Diyet mevsimi başladı, danışanlarımın diyetlerini konuşurken çok sık duyduğum iki cümle var; birincisi “ben meyve sevmiyorum“, ikincisi “meyvede şeker var, yemeyin diyorlar” oluyor.
Ben de “Olur mu öyle şey? Mevsim meyveleri bizi mevsim hastalıklarından koruyacak en önemli vitamin, mineral ve lif kaynağıdır, ihmal etmemeliyiz, bunca zaman yemedik de ne oldu, şöyle bir gözden geçirin” diyorum.
Öğrenmeniz gereken hangi meyveleri, nasıl, ne miktarda yiyebileceğiniz. Bunları bilirseniz sağlıklı beslenerek kilo verip hastalıklardan korunabilirsiniz.
Bir de tam tersi meyveyi çok seven bir grup var, bu grup yaz kış koca bir meyve sepetinin önüne oturup, farkına varmadan fazlasıyla meyve tüketiyor. Günlük porsiyonu, hatta belki fazlasını tek bir ara öğünde tüketebiliyor. Evet faydalı diyorum ama bu şekilde yediğinizde maalesef faydasından çok zararını görürsünüz.
Obezite çağımızın en büyük problemi; artık Türkiye de bu açıdan önde ilerliyor. Obezite sadece kilo demek değil, beraberinde birçok sağlık problemini de beraberinde getiriyor, bunlardan ilki Tip 2 Diyabet… Ve yapılan çalışmalar gösteriyor ki meyve tüketimi arttıkça tip 2 diyabet riski azalıyor. Bunun sebebinin diyabette çözünür liflerin öneminden kaynaklandığını biliyoruz. Diyabet riski altındaki kişilerin meyve tüketirken glisemik indeks açısından yüksek olmayan meyveleri daha sık tercih etmeleri daha uygundur. Glisemik indeksi yüksek meyveler üzüm, muz, kavun, karpuz ve kuru meyveler diyabet riski olanların kontrollü tüketmeleri gereken meyvelerdendir. Ben özellikle bu grubu risk taşımayan danışanlarıma tatlı krizi anlarında tercih edebileceklerini söylüyorum.
Diyabet riski olanların ara öğünlerde meyve yerken yanına sağlıklı çiğ kuruyemişler, süt, yoğurt, peynir gibi protein kaynağı besinler tüketmesi, açlık ve şeker kontrolünü daha iyi sağlayacaktır.
Her zaman öncelikle taze meyve tüketmeye çalışın, çünkü işlenip de bir miktar kayba uğramadığı için vitamin kaybı daha azdır. Lakin özellikle tatlı krizi anlarında, keyifli atıştırmalık aradığınız zamanlarda da kuru meyveler baş tacımızdır. İçeriğini bilmediğimiz onlarca paketli abur cubur yerine koyulabilecek en sağlıklı alternatiflerdir. Çünkü meyveler diğer karbonhidrat içeren unlu ve şekerli birçok işlenmiş besinden daha fazla miktarda lif, yani posa içerir, bu da kan şekeri, tokluk ve de birçok hastalıktan korunmak açısından oldukça önemli bir içeriktir. Lifli beslenmek, yani ara öğünlerde meyveye yer vermek, bir sonraki öğününüzde mideniz daha dolu olacağı için, yediğiniz miktarı otomatik olarak düşürüp kilo vermenize de yardımcı olacaktır.
Herkesin bir ara öğünde yemesi gereken taze meyve miktarını/porsiyonunu ben yaklaşık olarak kendi avucunuz kadar şeklinde tanımlıyorum. Yaklaşık bir çorba kasesi ya da ortalama bir su bardağı kadar diyebiliriz. Kuru meyveler için ise avuç içiniz kadar, yani bir türk kahvesi fincanı kadar diyebiliriz. Burada önemli olan bir oturuşta birden fazla porsiyon meyve tüketmemektir. En erken 2-3 saat aralıklarla diğer porsiyonu tüketmeniz sağlıklı olacaktır. Zaten meyveleri dediğim gibi biraz kuruyemiş veya süt grubu ile tükettiğiniz taktirde de diğerini hemen yemek istemeyeceksiniz. Siz yine de isterseniz, yavaş yediğinizden emin olduktan sonra kısa bir yürüyüş ve birkaç bardak su ile başlangıçta fazla olan iştahınızı yönetmeye çalışın, zamanla daha iyi olacaktır. Hep olur…
Artık meyveden korkmadan nasıl yemeniz gerektiğini biliyorsunuz, kulaktan dolma bilgileri bırakıp sizi neyin gerçekten iyi hissettirdiğine bakmaya ne dersiniz? Deneyin ve farkı benimle paylaşın…
İlginizi çekebilir: Diyete başlıyorum: Hangi tür beslenme ile daha fazla kilo veririm?