“Başlamak için mükemmel olmak zorunda değilsin, mükemmel olmak için başlamak zorundasın.” -Zig Zaglar
Bu cümlede kendimi gördüm. Satış kökenli yazar Zig Zaglar ne güzel söylemiş.
Bir girişimci olarak dijital dünyada olmam gerektiğini 2016 yılının 2. yarısında fark ettim. Online eğitimler vererek, yaptığım işi Türkçe konuşabilen ve bu yeryüzünde yaşayan herkese kavuşturmaya niyetlendim. Ağustos ayında çalışmalara başladım. Öncelikle hem uzmanı olduğum hem ihtiyaç duyulan, hem de online platformda sunabileceğim bir konuyu bulmam benim dört ayımı aldı. Araştırmalar yaptım. Türkiye’de 700 tane network pazarlama firması olduğunu duyunca gözlerim yerinden fırladı. Gerçi bunun sadece 70 tanesi işini düzgün yapan firma, ancak bunun ortalama 3 milyonluk çalışan olduğu öngörülüyor. Bu kadar kişi network pazarlama organizasyonunda aktif çalışıyor.
23 senedir iş hayatındayım. Otel, telekomünikasyon, perakende, hızlı tüketim ürünleri, lüks tüketim ürünleri, sağlık araçları sektörlerinde satış yaptım, ekipler yönettim. 5 senedir girişimciyim, aynı zamanda bir network pazarlama firmasında iş ortağıyım. Böylece konu başlığım belli oldu. Network pazarlama yapanlara teknik ve motive edici programlar sunmak. ŞAHANE. İçerikleri oluşturdum, çekimlere başladım. Daha güzel olsun, profesyonel olsun diye biraz abarttım. Ajansa gidip montajları orada yaptırdım. 2017 geldi. Web sayfamda değişiklikler yaparak bu işi adapte edeyim, e-ticaret tarafında sistem kurayım diye uğraşmaya başladım. Hayda oldu mu Mart 2017? Elimde un var şeker var, tereyağı var ancak helva ortaya bir türlü çıkamıyor.
O da olsun bu da olsun, aman eksik olmasın, mükemmel olsun diye hayata geçiremediğiniz projelere bir bakın. Zig Zaglar bunu 11 kelimelik cümlesine ne kadar harika bir şekilde sığdırmış.
Ben sonunda tüm bu profesyonel platformlar yerine Facebook’un bana verdiği imkanları kullanarak online programlarımın satışlarımı yapmaya başladım. Tek bir ifadeyle “ohhhhh beeeee”. Bir kez başlayınca işi geliştirmek için imkanlar beraberinde geliyor. Takipçi, ürünü satın alan sizinle iletişime geçiyor. İhtiyaçlar ortaya çıkıyor. Ürünü geliştirmeye başlıyorsunuz. Bir kere başladınız ya, akabinde neler neler neler oluyor… Kazanmaya başlıyorsunuz.
Diğer tarafta “düşün dur”. Düşünen adamın heykeline bakın. Somurtur durur. Mükemmelliğin sonu var mı? Yok. Öyleyse harekete geçelim. Çünkü aksi takdirde “atı alan Üsküdar’ı geçiyor”.
İlginizi çekebilir: Mükemmeliyetçilik, erteleme alışkanlığı ve psikolojik stres arasında nasıl bir ilişki var?