X

Modern zamanda çizgi dışı ilişkilerimiz: Aşkın şimdiki hali

İlişkiler konusunda yorum yapmak oldukça zordur ve genelde ben dosdoğru ne hissediyorsam açıkça söylediğim için genel olarak fikir soranı “iyi” hissettirmek yerine, içimden gerçekten ne geliyorsa açıkça söyleyen taraf olurum… Bunun doğru olduğuna da sonuna kadar inanırım, karşı taraftan da aynı dürüstlüğü ve bazen “acımasızlığı” beklerim. Bu yüzden ilişkiler hakkında “yorum” içeren yazılar yazmaktan kaçınıyorum, daha çok “yaşayıp da” sonunu gördüğüm, kendimce yapamadıklarım, hata diye bildiklerim, yine benim yaşadıklarım üzerinden paylaşımlar yapmayı tercih ediyorum. Diğerlerini “gerçekten” yaşayan ben olmadığım, bunlar benim birincil tercihlerim olmadığı ve daha da önemlisi “bizleri o noktaya” getiren tercihleri tam olarak bilemeyeceğim için yazmıyorum.

Fakat geçtiğimiz hafta sonundan bu yana birçok kez, birçok farklı kişiden ‘bu konuyu yazar mısın’ şeklinde yorumlar aldım. ‘Pınar bu konuyu yazar mısın, bu ilişkiyi anlatır mısın, bunlar ne yapıyor, nasıl tercihler yapıyorlar, nasıl sorumluluklar alıyorlar? Ben A kişisine akıl veriyorum, gidip B kişisine söylüyor ve B kişisi gelip bana kızıyor sen neden ilişkimize karışıyorsun’ diye… Bunu yaşayan ben değilim fakat örneklerden sadece bir tanesi; işte ilişkilerimizdeki mükemmel 3. şahıs etkisi, geri getiremediklerimiz, bir kere ağızdan çıkanlarımız, içimizi kavurup da itiraf edemediklerimiz, belki şu an benim olduğum gibi yıllar sonra yeniden aşık oldum galiba deyip yataklara düştüğümüz…

Modern zaman ilişkilerinde 3. kişi

Evet bu yazımda gelin hep birlikte bu modern zamanlarımızda ilişkilerimizi inceleyelim; tamam sizler için biraz yorum da yapacağım, biraz kendi kendimi de eleştireceğim, bu benim için hayatta çözülmesi imkansız olan “ilişkiler” ve en önemlisi ilişkilerde “iletişebilmek” üzerine dertleşelim… Nedir bakacağımız resim, şimdi bir örnek üzerinde gidelim. Evet sıkça duyuyoruz, ‘evli bir adamım veya kadınım, ilişkim bitmek üzere’ veya bitmeden ‘bence bitmiş durumda’ gibi şeyleri. Bu noktada benimle olmayı tercih eden bir adam veya kadın gerekiyor bize, bir de geride benimle “evli” olduğunu düşünen 3. kişi… Yine 3 kişilik bir sürece girdik bile. Ben bu akışı “şahsen” eleştirmiyorum. Bu sadece hayatımızda karşılaşabileceğimiz oldukça doğal olan durumlardan bir tanesi, sonuçta “aşk olmayı”, aşık olmayı seçemiyoruz, bir tek orada bildiğimiz oyun kuralları işlemiyor. Bir zaman çizelgesine oturtamıyoruz; o yüzden bu durum da modern zamanların bir karşılaşması, sadece hepimiz için oldukça önemli bir gereklilik burada karşımıza gelip dikiliyor; kimin ilişkisini yaşıyoruz?

Şimdi erkeğimizi ele alalım, halen devam eden bir evliliğimiz var, bir yanda da geride bıraktığımız bir kadın var, belki çocuklarımız var, geride bırakmaya cesaret edemiyoruz. Peki tüm bunlara rağmen yeni bir aşk yaşamaya hazır mıyız? Şimdi bu yazıyı okuyan tam olarak soruya cevap vermeye hazır beyler olabilir, ‘Pınar bu senin anlattığın kadar kolay değil’ diyebilirler, sonuçta geride yaşanmış onca yıl var, çocuklar var, bir paylaşılmışlık var. Evet, ben eskiyi yıkamıyorum ama hakkım değil mi yeni olana adım atmak? Yepyeni olanı kalbimin beni götürdüğü yeri takip etmek, hem aşk sonsuza kadar sürer mi, bir aşkın bitmesi mümkün değil mi? Biten bir aşk var ise yeni bir aşk istemek kusur mudur?

