Mutlu olma sanatı: Farkında ol, sabret, emek ver ve şükret!
Herkesin kendisini iyi hissettirdiğine inandığı şeyler vardır. Bir amaç uğruna çalışırsınız. Bir amaç uğruna hedefler koyarsınız önünüze. Ama amacına ulaşma yolculuğunda insanın en büyük motivasyon sağlayıcısı yine kendisinden başkası değildir! Hayatınızın neresindesiniz? Gerçekten olmak istediğiniz yerde mi? Gerçekten olmak istediğiniz kişi misiniz? Ve gerçekten bunun için emek sarf ediyor musunuz? Mutlu ya da mutsuz olmanızın sebebinin ne olduğunun farkında mısınız?
Herkes doğar, büyür, belli yaşanmışlıkların ardından bazılarımız otomatiğe bağlanmış şekilde nefes alır, yemek yer, işe gider gelir ama çoğu zaman her zaman yaptığımız rutinler gerçekten kim olduğumuzu sorgulamamıza engel bile olabilir. En basitinden ne zaman gözlerinizi kapatıp içten bir şekilde bir çiçeği kokladınız? İlla çiçeği birinden almayı beklemeden kendinize armağan ettiniz? Burada söz konusu olan tabii ki çiçek koklayıp koklamadığımız değil. Ama bizler düşüncelerden ibaretiz. Belki de çiçeği size koklatacak kadar mutluluk sebebi bile bulamıyorsunuz kendinizde. Hiç “Neden böyleyim? Neden böyle hissediyorum?” diye düşündünüz mü?
Biraz sert olacak belki ama düşüncelerimiz devrim niteliğinde etkiye sahipken sebep sadece biziz! Yaşadığınız mutsuzluğun da, tatminsizliğin de sebebi hiçbir şeyin aslında mükemmel olmadığını bilmenize rağmen, kabullenememenizdir. Hiç kimsenin ilişkisi mükemmel değildir. Hiç kimse sağlam ilişkiler kurarken yıpranmamış veya pürüzsüz ilerlemiş değildir. Hayatımızın bir noktasında bir şekilde ya kriterlerimizi değiştiririz, ya bulunduğumuz çevreyi değiştirir ya da fark etmeyi seçeriz.
Hiçbir aşk kusursuz değil, hiçbir arkadaşlık, hiçbir aile, hiçbir iş yeri, hiçbir okul vs. mükemmel değildir. Bunların hepsi bizim mutluluğumuzun veya mutsuzluğumuzun ağır basmasını sağlayacak olan sebeplerdir. Fakat gerçekten mutlu veya mutsuz olacağınıza sizden başka kim karar verebilir?
Mutluluk birdenbire ortaya çıkmaz… Emek, sevgi , aşk, tutku gerektirir… Yeri geldiğinde anlayışlı, yeri geldiğinde hoşgörülü ve sabırlı, yeri geldiğinde eleştiriye açık olmanız gerekir. Mutlu olabilmek ciddi anlamda denge işidir. Her şeye nasıl bakarsanız öyle görürsünüz. Bu zannettiğiniz gibi kendinizi kandırmaktan ziyade neden mutlu hissedebileceğinizi fark etmek istemenizle alakalıdır.
Bunu Pollyannacılıkla karıştırıp küçümseyenler mutlaka olur. Ama mutluluk derinlik ile sağlanır. Derinden sevmeniz, derinden hissetmeniz, derinden tutku ile bağlı olmanız gerekir hayata… Ayağınıza çelme de takılsa, yüreğinizin tam ortasında fırtınalar da kopsa o derin bağlılık dimdik tutar sizi ayakta… Asla kölelikten bahsetmiyorum burada tabii ki. Ama tolere edebileceğiniz şeyler mutlaka olur. Bu aşkta, işte, evde, her yerde böyledir. Bir orta yolu, çözümü mutlaka olur bir şeylerin.
Eğer tüm verdiğiniz emeğe, sevgiye, saygıya ve aşka rağmen hala bulunduğunuz ilişkide (bu aşk, iş, arkadaşlık ilişkisi olabilir, fark etmez) mutlu hissetmiyorsanız, orada ısrarla kalmak yine sizin seçiminizdir. Yakınmak yerine harekete geçin yeter… “Neden sürekli mutsuz olmama sebep olacak şeyler benim başıma geliyor?” diye hayıflanmak yerine fark etmeyi deneyin. Sonra nihai kararınızı verin gitsin. Hepsi sadece küçük bir adıma bakar.
Girişimcilerin çoğu sadece bir adım attıkları için yol alırlar. O adımı atmak için sadece biraz cesarete ihtiyacımız var, hepsi bu. Gerisi inanın bir şekilde geliyor. Sadece koşullarınız çerçevesinde biraz cesaret, biraz inanmak gerekiyor. Yeri geldiğinde çuvaldızı kendinize batırmaktan korkmayın! Bazı yanlışlar yapıyorsanız bunları fark etmenizi ve kendinizi geliştirmenizi sağlayacak eleştirilere açık olun. İyi bir gelişim ancak bu şekilde sağlanacaktır.
Bunlar tabii ki hepimizin bildiği fakat bazen görmezden geldiğimiz gerçeklerdir. Bazen görmeyi seçiyoruz, bazen görmezden geliyoruz. Fakat yine de bu tercihi sağlayan yine biziz, başkası değil…
Bir bütünün parçası gibi hissetmek çok önemlidir. Hayatımızda yaptığımız şeyler ile tercihlerimizle ve sahip olduklarımızla bir bütünlük hissine ortak oluruz. Bunu sağlayabilmek ise tüm bu anlattıklarımla beraber çok önemli, küçük, sihirli bir olguyla sağlanabilir. Her neye inanıyorsanız fark etmez, şükretmek kadar insana güzel duygular aşılayan ve tatmin olduğunuzu hissettiren başka bir eylem bilemiyorum. Şükretmek ciddi anlamda pozitif değerlere odaklanmanızı sağlayan ve kendinizi bir bütünün içinde mutlu hissetmenize sebep olan bir çağrışımdır.
Hayatımızın yönünü belirleyen kişiler yalnızca bizleriz. Sadece pencerenin bütününe odaklanıp, farkındalığımızı her olayda diri tutmamız gerekiyor. Farkında ol, sabret, emek ver! Ama her şeyden önce, çok sev, dua et ve şükret!
Hayat görebildiğimiz kadar güzel, hissedebildiğimiz kadar anlamlı!…
Sevgilerimle…
İlginizi çekebilir: Hayat cesurları sever: Korku canavarına tokat atmak düşündüğünüz kadar zor değil