dummy

Mevlana’nın aşkı: Bilginin, dilin, aşkın, bedenin bir olduğu yer

Mevlana’nın aşkı: Bilginin, dilin, aşkın, bedenin bir olduğu yer

Dergahtan çıkarken, gözlerim yaşlı, içimde tarifsiz bir hüzün bulutu ile eşsiz bir aidiyet hissi vardı. Aşramdan çıkarken, gözlerim yaşlı, içimde tarifsiz bir hüzün bulutu ile eşsiz bir aidiyet hissi vardı.

dummydummy

İşte aynen böyle oldu. Aynı Simyacı romanındaki gibi. Bir gurunun dizinin dibinde oturup saatlerce dinlemek isteyen halim, kendini bir pirin, dedenin dizinin dibinde, tasavvuf hikayelerini neşeyle, apaçık bir zihin ve gönülle, özgürce anlatışını dinler buldu.

Dünyanın her yerinden insanlar doluşmuşlar. Düğünümüz var! O ne güzel şarkılar, ne güzel müziktir. Defin sesi ne güzeldir, hele Farsça şiirler, gönülden gönüle akan tüm o alçakgönüllülük, samimiyet, sohbet. Göz göze anlatılan ortak hikayeler, ortak acılara akıtılan gözyaşları içine karıştı sarmaş dolaş atılan kahkahalar. Aşk ne güzel şeydir! 

Keşke okuyabilsek, keşke bilebilsek… Dilsizlik ne güzeldir.

İnsanlık o kadar mutluymuş ki, birbirinden ayrılmamak için Babil Kulesi’ni inşa etmeye başlamış. Demişler ki, hep beraber göğe yükselen bir kule inşa edelim ve orada hep beraber yaşayalım. Kulenin inşası hiç bitememiş, yükseldikçe yükselmiş. Hikaye o ki; tanrılar kulenin yükselişini izlerken, “Biraz daha yükselirlerse bize ulaşacaklar, bizim gibi olacaklar” demişler. Bunu engellemek için de insanlığa dili hediye etmişler. Bunun sonucunda farklı diller konuşmaya başlayan insanlar birbirlerini anlayamaz olmuş ve eski birliklerini kaybetmişler. Kule bitememiş.

Ezoterik hikayeler her yerde aynı. Hindistan’da, Güney Amerika’da, İran’da, Mısır’da, Yunan’da, Kuzey mitlerinde… Aynı hikayeyi başka dillerde anlatan, aynı acıyı ayrıymış hipnozu ile yaşayan insanlarız işte.

“Yiyip içip, ekip biçip gidecektik, ne oldu bize?” demiş ya şair. Ayrılmışız. Kimliklere, kültürlere, bölgelere ayrılmışız.

Dergahta uzun sakalları, molla elbiseleriyle aşkı anlatan adamlara, şeriatçı diye bakan akıl ayırmış bizi. “Saçı başı açık, eteği kısa” diyen akıl, “Ben ondan güçlüyüm” diyen akıl ayırmış. Zanneden ayırmış! Bilmediğimiz dildeki şiire ağlayan bizlerin gönlünü ayıramamış ama…

Bilginin ne dediğini anlayamamış, yorumlayıp idrak edememiş olan akıl ayırmış. Aslında içimizin “Anlamadın” diyen sesini duymuşuz hep de, neyi anlamadığımızı yanlış anlamışız.

Bazen hayat, hep yanlış anlaşılmış gibi geliyor. Yanlış anlamışız. Ve akla güvenen hallerimiz, akla inanan benliğimiz bizi yolumuzdan, kardeşliğimizden ayırmış.

Kendinden on adım ötede, kendini arayan insanlarız bizler. Korkulardan yaptığımız demir parmaklıkların ardında bir adım öteye geçmeye korkanlarız. Kendi kendimizin tuzağına düşüp orada ağlayanlarız.

Tüm insanlık işi, hayatı yaşama işi, kendini gerçekleştime işi, yaşamın yegane sebebi. Gerçek yaşam diye adlettiğimiz ve içinde kendimizi kaybettiğimiz şey, kendini bulma oyunundan, kendini tanıma alıştırmasından başka bir şey değil.