Peki unutulan aşkımıza dönelim, çocuklar, hatıralar, geçen yıllar, “gençliğimi” verdiğim yıllar diyeceksiniz. Bu adam beni bırakıp da gidemez, kabulümüz müdür diğer kadın, şimdi bu soruya cevap vermeye hazır sizler varsınız biliyorum, Pınar ‘bu senin sandığın kadar kolay değil’. ‘Sen çektin gittin, çocukların yoktu ortada, işin vardı, hayatın vardı, arkadaşların vardı, gençliğin vardı, katlanmadın, beklemedin, ne olursa olsun geriye dönmedin. Ama ben öyle değilim, ben bu adamı sevdim diyeceksiniz, sevmek biter mi, aşk hiç biter mi diyeceksiniz, azalır da, dönüşür de, evrilir de ve hatta “devrilir de” yine de biter mi?’

Gelelim o diğer kadın olanlara (ki bu örnek sadece bir erkek ile başladığımız için bu şekilde ilerledi eğer bir kadının yaşadıklarını inceliyor olsak diğer adam diyecektik yani burada her iki cinsiyet için yani sokakta yürüyen herhangi birimiz için düşünebiliriz); toplum böyle nitelendirmektedir değil mi “diğer” kadın… Yeni olmak kolay mı zannediyorsun diyecektir şimdi bu yazımı okuyan çoğu sizler, ‘Pınar sen bilebilir misin o diğer olmanın zorluklarını, her an başka bir olasılığın orada olmasını, yanındaki kişinin zincirlerle bağlanmış gibi her an gidebilmesini, “senden” sonrası olduğu gibi senden “öncesinde” hiç silinemeyecek bir tanımı olduğunu, bunun sen ne yaparsan yap değişmeyeceğini’… ‘Sen de tanıştın’ diyeceksiniz ‘o diğer kadınla hem de öyle bir tanıştın ki sonraki 3 yılını ruh gibi geçirdin, uyku nedir bilmeden, gülmek nedir hatırlamadan, şimdi daha iyi görmektesin bir sen değilsin üzülen, senin kadar diğer de üzülmektedir, peki aşk nerededir’ diyeceksiniz değil mi? ‘Biz de sorduk diyeceksiniz, diğer olunca aşk seninkinden değersiz midir, sonradan kalbe düştüğü için “yaradılmışlardan” farklı mı olması gerekir, senin o mükemmel öğretilmiş yargıların “benim aşkım temiz seninki kirli” diye nitelendirmeye yeter mi sanıyorsun, o senin “temiz” olan aşkın sonsuza kadar sürer mi?’

İşte modern zamanlar bizleri ilişkilerimizde öyle örneklerle karşılaştırmaktadır ki, bazen terazinin bir kefesine koyarız ağır basamaz, diğerine koysak terazimiz kaldırmaz… Bazen durumlar öyle bir gelişir ki biz anlamayız, veya örneğin bir yargıda bulunmuşuzdur bu asıl şey bu nasıl ilişki deriz “ne kadar ayıp” vardır bir de onu da oldukça sık kullanırız (itiraf edelim), sonra bir bakarız, aynı “aşk” hikayesine kapılıvermişizdir. O bizim “ayıplarımız” o muhteşem kurallarımız, bir diğerinin “nasıl yaptı hayret (!)” dediğimiz her şey bizim aşk sınırlarımızda beliriverir…

Bu yüzdendir ki bu yazı sadece bir örnektir. Bizler modern zamanlarda oldukça zorlu bir şeyleri başarmaya çalışıyoruz. Bir kere “kendimiz” kalabilmek ve ilişkilerimizde de bu “ben” olmayı koruyabilmek oldukça zorludur, ki samimiyetle örnek vereyim, bir kez başından bir evlilik geçirmiş ertesinde boşanmış, ilişki kavramına yeniden “anlayışını” bile açabilmesi epey zaman almış ben, yeniden nişanlanmış olmama rağmen bir evliliği “kabul etmeme” noktasına gelmişsem; toplumda birçok başka kişinin “delirdin mi” yorumu ile karşılaşabiliyor… Oysa ki “evet” dediğimde kendim olamadığım bir evet demektense koskoca “evlilik” teklifine nasıl “evet” denemez oluyor; neden diye soracaksınız, aşk sorgulanmıyor o yüzden…

Geçmişten günümüze değişen aşk tanımı

Modern zamanımızın en önemli noktası da bu. ‘Aşk nedir’ diyeceksiniz, benim tanımlarım genelde çokça can yakıyor ama maden yazımıza “samimiyetle” başladık sonuna kadar gidelim diyorum o zaman. Hani bir şeyin küçüğü vardır ben genelde gözlemlerimde kullanırım, “orman” vardır bir de “ormancık” vardır nispeten daha küçük bir ağaç topluluğu diyebiliriz buna. Veya şöyle örnek verebilirim; “aşk” vardır bir de “aşkcık”…

Peki modern zamanımızın o büyük aşkları nerededir, eğer o aşk sabah gecenin karanlığı daha bitmeden uyandırmıyorsa, gece uyutmuyorsa, öyle konuşmadan bile anlaşılmıyorsa, havada kıvılcımlar çaktırmıyorsa, hayatında o güne kadar görüp görebileceğin “her şeyden” farklı değilse, bugün “ölmeye hazırım” dedirtmiyorsa, “delirdim mi ne yapıyorum ben” diye düşündürmüyorsa ve en önemlisi “bugüne kadar ne yaşadımsa”, neyi “aşk sandımsa” her şeyi yerle bir etti dedirtmiyorsa “aşkcık” oluyor… Biz aşk sandığımız her şeyle öyle ya da böyle muhteşem modern zaman ilişkilerimize devam ediyoruz; kalbimiz atıyor ya bu bize yetiyor…

Bu yüzden bana da çokça sorulan ilişkilerimizde ne istediğimiz ve hayatımızda tezahür eden tüm sevgi halleri ne istediğimize dayanmaktadır. Neyin sorumluluğunu aldığımız ne ile karşılaşmayı beklediğimizdir. Bazılarımız henüz bitmeyen bir evliliğimiz olmasına karşın yeni bir heyecan ararız, bazılarımız bitmiş ilişkinin üzerine “ben bundan sonra sadece kalp kıracağım” deriz, kimimiz ‘bana yaşattıklarının hesabını verecek’ der, yaşadıklarımızın öcünü almak üzere planlar kurarız. Bazılarımız ben artık o davayı bitirdim der (de o dediğimiz öyle olmaz) veya birkaçımız benim gibi “sadece gördüğüm” anda “bileceğim”, o andan sonra bir daha aynı ben olamayacağım, dünya üzerindeki “varlığı” ile beni darmaduman edecek “gerçeküstü” aşkı bekleriz – ki bunun dışında hiçbir teklifi de durumu da olasılığı da kabul etmeyiz – bunun bilgeliği ise etrafta var olan o “modern” ilişkilerin muhteşemliği yanında kalbimizin en derinlerinde kendinden son derece “emin” ve “anlaşılması sadece ben” ile mümkün bir mutluluk yayar…

Bu yazıma eşlik eden sevgili sen, hiçbir ilişki, hiçbir duygu, hiçbir tercih senin “sen” olabilmenden, “sen gibi” hissetmenden daha kıymetli değildir. Herhangi bir yargı, herhangi bir kural veya o zamana kadar yaşanmış olanlara “uygun” olmama hali bunu değiştiremez… Bu yüzden her ilişkimiz bir okuldur, bir maceradır, bir oyundur, engin denizlerde cesurca yol almaktır; ki bizler yeter ki ayrıldığımız limanda o “ilk” anda yanımıza aldığımız muhteşem kalbimizi yani “kendimiz olma” halimizi unutmayalım…

Siz yine “aşk” dendiğinde kimselere aldırmayın, sadece modern zamanlardan “pek anlamayan” kalp sesinizi dinleyin, en güzel “aşkların” her an “şimdiki haliniz” olmak üzere sizi bulabilmesi dileklerimle…

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

LEGO’dan hem çocukları hem yetişkinleri mutlu edecek en mükemmel yılbaşı hediyeleri

Yeni yıl, soğuk günleri sıcacık bir sevgiyle sarmalayan, neşe ve heyecan dolu büyülü bir dönem. Öyle ki yalnızca taptaze başlangıçların değil; sevdiklerimizi mutlu edecek fırsatların da habercisi. Bu özel dönemi daha da unutulmaz kılmanın ve yılbaşı coşkusunu sevdiklerimizle paylaşmanın en keyifli yollarından biri ise hiç şüphesiz gözlerden kalpler çıkaracak mükemmel yeni yıl hediyeleri. Peki ama gerçek anlamda mükemmel bir hediye bulmak mümkün mü?

Çocukken çok kolay olan hediye seçimi konusu, ne yazık ki yetişkinlikte zor bir hal alabiliyor. O zamanlar en sevdiğimiz karakterin yeni çıkan bir kitabı ya da havalı yeni bir oyuncak, bizi mutlu etmeye yeterdi. Ama büyüdükçe işler biraz karıştı… İhtiyaçlar, istekler, beklentiler, arzular, hepsi değişti, karmaşıklaştı. Haliyle, bir yetişkini ‘gerçekten’ mutlu edebilecek o ‘mükemmel’ hediyeyi bulmak da zorlu bir sanata dönüştü. Ama çözüm, sandığımızdan çok daha yakında olabilir. Belki de oyuna ve yaratıcılığa yeniden kucak açmak, tüm bu karmaşıklığı alıp götürmeye yetebilir. Siz de bu yıl sevdiklerinizi gerçekten heyecanlandıracak bir hediyenin peşine düştüyseniz aradıklarınızı LEGO’da bulabilirsiniz. Çocuklar için olduğu kadar yetişkinler için de oyunun, yaratıcılığın ve rahatlamanın kapılarını aralayan LEGO’da herkese uygun yüzlerce çeşit var:

Estetik ve dekoratif dokunuşları sevenlere özel

Çevrenizde gördüğü her boş duvarı doldurmak için hemen zihninde tasarım yapmaya başlayan ya da boş rafları estetik detaylarla dekore etmeye bayılan sevdikleriniz varsa, onlar için en iyi yılbaşı hediyesi bir LEGO’dan bir sanat eseri, doğadan bir parça veya mimari bir detay olabilir:

  • LEGO® Art Mona Lisa: Dekorasyonun yanı sıra sanat ve tarih meraklısı sevdikleriniz için Mona Lisa’nın 3D versiyonu şahane bir yeni yıl armağanı olabilir. Sevdiklerinizin duvarlarını süsleyerek yaşam alanlarına enerji katacak bu özel hediye, onların yaratıcı duygularını da harekete geçirebilir.
  • LEGO® Icons Yalıçapkını Kuşu: Doğanın dokunuşlarını yaşam alanlarına taşıyacak LEGO® Icons Yalıçapkını Kuşu, canlı renkleriyle sevdiklerinize yılbaşı coşkusunu yansıtırken mutluluktan gözlerinden kalpler çıkartabilir.

Enerjisini doğadan alanlara özel

Doğaya, yeşile, bitkilere düşkün, enerjisini, ilhamını büyüleyici çiçeklerden ve renklerden alan sevdikleriniz için de en mükemmel hediyeler, yine LEGO’da:

  • LEGO® Icons Orkide: Orkidelerin bitkiler aleminde çok özel bir yeri olduğu tartışılmaz. Siz de sevdiklerinize onların sizin için ne kadar özel olduğunu hissettirmek istiyorsanız bu seti kaçırmayın. 5 taban yaprağı ve 2 hava kökü ile gerçekçi bir görünüme sahip bu ikonik orkide setini görenler canlısından ayırmakta zorlanabilirler 🙂
  • LEGO® Icons Erik Çiçeği: Bu set, sevdiklerinize güzel bir kırmızı çiçeği tomurcuktan açmaya ve tam çiçeklenmeye kadar inşa etme fırsatı sunuyor. Üstelik sevdikleriniz bu seti sergilemekten de büyük haz duyacak. Hem şık bir dekor hem de yaratıcı bir yapım süreci, ikisi de bu mükemmel hediyede.

