Bu yazımda bizli konuşacağım, çünkü ben de ister istemez yazıda geçen tuzaklara düşüyorum. İnsan hatalarının farkında olsa bile düzeltemeyebiliyor, ama tabii ki yapabileceğimiz şeyler var.
Arkadaşlarımız ve ailemizle aramızdaki iletişimi artırıyor gibi görünen teknoloji aslında bizi birbirimizden iyice uzaklaştırdı. Artık çok sevdiğimiz kişilerin hayatındaki olayları genelde yüz yüze değil sosyal medyadan takip ediyoruz. Bir beğenip geçiyoruz.
Hatta sevdiklerimizle buluştuğumuzda onlarla konuşacak şeyler bulmakta zorlanmaya başladık. Kimse buluştuğu kişiye kendini veremiyor, elimiz ve gözümüz sürekli telefonumuza ve sayısız mobil uygulamaya gidiyor. Bu iki taraflı bir durum: Hem konuşacak konu ya da yapacak bir şey bulamadığımızda telefonumuza gözlerimizi kaçırıyoruz, hem de sürekli sanal dünyada olduğumuz için gerçek dünyada bir şeyler paylaşmakta zorlanıyoruz.
Tatminsizlik artıyor
Sosyal medya ile herkesin ne yaptığını ve nasıl yaşadığını kolayca görebiliyoruz. Bu da herkesi birbirine özendirip aynı ya da benzer şeyleri yapmaya sevk ediyor. Ayrıca sanal dünyada karşı cinsi etkileme ve elde etme isteğiyle yapılan paylaşımların büyük bir yüzdeye sahip olduğunu düşünüyorum.
Aynı zamanda bu bahsettiklerim birçok insanı mutsuz ve tatminsiz yapıyor. Türkiye gibi gelir dağılımının çok kötü olduğu ülkelerde durum daha da kötü. Sosyal medyanın yokluğunda çok da farkında olmadığımız uçurumlar iyice açığa çıkıyor.
Mesela her gün başka ülkede tatil yapan kesimle, hayatında tatil yapmamış kesim şu anda aynı mecralarda paylaşım yapıyor. Bu da kendi halinde mutlu olabilecek insanları tatminsizliğe ve mutsuzluğa itiyor.
Hızlı tüketim sadece hamburgerler için geçerli değil
Her şeyi hızlı tüketiyoruz, sadece yiyecek, giyecek ve benzeri şeyleri değil. Çok güzel geçen vakitleri de hemencecik yaşayıp unutuyoruz. Geçenlerde yakın bir arkadaşım çok güzel bir anımızı anlattı, neredeyse unutmuşum, hızlı tüketmişim, kendime kızdım.
Bu, sanırım sürekli acele halinde olmamızla yakından ilgili. Etrafımızdaki koşuşturma, trafik ve yoğun şehir hayatı yüzünden her şeyi hızlı yapmak zorunda kalıyoruz. Kaldırımda yavaşça ve keyifle yürüyen birisini görünce artık şaşırıyorum.
“Şimdi ne yapacağız adamı” olmak
Bence gelecek planı yapmaktan bugünü unutuyoruz, hep bir yere ulaşma peşindeyiz. Sevgili arkadaşım Altuğ ile dediğimiz gibi “Şimdi ne yapacağız adamı” olmamak lazım. Bu hem günümüzün birkaç saati için hem de yıllarımız için geçerli.
Elimizden ne gelir?
Öncelikle dünyayı kurtarma derdine düşmemek lazım ki zaten bu olanlar dünyanın sonu değil. Kendimizi olabildiğince kontrol altına almamız yeterli olabilir. Her boş vaktimizde internete girmek veya telefonu elimize almak yerine dışarıda, gerçek dünyada olmalıyız. Vaktimiz oldukça insanlarla yüz yüze görüşelim. Yüz yüze görüştüğümüzde de karşımızdakinin yüzüne bakalım, telefonumuza değil. Gerçekten paylaşmanın, yüz yüze konuşmanın, dinlemenin ve anlamanın keyfi bambaşka oluyor. Bunu unutmaya başladık.
Hayatımızdaki her şeyi sosyal medyada paylaşmak zorunda hissetmeyelim. Bir yerden sonra hayatımızı bir yerlerde paylaşmak için yaşamaya başlayacağız. Bence bunu yapanlar var, sırf sosyal medyada paylaşmak için sürekli yurt dışına giden insanlar tanıyorum, gittiklerinde zaten telefonlarına bakmaktan gezip göremiyorlar ki.
Neyse bol bol eleştirdik, şimdi ben bu yazıyı sosyal medyada paylaşayım.
İyi paylaşımlar.
İlginizi çekebilecek diğer yazılar:
Sosyal medyanın hayatımıza getirdiği en büyük yenilik: Yalnızlık
Phubbing: Sosyal medya bağımlılığı ve insan ilişkileri üzerindeki olumsuz etkileri