) yaptıkları yeni bir araştırmaya göre ilişkilerdeki memnuniyeti, tatmin ve doyumu artırmak için en iyi strateji, durumlar ne kadar olumsuz görünse de olumlu davranışlara odaklanmak, yapıcı etkileşimlerde bulunmak. Şöyle ki araştırmanın sonuçlarına göre, partnerler arasındaki olumlu etkileşimler olumsuzluklara karşı bir tampon görevi üstleniyor. Peki, bu tam olarak ne demek?
Araştırmayı yürüten Amber Cazzell’e göre, partnerler her konuda her zaman aynı fikirde olsalardı o zaman o ilişki gerçek olmazdı. Bir ilişkinin iyi ya da sağlıklı olup olmadığı partnerlerin hiç tartışmıyor olmalarıyla ya da anlaşma-anlaşmazlık oranlarıyla ilgili değil; ne yaşanırsa yaşansın ilişkideki ibrenin pozitif yönü gösterip göstermediğiyle ilgili.
Araştırmada ‘olumlu algılanan etkileşimler’ ve ‘olumsuz algılanan etkileşimler’ olarak iki kavrama yer veriliyor. Olumlu etkileşimler, yardımcı ve yapıcı olarak değerlendirilirken; olumsuz etkileşimler zarar verici ve yıkıcı olarak değerlendiriliyor. Örneğin, partneriniz sizinle iş yerinde terfi aldığını paylaşırken ‘gerçekten’ mutlu oluyor ve bunu gösteriyor, ona hissettirebiliyorsanız olumlu bir etkileşimin içine girebiliyorsunuz. Öte yandan, partnerinizin onu mutlu eden bu haberine karşılık tepkisiz ya da ilgisiz kalıyorsanız, bu durumun partneriniz tarafından olumsuz algılanması mümkün. Bu nedenle olumsuz bir etkileşimin içinde kalmış oluyorsunuz.
Cazzell’e göre ilişkilerde olumlu ve olumsuz etkileşimlerin yoğunluğu, sıklığı ve sayısı değişebilir. Örneğin kimi ilişkilerde hem olumlu hem olumsuz etkileşimler yüksekken; diğer ilişkilerde ikisi de düşük seviyelerde olabilir. Ve hem olumlu hem olumsuz etkileşimlerin daha fazla olduğu ilişkiler, iki tür etkileşimin de az olduğu çiftlere göre daha fazla heyecan sahibidir. Öte yandan bir etkileşim türünün çok yüksek seviyelerde diğerinin ise çok düşük seviyelerde olması, kararsızlıklarla dolu bir ilişkiyi gösterir. Yani, heyecan dolu, mutlu, sağlıklı, yapıcı bir ilişkinin partnerinizle sürekli olumlu etkileşimlerde bulunmanız değil; hem olumlu hem olumsuz etkileşimleri dengede yaşamanız gerekir. Cazzell’in de söylediği partnerinizle aranızda hiç olumsuz etkileşim olmasa o zaman ‘gerçek’ bir ilişkinin içerisinde olmayabilirsiniz…
Olumlu etkileşimler, ilişkideki desteği, yakınlığı, sıcaklığı artırırken; aynı zamanda eleştiriler, yanlış ifadeler gibi olumsuz etkileşimlerle de başa çıkmayı, stresi azaltmayı, zorlukları yönetmeyi teşvik ediyor. Cazzell ve arkadaşlarının yürüttüğü bu araştırma, Kiss and Make-Up Theory yani Türkçe karşılığıyla Öpüşüp Barışma Teorisi’ni test ediyor ve bunun için ilişkilerdeki etkileşimleri değerlendirerek ilişki kalitesini ölçen bir ölçek kullanıyor ve aşağıdaki durumlarda partnerlerinin davranışlarını, söylemlerini üzücü ya da yardımcı olarak değerlendirmelerini istiyor:
- Kişisel sorunlar hakkında tavsiyeye veya rehberliğe ihtiyaç duyduklarında
- Kendileriyle ilgilenildiğini, anlaşıldığını ve sempati duyulduğunu hissetmek istediklerinde
- İyilik veya yardıma ihtiyaç duyduklarında
- Heyecanlı, mutlu veya bir şeyden gurur duyduklarında
- Rutin günlük etkileşimler, konuşmalar veya etkinlikler sırasında
Partnerler bu boyutlarda ilişkilerini değerlendirdikten sonra elde edilen bulgular ışığında, ilişkideki memnuniyeti belirlemedeki en önemli faktör, günlük yaşantının temel alanlarında artı ve eksilerin yani partnerler arasındaki olumlu-olumsuz etkileşimlerin nasıl algılandığı olduğu ortaya çıkıyor. Araştırmanın bulgularından elde edilen sonuçlara göre; partnerinizle aranızdaki olumsuz etkileşimler ilişkinizin kötü gittiği anlamına gelmez. Partnerinizin size yardımcı olmadığı ya da başarılarınızı istediğiniz kadar desteklemediği anlar her ne kadar üzücü olsa ve olumsuz etkileşimlere yol açsa da önemli olan diğer zamanlarda, özellikle günlük rutinler içerisinde birbirinize yakınlık gösterip destek olabilmenizdir. Öte yandan, ilişkinizi değerlendirmek ve iyileştirmek için kendinize ilişkinizde hangi tür etkileşimlerin ağır bastığını sorabilir; olumsuz etkileşimlerin çok yoğun, olumlularınsa çok az olduğunu fark ederseniz dengeyi kurmak için olumlu etkileşimleri artırmayı deneyebilirsiniz. Cazzell’e göre ilişkileri gerçekleştirmenin yolu, partnerlerin kendilerini ifade etmelerine izin vermek ve olumlu-olumsuz etkileşimler arasında bir denge yakalamaya çalışmak. Dilerseniz ilişkinizde size rehberlik etmesi için aşağıdaki yazılarımıza da göz atabilirsiniz:
Romantik ilişkilerde iletişim ipuçları: Partnerinizle ‘itişmeden iletişebilmenin’ 8 yolu
Derin ve anlamlı ilişkiler kurmanıza yardımcı olacak ipuçları
Dramalardan uzak bir ilişki yaşamak mümkün mü?
Kaynak: psychologytoday