Ama dedim ya yanlış anlamışız, “gerçek yaşam” diyerek ayırdığımız bir olgu var, acı çektiğimiz! Gerçeğimiz acı bizim. Neşe, aşk, meşk hali gerçeklik kavramımız içine girmiyor bile. Bunca sisin arasında, gerçeği arayanlar, kendilerinin gerçek olduğunu bilmiyorlar…

Mevlana, Şems’ini bulana kadar, bilgisiyle kendini zanneden iken, Şems’in ateşiyle bildiğini, üzerine giydiği tüm kimlikleri yakarak, “gerçek” dediğimiz dünyayı yakarak, “hakikat”e ulaşmış olandır. Burada anlatılan aşk, kişiye olan aşk değildir. Aşkın kendisi zaten Mevlana’dır. Şems ona kendisini gösteren, hırkasını yaktırandır.

Şems Güneş’tir; yaklaştıkça üzerimizdekileri yakan, karanlığımızı aydınlatan, bizi bizle çırılçıplak bırakan. Zümrüdü Anka Mevlana’dır; Şems’te kendini yakan ve küllerinden yeniden doğan.

Ve akıl… Bunu anlayamaz. Aşkı tarif edemez. Kim bilir ne betimlemeler, ne beklentiler, ne hayaller kurmuştur, olacak olan üzerine. Sanmak biraz gafil avlanmaktır. Çünkü aşk geldiğinde; sebeplere, ihtiyaçlara, kurgulara dayanmayan aşk geldiğinde, olasılıksız olan tezahür eder.

Akıl ile düşündüğümüz her şey bir kurgudur. Sanma halidir, zandır. Olma halinin içinde bir düşünce yoktur. O boyutlardan öte, düşünceden öte, planlardan öte bir haldir. Halden hale geçmek bizim ustalığımızdır. Halden hale devinmek… Çünkü bu halller, bizi her şeyin ötesine taşıyacak olandır.

Bunun için çabalanmaz, “mış” gibi yapılmaz, sadece olunur. Orada durursun, olduğun yerde. “Elif” gibi. Kolsuz, başsız. Ayaklarının tam üzerinde, spiralin tam orta noktasında, yaşam çiçeğinin sürekli akan pınarı orta noktasında, semazenin ayağının altında, simyacının haritasında hazinenin işaretli olduğu yerde… Durup da kendine sarıldığın, gönlünü kucakladığın, ayağının toprağa bastığı yerde…

Şimdi ve burada. Bilginin, dilin, gönlün, aşkın, bedenin tek olduğu yerde. Dünyanın tam merkezinde, durduğun yerde.

Şems’in türbesinde hıçkırıklarla ağlarken, “Sevdiğim burada yatıyor” dedim. Baka baka bir hal oldum, bırakıp da gelemedim. Rumi ne yaptı kim bilir, biraz da onun yerine mi bu gözyaşları? 

