Anne-baba olmayı düşünen herkes, güzel hayaller kurarak bu yola çıkar. Hiç kimse anne-baba olmadan önce çocuğuna psikolojik olarak nasıl zararlar verebileceğini düşünerek yola çıkmaz. Herkes çocuğuna, kendi anne-babasının sunduğundan daha iyi imkanlar sunmayı hayal ederek bu yola çıkar.
Peki neden birçoğumuzun çocukluktan gelme sorunları var? Anne-babamız bizleri doyurdu, büyüttü, sıcak bir yuva verdi, fiziksel olarak nasıl kendimize bakmamız gerektiğini öğretti. Bizleri sorumlu ve üretken bireyler olarak yetiştirmek için çabaladı. Ama yine de kendimizi mutlu ve tatmin olmuş hissetmiyoruz. Bunun en önemli sebebi, kendimizi iyi hissetmeyle ilgili çocukluktan gelen bir düşüncemizin olmayışı. Kendimizi nasıl hissettiğimiz konusunda hiçbir fikrimiz yoktu. Sağlıklı bir ilişkinin veya ruh halinin nasıl olduğunu öğrenmedik.
İlgili yazı: ‘Meraklı çocuklar’ yetiştirmek için onlara büyük resmi gösterin
Teknolojik ve ekonomik gelişmeler, son 100 yılda hepimizin hayatını kökten değiştirdi. Artık sadece beslenmek, barınmak gibi temel ihtiyaçları karşılamak yetmiyor. Bir insanın sadece temel eğitimi için 12 yıl harcandığını düşününce, siz de bir an şaşırmıyor musunuz? Üstelik bu sadece temel eğitim için ayrılan süre ve bu sırada kimse bizlere duygusal dünyanın nasıl olduğunu öğretmiyor. Matematik, yabancı dil, müzik ve benzeri birçok konuda ders görüyoruz ama psikolojik ve duygusal sağlığımız konusunda hiçbir eğitim almıyoruz. Hepimiz fiziksel sağlığımıza odaklanmış durumdayız. Hiçbirimizin psikolojik veya duygusal sağlığımızla ilgili bir eğitimi yok. Oysa duygusal açıdan ne kadar sağlıklıysak, fiziksel açıdan da o kadar sağlıklı olduğumuzu biliyoruz.
Birçoğumuz dünyanın artık çığrından çıktığınız düşünmüyor muyuz? Bunun için sadece televizyonu açmak yeterli. Katliamlar, savaşlar, ölümler, tecavüzler, bağımlılıklar, şiddet, boşanmalar, çocuk istismarı her yerde. Peki böyle bir dünyada çocuklarımıza duygusal açıdan sağlıklı olmayı nasıl öğreteceğiz?
Aslında tüm bu kötülüklerin ilacı, yine duygusal olarak sağlıklı bireyler yetiştirmekte gizli. Duygusal açıdan sağlıklı bireyler başkalarını baskılamaz, farklı olduğu için başkalarından nefret etmez, başkalarından daha üstün olduklarını düşünmez, kendilerini ifade etmeyi bilir, başkalarını istismar etmezler, yalanlar söyleyip başkalarını kandırmazlar. Duygusal açıdan sağlıklı bireyler mutlu, üretken, sevecen, hataları kabullenen, sağlıklı bireylerdir.
Peki bu durumda duygusal açıdan sağlıklı çocuklar nasıl yetiştirebiliriz?
1. Duygularınızı inkar etmeyi bırakın
Hepimiz algıları açık bir şekilde doğduk. Çocuklar bu konuda yetişkinlerden çok daha açık oldukları için yetişkinleri gözden kaçırdıkları birçok şeyi onlar yakalar. Birçok çocuk ya sezgisel yönü kuvvetli ya da araştırmacı yönü kuvvetli olarak doğar. Çevreleri de onların bu yönlerini ya kuvvetlendirir ya da baskılar.
İlgili yazı: Sosyal çocuk: Arkadaşlarıyla ve yakın çevresiyle iyi anlaşan çocuklar yetiştirmek
Çocukların deneyimledikleri şeyleri tanımlamalarına ve isimlendirmelerine yardımcı olmalısınız. Duygular ve hislerin bir amacı vardır. Hayatımızın başarılı bir şekilde yönlendirilmesi için gerekli olan bilgiyi bize ulaştırırlar. Ancak maalesef birçoğumuz buna pek fazla tolerans gösteremiyoruz. Daha da ötesi, bizler kendi duygularımız ve hislerimiz konusunda dürüst davranmıyorsa, çocuklarımıza bunu nasıl öğretebiliriz? Aslında sorun olan duyguların kendisi değil, bizim onlarla ne yapacağımızı bilemeyişimiz. Çocuklarınıza duygularınız ve hisleriniz konusunda dürüst davranın. Eğer üzgünseniz ve çocuğunuz size “Anne/baba üzgün müsün” diye soruyorsa, “Hayır canım, hiç üzgün olur muyum” diye yanıt vererek onun kafasını karıştırmayın. Çocuğunuzun gördüğü görüntüyle, sizin sözleriniz arasında çelişki yaratmayın.
Öte yandan, duygularınızla ilgili çocuklarınıza sorumluluk yüklemeyin. Çocuğunuza “Böyle yaptığında kızıyorum” demek yerine “Beni kızdırıyorsun” demeyin. Anne-babaların bu tür söylemleri, kendi hisleri yüzünden başkalarını suçlayan narsistik nesiller yaratılmasına neden oluyor.
2. Duygularınızı “iyi” veya “kötü” diye yargılamayı bırakın
Duygularımızı olduğu gibi kabullendiğimizde, ne kadar ürkütücü görünürlerse görünsünler onlardan ders çıkarmaya ve bu duyguları dönüştürmeye başlarız.
Çocuklarınızın duygularını da yargılamayın. Bu sayede onlara kendi duygularını utanmadan, sıkılmadan ifade etme özgürlüğü tanımış olursunuz. Bu sayede onlar da duygularından dersler çıkarabilir ve hayatlarına devam edebilir. İfade edilmeyen duygular ise hayatın akışına engel oluşturur.
3. Çocuklarınıza sizin gibi düşünmelerini söylemekten vazgeçin
Eğer çocuğunuzun aklından neler geçtiğini öğrenmek istiyorsanız, ona sorular sormalısınız. Çocuğunuzun dünyasında neler olup bittiğine dair merak duymalısınız. Çocuğunuza kendi duygularınızı ve düşüncelerinizi empoze etmeden önce onu ilgiyle dinlerseniz, onlar da kendi duygularını olduğu gibi kabul etmeyi ve düşüncelerini değerli bulmayı öğrenirler. Çocuğunuz sizinle aynı olmak veya sizin bir uzantınız olmak zorunda değil. Onların bir kişiliği, kendi düşünceleri, duyguları, fikirleri olduğunu unutmayın. Çocuklarınızla ilgili meraklı olun. Onların güçlü yönlerinin farkına varın ve bu güçlü yönleri besleyin.
İlgili yazı: Sadece konuşarak daha başarılı çocuklar yetiştirmek mümkün
4. Kendi duygularınızla baş etmeyi öğrenin
Kendi duygusal sorunlarımızı çözmeden çocuklarımızın duygularını anlayamayız ve onlara duygularıyla baş etmeleri konusunda yardımcı olamayız. Hepimizin hayatta eksikleri var. Hiçbirimiz tam değiliz. Zaten hayat da böyle bir yolculuk. Ancak kendi duygularımızdan korkup kaçtığımız sürece, çocuklarımızın duygularından da kaçma ihtimalimiz oldukça yüksek. Hayatın akışına engel olamazsınız. Yapabileceğiniz en iyi şey, duygularınıza karşı hazırlıklı olmak. Kendi çocukluğunuzu düşünün ve duygularınızla baş etmeyi veya baş edememeyi nasıl öğrendiğinizi aklınıza getirin. Bu, çocuklarınızı yetiştirirken çok yardımcı olacaktır.
Kaynak:
TinyBuddha