Mükemmel kadın vücudu algısının 100 yıllık evrimi
Son yılların en çok konuşulan konularından biri de toplumun kadınlara dayattığı “mükemmel vücut” algısı. Moda sektörü, ünlü kadınlar ve aktivistler bu konuyu tartışadursun; biz de güzellik algısının asla stabil kalmadığını göstermek için geçtiğimiz 100 yılın güzellik algısına kronolojik olarak bakmak istedik:
1910’lar
Dönemin it-girl’ü ile tanışın: The Gibson Girl. İşte 1910’lu yıllardaki ideal kadın bedeni algısını oluşturan bu ikonik figür, dönemin ünlü illüstrasyon sanatçısı tarafından yaratıldı. Sonraki yıllarda tüm moda ve estetik algısını değiştiren The Gibson Girl figürü, incecik beli, kıvrımlı ve geniş basenleri; bembeyaz teni ve hafif düşük omuzları ile meşhurdu. Fiziksel görüntüsü ile döneminin Beyonce’si olan The Gibson Girl’lerin en ünlülerinden biri de moda tarihinin ilk top modellerinden biri olan Evelyn Nesbit’ti.
1920’ler
Henüz 10 yıl önce güzelliğin tanımı olan, heykelsi kıvrımlar ve fazla feminen görünüm 1920’lerde yerini donuk ve daha “cool” bir güzellik anlayışına bıraktı. Küçük göğüsler ve dar kalçaların arzulandığı bu dönemde, moda endüstrisi de Gibson Çağı’nın aksine çok daha düz ve keskin çizgilere yöneldi. Dönemin en ünlü it-girl’ü ise ilk Miss America unvanına sahip olan Margaret Gorman idi.
1930’lar
Amerika’da yaşanan büyük ekonomik kriz sonunda tıpkı moraller gibi, etek boylarının da yerlerde olduğu bu dönemde kıvrımların geri geldiğini görüyoruz. Kadınsı kıvrımlar geri gelse bile, aşırı geniş kalçalar; korselerle daracık hale getirilmiş bel ölçüleri ya da iri göğüsler bu dönem çekici kabul edilmemiş. Öyle ki dönemin seks sembolü, sarışın bomba Jean Harlow’un sütyen ölçüsü 75C idi!
1940’lar
Dünyayı kasıp kavuran 2. Dünya Savaşı’nın etkisiyle, bu dönemde kadınlar 1930’larda sahip oldukları soft görünümden çıkmak istediler. Köşeli ve keskin hatlı vücutlar, bu dönemin güzellik anlayışının bir getirisi oldu. Kaslı ve ince bacaklar, geniş ve dik omuzlar; dik duran göğüsler 1940’larda “güzel olmak” için olmazsa olmazdı. Bullet bra ismi verilen koni biçimli sütyenlerin yaygınlaşması da bu döneme denk geliyor.
1950’ler
Belki de kadın vücudunun en seksi ve en feminen olduğu çağlara gelmiş bulunuyoruz! Her dönem idealize edilen, şimdilerde adı medyatik isim Kim Kardashian’la anılan “kum saati” görünümü tam da bu yıllarda keşfedildi. Göğüs ve kalçanın birbiriyle olan eşit oranı, en önemli güzellik standartlarından biriydi. Bu dönemde kıyafetler de tıpkı vücutlar gibi yuvarlak hatlı şekilde tasarlanıyordu.
1960’lar
1950’lerdeki o hafif balık etli ve kadınsı görünüm, bu yıllarda bir anda popülerliğini yitirdi. 1960’lı yıllar, alabildiğine ince ve uzun kadın bedenlerinin yüceltildiği yıllar olarak tarihe geçti. Top model Twiggy’nin basına tanıtılmasından sonra artık tüm kadınların tek amacı daha ince görünebilmekti! 1960’lardan geriye, bedenleri birer kız çocuğunu andıran mankenler ve moda meraklılarının ilginç resimleri kaldı.
1970’ler
Belki de güzelliğin en az idealize edildiği yıllar olan 1970’lerde kadınların birincil önceliği sosyal hayatta konfor sahibi olmak ve bol bol eğlenebilmekti. Disko kraliçelerinin altın çağı olan bu yıllarda güzel olabilmek için, düz bir karna; orantılı bir basen – göğüs proporsiyonuna sahip olmak yeterliydi.
1980’ler
1980’ler için deyim yerindeyse uzun bacaklı Amazon kadınlarının çağı diyebiliriz! Atletik ama bir o kadar da zarif vücutları ile defilelerde arz-ı endam eden Elle McPherson, Naomi Campbell, Cindy Crawford ve Linda Evangelista gibi isimler sayesinde iyi vücudun tanımı bir anda değişiverdi! Böylece fit ve biçimli bir vücuda sahip olmanın yolunun fitness olduğu da anlaşılmış oldu.
1990’lar
Grunge müziğin Dünyayı kasıp kavurduğu bu yıllarda, 80’lerdeki o her yerinden sağlık fışkıran kadınların pabucu biraz dama atıldı. Bu dönemde çelimsiz ve özensiz görüntüleriyle bile seksi olmayı başarabilen Kate Moss ve Winona Ryder gibi isimler ikonlaştılar. Böylece çağın isyankar ruhu, güzellik anlayışını da doğrudan etkilemiş oldu.
2000’ler
Victoria’s Secret çağı olarak da adlandıracağımız bu yıllarda bir anda ortaya çıkan top model Giselle Bündchen, 80’lerdeki top model görüntüsüne selam çakarken; aynı zamanda kendi doğal güzelliğini de dosta düşmana göstermekten çekinmiyordu. Bu yıllar aynı zamanda, kırmızı halıda poz veren aşırı bronz tenli ve bol makyajlı kadınların gözde olduğu yıllardı.
2010’lar
2010’lar için, geçmiş yıllardaki “İnce olan güzeldir” algısını yıkan ve skinny görünüme karşı amansız bir mücadelenin başladığı yıllar diyebiliriz. Bu dönemde artık kaslı ve doğal vücutlar; incelikten ziyade güçlü ve sağlıklı bir görünüm popülerlik kazandı.
Kaynak:
Greatist.com