Hız, heyecan ve adrenalin tutkunlarına özel

Hız, şüphesiz ki büyük bir tutku. Özgürlüğüne düşkün, heyecanı seven, teknolojiye ve otomobil dünyasına meraklı herkes için LEGO’da şahane hediyeler bulabilirsiniz:

  • LEGO® Technic Mercedes-Benz G 500 Professional Line: Mercedes-Benz tutkusu olan herkesi heyecanlandıracak, otantik özelliklerle dolu ikonik G Serisi’nden bir model, mükemmel bir yılbaşı hediyesinden çok daha fazlası olabilir. Baştan sona adeta bir mühendislik deneyimi sunan bu modelin sevdiklerinizi çok mutlu edeceği kesin.
  • LEGO® Technic Emirates Team New Zealand AC75 Yat: Maceranın sudaki halini seven ve yelken sporuna da merak duyan sevdiklerinizi mutlu etmek için fazla düşünmenize gerek yok. Aradığınız hediye LEGO Technic Emirates Team New Zealand AC75 Yat. Biraz çılgın, biraz heyecanlı, en çok da kusursuz… Emin olun sevdikleriniz bu seti hem yaparken hem de sergilerken çok keyif alacak.

Sinemaseverlere özel

Beyaz perdenin büyüsüne kapılan sevdiklerinize, onların bu tutkusunu daha da derinleştirecek hediyelerle unutulmaz deneyimler sunabilirsiniz:

  • LEGO® Star Wars™ Millennium Falcon™: Çoğu sinemaseverin gönlünde taht kurmuş en özel serilerden biri hiç şüphesiz ki Star Wars. Star Wars™ Millennium Falcon’un kokpiti, uydu çanağı, topları ve diğer ikonik detaylarıyla sevdikleriniz inşa sürecini tamamlarken kendilerini galaksinin derinliklerinde bir macerada da hissedebilirler.
  • LEGO® Disney™ Genç Aslan Kral Simba: Sevdiklerinizin sinema tutkusunu nostaljik rüzgarlarla buluşturmak isterseniz, aradığınız mükemmel hediye yine LEGO’da. Onları LEGO® Disney™ Genç Aslan Kral Simba ile çocukluk anılarına doğru bir yolculuğa çıkarabilirsiniz.

Oyunculara ve uzay meraklılarına özel

Uzayın sınırsız gizemini merak eden ya da en zorlu oyunları bile tek hamlede geçmeyi başarabilen sevdikleriniz varsa, onlar için de en mükemmel yeni yıl hediyeleri LEGO’da:

  • LEGO® Super Mario™ Super Mario World™: Mario ve Yoshi: Mario, şüphesiz ki hem çocukların hem yetişkinlerin gönlünde büyük yer tutan en ikonik oyunlardan biri. Eğlenceli bir nostaljik tur, keyifli bir oyun deneyimi ya da rahatlatıcı bir aktiviteden çok daha fazlasını sunacak bu set, sevdiklerinize yepyeni bir dünya yaratmak için ilham verebilir.
  • LEGO® Technic NASA Apollo Ay Taşıtı – LRV: Kozmik maceracılar için en şahane hediye: NASA Apollo Ay Taşıtı (LRV) modeli. Sevdiklerinizi yıldızlara götürüp geri getirecek bu özel hediye, bambaşka dünyaların kapısını onlar için aralarken yaratıcı duygularını da harekete geçirebilir.

Bonus: Mırmır Pati ile eğlenceyi geri getirin

LEGO’nun sonsuz olasılıklarla dolu dünyasında en mükemmel hediyeler de eğlence de oyun da bitmez… Mırmır Pati, oyunu her yaştan insan için geri getiriyor ve herkesi yılın bu büyülü zamanını çok daha keyifli geçirmeye davet ediyor.

Mutlu bir yer inşa etmek isteyen herkes için mükemmel hediyeler ve çok daha fazlası LEGO’da. Hemen tıklayın ve sevdiklerinizi mutlu etmeye erkenden başlayın.

*Bu yazı LEGO katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale