X

Meşhur çekim yasası göster bana: Neden hep aynı sorunlu ilişkiler beni buluyor?

Hepimiz için tanıdıktır, bu kişi birden bire hayatıma girdi, nasıl olduğunu anlayamadım, aslında ilk bakışta birbirimiz için hiç uygun değildik… Birçok farklılığımız vardı öncelikle hayat görüşümüz sonra hayattan beklentilerimiz… Ama işte tam olarak böyle ansızın hayatımıza giriverir o kişiler. Sonra ilişkilerin bitiş aşaması gelir ve aynı sevgi sözcükleri bu noktada yaşanan birçok güzel hatıraya rağmen şu cümlelere dönüşür; neden ben? Neden hep aynı şekilde ilişkilerim son buluyor? Neden hep aynı sorunlar ile karşılaşıyorum? Neyi yanlış yapıyorum? Bu kişiler neden hep beni buluyor?

Bu yazımda istiyorum ki sizlerle her gün olduğu üzere muhteşem bir farkındalık macerasına çıkalım, yani konunun içinden geçerken bu sorgulamaları yapan “bizlere” yakından bakarken aslında hem sorumuz hem cevabımız olalım… O meşhur çekim yasası dilinden konuşalım bugün. Bırakalım bizlere anlatsın. Örneğin; siz ne bekliyorsanız ben onu tezahür ettiriyorum, sizi ne korkutuyorsa ben onu sizin karşınıza çıkartıyorum veya neyi kaybetmekten sakınıyorsanız onu kaybetmenizi sağlıyorum, ve evet ben “çekim yasasıyım” neyi çekmemi istiyorsanız koşarak size getiriyorum; işte bu yüzden gözle görmeniz değil kalple görmeniz gerekiyor….

Aslında hayatımıza giren ilişkilerimizde neden aynı sorunlarla karşılaştığımız sorusunun özü işte bu yüzden yine “kendimize dönmeyi” gerektirir. Çünkü aşk ile bağlandığımız tüm ilişkilerimiz aslında bizim birer muhteşem yansımamızdır, eğer kendimizi sevmiyorsak titreşimlerimiz yine sevgiyi bilmeyen bir kişi ile tezahür edecektir, kaybetmekten korkuyorsak bunu bize yaşatacak bir ilişki yaşayacağızdır çünkü bilinçaltımızın derinlerinden bu günümüze ve ilişkimize “kaybetme” için mesajları çoktan göndermektedir ve en çok gördüğümüz “aldatılma” durumu eğer kendimizi sevilmeye layık bulmuyorsak bunu bize kanıtlamak için işte hayat “bizleri sevmeye layık bulmayan” bu yüzden başka birini veye birilerini kolayca tercih edebilecek bir kişiyi karşımıza çıkartabilir. Gelin tüm bu olasılıkları bir de sevgili çekim yasasının nedenlerinden ve nasıllarından izleyelim.

Muhteşem çekim yasası nasıl çalışır?

Öncelikle “çekim” kelimesinin anlamını bir kez daha sizlerle keşfedelim, çekmek herhangi bir cismin başka bir cismi kendine doğru çekmesi eylemidir en basit anlatım ile. Yani çekmek eyleminde fiziksel olarak bir kaynağın diğer bir şeyi “kendine çekmesi” ile oluşan bir akış vardır. İşte çekim yasasının temelleri buna dayanır, öncelikle fark etmemiz gerekir ki, hepimiz birer mıknatıs gibiyiz. Hayatımızın merkezinde yer alırız ve düşüncelerimiz, bakış açımız, hislerimiz bunların hepsi birer “çekici” güç olarak çalışmaya devam eder.

Bunu şöyle de düşünebiliriz, bir okyanusun tam ortasında çok güzel bir gemide seyahat etmektesiniz, hava pırıl pırıl, muhteşem bir huzur ile dolusunuz nereye gideceğinizi hangi limandan ayrıldığınızı biliyorsunuz ve ihtiyacınız olan her şey geminizde mevcut. Şimdi bu geminin kaptanı olarak örneğin daha fazla su isteyebilirsiniz, daha fazla rüzgar isteyebilirsiniz, bir ada ile karşılaşarak kısa bir mola vermek isteyebilirsiniz veya başka bir gemi ile karşılaşmak ve bazı şeyleri değiş-tokuş etmek isteyebilirsiniz… Şimdi tüm bu düşündüklerinizin size doğru hareket ettiğini düşünün, daha fazla su kaynağının bir başka gemi ile size ulaştığını, birdenbire bir kara parçasının önünüzde belirdiğini… Bir de tam tersinden bakalım, bu seyahatinizde sürekli bir korkunuz var, bir fırtınanın çıkıp geminizi batırmasından korkuyorsunuz, ya soyulursam diye korkuyorsunuz, ya kaybolursam rotamı şaşırırsam diye endişe ediyorsunuz veya ya gece olduğunda yanlış bir yön tercih edersem ve pusulamı doğru okuyamazsam… Sizce bu korkuların sonuçları nasıl tezahür eder, evet kaybolacaksınızdır, evet geminiz batacaktır veya soyulacaksınızdır. İşte tüm bu akışta sizler için muhteşem bir ders vardır, tüm gerçekleşenler sizden yana bir çekim ile size akmaktadır…

 Sevgili Diana Cooper güzel eseri Spiritüel Yasalar’da bakın bu akışı “ilişkiler” açısından nasıl değerlendiriyor;

“…İnsanlar bir hayat arkadaşı bulmak konusunda çaresizliğe kapıldıklarında da benzer bir durum gerçekleşir. Diğerleri bu çaresizliği sezerek onlardan uzak dururlar. Bu enerjiyi değiştirip, sevgi dolu, kabullenici ve açık bir enerjiyle dünyaya yaklaşıldığında doğru insan hayatlarına girecektir.

Bilinçaltımıza işlemiş inançlarımız, durumları ve insanları hayatımıza çeker. Değerli olmadığınıza inanıyorsanız, sizi kötü bir biçimde tehdit ederek bu inancı size yansıtacak insanları hayatınıza çekersiniz.

…Bir erkek, “Ben kontrolü elimde tutmaktan hoşlanan bir insanım ve üzerinde hakimiyet kurabileceğim bir kadın arıyorum” mesajını evrene yollarsa, üzerinde hakimiyet kurulmasına müsaade eden kadınları hayatına çekecektir. Bu durumun neredeyse hiç farkında olmayacaktır. Aynı türden insanları hayatına çekmeye devam eden insanlar aynı mesajı evrene yollamaya devam eden kişilerdir.”

Muhteşem çekim yasası, hayatıma artık “aynı” insanları “çekmemek” için ne yapabilirim?

Bu sorumuzun cevabını anlamak, aslında tüm süreci idrak etmemiz ile gerçekleşir; basit olduğu kadar karmaşıktır. Çünkü aradığımız cevap yine içimizdedir. Hayatımızda tezahür eden ilişkileri değiştirmek için öncelikle kendimizi değiştirmemiz gerekir; önemli bir soru daha ortaya çıkar… Hangi açıdan değişim, neyi değiştireceğiz? Cevabımızın öznesi yine “biz” ve “kendimizden” geçer, yani kendimize olan bakış açımızı, “bizim” bizle olan değer ilişkimizi değiştirmeliyiz önce.

Bugüne kadar ilişkilerimizde hep bize istediğimiz derece değer vermeyen kişiler ile karşılaştıysak öncelikle kendimizin kendimize verdiği değere bakacağız. Örneğin; en son ne zaman kendiniz için ve sadece kendiniz için muhteşem bir yemek söylediniz? Başka birinin bize eşlik etmesini beklemeden, en son tek başınıza kimseye ihtiyaç duymadan sadece kendinizi şımartmak için ne zaman sinemaya gittiniz, masaj yaptırdınız? Sadece kendi yeni yaşınızı bir hediye ile kendi kendinize hediye vererek kutladınız? Yani “dışarıdan bir şeye gerek duymadan” kendinize ne kadar değer verdiniz?

