X

Mindfuck: Kendi kendini sabote edenler kulübü

Şunu yapamazsın, bunu yapmamalıydın, başaramıyorsun, başaramazsan şöyle olur, böyle olur… Hepimiz kendi kendimize yapıyoruz bunu. Sürekli kendimizle konuştuğumuz, ne yapsak susturamadığımız bir iç sesimiz var.

Kişisel Gelişim Kitabı Önerisi : Mindfuck

“Mindfuck” kitabının yazarı Petra Bock’ın “iç bekçimiz” olarak adlandırdığı bu sesin sahibi, ne yazık ki hiç de bizim tarafımızı tutmuyor ve yaşamak istediğimiz hayatı sabote ediyor.

Almanya’nın ünlü yaşam koçu, “Mindfuck” (Beyni Becermek) isimli kitabında bu sesin nereden geldiğini, neler söylediğini ve onun olumsuz etkilerinden kurtulma yollarını araştırıyor.

Mindfuck, aslında bir sinema-televizyon terimi diyebiliriz. Hani korku filmi izledikten sonra bir süre etkisinden çıkamaz, hafif ürkekleşir ve her zaman odamızda olan ağaç gölgesini bir an için katilin gölgesi gibi algılama eğilimine gireriz ya, İşte “mindfuck” terimi de, gerçekte olmayan bir şeyin etkisinde kalarak gerçeği deforme etmemiz, yanlış yorumlamamız gibi bir  durumu ifade ediyor. Etkisinde kaldığımız şey ise bizzat evdeki ses.

Uzman ağzından açıklamak gerekirse, kişiliğimiz iki düzlemden oluşuyor; bunların ilki, içinde gerçek potansiyelimizin uyukladığı biri; diğeri de, bize sürekli ne yapmamız gerektiğini, daha doğrusu ne yapamayacağımızı söyleyen kişi. İkinci kişiliğimizin tuzağına sıklıkla düşüyor ve potansiyelimizi gerçekleştirmediğimiz bir yaşama razı oluyoruz.

Bu iç ses, özünde eğitimimizden gelen bir miras; toplumun veya anne babamızın bizden beklediklerini yapmamızı söylüyor, yapamayacağımızı veya yapmamız gerektiğini düşündükleri işlere bulaşmamamız için bizi “uyarıyor”. Bu vesileyle içten içe istediğimiz hiçbir şeyi gerçekleştirememekle kalmıyor, denemiyoruz; hatta kendimize itiraf bile edemiyoruz.

Mutluluk ve başarımızın önünde herhangi bir engel varsa, tam olarak bu. “Bu, onca insanın yaşamlarında ailelerinden öğrendiklerinden başka bir şey gerçekleştirmekte niçin bu kadar zorlandığını açıklıyor. İnsan yaşamdan anne babasının, akrabalarının veya dostlarının beklediklerinden daha fazlasını veya daha farklısını bekleme hakkı için, önce izin alması gerektiğine inanıyor.” Veya tam tersi oluyor; kökenlerimizle aramıza saplantı halinde sınırlar çekiyor, inatlaşıyoruz. “Sanatçı anne babalarıyla hiçbir ilişkileri olsun istemeyen avukatlar veya öğretmen-doktor olmayı reddetmiş sanatçılar” gibi.

Bir inanışın veya değer yargısının “mindfuck” olduğunu anlamanın en temiz yolu, onun katılık seviyesini değerlendirmek. Eğer bir konuda aşırı tepkiler veriyorsak, muhtemelen kendimize mindfuck uyguluyoruz.

“İç bekçimiz, daha ilk duyduğumuzda çoktan eskimiş olan kanaatler ve tasavvurlarla tıka basa dolu.”

Mindfuck alışkanlığına giden süreç, 6 yaşlarında başlıyor. Kendi kendimizi ilk kez eleştirdiğimiz yaş bu kadar küçük. 7-10 yaş aralığında ise, çevremizde gözlemlediğimiz şeyler doğrultusunda bir takım bağlantılar kurmaya ve “kişisel mantık” denen şeyi geliştirmeye başlıyoruz. Örneğin, anne-babasının sık sık kavga etmesine tanık olan çocuk, kendi minik dünyasında “birbirini seven insanlar sık sık kavga eder” gibi bir mantığa ulaşıyor.

Kendince mantıklı bir çıkarım yapmış olan bu küçük karakter, büyüyünce farkında olmadan gerilimli ilişkiler arıyor veya gerilimli ilişkileri sürdürmeyi olağan karşılıyor. Yani, çoğu kendi deneyimimiz bile olmayan sebep-sonuç ilişkilerini daha çocukluğumuzdan itibaren benimseyerek, bundan kendimize yaşam kuralları çıkarıyoruz. Veya daha da kötüsü, basitçe başkalarının kanaatlerini benimsiyoruz.

Kitapta mindfuck çeşitleri ve yöntemleri gündelik örneklerle, çok güzel anlatılmış.

Kendi kendimizi korkutuyoruz (felaket tarzı mindfuck)

Başkalarının çıkarlarını kendimizden üstün tutuyoruz veya herkesi memnun etmeye çalışıyoruz (kendini inkar tarzı mindfuck – buradan annelerimize selam olsun-)

  • Kendimizi veya başkalarını baskı altına alıyoruz (baskı tarzı mindfuck)
  • Mükemmeliyetçilik veya alışkanlık halinde yakınma gibi kalıplara dökülüyoruz (değer biçme tarzı mindfuck)
  • Katı veya aşılmış kurallara bağlı kalıyoruz (kuralcılık tarzı mindfuck)
  • Kendimize veya başkalarına karşı kronik bir güvensizlikle hareket ediyoruz (güvensizlik tarzı mindfuck)
  • Kendimizi fazla gaza getiriyoruz ve zorladıkça aslında engelliyoruz (aşırı motivasyon tarzı mindfuck).

Dr. Petra Bock anlattıkça, gerçekten de hemen hepsinden biraz kendimize yaptığımızı fark ediyoruz. Okumaya üşenenler için lafı uzatmadan hemen kitaptaki çözüm önerilerine geçiyorum.

“İyi mi kötü mü olacağını, buna iznimiz olup olmadığını düşünmeyip; kendimize şunu sorduğumuz kutsal an: Nasıl olurdu acaba?”

Kitabın son bölümünde mindfuck’la başa çıkma yöntemleri olarak; yüksek sesle “dur” diye bağırarak düşünce akışını kesmek (evet ciddiler, evet denedim ve %100 çalışıyor), bedenine ve nefesine odaklanmak (birdging), “bu sorun aslında kimin sorunu” analizi yapmak (deneyin, çok şaşırabilirsiniz) gibi teknikler var.

Bir de yazarın bizzat kobay olarak katıldığı bir “20 dakikada tenis oynamayı öğrenmek” deneyimi var ki, kişisel favorim ve tavsiyem kesinlikle bu araştırmadan çıkan sonuçlar. Çok basit ve paniğe kapıldığımız her deneyimde uygulanabilecek bir yöntem: Sadece eğlenmeye çalış. İyi oynuyor muyum, birisi seyrediyor mu, doğru yapıyor muyum gibi soruları bırak. Sadece topa (işin özüne) ve eğlenmeye (o an yaşadığın deneyime) odaklan. Deneyime açık oldukça, hatta esas gayemiz deneyimin kendisi oldukça; yavaş yavaş rahatlamayı ve sürecin keyfini çıkarmayı başarıyoruz. Tenis oynamaya çalışırken eğlenmeye başladığımız an, zaten oynamayı da başarmış oluyoruz. Merak ve deneyimden mutluluk duymak… Hepsi bu.

Uzun kişisel gelişim kitabı yazısının kısası: Mindfuck denen kaosa çözüm, yeni deneyimler kazanmak. İyi veya kötü, yeni deneyimler kazanırsak, çoğu zaten miras olan eski düşünce biçimlerimizin yerine yenilerini getirebiliriz. İç sesimiz bizi uyaradursun; hata yapmaktan kesinlikle korkmamalıyız. Hata yapmışsak, bu demektir ki yeni bir deneyimi göze almışız; hala hayattayız. Ve hata yapmaya alıştıkça, başarmak veya başaramamak artık bir mahvolma nedeni olmayacak.

Eğer biraz olsun kendi kendinizi engelleme eğiliminiz olduğundan şüpheleniyorsanız, uzun süredir yeni bir şeyler yaşamıyorsanız veya dönem dönem kendinize çok yükleniyorsanız; Mindfuck’ı okumanızı tavsiye ederim. Çok fazla cümlenin altını çizecekseniz.

Önemli son bir not daha: Eğer kronik güvensizlik ve korku takıntıları gibi sendromları sık sık yaşıyorsanız, kitapta da önerildiği gibi bir kişisel gelişim koçundan değil, uzmanlaşmış doktorlardan yardım almanızda fayda var.

 

Yazarın diğer yazıları için tıklayınız. 

Gökçe Devecioğlu: Gökçe Devecioğlu, Galatasaray Lisesi ve Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi mezunu. Yönetmen. Uplifer. Yogaya, müziğe, güneşe, pozitif enerjiye ve değişime inanıyor. Kişisel gelişim kitaplarına bayılıyor. Kahkaha desibeli yüksek insanları seviyor. Hayatı film sanıyor.

Geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenmek isteyenlere: Fine Life Fermente Kajulu İçecek

Son yıllarda sağlıklı beslenme ve bilinçli tüketim alışkanlıklarının, daha önce hiç olmadığı kadar ilgi gördüğü kesin. Veganlık, vejetaryenlik, fleksitaryen gibi bitki bazlı beslenme türleri, sadece etik ve çevresel nedenlerle değil, aynı zamanda bütüncül sağlık açısından sunduğu çeşitli faydalar nedeniyle de dünya genelinde hızla yayılmaya devam ediyor. Bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına yönelik talepler hızla artarken çok sayıda bitki bazlı ürün de raflardaki yerini alıyor. Özellikle süt ürünlerine alternatif arayanlar için çok sayıda ürün piyasaya sürülüyor. Bu konuda öncü isimlerden biri olan Metro Türkiye de “Sofrada herkese yer var!” mottosuyla tüketicilerin ihtiyaçlarına, yenilikçi ürünlerle cevap veriyor.



Raflarında 400’den fazla bitki bazlı ürün sunan Metro Türkiye, geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına sahip olmanın en leziz yollarını sunuyor. Ve güzel haber; Türk mutfağının favori içeceklerinden ayrana bitki bazlı alternatif sağlıyor: Fine Life Fermente Kajulu İçecek.

Lezzetli, vegan, fermente: Ayrana bitki bazlı alternatif

Herkes için sağlıklı beslenme ve sürdürülebilirlik anlayışıyla hareket eden Metro Türkiye, beslenme trendlerine ve değişen tüketici taleplerine verdiği önemle Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i raflara getiriyor. Geleneksel lezzetimiz ayrana bitki bazlı bir alternatif olarak öne çıkan Fine Life Fermente Kajulu İçecek, bitki bazlı beslenme alışkanlıklarını benimseyen ya da benimsemek isteyen herkesin beğenisine sunuluyor.

Metro Türkiye raflarında yerini almaya başlayan bu yenilikçi ürün, %27 oranında kaju fıstığı, tuz ve çeşitli probiyotikler içeriyor. Bunun yanı sıra katkı maddesi, koruyucu ve gluten içermemesiyle de dikkat çeken Fine Life Fermente Kajulu İçecek, hem bitki bazlı ürünleri tercih edenlerin hem de laktoz tüketmemeye önem verenlerin favorisi olmaya aday. Ayran alternatifi olarak soğuk tüketilebilen bu ürün, 250 ml’lik cam ambalajlarda satışa sunuluyor. Vlabel etiketiyle otel ve restoran gibi yeme içme işletmelerinde rahatça kullanılabilecek Fine Life Fermente Kajulu İçecek, menülere yeni vegan bir alternatif getirirken, müşteri memnuniyetini de artırma potansiyeli taşıyor.

Geçtiğimiz yıllarda süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler sunmuş olan Metro Türkiye, Metro Chef Veggie Bademli ve Fındıklı içecekler ile yoğurda alternatif Metro Chef Veggie Fermente Süzme Kaju’yu ve Metro Chef Veggie Meze Serisi’ni tüketicilerle buluşturmuştu. Bu yıl ise Türk mutfağının vazgeçilmezlerinden ayrana bitki bazlı bir alternatif getirerek hem sağlıklı hem de yenilikçi bir seçeneği yani Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i tüketicilerle buluşturuyor.

Elbette Metro Türkiye’nin raflara taşıdığı yenilikçi ürünler sadece süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler ile sınırlı değil. Çok daha fazlası, raflarda çoktan yerini aldı.

Bitki bazlı geniş ürün yelpazesi: 400’den fazla çeşit



Metro Türkiye’nin raflarındaki vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; falafel çeşitlerinden pizzaya, ranch sostan çamaşır yumuşatıcısına kadar 50’ye yakın çeşitte gıda ve gıda dışı bitki bazlı ürün sunuyor. Eğer tüm bu ürünleri ve çok daha fazlasını incelemek isterseniz hemen tıklayıpvegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine;vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; Metro Türkiye’nin Bitki Bazlı & Vegan Katalogu’nu keşfedebilirsiniz.

Temel gıdadan temizlik ürünlerine, kişisel bakımdan atıştırmalıklara aradığınız her şeyi bulabileceğiniz Metro Türkiye ile sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşam tarzına ulaşmak artık çok daha kolay.

*Bu yazı Metro Türkiye katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlginizi çekebilir: Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’nin zengin vegan ürün yelpazesini keşfedinVegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’

 

İlgili Makale