Hayatta para ile satın alamayacağımız tek şeydir tecrübe, yaşamadan ve içine dahil olmadan veya “bir bilene” danışmadan bir konuyu tam anlamıyla bilebildiğimizi idda edemeyiz; ya da sürecine dahil olmadığımızda bu konu hakkında tecrübe edinemeyiz.
İşte tecrübeler bu derece “altın değerinde” olduğundan, atasözü dediğimiz kavramlar çok eski zamanlardan bugünlere kadar aktarılmış öğütler olarak karşımıza çıkmaktadır. Genel olarak bir yaşanmışlık hikayesi ertesinde ortaya çıkan “öğüt” niteliğindeki bu sözler, çoğu zaman deneyimledikçe görürüz ki hayatımızın ince anlarında bize ince anlamlar yansıtırlar.
Bazen öyle sözlerle karşılaşırız ki adeta kalbimizden vuruluruz, tam o anda ihtiyacımız olan mesajı bize getirmişlerdir. Örneğin; ilişkimizde henüz ayrılık yaşamışsak, hiçbir bitişin bir son olmadığı, her şeyin kendisinden sonra gelenin sebebi kendisinden önce gelenin ise sonucu olduğunu, yani tüm sadece “oluşun” mükemmel bir hizmet ve bütünlük içinde olduğunu değerli eseri Bilginin Sırrı’nda bu derece sadece anlatabilmiş olan sevgili Swami Vivekananda bize yol gösterebilir…
İşte aslında hepimizin hayatımızda atasözü veya deyiş olarak bildiğimiz “mesel” kavramı da bizi böyle bir yerlerden alıp başka yerlere taşıyabilecek öğütlerden oluşur. Mesel bir hikaye kompozisyonunda veya genel bir konu hakkında yaşanmış tecrübeyi veya görüyü özetleyen kısa bir paragraf uzunluğunda da olabilir.
Mesel kavramı ile ben de bu yazımda bana eşlik eden bazılarınız gibi çok yeni tanıştım. Fakat bu tanışıklığım tabi ki beni okuyan sizlerin de tahmin edeceğiniz üzere “oldukça olaylı” gerçekleşti. Geçtiğimiz haftalarda elime geçen, birbirini kovalayan günler boyunca karşıma çıkan farklı engeller ile bir türlü içini açmaya ve o “içte” kaybolmaya erişemediğim çok değerli bir eseri paylaşacağım sizlerle: Kitab-i Emsile-i Hazret-i Süleyman; Hazret-i Süleyman’ın Meselleri…
Geçtiğimiz hafta sonu Hazreti Süleyman ile ilişkili yaşadığım çok özel bir tecrübe, bugün bu muhteşem eserin sizlere de “ışık” olmasına aracı olabilmek isteğiyle bu yazının kelimelerine dökülüyor… Zannetmeyelim ki bu öylesine bir eserdir, düşünün ki “bir din” kitabının içeriği olabilecek kadar büyük kadim niteliği vardır, (ki bu din kitabı Musevilik dinine ait Tevrat’tır) yüzyıllarca Hz. Süleyman’ın kendisince söylenmiş olan sözler olarak korunmuştur ve içeriği ise bugün çok farklı eserlerde arayıp da bulamadığımız samimiyet ve sadelikte birbirinden değerli hayat derslerini kapsamaktadır… Farklı kaynaklara göre ilk yazılı örnekleri M.Ö. II. yüzyılda görülmeye başlanmıştır. Tarihte bilindiği kadarıyla, kitaplaştırılması ise, Hz. Süleyman’dan yaklaşık 200 yıl kadar sonra yaşamış olan Hazakiyya adlı bir kral tarafından gerçekleştirilmiştir.
Tevrat’ın içinde yer alan bir bölüm olması (Tevrat’ta Ketubim -Yazılar olarak adlandırılan bölümde yer alır) ile Hz. Süleyman’ın meselleri “ilahi” bir yönü olduğu kabul edilir. Ayrıca genel olarak insana “iyi insan/insan-ı kamil/kamil insan” olma yolunda kılavuzluk ettiğine de inanılır. Önemli hayat derslerini kapsayan, toplam 31 farklı bölümden (bab) oluşan mesellerde eğitim ve bilgeliğin değeri, doğru yolda yürüme, çalışkanlığın erdemi, adaletli muhakeme, terbiye, iyi ve kötü kavramları gibi çok önemli içerikler yorumlanmıştır.
Hz. Süleyman’dan bugüne yüzyıllardır korunmuş da bugün bu yazımda “ışık” olmak yolunda sizlere ulaşmış bu kadim bilgiye kalbinizi açmanızı diliyorum…
Unutmayalım ki “karanlık hep vardır, çabalayan ışıktır” ve ışık olmak muhteşemdir.
4. Bölümden; … (21) Sözlerin gözlerinden gitmesin, onları kalbinde sakla. (22) Çünkü o sözler, bulanlara hayat ve bütün etlerine (vücud) şifadır. (23) Her şeyden daha fazla kalbini koru. Çünkü hayatın çıktığı (doğduğu) yer ondadır.
6. Bölümden; … (4) Gözlerine ve kirpiklerine uykuyu cimrilik ederek ver… (6) Ey tembel! Karıncanın yanına git de onun yollarını gör ve ondan biraz hikmet öğren. (7) Ne reisi, ne onu gözetleyeni, ne de efendisi var. (8) Yine de yazın yiyeceğini hazırlar.
10. Bölümden; … (11) Adil kişinin ağzı, hayatın damarıdır (kaynağıdır) … (12) Kin kavgaları ortaya çıkartır ama sevgi, her isyanı örter. (13) Anlayışın dudaklarında hikmet bulunur ve değnek (sopa) aklı eksiğin gövdesi içindir. (14) Alimler hikmeti hazine gibi saklarlar ve delinin ağzına ise kızgınlık yakındır.
14. Bölümden; … (29) Geç öfkelenen çok akıllıdır… (30) Esenlikte ve sağ olan yürek bedenin hayatıdır.
16. Bölümden; … (17) İnsan gücenmeden önce gurur, yok olmadan önce ise ruhun istilası gelir. (18) Gururlu insanların yanında alçak gönüllü olmak mütevazi insanlar ile yağmalanmış malı paylaşmaktan daha iyidir.
17. Bölümden; … (22) Mutlu kalp ilaç gibi faydalıdır. Fakat kırılmış ruh insanın kemiğini kurutur.
20. Bölümden; … (5) İnsanın kalbinde meydana gelen bulandırıcı düşünceler derin sular gibidir. Anlayışlı kişi bu düşünceleri suda batırır. (yok eder) (6) İnsanların çoğunluğu kendisinin iyiliklerini anlatır. Gerçekten mert olanı kim bulabilir?
27. Bölümden; (1) Yarın için övünme çünkü gün ne getirecektir bilemezsin. (2) Seni, başkası övsün; senin ağzın övmesin yabancı övsün…(19) Su nasıl yüzü gösteriyorsa insanın kalbi de insanı gösterir.