X

‘Minnettarım çünkü farkındayım’: Takdir etmek ve şükretmek konusunda ne kadar cömertsiniz?

Takdir etmek ve şükretmek kol kola yürüyen iki değer. Zor bir deneyim atlatıldığında ilk yapılan şey şükretmek; sevdiğimiz, kıymet verdiğimiz biri bir başarı kazandığında severek coşkuyla yaptığımız şey takdir etmek. Peki yaşamlarımızın geri kalan alanlarında şükretmek ve takdir etmek konusunda cömert mi cimri miyiz?

Şükretmek; mutlu bir olaydan, yapılan bir iyilikten dolayı duyulan hoşnutluğu bildirmek. Düzenli olarak her gün şükretmenin enerji frekansını yükselttiği, sağlığa iyi geldiği ve hayata uyumlanmada kolaylık sağladığı artık hemen tüm kaynaklarda mevcut olan kıymetli bir gerçek. Peki yeni ve mutlu bir olay yokken bile şükretmek kolay mı? Özel hayatta işler yolunda gitmezken sağlıklı olduğuna şükretmek, madden çok iyi durumda değilken güzel giden bir ilişkiye şükretmek. Veya hayatın hiçbir alanında desteklenmiş hissetmiyorken… Bunu mümkün kılabilmenin yolu olanı olduğu gibi kabul etmekten geçiyor. Bu cümle genellikle arkasından ‘bu kabul beni kaderci veya kaybetmeyi kabul etmiş yapmaz mı’ sorusunu getiriyor. Hayır yapmaz. Çünkü bir şeyler tam istediğimiz gibi olmasa da olanı olduğu ve kendimizi olduğumuz gibi kabul etmek, hayallerimizden vazgeçmek anlamına gelmez. Kabullenmek teslim olmak değil, olanı ve kendimizi kucaklamak ve oradan gelebilecek hediyeleri de kabul etmeye açık olabilmek demektir. Yargısız alanda kalabilmek demek.

Bu yargılar aynı şekilde etrafımızdaki insanların emekleri için de aktif belki de. Bazılarımız için aynı cümleyi sarf eden, aynı uğurda emek veren, aynı güzel niyetleri hayata geçirmeye çalışan tanıdığımız birine nazaran hiç tanımadığımız birini takdir etmek ve hatta bir adım ileri taşıyıp ondan ilham almak daha kolay olabiliyor. Tanıdığımız kimselerin gelişim süreçlerini daha yakından görme şansımız olduğundan ve bu süreci yine kendi yargılarımıza göre değerlendirip iş neticesinde ortaya çıkan şey çok kaliteli olsa bile tasvip etmediğimiz konuları ön planda tutup takdir etmekten imtina edebiliyoruz. Çıplaklık, açık sözlülük, az makyaj, çok makyaj, feminenlik, maskülenlik, söz konusu işin ortaya çıkma süresi, kişiye dair kişisel yargılarımız gibi sebeplerle ortaya çıkan ürünün ne olduğuna bakmaksızın karşısında durabiliyoruz. Emeğin kendisi ve aslında ortaya koymaya çalıştığı pozitif niyet tüm bu değer yargılarının gölgesinde kalabiliyor.

Tüm bu koşulları değer yargısı şemsiyesi altına sokarak masumlaştırıyoruz zaman zaman. Takdir konusu kişinin, estetik, ahlaki ve başka pek çok kişisel değer hakkındaki iddiasına bağlı olarak olanı iyi ve kötü diye ayırdığımız yargılarımızla. Takdire ve şükretmeye tamamen uzak değilsek hayatlarımızda bir kez olsun başarabilmişsek eğer akla şu önemli soru geliyor. Takdirlerimiz ve şükredişlerimiz koşullu mu?  Takdir, bir şeydeki veya birindeki iyiyi görmenin verdiği sevinçtir. Mutluluk veren ve sizi harekete geçmeye motive eden zihinsel bir durumdur.

Yargılarımız yüzünden göz ardı etmeyi seçtiğimiz için bize katkı olabilecek şeyleri fark etmiyor, fırsatları kaçıyor olabilir miyiz?