Bugüne kadar ilişkilerimizde bizi aldatan kişilerle karşılaştık. Peki bu noktada biz ilişkiler hakkında nasıl bir inanca sahibiz, bir insanın güvenilir olduğunu düşünüyor muyuz gerçekten? Veya geçmişte ailemizde gördüğümüz bir inanç örneğin; bir erkeğin bir kadına sadık olamayacağı inancımız mı var? Bu inanç bizi her anımızda şüpheyle doldurup karşımızdaki kişinin “her an aldatabileceği” beklentisi ile mi dolduruyor? Diğer bir deyişle kendimizi sadakatle sevilmeye layık bulmuyor muyuz; ve bu yüzden ilişkilerimiz bunu bize tüm dehşeti ile yaşatacak bizi olduğumuz gibi sevemeyecek ve kabul edemeyecek kişiler olarak mı karşımıza çıkıyor? Tabi ki tam da beklediğimiz üzere aldatılıyor muyuz?

İşte tüm bu soruların cevabı evet değişmemiz gerekiyor. Peki nasıl yapacağız? En önemli aşama bu sürecin farkında olmakla başlıyor. Bunu fark ettiğimizde yani ilişkilerimizde karşılaştığımız her kişinin bizim bir aynamız olduğunu, bize o korkularımızı o endişelerimizi o güvensizliklerimizi yansıtmak üzere “çekilerek” geldiklerini, bu sürece bir “dur” dememiz, yani kendimize çekeceğimiz ilişkileri belirleyebilmemiz mümkün hale geliyor. Artık biz “ben değersizim” inancını “ben çok değerliyim ve en iyi ilişkiyi hak ediyorum” inancı alıyor. kendimiz için çekmek istediğimiz, “beni aldatan bir kişi veya beni yine aldatacak bir kişi” yerine “bana sadakatle bağlı olacak ve hayatıma muhteşem güzellikler katacak bir kişi” olarak dönüşüyor…

Sevgili David Deida güzel eseri Canım Sevgilim’de bakın bunu nasıl yorumluyor;

“…Kalbinin en derin özlemini sunuyorsan, tam şu anda bir adamın en derin mevcudiyetini kendine çekersin. Kalbinin teslimiyeti tedirgin ve bedeninin akışkanlığı az ise, o zaman da mevcudiyeti dağınık ve köklü olmayan, kalbi senin derinliğini hissedemeyecek bir adamı kendine çekersin.

…Yaşamını ya aşk kadar açık bir şekilde yaşayacaksın ya da daha azıyla yetineceksin. Ya bedenini aşkın sanatı olarak açılması için disipline edeceksin ya da kalbini alışkanlık kabukları içerisinde saklayacaksın.

Güvenmediğin bir adam ile birlikteysen, teslimiyetin olmadığı bir sevgiyi, mutlak güven içinde açılarak teslim olmaya tercih ettiğin içindir. Bu, güvenli hissettirir. Kontrolü bırakmaktan korkuyorsundur, bu nedenle de derinliğiyle senin teslimiyetini talep etmeyen bir adamı seçmişsindir. Eğer aşkın hükmüne güvenseydin, seni, senin yönlendirmenden dahi daha derin bir biçimde açabilecek derin bir adamı kabul ederdin.”

Bugüne kadar aşk ilişkilerinizde farklı tecrübeler yaşamış olabilirsiniz, sürekli kendinize neden aynı tipte sorunları hayatınıza getiren kişiler ile karşılaştığınızı sormuş olabilirsiniz veya bu yazımı okuyorsanız şu anda ilişkide olduğunuz kişinin hayatınıza kattıklarını sorguluyor olabilirsiniz… İşte tüm bunların temeli, oluşumu ve “gerçek çekim kaynağı” bizleriz, bu yüzden bugün bir değişiklik yapalım; bugünde itibaren daha güzel daha mutlu daha derin ilişkileri çekmek üzere veya var olan ilişkilerimizi güzelleştirmek, mutluluk katmak veya derinleştirmek üzere mesajlar üretelim…

Unutmayın siz birer “çekim kaynağısınız” ve size benzeyen şeyleri yani gönderdiğiniz titreşimlerin cevabı titreşimleri hayatınıza çekersiniz… Yolunuz açık olsun…

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale