Modellik okulundan farkındalık dersleri 4: Bir hayali giymek
Modanın, modelliğin, güzel giyinmenin veya lüks içinde yaşamanın spiritüel olmadığını düşünenlere yepyeni bir bakış açısı sunmak için hazırladığım “Modellik Okulunda 5 Farkındalık Dersi” yazı dizimin 4. yazısını okuyorsunuz. Bu yazı dizisinde Ferhan Aral Model Academy’de 8 hafta süren modellik eğitiminde kazandığım farkındalıkları paylaşıyorum. İlginizi çektiyse, dizinin tamamını okumanızı öneririm.
Modellik bir hayali giymektir.
Japonların kırılan eşyaları atmak yerine eşyaların kırılan yerlerini altın ile kapladığını daha önce duymuş muydunuz? Onlar için kırılan bir nesne deneyim kazandığı için çok daha değerli bir hale gelir. Bizim “cansız nesne” olarak nitelendirip pek de özen göstermediğimiz eşyalarımıza yaklaşımları ne kadar ilham verici değil mi? Bu ilhamdan bir parça alıp kendi yaşamlarımıza eklesek nasıl olurdu?
“Cansız olduğunu düşündüğümüz” dedim, çünkü ben hiçbir şeyin cansız olduğuna inanmıyorum. Bir kıyafeti ortaya çıkarmak için aylarca tüm dikkatini o tasarıma veren bir tasarımcının, ortaya cansız bir kıyafet çıkarabileceğini düşünmek çılgınca olmaz mı? Tasarımcı, üzerinde çalıştığı her saat, yaratımına yaşamından bir parça katar. Bir annenin insan formunda bir çocuk doğurması ile bir tasarımcının elbise formunda bir çocuk doğurması oldukça benzer süreçlerden geçer. Siz bir tasarım satın aldığınızda aslında, aldığınız sadece güzelce dikilmiş bir parça kumaş değildir. O ürünün ortaya çıkması için emek harcamış her insanın yaşamından bir parça satın alırsınız.
Modellik Akademisi’nde Ferhan Aral, işte kıyafetlere karşı böyle özenli bir yaklaşım aşıladı bizlere. Modelin giydiği kıyafetin sadece bir parça kumaş olmadığını, tasarımcının özveri dolu saatlerinin, yaratırken yaşadığı sancıların, hayallerinin şekil bulmuş hali olduğundan bahsetti. Modelliğin sadece güzel yürümekten ibaret olmadığını, birinin hayallerini giymek olduğunu anlattı.
Bununla da kalmadı kıyafetlere gören gözlerle bakmamıza yardımcı oldu. Daha önce giydiğim kıyafetlere hiç gerçekten bakmamış olduğumu fark ettim. Ceketin ilk defa bir omurgası olduğunu gördüm. Bir taraftan yürürken, bir taraftan ceketi tek hamlede katlayabilmek için ceketin iskelet yapısını çok iyi anlamış olmanız gerekir çünkü.
Eşyalarımızla ilişkimizi onların canlı olduğu farkındalığıyla kursaydık yaşamlarımız nasıl değişirdi? Yaptığımız, ilişki içinde olduğumuz her şeyde ezberden uzak, meraklı bir tavır içinde olsak?
“Cansız” olduğunu düşündüğümüz bir nesneye karşı bu denli nazik olabilsek, onu tanımak için gerçekten bakabilsek “canlı” ile olan ilişkimiz nasıl değişirdi acaba? Bu açıdan bakmak nasıl hissettirdi? Böylesi daha eğlenceli değil mi?
Bu yazıdan ilham aldıysan, düşüncelerini aşağıdaki yorumlar alanında paylaşır mısın? Sana neler hissettirdi meraktayım. Bu 5 yazılık bir dizi, devamı için lütfen takipte kalın.
Sorularınız ve paylaşımlarınız için benimle her zaman [email protected] adresimden de iletişime geçebilirsiniz.
YENİ YENİ YENİ! Youtube kanalım yayına girdi. Yoga, farkındalık, meditasyon, nefes pratikleri ve yaşamınızı kolaylaştıracak pratik bilgiler için kanalıma abone olmayı unutmayın. Beğendiğiniz videoları like ederek ve paylaşarak daha çok faydalı içerik üretmeme yardımcı olursunuz. Desteğiniz için teşekkürler.
İlginizi çekebilir: Modellik okulundan farkındalık dersleri 3: Sorumluluk güçlendirir