Başkalarının nazik, düşünceli, sevgi dolu, şefkatli, ilham veren hareketlerini görmek genellikle zordur çünkü kendi kafamızın içinde olup bitenlere odaklanma eğilimindeyizdir. Minnettar olmak farkındalıkla başlar ve farkındalık kendi kafamızın içinde olup bitenlerin ötesine geçmeye dayanır. Mesela ciddi borçlarla boğuştuğunuz bir dönemde yakın bir arkadaşınızın zaten iyi olan işinden daha iyi olan bir işe üstelik daha yüksek bir maaşla geçişini takdir etmek zor gelebilir. Bunun arkasındaki yargı veya koşul sebebi olan duygu aslında kıskançlıktır. Çoğunlukla rekabetçi bir dünyada yaşadığımız algısı oluştuğundan doğal olarak böyle hissedilebilir. Bu noktada başarı kaynağının sınırlı olmadığını hatırlamak, fark etmeye izin vermek önemlidir. Arkadaşımızın başarısı bizim borçlarımızı ödememizin önündeki engellerden en ufağı bile değildir oysaki.

Kıskançlık ve benzeri pek çok doğal ve kötü hissettiren duygunun geldiği yer aynıdır. Güvensizlik, sahiplenme, kendini yeterli bulmama… Aynı karanlık kuyudan gelip aynı kuyunun derinine bizleri çekenler. Biz bu duygularla baş etmeye çalışırken bir de dışarıdan birini takdir etmek daha da savunmasız; fiziksel veya duygusal olarak yaralanabilir, şanssız, kendi yaşamımız hakkında kaygılı hissettirebilir.

Sırf bu kuyu içindekilerle yüzleşmemek onları gün ışığına çıkarıp gerçeklerini görmeyi seçmemek için dehlizlere doğru ilerleyişimizi görmeye izin verebilir miyiz? Olan aslında kendimizi başkasının sahip olduğu bir şey yüzünden dövmektir. Ufak bir hatırlatma burada iyi gelebilir diye düşünüyorum herkesin hayatı iniş ve çıkışlarla dolu. Şükretmeyi ve takdir etmeyi reddetmek aslında bir stres tepkisidir. Zaten bunalmış ve endişeli hissedilen anlarda daha da yoğun olacaktır bu reddediş. Farkındalık, bu anın gerçeği her neyse onu direnmeden tanımak. Burada ortaya çıkan duyguları kıskançlık, öfke, acı, tatminsizlik, haksızlığa uğramış hissetmek, desteklenmemiş hissetmek, yalnızlık, her neyse bunu basitçe hissetmeye ve bu alanlarda şefkatli olmaya istekli olmaktır.

İlginizi çekebilir: Senin mucizen içinde: Yapman gereken tek şey doğru yere bakmak

Minnettarlığın en yüksek şekli, gerçeği olduğu gibi kabul etmektir.

Kabul etmek dönüşümün yolunu açar.

Tüm gerçekleri değiştiremeyiz ama tutumlarımızı evet. Direnmeyi bıraktığımızda aslında olanın ne olduğunu görüp, yeni olasılıkları keşfetmek, ihtimalleri görebilmek için bizleri hareketsiz kılan yargı veya koşullarımıza olan bağları koparabiliriz. Aradığımız fırsatlar; bizi kolaylıkla şükredebilmeye imkân verecek koşullar, olmasını beklediğimiz kurgu dünyamızda değil, gerçek hayatta mevcutlar. Takdir etmeye izin vermek, çevremizdeki hayata dair farkındalığımızı arttıracaktır. Beklentilerimizin arkasında saklı olan fırsatlar görünür olabilecektir. Olayları veya insanları yargılamayı bıraktığımızda onlardan çok şey öğrenebiliriz.

Minnettar olmak kendimizle başlar. Kim olduğumuza ve nelere sahip olduğumuza minnettar olduğumuzda, şükretmek, diğer insanların iyiliğini, başarılarını, onlardan öğrenebileceklerimizi tanımak ve kabul etmek daha kolaydır. Yaşamlarımızı dönüştürecek kolaylıkla şükredecek ve takdir edebilecek gerçeklikleri yaratmanın yolu buradan geçer.

Farkındalıkla görmek yaşantımın her alanında en büyük destekçim. Ben dikkat vermeyi seçtikçe keyifle sürekli devam edeceği kesin olan bir yolculuk. Amacı ne zihni boşaltmak ne de düşünce üretmek. Tam farkındalık; eylem ya da düşünce yoluyla şimdiki zamandan kaçınmak ya da onu değişikliğe uğratmaya çalışmayı dilemeden yaşama halidir.

