Günümüz insanı, düşmanı dışarıda aradıkça aslında kendi hayatını daha da zorlaştırdığını fark edemiyor. Oysa insanın en büyük düşmanı kendisinden başka biri değil. Ve hayat bunu idrak etmek için hepimize farklı sahneler yaşatıyor. İçimizdeki küçük erkek ve kız çocuklarının yaraları, yaş aldıkça bizi yönlendirmeye başlıyor. Hemhal olunamayan, ışığa kavuşamamış her yara karanlık bir hapishanede yaşamımıza neden oluyor. Dışarıdan baktığımızda hayatından memnun ruhlara yakınlaştığınızda aslında sadece maske taktıklarını görmemizin ana nedeni de tam bu değil mi?
Neden mükemmel olmaya çalışıyoruz? Neden bu kadar çok koşturuyoruz? Mükemmellik çabayla gelmez! Mükemmellik olanı, kapsayabildiğimizde belirir!
Mükemmelliğe giden yolun iki belirleyici vardı: Kendini olduğun gibi kabul etme niyeti ve kendini tanıma cesareti… Hepimiz kırılıyoruz. Hepimizin cepleri kendi hikâyesine göre dolu. Ama kırılabilir olma riskini göze alıp, yaşama karışabilmek, işte mükemmellik! Kırılmamaya çalışmamak değil, kırılabilir olma haliyle dost bir ilişki kurabilme haline açık olmak… Bu yolun tam olarak anahtarı…
Hepimizin dalları, yaprakları rüzgarın hırçınlığı karşısında savruluyor. Ağaçların gücü, dallarının kırılmamasından, yaprakların solmamasından gelmez. Ağaçların gücü, kökünün ne kadar sağlam olduğundan gelir. Bir ağacın gücü, heybetinde değildir. Rüzgara, fırtınaya kafa tutar, yaprakları savrulur, bazen darmadağın olur. Ama bir meşe ağacı bilir ki, en güzel meşe ağacı o’dur. Çınar ağacıyla kendini kıyaslamasına gerek yoktur.
Gücümüz, ağlamamaktan, giymek zorunda olduğumuz bize verilmiş ikinci el kimliklerden gelmiyor. Gücümüz, kırılmaya/ insan olma deneyimine açılmaktan geliyor. Çünkü burası mükemmelleştiğimiz yerin de kendisi. Ve evet burası kolay değil, hiçbirimiz rüzgarı hissetmek istemiyoruz. O yüzden suni çözümler (alışveriş, internet, sohbet, seks) peşinde koşuyoruz ama hepsi acımızı, kırgınlığımızı kanayan yara haline dönüşmesine yardımcı oluyor. Yaramızı yok saymak adına yaptığımız her şey, yaramızı daha çok kanatıyor.
“Kusursuzluğu unutun. Her şeyde bir çatlak vardır, ışık içeri böyle girer.” Leonard Cohen.
Hayatta yavaşlık ve nezaket içinde kalbin deli gibi çarparken diyebilirsin: Korkuyorum. Korkuyor olman, senin mükemmel olmadığını göstermiyor. Sana uymayan her şeye sınır çizebilir ve hayır diyebilirsin. Başkalarının evet demesi, senin de evet demeni gerektirmiyor ve bu seni daha az mükemmel yapmıyor. Birilerine benzemeye çalışman seni daha çok mükemmel yapmıyor! Mükemmellik, kendimize ne kadar yaklaşabilme cesaretimiz olduğuyla ilişkidir. Düzeltme çabasından uzakta kendimize yaklaşabildiğimizde başkaları için de bu alanı tutabilmeye başlarız. Mükemmellik çatlağın yokluğu değil, oradan ışığın girmesine izin vermekle ilgilidir.
Günün kalp açan hatırlatması: Olduğun halinle mükemmelsin! Ve bunun için hiçbir şey yapmana gerek yok!
İlginizi çekebilir: Bakmak başka, görmek başkadır: Karşınızdakini görebiliyor musunuz?