“Doğru ile yanlışın ötesinde bir bahçe var, seninle orada buluşacağım.”
Rumi

İlginizi çekebilir: Kendinden kaçacak yer aramayı ve bildiklerini kenara bırak

Esra Uyman: Lise yıllarında başlayan kişisel gelişim, ruhsal gelişim ve metafizik konularına duyduğu yoğun merak onu yurt içi ve yurt dışında birçok özel eğitim çalışmalarına katılmaya yönlendirdi. İlk eğitmenlik diplomasını ‘World Initiatives School of Esoteric Studies’den alan Uyman’ın katıldığı çalışmaların bazıları; Organizasyon Konstelasyonu, Aile Sergileri, Vernon Frost eğitimleri, Louis Franco’dan aldığı çeşitli eğitimler, Anthony Robbins Unleash the Power Within San Jose semineri, Charlie Morlay Lucid Dreaming eğitimi, Tayland da Tantrik Yoga (RYT-200) eğitmenliği eğitimi, Peru, Amerika, Şili, G.Afrika ve Türkiye’de katıldığı Şamanik çalışmalar ve seremonilerdir. Bunların yanı sıra TGA İleri Seviye Metafizik Semineri, Ziya Azazi’nin Dervish in Progress Çalışması gibi pek çok özel çalışmaya katıldı ve eğitmenlik eğitimini aldı. Masssuma Altın Enerji I-II enerji uyumlamasını alan Esra Uyman, Avi Gören-Bar Jungian Coaching School (ICF) (ACSTH) dan koçluk sertifikasını aldı. Tüm bu çalışmalar ve eğitimlerle kendi uyanış deneyimini birleştiren Esra Uyman, farklı başlıklar altında bireylere ve kurumlara yönelik, birbirinden güçlü çalışmalar tasarlayıp sunuyor. Kişilerin iç dünyalarına yönelik farkındalıklarını artıran, çarpıcı bir vizyon ve perspektif değişimi sunan, yaşamda üstlendikleri sorumluluklarda anlam bulmalarını sağlayan, merak, heyecan ve umut duygularını yükselten, tüm insanlık deneyiminin derinliğini kavramaya yardım eden ve çarpıcı yüzleşmeleri şefkatle yaşamalarını sağlayan eğitimler gerçekleştiriyor. Yaşamın Sorumluluğunu Almak, Kendimiz Olmak, Bizi Engelleyen İnançlar, Metafizik ile Özgürleşme Yolculuğu, Seçimlerimiz ve Biz, Gözlemci Bilinci, Nefes ve Meditasyon Teknikleri başlıkları altında kurumlara webinar ve uygulamalı eğitimler veriyor.

Yapay Zekânın Mutfaktaki Sırrı: Kusursuz Pişirme Siemens iQ700’de Gizli

Mutfak sadece yemek pişirdiğiniz bir yer değil; sabah kahvaltısına sıcak börekler hazırlarken güne başladığınız, akşam sevdiklerinizle sohbet ederken fırından mis gibi kokuların yayıldığı, evinin en sıcak köşesi. Akıllı teknolojiler ve yapay zekâ sayesinde, artık o köşe çok daha akıllı. Siemens’in iQ700 Fırını, sıradan bir pişirme deneyimini size özel bir sanata dönüştürüyor. Fırına koyduğunuz kek her seferinde mükemmel kabarır, et istediğiniz oranda pişer, sebzeler rengini ve vitaminini kaybetmeden tabağınızı süsler. Siemens iQ700, tüm bu süreci sizin yerinize izliyor, her detayı sizin için mükemmelleştiriyor. Artık mutfakta yalnız değilsiniz; yanınızda sizi anlayan akıllı bir “yardımcı şef” var.



Kamera kontrollü mükemmellik: Yemeğinizi “tanıyan” zekâ

Siemens iQ700 fırını farklı kılan en çarpıcı özellik, sıradan bir pişirme deneyimini akıllı bir mutfak asistanına dönüştüren yapay zekâ destekli kamera teknolojisi. Bu teknoloji sayesinde, fırın artık sadece ısı veren bir cihaz değil; sizinle birlikte düşünen, sizi anlayan bir mutfak şefi gibi çalışıyor.

Fırına bir kek koyduğunuzda, Siemens iQ700 hemen tanıyor. Çünkü 100 farklı yemeği tanıma özelliği sayesinde kekten rostoya, pizzadan böreğe kadar onlarca tarifi analiz edebiliyor. Her birini kendi pişirme ayarına göre değerlendiriyor ve o yemeğe en uygun ayarları kendisi seçiyor.



Üstelik en ince ayarları otomatik yapması sayesinde sıcaklık, pişirme süresi ve pişirme modu gibi detayları sizin için ayarlar. Siemens iQ700, her yemeğe özel ideal koşulları kendi belirliyor. Siz sadece malzemeleri hazırlıyorsunuz; gerisini o hallediyor.



Ve en büyüleyici kısmı: Kamera kontrollü pişirme ve otomatik kapanma (cookControl Pro) sayesinde, yemeğinizin kızarma derecesini veya iç sıcaklığını izleyerek, tam kıvama ulaştığında pişirmeyi otomatik olarak sonlandırıyor. Böylece yemeğin az ya da çok pişmesi endişesi tamamen ortadan kalkar.

Pişirme sanatını destekleyen akıllı sensörler

Yapay zekâ, iQ700 fırınlarda yalnızca kamerayla sınırlı değil; her yemeğe kusursuz kıvamı kazandırmak için geliştirilen sofistike sensörlerle deneyimi bir üst seviyeye taşıyor. Çünkü Siemens iQ700, pişirme sürecini sizin kadar ciddiye alıyor.

roastingSensor Plus, üç farklı noktadan ısıyı ölçen gelişmiş bir termometreyle etin, tavuğun ya da balığın iç sıcaklığını anbean takip ediyor. Siemens iQ700 ile fırının kapağını hiç açmadan, etin sıcaklığından pişip pişmediğini kendi belirliyor. Sonuç, dışı çıtır ama içi sulu bir lezzet… Şeflerin elinden çıkmış gibi, her seferinde aynı kusursuzlukta pişen lezzetleri artık evinizde deneyimleyebilirsiniz.

Tatlıdan tuzluya her hamur işinde aynı titizlik geçerli. bakingSensor Plus, fırın içindeki nemi ve sıcaklığı analiz ederek kek, poğaça ya da ekmeklerinizin ne zaman mükemmel kabarıklığa ulaştığını tespit ediyor. Böylece kekiniz her defasında istediğiniz gibi kabarır, içi yumuşak kalır.

Her detayında profesyonel bir şefin özeni, her dokunuşunda kusursuz bir pişirme dengesi… Siemens iQ700, sadece pişirme sürecini değil, mutfakta yarattığınız deneyimi de yeniden tanımlıyor.



Hayatı kolaylaştıran ekstra özellikler

Siemens iQ700, sadece kusursuz pişirme sonuçlarıyla değil, modern yaşamın hızına uyum sağlayan akıllı çözümleriyle de fark yaratıyor. iQ700, sizin için mutfakta geçen zamanı kolaylaştırmayı da biliyor.

FullSteam Plus özelliği sayesinde buhar ve 120°C ısı kombinasyonuyla yemekleri %50’ye kadar daha hızlı pişirirken, vitaminleri ve lezzeti koruyor. Dışı çıtır, içi sulu balıklar ya da sebzeler hazırlamak artık sadece birkaç dakikanızı alıyor. Üstelik tüm bunları yaparken besinlerin doğallığını koruyor; yani sağlıklı ve lezzetli sofralar, zamandan ödün vermeden mümkün hale geliyor.

Siemens Home Connect uygulamasıyla Siemens iQ700 fırınınız dışarıda olsanız bile sizinle her yerde. Telefonunuzdan uygulamayı açın, yemeğinizi uzaktan pişirmeye başlayın, sıcaklığı ayarlayabilir hatta iç kameradan yemeğinizin ne durumda olduğunu izleyebilirsiniz. Eve geldiğinizde yeni pişmiş yemek kokusuyla karşılanmak artık yalnızca konfor değil, Siemens iQ700 ile modern yaşamın akıllı kolaylığı.

Hijyen konusunda en rahatlatıcı detay ise activeClean® (Pirolitik Temizlik). Siemens iQ700, iç yüzeyinde biriken yağ ve kalıntıları yüksek sıcaklıkta küle dönüştürerek kendini tamamen temizliyor. Sizin yapmanız gereken, fırın soğuduktan sonra bir bezle hafifçe silmek. Artık temizlik için vakit harcamanıza gerek yok; çünkü iQ700, size zamandan fazlasını kazandırıyor.

Siemens iQ700, modern yaşam temposunu anlayan, sizin yerinize düşünen bir mutfak deneyimi sunuyor. Hız, hijyen ve lezzet… Hepsi tek tuşla elinizin altında.

Mutfakta yeni bir yetenek

Siemens iQ700 Fırın, sadece bir ev aleti değil; mutfak yeteneğinizi parlatmanıza yardımcı olan, en zorlu tariflerde bile yanınızda olan akıllı bir asistan. 

Unutmayın, her mükemmel sofranın ardında doğru bir seçim vardır. Ve bu seçimi Siemens iQ700 ile yapabilirsiniz. Sonuçta Siemens, teknolojinin keyfini bilenlere. Siemens’in iQ700 ve daha birçok ürününü keşfetmek için tıklayın.Siemens iQ700





İlgili Makale
whatsapp