Bu yaklaşım dünyayla ilişkinizi kökünden değiştirebilir. Bu sayede size acı veren şeylerin etkisini azaltıp, sevinçlerinizi, neşenizi yükseltebilirsiniz.

‘Hazineni Fark Et’ başlıyor

Eğer kendinizi düşük frekanslar titreşiyor, yorgun, yaşam hevesi kırılmış, öfkeli, tükenmiş hissediyorsanız… Odaklanma ve zaman yaratmak sizin için sorunsa… Sizi rahatsız eden acı ve günlük olaylarla başa çıkma zorlaştıysa… Zihninizin içi sürekli düşüncelerle kalabalıksa… Sakinleşip hoşça vakit geçirmeye, yaşadığınız anın tadını çıkarmaya enerji seviyenizi yükseltmeye ihtiyacınız varsa…

Heyecanla vermek istediğim haber şu ki; pozitif bir yaşam deneyimi yaşamak ve bunu korumak isteyenlere destek olmak için 3 Ekim Cumartesi günü saat 11:00 de başlayacak ve takip eden 10-17-24-31 Ekim ve 7 Kasım tarihleri boyunca aynı gün ve saatte 6 hafta boyunca sürecek olan “Hazineni Fark Et” isimli online bir program hazırladım. Programın her buluşmasına online katılamayacak olsanız bile sorun değil, kayıtlarını sizin için müsait bir zamanda takip edebilirsiniz.

Hazineni Fark Et, kadim yoga yaşam felsefesi başta olmak üzere bakmak yerine görme halini yaşatacak içeriği, tüm dünyada bilinen, uygulanan ve pozitif sonuçları ile binlerce insanı peşinden sürükleyen bilgilerin, özenli bir harmanı.

Günlük yaşantınıza kolaylıkla katabileceğiniz meditasyon teknikleri, nefes egzersizleri, bakmak ve görmek arasındaki farklı deneyime kapı açan görsel içeriği ile bu eğitim;

Stres, acı ve günlük yaşamın zorluklarıyla daha rahat baş etmenize,
Rahatsız edici olaylarla zarafet ve sakinlikle başa çıkmanıza,
Bu anda tam olarak mevcut ve canlı olmanıza,
Terapötik etkileri ile stresin beden duyumlarınızdaki huzursuzluk veren etkilerinin azalmasına katkı olmak amacıyla tasarlandı.

Program içeriği hakkında detaylı bilgi sahibi olmak, kaydolmak veya tanışmak isterseniz bircesin@gmail.com adresimden bana ulaşabilir, hakkımda biraz daha bilgi sahibi olmak isterseniz @birceileyoga Instagram hesabımdan beni takip edebilirsiniz.

İzninizle son olarak bundan önce gerçekleştirmiş olduğum programı tamamlayanlardan bir yorumu da dikkatinize sunmak istiyorum. 

“Meditasyon sonrası üzerimden bir kabuk atıp, hafiflemiş huzurlu hali, yönlendirmeli meditasyon ile gelen sakinliği, anda kalmayı, günlük pratiklerle yakaladığım mindful hali, anda kalmanın sağladığı mutluluğu, nefesimi takip edip hayattayım, buradayım işte hissini, fark etmeme, geliştirmeme, duygu ve düşüncelerimde farkındalık yaratan pratiklerimize, paylaşımlara çok teşekkür ediyorum. İyi ki varsın ve yollarımız kesişti.”

 

İlginizi çekebilir: Tatmin duygusu uzaklarda veya gelecek bir zamanda değil: Yakındaki mutluluğu görebilmek

Birce Sinem Tezer: Merhaba, ben Birce. Yoga ile lise yıllarımda tanıştım. 200 saatlik temel eğitimimi 2014 yılında aldım. İçlerinde Godfrey Devereux gibi pek çok kıymetli eğitmenlerin olduğu farklı yoga stillerine ve meditasyon pratiğine dair 500 saate ulaşan derinleşme yolculuğum halen devam ediyor. Yoga & meditasyon derslerim ve bireysel pratiklerimde yoga pozlarında verilen tepkilerin günlük yaşamdakinin aynısı olduğu, aynı yollar his ve düşüncelerden geçildiği felsefesini benimsiyorum. Mat pratiğinin günlük yaşama yansımalarını araştırmak öncelikli davetim. bircesin@gmail.com mail adresi ve @birceileyoga instagram hesabı ile sorunuz veya paylaşımınız varsa bana ulaşabilirsiniz..

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale