X

Mendereslerin kalbinde koşmaya hazır mısınız?

Temmuz ayını iple çekmeye başladım; kendimi doğaya salacağım, geceleri yıldızlardan yıldız beğeneceğim, koşarken yine kim bilir nasıl güzelliklerle karşılaşacağım için. İlk kez düzenlenecek olan Aybastı Ultra Maratonu bizleri doğanın kucağına, temiz havaya, leziz Karadeniz mutfağına çağırıyor. Evet, mutfağa çağırıyor. Sadece koşmaya gitmeyeceğiz herhalde ta oralara kadar.

Ultra maraton düzenlemek ciddi iş. Deneyim, birikim, emek, sağlam yerel ilişkiler, sıkı bir kadro gerektiriyor. Koşucuların yaptığınız işe inanması, sayısı hızla artan koşular arasından sizinkini seçmesi gerekiyor ki, tek seferlik değil, ömürlük olsun yapılan iş, bir sonraki senenin tarihi işaretlensin şimdiden takvimlere, kulaktan kulağa, dillerden dillere dolaşsın yaşananlar. Nasıl bir karardır ultra maraton yapmak, nasıl başlanır, nasıl ilerlenir?

Merak ettim ve organizasyonu gerçekleştiren Koşan Gezgin’in kurucularından Özcan Çamyar’a sordum.

Seni kısaca tanıyabilir miyiz?

Ünye doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İstatistik Bölümü’nde Okudum. Birkaç yıldır webmaster olarak çalışıyorum ve elektronik ticaret girişimcisiyim. Liseden beri koşuyorum. Yaklaşık üç  yıldır da ultra maraton ve patika koşularına katılıyor, bisiklet ve oryantring branşlarında kendimi geliştirmek için çabalıyorum.

Nereden çıktı ultra maraton düzenleme fikri?

Büyük organizasyonlara merakım İzmir Universiade 2005 ile başladı. Oradaki yapı ve işleyiş biçimi bana ilham verdi. Zaman içerisinde Şampiyonlar Ligi finali, Dünya Basketbol Turnuvası, Avrupa Gençlik Oyunları, Akdeniz Oyunları gibi birçok büyük organizasyonda gönüllü olarak yer aldım. Üniversitede birçok dernek ve öğrenci kulübünde faaliyetlerde bulundum. Avrupa Birliği projeleri ile proje altyapımı da zenginleştirdim.  Her yıl mümkün oldukça ultra maraton koştum, koşamadığım yarışlarda ise heyecanı paylaşmak amacıyla gönüllü olarak yer aldım. Katıldığım organizasyonları başka bir gözle de görmeye başladım ve eksiklerini tespit ettim, onların nasıl düzeltilebileceğini düşündüm. Yurt dışındaki birkaç yarışa giderek karşılaştırma yaptım. Daha sonra yaylamızda bir güzergah çıkardım ve Doğu Karadeniz Kalkınma Ajansı (DOKA) yetkilileri ile bir araya gelerek Mayıs 2015’te güzargahı netleştirdik.

Neden Ordu’yu seçtiniz, Aybastı’nın ne özelliği var?

Ordu, doğup büyüdüğüm yer. Üniversiteye kadar Ünye’de ve babamın memuriyet görevi dolayısıyla Ordu’nun farklı ilçelerinde yaşadım. Korgan ilçesinde otururken sürekli Perşembe Yaylası’na giderdik. Orada Türkiye’nin en eski güreş festivali yapılırdı. Ayrıca mendereslerin kıvrılarak yaylaya dağılması ve ilerideki Çiseli Şelalesi’ne dökülmesi bende ortaokul yıllarımdan beri bir hayranlık yaratmıştı. Yayla, hayranlık bırakacak seviyede güzel ve huzur verici. Perşembe Yaylası Menderesleri, eşi benzeri olmayan bir şekilde yüksek bir coğrafyada yer alan yayladaki suların kıvrılarak eşsiz bir görüntü oluşturmasını sağlar. Bir rivayete göre, bu akarsu şekli, insanlar tarafından, hayvanların beslenmesine yarayacak sulak arazileri ortaya çıkartmak için oluşturulmuş. Bununla birlikte, logomuzu tasarlarken de esinlendiğimiz yaylanın asıl sahipleri yılkı atlarıdır ve onlar yüzyıllardır bu yaylada özgürlüğün simgesi olmuşlardır. Yazın insanoğluna yardım edip, kışın engin yaylada özgürlüklerini yaşıyorlar. Perşembe Yaylası, Evliya Çelebinin Seyahatnamesi’ndeki Trabzon Salnamesi’nde de anlatılmıştır.

Yaylanın asıl sahipleri yılkı atlarıdır ve onlar yüzyıllardır bu yaylada özgürlüğün simgesi olmuşlardır.

Web sitesinde ‘Partner Ülke Almanya’ yazıyor, ne demek o?

Öğrenciyken İzmir – İZFAŞ’taki fuarlarda görevli olarak yer aldım. Ve tüm büyük fuarlarda partner ülke olduğunu gördüm. Aybastı Ultra Maratonuna da bu fikri entegre etmek istedim. Arkadaşım Thomas Eller aracılığı ile Alman Ultra Maraton Birliği “Deutsche Ultramarathon Vereinigung” ile irtibata geçip, sporcuları yarışımıza davet ettik.  Yaylada gerçekleşecek maraton fuarımızda Türk – Alman dernek, üniversite ve STK’ları da yer alacak . Koşucular pek çok sürprize hazır olmalı!

Düzenleyeceğiniz ultra maratonun Mendereslerin Kalkınma Projesi’ne katkı sağlaması ile ilgili bir girişiminiz var mı?

Menderesler insan elinin değmeyi unuttuğu bir coğrafyada ve iyi ki de öyle. O güzellikler bize kadar ulaştığı için şanslıyız. 2010 yılında orada TOKİ ihalesi yapılmıştı fakat bir doğasever çoban tarafından açılan dava ile yapımı durdu. Aybastı Ultra Maratonu adına, mendereslerin tanıtımı, korunması ve bu alanın milli park statüsüne alınması için çalışmalar yapıyoruz. Mendereslerdeki kirlenmenin önüne geçip, canlı çeşitliliğini artırma ile ilgili neler yapıldığına dair detaylı bilgiye sitemizden ulaşılabilir. Mendereslerin bilinmesi ile doğallığını yitirmemesi arasındaki dengeyi tutturmak için doğasever bir STK olarak çalışmaya devam ediyoruz

Mendereslerin bilinmesi ile doğallığını yitirmemesi arasındaki dengeyi tutturmak için doğasever bir STK olarak çalışmaya devam ediyoruz.

Yabancı koşucu katılımı ne oranda şu anda? Turizmde oluşan turist sayısındaki negatif etkilenme spor faaliyetlerine de yansıyacak mı sizce?

Sanırım spor turizmine etkisini Vodafone İstanbul Maratonu’nda daha net görebileceğiz. Bu sene 5 bin yabancı kotasını aşabilecekler mi ben de merak ediyorum açıkçası. Öte yandan Kapadokya Ultra Trail ve Ironman’i de gözlemleyip, ona göre sağlıklı yorum yapmak gerekir.  Yakın zamanda gerçekleşecek İznik Ultra Maratonu yabancı katılımcı açısından oldukça kalabalık görünüyor şu anda. Öte yandan bu olayların ultra maratonlara etkisi olmadığını düşünüyorum şahsen. Bizim yarışlarımız şehir dışında ve tehlikeden uzak olduğu için yarışçılar için caydırıcı bir durum olarak görülmüyor. Bunun yanında, güvenlik kaygısı ile biz de Koşan Gezgin organizasyon olarak Güneydoğu’da yapacağımız bir yarışı iptal etmek zorunda kaldık tabii. Bu konuda temennimiz, tatsız olayların en kısa zamanda bitmesidir.

Aybastı Ultra Maratonu ile ilgili gelecek planlarınız neler?

Doğa ile bütünleşik ya da olimpik olan sporları çerçevemize alıp, Karadeniz’in geleceğini değiştirmek istiyoruz.

Organizasyon ekibi olarak bir yayla olimpiyatları vizyonumuz var. Doğa ile bütünleşik ya da olimpik olan sporları çerçevemize alıp, Karadeniz’in geleceğini değiştirmek istiyoruz. Yaylayı betonla değil, spor ile yeniden inşa etme hayalimiz var. Seneye yaylada triatlon yaparak bir ilke imza atmak istiyoruz. Daha sonra diğer branşlar ile çerçevemizi genişletmek ve adım adım büyümek istiyoruz.

Son zamanlarda özellikle arazi maratonları artmaya başladı, sizce neden?

Biz patika severler biliyoruz ki, insanoğlunun şehirleri bırakıp gitmesi için birçok nedeni var. Şehirlerin stresinden doğanın dinginliğine, organik yaşama doğru yönelim gün geçtikçe artıyor. Son zamanlarda gittiğim tüm yarışlardaki koşucular patika yarışlarının şehir yarışlarını geride bırakacağı görüşünde birleşiyor. Örneğin; geçen hafta koşulan Nashira Ultra Maratonu bize Manavgat’ın eşsiz doğasını keşfetme fırsatı sundu. Koşucular desteğin yetersiz olduğu şehir yarışları yerine, yeni yerler keşfedeceği, sınırlarını zorlayacağı, kendi kendine yeteceği bir atmosferde yarış bitirmek istiyor. “Çok ultra maraton oldu ve bunun için yeterli yarışçı yok” yorumları oluyor ve ben buna katılmıyorum. Girişimci gözüyle bakınca, -ülkemizdeki doğal güzellikler düşünülecek olursa- henüz pazarın %5 i bile dolmuş görünmüyor. Önümüzdeki on sene içerisinde, bazı patika yarışları katılım ve kalite açısından bilinmiş birçok şehir maratonunun önüne geçecektir.

Erken kayıt dönemi bitmek üzere, değil mi?

Evet, erken kayıt dönemimiz 1 Nisan itibari ile doluyor. İkinci erken kayıt ise 1 Haziranda sona eriyor. Son kayıt tarihi: 1 Temmuz. Mendereslerin hikayesini dinlemek, yılkı atlarının izini sürmek isteyen herkesi bekliyoruz. İlker Batır, Hakan Kerimoğlu, Nurcan Turan, Elif Büyükkocabaş, Nuri Yalmancı, Mehmet Doğan, Esra Ediz, Furkan Sefa Çamyar, Seda Akça, Ercan Yıldız’dan oluşan organizasyon ekibimiz ile daha etkili bir organizasyon yapmak için sürekli çalışıyoruz.

Çocuklar da koşacak galiba.

Yarışta özellikle ailelerin ve çocukların katılımına önem veriyoruz. Çocuklar için IŞKIN kategorisi yaptık. Işkın, yeni büyüyen fındık dalı demek.

Konaklama ve yemeklerle ilgili kısa bilgi de alabilir miyim? Orada Karadeniz yemekleri mi bekliyor olacak bizi?

Organizasyon ekibi olarak herkese sadece yarış değil, bir yeşil doğa tatili deneyimi yaşatmayı planlıyoruz. Sıra dışı bir açılış etkinliği yarışçılarımızı bekliyor. Yaylada otel yapımına izin verilmediği için ahşap villa, yayla evi ve çadırda konaklama gibi seçeneklerimiz bulunmakta. Biz organizasyon ekibi olarak yaylanın keyfi çadır ile çıkacaktır diye düşünüyoruz. Yemekler konusunda sürprizlerimiz olacak elbette. Yöresel yemekler genel menünün en az %30’unu kapsayacak. Kuymak yemeden, deli balı tatmadan o yayladan dönmek olmaz.

Eklemek istediklerin var mı?

Oksijene doymak için oksijenin diyarı ORDU’ya davetlisiniz.
İlk kez bir ultra maraton tarafından oluşturulacak ormanın fidanlarını dikiyor olacağız Temmuz’da. Yarışçılarımız kayıt olurken onlara “Fidan mı, madalya mı?” diye sorduğumuz bir soru var. Burada fidan dikmek isteyen koşucularımız ormanımıza katkıda bulunacaklar. Bu ormana kimin isminin verileceği ise şimdilik gizli 🙂

Aybastı Ultra Maratonu yaz versiyonunun yanında, kış versiyonu da yakında ilan edilecek. Donmuş menderesler ve donmuş gölet üzerinde sizleri kar tipi ve fırtına bekliyor olacak.

Yaylada görüşmek üzere…

Kıvanç Ergun: Kıvanç Ergun bugün bisikletin tepesinde, yarın ormanda çamurun içinde… Harekete, iyilik peşinde koşmaya doyamıyor, başkalarına çılgınca gelen şeyleri yapmaktan inanılmaz keyif alıyor. İflah olmaz bir spor tutkunu olan Kıvanç, ‘yükseklerde’ yaşamanın, hayattan keyif almanın yolunu sporda bulmuş ve her gün yeni alanlara kayıp, kendini bilinmezlerde kaybetmekten hiç ama hiç çekinmiyor. Yaşını başını almış ama adrenalin söz konusu olunca kendini alamıyor, aktiviteye dalıyor. 2013 İstanbul Maratonu’nda ilk maratonunu (42 km), 2014'te Frig Vadileri'nde ilk Ultra Maraton’unu (60 km) koştu. Ulaşım aracı olarak bisikleti kullanıyor ve bisiklet kullananların sayısını kültürel gelişmeyle eşdeğer tutuyor. Yazdığı yazılarda sınırları nasıl zorladığından, deneyimlerinden bahsederken, bir yandan da hareket etmemek için yaratılan bahaneleri çürütmekten büyük keyif alıyor. Yardımseverlik koşusunun Türkiye'de tanınmasını sağlayan Adım Adım Yardımseverlik Platformu'nda Marka ve İletişim Koçluğu görevini yürütürken, aynı zamanda TOG'un AA içindeki STK Sorumlusu ve gönüllü koşucusu olarak da devam ediyor yaşamına... Fotoğraf konusunda fena değildir, takip etmek isterseniz: instagram/kiverg

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale