X

Mindfulness: Sadece yaşamını muhteşem bir serüvene dönüştürmek isteyenler için

Yaşamı muhteşem bir serüvene dönüştürmek! Evet, lütfen olsun artık; bıkmadık mı hep aynı şeyleri yaşamaktan?

Küçükken, “gökyüzü mavidir” diyenlere rağmen onu rengarenk boyayanlar burada mı? Ya, onlarca kez düşse de elinin üstünde durmaya çalışanlar? Çöp adamı 3 kollu çizenler de geldiyse artık başlayabiliriz.

Yaşamın muhteşem bir serüvene dönüşmesi… Hımm bu ne demek ya? Bu senin için ne anlama geliyor?

Benim için, bu daha az sıradan bir yaşam demek. Sıradan olanı sıra dışına dönüştürebildiğim, meraklı ve heyecanlı bir yaşam… Mükemmel ya da olağanüstü değil, daha az kontrollü ve daha çok mucizeli.

Mucize ne demek? Mucize, benim hayal edebileceğimin ötesinde olan demek.

Hayal edebileceğimin ötesi… Yani bu demektir ki ben bir masanın başında oturup önümdeki 10 yılı, 100 yılı, hatta 1000 yılı da planlamak istesem gidebileceğim en uzak noktadan daha ötede bir yer orası… Daha ötede ama olağanüstü değil, son derece olağan!

Ve mucizelerle dolu bir yaşam, muhteşem bir serüven olmaz mı? Demek ki aradığımız şey mucizeler…

Peki yaşamında mucize yaratmak isteyen biri ne yapmalıdır? Bırakmalıdır…

Bırakmak ne demek? Benim için bırakmak, anda olmaktır. Yani yaşamın tam içinde olmak. Yaşama bırakmak, yaşamla akmak, yaşam olmak…

Anda olmak, şu an her ne yapıyorsam tüm detayıyla bütün duyularımla onu algılamak, odağımın tamamen onda olması ve hatta daha da ötesinde o şeyin/eylemin ta kendisi olmaktır. Bu canlılık dolu bir deneyimdir, şüphesiz yaşayabileceğiniz en yüksek orgazmik deneyimden bahsediyorum.  

Anda olmak en basit eylemi öylesine büyülü bir hale getirir ki aklınız karışır, “Ne oldu bana az önce?” diyerek açarsınız gözlerinizi. Mutlu ve hafif. Hemen bir örnek ile deneyelim mi? Anlatmak zor çünkü yaşamanız lazım.

Şimdi, kendinizi rahat hissedeceğiniz bir yere gidin ve istediğiniz konforlu bir köşeye oturun. Elinize bir parça çok sevdiğiniz bir yiyecek alın, bir adet kuru üzüm, bir parça çikolata veya belki bir tane badem…. Evet sadece 1 parça olsun elinizde lütfen… Şimdi her zamankinden farklı bir şey yapacağız: Hemen ağzımıza atıp yemek yerine öncelikle 5 duyu organımızla tanıyacağız. Ona bakın, elinize alın ve çok çok yakından bakın ona… Nasıl bir rengi var? Tüm yüzey boyunca aynı renk mi hakim yoksa ara ara ufak ton dalgalanmaları mı var? Nasıl bir dokusu var? Girintili çıkıntılı mı yoksa dümdüz mü görünüyor? Elinizde evirin çevirin bakın… Daha önce hiç görmemiş gibi bakın ona çünkü muhtemelen onu daha önce hiç görmediniz, baktınız ama görmediniz. Şimdi gözlerinizi kapayın ve elinizdeki bu yiyeceğin dokusunu bir de parmaklarınızla keşfedin. Gördüğünüz girinti çıkıntılarda gezdirirken ellerinizi bu size nasıl hissettiriyor? Sert bir yüzey mi yoksa ipeksi mi? Olabildiğince tüm detaylarında gezdirin parmaklarınızı. Biraz sonra burnunuza götürün onu ve koklayın. Kokusu neye benziyor? Ne canlanıyor gözünüzde? Bir anda koca koca dalgaların içinde mi buldunuz kendinizi? Ya da belki hiç tanımadığınız egzotik bir adaya götürdü bir anda sizi bu koku… Kendinizi bir kabilede dans ederken bulmuş bile olabilirsiniz… Tüm hücrelerinize işleyecek kadar çektiniz mi kokusunu içinize? O bir parça yiyeceğin nefesinizle burnunuzdan girip ayak parmaklarınıza ulaştığını hissettiniz mi? Kim demiş yiyecek sadece ağzımızla yenir diye, burnunla da yiyebileceğini algılayabiliyor musun şimdi? Koklamaya doyduysan kulaklarına götür onu. Belki ortadan kırarsın ve incecik bir TIK sesi kulaklarından ayaklarına ulaşır bu sefer… Ya da belki bir şarkı söylediğini duyarsın… Belki de bilgece bir konuşma yapar sana kısa ve vurucu. Tüm bu aşamaları geçtiyseniz şu an onu yemek için sabırsızlanıyor olmalısınız… Acele etmeden yavaş yavaş ağzınıza götürün ve usulca dilinizin üzerine bırakın onu. Ağzınızdaki suların tsunami gibi dev dalgalarla o parçaya nasıl nüfus ettiğini izleyin? Ya da belki de sizinki bambaşka büyülü başka deneyimler yaratır… Hızlandırmadan dilinizin üzerinde kendiliğinden çözülüşünü deneyimlersiniz belki… Ya da belki minik minik parça parça ısırırsınız onu ve dişlerinizden dilinize yumuşacık dökülen parçaların ele ele tutuşup boğazınızdan kahkahalarla hızla kayışına şahit olur onlarla birlikte bir kahkaha da siz patlatırsınız.

Nasıldı? Neler yaşadınız? çok merak ediyorum… Sonrasında nasıl hissettiniz kendinizi? Genişlemiş ve hafif mi? Sizce de muhteşem orgazmik değil mi?  

Peki, tüm yaşamımız böyle olsa ya olamaz mı? Olsa muazzam olmaz mı? Bir parça çikolatanın açtığı kapıları bir meslek, bir ilişki, bir hikaye neden açamaz? Böylesine muhteşem bir deneyimi yaşamaktan bizi alıkoyan nedir?

Bence en temelde bunun sebebi böyle bir yaşam deneyiminin olasılığından habersiz oluşumuz (ki siz daha önce duymadıysanız da artık var olduğunu biliyorsunuz) ve ikinci olarak da bunu nasıl yapacağımızı bilmeyişimizdir.

Bununla birlikte, yaşam şartlarımız da anda olmayı zorlaştırır. Çok yoğun, hızlı ve meşgul hayatlarımız içinde sıklıkla andan kopup geçmişe veya geleceğe odaklanırız… Yani yaşamımızın pilotu olup olasılıklar arası seyahat etmek yerine, koltuğu otomatik pilota verip standart, sıradan ve alışılmış bir rotada seyrederiz.  

Köpeğini dolaştırırken onunla oynamak yerine cep telefonu ile oynayan bir adam, bedenine değen suyu hiç hissetmeden hızlıca duş alıp çıkan bir kadın, okula yetişmek için kahvaltısını ağzına tıkan bir çocuk… Bu eylemleri otomatik pilottan yaparlar. Eylemin kendisi ile bir bağları yoktur, sadece sonuçlar önemlidir, çoğunlukla neden yaptıkları hakkında fikirleri bile olmayabilir ve hatta yaptıklarını unutmaları da çok mümkün. Böyle bir yaşam keyifsizdir dostum ve tatminsiz. Muhteşem bir serüvene çıkarken yanımıza kesinlikle almayacağımız şeydir otomatik pilot.

İşte Mindfulness (Bilinçli Farkındalık) tam olarak burada devreye girer, bizi otomatik pilottan kurtarıp macera dolu serüvenlere yelken açacağımız kaptan koltuğumuzu bize geri vermek için!

Otomatik pilottan çıkabilmek ve yaşamımızı mucizelerle donatmak için ihtiyacımız olan şey beynimizi eğitmektir. Mindfulness bize bunu sunar. Özel birtakım teknikler ile dikkatimizi içinde olduğumuz ana, o anı yargılamadan ve farkındalıkla vermeyi öğreniriz. Pratik ettikçe zaman içinde zihnimizde bir alan oluşmaya başlar ve yine pratikle zaman içinde genişler. Bu sayede, mucizenin yaşamımıza girmesi için gerekli alanı yaratmış oluruz. İşte o zaman sıradan olan sıra dışına dönüşebilir ve biz ağzımızı açık bırakacak kadar muhteşem olasılıklar yaşayabiliriz.

Mindfulness’ı yaşamımda uygulamaya nasıl başlayabilirim?

Benim önerim bilinçli pratik ile başlamanız olur. Özellikle yeni başlayanlar için bir uzman eşliğinde pratik yapmak çok faydalı olacaktır. Bunun için cep telefonunuza bir mindfulness uygulaması indirmenizi tavsiye ederim. Ben kendi pratiğim için Patika App’i kullanıyorum. Oldukça kullanışlı ve herkesin rahatlıkla anlayabileceği harika su gibi bir anlatımı var. Uygulamanın içinde Odaklanma, Uyku, Şefkat, Stres gibi konuya odaklı programlar da mevcut. Özellikle uyku problemi çektiğim ve fazlasıyla stres yüklü olduğum zamanlarda bana epey yardımcı oldu. Dilediğiniz paketi alıp istediğiniz her yerde dinleyebilirsiniz. Hatta, ben içeriği o kadar beğendim ki Mindfulness hakkında daha çok bilgi almak ve sizlere aktarmak için Patika App’in Mindfulness Eğitmeni Selin Ilgaz ile iletişime geçtim. 

Selin, Fransa’da Psikoloji bölümünü bitirip, Nöropsikoloji dalında uzmanlaşmış. Yüksek lisansını Londra’da Klinik ve Kognitif Nörobilim dalında tamamlamış. Sonrasında tüm araştırmalarını Mindfulness üzerine odaklamış ve İngiltere’den onaylı Mindful Academy ve Mindful Academy InternationalMindful Academy  ile Akredite Mindfulness Eğitmeni (Accredited Mindfulness Teacher, AMT) sertifikasyonunu elde etmiş. Özellikle Mindfulness Temelli Stres Azaltma (MBSR – Mindfulness Based Stress Reduction) programında uzmanlaştığını söylüyor. Halen, bu doğrultuda İngiltere’de Mindfulness eğitmenleri tarafından uygulanan Doğru Uygulama Prensiplerini takip etmeye özen gösteriyor.

Sesi gibi kendisi de çok tatlı olan Selin uzun bir zamandır bu alanda çalışıyor, atölyeler düzenliyor ve bizzat kendi yaşamında pratik ediyor. Önümüzdeki günlerde size Mindfulness konusunda daha fazla bilgi aktarmayı planlıyorum. Lütfen takipte kalın.

Bir sonraki yazıya kadar uygulamayı indirerek mutlaka kendi deneyiminizi yaşamanızı öneririm. Burada bir parça yiyecek ile yaşadığımız serüveni de mümkün olduğunca tekrarlayabilir ve yaşamınızda otomatik pilota aldığınızı fark ettiğiniz bir çok alanda bu tekniği uygulamayı deneyebilirsiniz. Zira üzerine günlerce de konuşsak Mindfulness en iyi deneyimlenerek anlaşılabilecek bir yaşam pratiği.

Mindfulness konusunu derinlemesine araştırmak isterseniz bu konuya yıllarını vermiş pek çok harika uzman ve inceleyebileceğiniz pek çok kaynak var. Geçtiğimiz günlerde Türkiye’de bir konferans veren Gabor Mate’nin kitaplarına da mutlaka göz atmanızı öneririm.

 

İlginizi çekebilir: Gerçekten kendim olmak neye benzer?

Diğdem Girici: İnanıyorum ki doğru bilgiye ulaşabilen ve bu bilgiyi hayatında doğru şekilde kullanmayı öğrenen her insan hayal ettiği yaşamı yaratabilir. İşte bu yüzden yazıyorum, yaşamımı hafifleten bu muhteşem bilgiler daha çok insana ulaşabilsin ve daha çok insan yaşamdan keyif alabilsin diye. Sorularınız veya paylaşımlarınız için bana giricidigdem@gmail.com adresimden veya @digdemgiriciyoga Instagram hesabımdan ulaşabilirsiniz. Sevgiler.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale