Mutlu olmayı biraz fazla abartmıyor muyuz?
Hayatta mutlu olmak pek çok insan için ulaşılmak istenen bir hedef olarak görülüyor. Kim mutlu olmak istemez ki? Burada belki de dikkat etmemiz gereken mutluluğa yüklediğimiz anlamdır.
Her şeyden önce unutmamak gerekir ki mutluluk bir duygu halidir ve tüm duygularda olduğu gibi mutluluk hali de gelip geçicidir. Sürekli mutlu olmak veya mutlu olmaya çalışmak bir amaç olarak belirlenmemelidir, çünkü gerçekçi değildir.
Pozitif duyguların varlığını hayatımızda daha çok istemek çok normal olsa da, bu negatif duyguları yok sayabileceğimiz anlamına gelmez. Hayatta üzüntü de, hayal kırıklığı da, öfke de, acı da var ve bu duygular da en az mutluluk kadar gerçek. Bu duyguların da varlığını kabul etmek lazım ve hissedildiğinde üstüne bir de “Neden şu an mutlu değilim, mutlu olmam gerekirdi?” düşüncesinin bizi yanıltmasına izin vermemek gerek. Böyle bir durumda hissedilen diğer bütün duygular suçluluk getirir. Bunun sebebi de “Mutlu değilim, demek ki bende bir sorun var” düşüncesidir.
Özellikle sosyal medyada insanların kendini başkalarıyla karşılaştırmaya başlamasıyla zihin kontrolü ele alıp kişileri gerçekçi olmayan düşüncelere sürükleyebiliyor. Eminim pek çok kişinin kendinde veya başkalarında fark ettiği bir durum var ki, o da “mutlu olmam lazım” düşüncesi. Hatta belki daha da ilerisi “mutlu olmasam bile kendimi mutlu göstermem lazım” düşüncesi insanı olmadığı biri gibi davranmaya itebiliyor. Mutlu olmazsan alarmlar çalmalı, hedef hep mutluluk olmalı. Bu algıyı yıkabilmek ancak farkındalıkla mümkün.
Kendimize dürüst olup “Neden mutlu olmam veya mutlu gözükmem lazım?” sorusunu cevaplayabilirsek belki gerçek mutluluğa yaklaşabiliriz diye düşünüyorum. Şu an içinde bulunduğumuz duygudurum, ruh hali her neyse onu kabul etmek ve evet şu an böyle hissediyorum ve bu da çok normal diyebilmenin önemini anlayabiliriz. Sonuç olarak bütün duygular sağlıklı ve aşırıya kaçılmadığı noktada bütün duyguların hissedilmesi normal.
Mutluluğu nasıl tanımlardınız? Isaac Asimov mutluluğu şöyle tanımlıyor: “Başka bir yerde olmanız, başka bir şey yapmanız, başka biri olmanız gerekirdi duygusuna kapılmamak.” Çok doğal ve samimi bir tanım bence bu; tam olarak şimdi ve burada olduğun yerden, olduğun kişiden ve olduğun halden memnuniyet duyma hali diyor. Ernie Zelinski ise mutluluğun formülünü şöyle veriyor:
• Doyum sağlayacak kadar bir amaç
• Geçinebilecek kadar bir iş ⠀⠀
• Temel ihtiyaçlara yetecek kadar zenginlik⠀⠀⠀
• İş ve eğlenceyi dengeleyecek kadar sağlıklı bir akıl⠀⠀
• Daha çok insanı beğenecek, bazı insanları sevecek kadar şefkat ⠀⠀
• Kendini sevecek kadar özsaygı⠀⠀
• Muhtaç olanlara verecek kadar iyilik duygusu⠀⠀
• Zorluklarla yüzleşebilecek kadar cesaret⠀⠀
• Sorunları çözecek kadar yaratıcılık⠀⠀
• Her an gülecek kadar mizah yeteneği ⠀⠀
• İyi bir yarını bekleyecek kadar umut⠀⠀
• Hayatı bütün değerleri ile yaşayacak kadar sağlık⠀⠀
• Sahip olduklarının kıymetini bilecek kadar şükran duygusu⠀
Sürekli bir mutluluk hali gerçekçi değil, ancak elbette hayatımızdaki mutlu anları arttırmak isteyebiliriz. Hepimizin yanında mutlu hissettiği kişiler, yapmaktan keyif aldığı aktiviteler, bizi mutlu eden yerler vardır. Hayatımızdaki mutluluk katsayısını arttırmak için mutluluğumuza pozitif katkısı olan ne varsa bunlarla ilgilendiğimiz zamanı artırmaya çalışabiliriz.
Zihnimizin sürekli olarak geçmiş veya gelecekte dolandığını dikkate alırsak “şimdi”ye gelebilmek ve mutlu olabilmek tabii biraz zorlaşıyor. Olup bitmiş olanlara kafayı takmak ve sürekli düşünmek, sahip olmadıklarımızın yokluğuna odaklanmak veya henüz gerçekleşmemiş olan şeyler için şimdiden strese girmek… bunların hepsi şu anımızı yaşayamadığımızı gösteren işaretler. Bunları hiç yapmayalım demek de gerçekçi değil. Tabii ki geçmişi hatırlayacak veya haftaya yapacağımız sunum için çalışacağız; ancak şu ana gelebilmek ve şu an hayatımızda sahip olduklarımızın farkına varabilmek için zaman yaratmak bile çok değerli.
İlginizi çekebilir: Önceliklerinizi önceliklendirme zamanı: Tabağında kendine kadar yerin var mı?