dummy

Mendereslerin kalbinde koşmaya hazır mısınız?

aybasta maraton

Temmuz ayını iple çekmeye başladım; kendimi doğaya salacağım, geceleri yıldızlardan yıldız beğeneceğim, koşarken yine kim bilir nasıl güzelliklerle karşılaşacağım için. İlk kez düzenlenecek olan Aybastı Ultra Maratonu bizleri doğanın kucağına, temiz havaya, leziz Karadeniz mutfağına çağırıyor. Evet, mutfağa çağırıyor. Sadece koşmaya gitmeyeceğiz herhalde ta oralara kadar.

dummydummy

Ultra maraton düzenlemek ciddi iş. Deneyim, birikim, emek, sağlam yerel ilişkiler, sıkı bir kadro gerektiriyor. Koşucuların yaptığınız işe inanması, sayısı hızla artan koşular arasından sizinkini seçmesi gerekiyor ki, tek seferlik değil, ömürlük olsun yapılan iş, bir sonraki senenin tarihi işaretlensin şimdiden takvimlere, kulaktan kulağa, dillerden dillere dolaşsın yaşananlar. Nasıl bir karardır ultra maraton yapmak, nasıl başlanır, nasıl ilerlenir?

Merak ettim ve organizasyonu gerçekleştiren Koşan Gezgin’in kurucularından Özcan Çamyar’a sordum.

Seni kısaca tanıyabilir miyiz?

Ünye doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İstatistik Bölümü’nde Okudum. Birkaç yıldır webmaster olarak çalışıyorum ve elektronik ticaret girişimcisiyim. Liseden beri koşuyorum. Yaklaşık üç  yıldır da ultra maraton ve patika koşularına katılıyor, bisiklet ve oryantring branşlarında kendimi geliştirmek için çabalıyorum.

Nereden çıktı ultra maraton düzenleme fikri?

Büyük organizasyonlara merakım İzmir Universiade 2005 ile başladı. Oradaki yapı ve işleyiş biçimi bana ilham verdi. Zaman içerisinde Şampiyonlar Ligi finali, Dünya Basketbol Turnuvası, Avrupa Gençlik Oyunları, Akdeniz Oyunları gibi birçok büyük organizasyonda gönüllü olarak yer aldım. Üniversitede birçok dernek ve öğrenci kulübünde faaliyetlerde bulundum. Avrupa Birliği projeleri ile proje altyapımı da zenginleştirdim.  Her yıl mümkün oldukça ultra maraton koştum, koşamadığım yarışlarda ise heyecanı paylaşmak amacıyla gönüllü olarak yer aldım. Katıldığım organizasyonları başka bir gözle de görmeye başladım ve eksiklerini tespit ettim, onların nasıl düzeltilebileceğini düşündüm. Yurt dışındaki birkaç yarışa giderek karşılaştırma yaptım. Daha sonra yaylamızda bir güzergah çıkardım ve Doğu Karadeniz Kalkınma Ajansı (DOKA) yetkilileri ile bir araya gelerek Mayıs 2015’te güzargahı netleştirdik.

Neden Ordu’yu seçtiniz, Aybastı’nın ne özelliği var?

Ordu, doğup büyüdüğüm yer. Üniversiteye kadar Ünye’de ve babamın memuriyet görevi dolayısıyla Ordu’nun farklı ilçelerinde yaşadım. Korgan ilçesinde otururken sürekli Perşembe Yaylası’na giderdik. Orada Türkiye’nin en eski güreş festivali yapılırdı. Ayrıca mendereslerin kıvrılarak yaylaya dağılması ve ilerideki Çiseli Şelalesi’ne dökülmesi bende ortaokul yıllarımdan beri bir hayranlık yaratmıştı. Yayla, hayranlık bırakacak seviyede güzel ve huzur verici. Perşembe Yaylası Menderesleri, eşi benzeri olmayan bir şekilde yüksek bir coğrafyada yer alan yayladaki suların kıvrılarak eşsiz bir görüntü oluşturmasını sağlar. Bir rivayete göre, bu akarsu şekli, insanlar tarafından, hayvanların beslenmesine yarayacak sulak arazileri ortaya çıkartmak için oluşturulmuş. Bununla birlikte, logomuzu tasarlarken de esinlendiğimiz yaylanın asıl sahipleri yılkı atlarıdır ve onlar yüzyıllardır bu yaylada özgürlüğün simgesi olmuşlardır. Yazın insanoğluna yardım edip, kışın engin yaylada özgürlüklerini yaşıyorlar. Perşembe Yaylası, Evliya Çelebinin Seyahatnamesi’ndeki Trabzon Salnamesi’nde de anlatılmıştır.

Yaylanın asıl sahipleri yılkı atlarıdır ve onlar yüzyıllardır bu yaylada özgürlüğün simgesi olmuşlardır.

Web sitesinde ‘Partner Ülke Almanya’ yazıyor, ne demek o?

Öğrenciyken İzmir – İZFAŞ’taki fuarlarda görevli olarak yer aldım. Ve tüm büyük fuarlarda partner ülke olduğunu gördüm. Aybastı Ultra Maratonuna da bu fikri entegre etmek istedim. Arkadaşım Thomas Eller aracılığı ile Alman Ultra Maraton Birliği “Deutsche Ultramarathon Vereinigung” ile irtibata geçip, sporcuları yarışımıza davet ettik.  Yaylada gerçekleşecek maraton fuarımızda Türk – Alman dernek, üniversite ve STK’ları da yer alacak . Koşucular pek çok sürprize hazır olmalı!

Düzenleyeceğiniz ultra maratonun Mendereslerin Kalkınma Projesi’ne katkı sağlaması ile ilgili bir girişiminiz var mı?

Menderesler insan elinin değmeyi unuttuğu bir coğrafyada ve iyi ki de öyle. O güzellikler bize kadar ulaştığı için şanslıyız. 2010 yılında orada TOKİ ihalesi yapılmıştı fakat bir doğasever çoban tarafından açılan dava ile yapımı durdu. Aybastı Ultra Maratonu adına, mendereslerin tanıtımı, korunması ve bu alanın milli park statüsüne alınması için çalışmalar yapıyoruz. Mendereslerdeki kirlenmenin önüne geçip, canlı çeşitliliğini artırma ile ilgili neler yapıldığına dair detaylı bilgiye sitemizden ulaşılabilir. Mendereslerin bilinmesi ile doğallığını yitirmemesi arasındaki dengeyi tutturmak için doğasever bir STK olarak çalışmaya devam ediyoruz

Mendereslerin bilinmesi ile doğallığını yitirmemesi arasındaki dengeyi tutturmak için doğasever bir STK olarak çalışmaya devam ediyoruz.

Yabancı koşucu katılımı ne oranda şu anda? Turizmde oluşan turist sayısındaki negatif etkilenme spor faaliyetlerine de yansıyacak mı sizce?

Sanırım spor turizmine etkisini Vodafone İstanbul Maratonu’nda daha net görebileceğiz. Bu sene 5 bin yabancı kotasını aşabilecekler mi ben de merak ediyorum açıkçası. Öte yandan Kapadokya Ultra Trail ve Ironman’i de gözlemleyip, ona göre sağlıklı yorum yapmak gerekir.  Yakın zamanda gerçekleşecek İznik Ultra Maratonu yabancı katılımcı açısından oldukça kalabalık görünüyor şu anda. Öte yandan bu olayların ultra maratonlara etkisi olmadığını düşünüyorum şahsen. Bizim yarışlarımız şehir dışında ve tehlikeden uzak olduğu için yarışçılar için caydırıcı bir durum olarak görülmüyor. Bunun yanında, güvenlik kaygısı ile biz de Koşan Gezgin organizasyon olarak Güneydoğu’da yapacağımız bir yarışı iptal etmek zorunda kaldık tabii. Bu konuda temennimiz, tatsız olayların en kısa zamanda bitmesidir.

Aybastı Ultra Maratonu ile ilgili gelecek planlarınız neler?

Doğa ile bütünleşik ya da olimpik olan sporları çerçevemize alıp, Karadeniz’in geleceğini değiştirmek istiyoruz.

Organizasyon ekibi olarak bir yayla olimpiyatları vizyonumuz var. Doğa ile bütünleşik ya da olimpik olan sporları çerçevemize alıp, Karadeniz’in geleceğini değiştirmek istiyoruz. Yaylayı betonla değil, spor ile yeniden inşa etme hayalimiz var. Seneye yaylada triatlon yaparak bir ilke imza atmak istiyoruz. Daha sonra diğer branşlar ile çerçevemizi genişletmek ve adım adım büyümek istiyoruz.

Son zamanlarda özellikle arazi maratonları artmaya başladı, sizce neden?

Biz patika severler biliyoruz ki, insanoğlunun şehirleri bırakıp gitmesi için birçok nedeni var. Şehirlerin stresinden doğanın dinginliğine, organik yaşama doğru yönelim gün geçtikçe artıyor. Son zamanlarda gittiğim tüm yarışlardaki koşucular patika yarışlarının şehir yarışlarını geride bırakacağı görüşünde birleşiyor. Örneğin; geçen hafta koşulan Nashira Ultra Maratonu bize Manavgat’ın eşsiz doğasını keşfetme fırsatı sundu. Koşucular desteğin yetersiz olduğu şehir yarışları yerine, yeni yerler keşfedeceği, sınırlarını zorlayacağı, kendi kendine yeteceği bir atmosferde yarış bitirmek istiyor. “Çok ultra maraton oldu ve bunun için yeterli yarışçı yok” yorumları oluyor ve ben buna katılmıyorum. Girişimci gözüyle bakınca, -ülkemizdeki doğal güzellikler düşünülecek olursa- henüz pazarın %5 i bile dolmuş görünmüyor. Önümüzdeki on sene içerisinde, bazı patika yarışları katılım ve kalite açısından bilinmiş birçok şehir maratonunun önüne geçecektir.

Erken kayıt dönemi bitmek üzere, değil mi?

Evet, erken kayıt dönemimiz 1 Nisan itibari ile doluyor. İkinci erken kayıt ise 1 Haziranda sona eriyor. Son kayıt tarihi: 1 Temmuz. Mendereslerin hikayesini dinlemek, yılkı atlarının izini sürmek isteyen herkesi bekliyoruz. İlker Batır, Hakan Kerimoğlu, Nurcan Turan, Elif Büyükkocabaş, Nuri Yalmancı, Mehmet Doğan, Esra Ediz, Furkan Sefa Çamyar, Seda Akça, Ercan Yıldız’dan oluşan organizasyon ekibimiz ile daha etkili bir organizasyon yapmak için sürekli çalışıyoruz.

Çocuklar da koşacak galiba.

Yarışta özellikle ailelerin ve çocukların katılımına önem veriyoruz. Çocuklar için IŞKIN kategorisi yaptık. Işkın, yeni büyüyen fındık dalı demek.

Konaklama ve yemeklerle ilgili kısa bilgi de alabilir miyim? Orada Karadeniz yemekleri mi bekliyor olacak bizi?

Organizasyon ekibi olarak herkese sadece yarış değil, bir yeşil doğa tatili deneyimi yaşatmayı planlıyoruz. Sıra dışı bir açılış etkinliği yarışçılarımızı bekliyor. Yaylada otel yapımına izin verilmediği için ahşap villa, yayla evi ve çadırda konaklama gibi seçeneklerimiz bulunmakta. Biz organizasyon ekibi olarak yaylanın keyfi çadır ile çıkacaktır diye düşünüyoruz. Yemekler konusunda sürprizlerimiz olacak elbette. Yöresel yemekler genel menünün en az %30’unu kapsayacak. Kuymak yemeden, deli balı tatmadan o yayladan dönmek olmaz.

Eklemek istediklerin var mı?

Oksijene doymak için oksijenin diyarı ORDU’ya davetlisiniz.
İlk kez bir ultra maraton tarafından oluşturulacak ormanın fidanlarını dikiyor olacağız Temmuz’da. Yarışçılarımız kayıt olurken onlara “Fidan mı, madalya mı?” diye sorduğumuz bir soru var. Burada fidan dikmek isteyen koşucularımız ormanımıza katkıda bulunacaklar. Bu ormana kimin isminin verileceği ise şimdilik gizli 🙂

Aybastı Ultra Maratonu yaz versiyonunun yanında, kış versiyonu da yakında ilan edilecek. Donmuş menderesler ve donmuş gölet üzerinde sizleri kar tipi ve fırtına bekliyor olacak.

Yaylada görüşmek üzere…

Kıvanç Ergun: Kıvanç Ergun bugün bisikletin tepesinde, yarın ormanda çamurun içinde… Harekete, iyilik peşinde koşmaya doyamıyor, başkalarına çılgınca gelen şeyleri yapmaktan inanılmaz keyif alıyor. İflah olmaz bir spor tutkunu olan Kıvanç, ‘yükseklerde’ yaşamanın, hayattan keyif almanın yolunu sporda bulmuş ve her gün yeni alanlara kayıp, kendini bilinmezlerde kaybetmekten hiç ama hiç çekinmiyor. Yaşını başını almış ama adrenalin söz konusu olunca kendini alamıyor, aktiviteye dalıyor. 2013 İstanbul Maratonu’nda ilk maratonunu (42 km), 2014'te Frig Vadileri'nde ilk Ultra Maraton’unu (60 km) koştu. Ulaşım aracı olarak bisikleti kullanıyor ve bisiklet kullananların sayısını kültürel gelişmeyle eşdeğer tutuyor. Yazdığı yazılarda sınırları nasıl zorladığından, deneyimlerinden bahsederken, bir yandan da hareket etmemek için yaratılan bahaneleri çürütmekten büyük keyif alıyor. Yardımseverlik koşusunun Türkiye'de tanınmasını sağlayan Adım Adım Yardımseverlik Platformu'nda Marka ve İletişim Koçluğu görevini yürütürken, aynı zamanda TOG'un AA içindeki STK Sorumlusu ve gönüllü koşucusu olarak da devam ediyor yaşamına... Fotoğraf konusunda fena değildir, takip etmek isterseniz: instagram/kiverg

Anne evi rahatlığında seçimler: Anneler Günü’ne özel içinizi ısıtacak hediye önerileri

“An-ne”; iki hecesine dünyaları sığdıran; güven, sıcaklık, huzur, sevgi ve daha nice güzel duyguyla bizleri kucaklayan, yorgun günlerin ilacı, mutlu anların ortağı, düştüğümüzde koştuğumuz, sevincimizi ilk paylaştığımız o eşsiz kahraman. İki hece ama içinde bir ömür saklayan… Anne demek bir evin kalbi demek, sevgiyle hazırlanmış sofralar, kahve fincanında biriken mutlu anılar, bir koltukta kurulan huzur, sıcak bir evin rahatlığı demek. Çünkü bir annenin dokunduğu her şey, dünyayı biraz daha yaşanır kılar. İşte bu yüzden Anneler Günü yaklaşırken bu yıl onlara sadece bir hediye değil, hissettirdikleri o tarifsiz sıcaklığı, huzuru, ‘anne evi rahatlığını’ hediye etmek gerek. Ne de olsa her şeyin en iyisini, güzelini, rahatını, konforlusunu hak eden onlar.



Geçmişten günümüze dönüşümler geçirmiş olsa da bu özel ve anlamlı günün değişmeyen en önemli özelliği, kalbimizde ayrı bir yeri olan annelerimizi onurlandırmak için bir fırsat sunuyor oluşu. Şüphesiz ki annelerimizin bize kattığı güzellikleri bir güne sığdırmak mümkün değil ama bu özel günde özenle seçeceğimiz küçük bir hediye, onların bizim için ne kadar değerli olduğunu hissettirmek için şahane bir fırsat olabilir. Önemli olan, seçtiğimiz hediyeye sevgimizi katmak; tıpkı onların her lokmaya, her bakışa kattığı sevgi gibi. İşte birkaç sıcak öneri:

‘Anne kucağı’ gibi: Konforu eve taşıyacak hediyeler

Anne kucağının o benzersiz sıcaklığı, en zor zamanların bile en güzel ilacı değil mi? Ve evet aslında hiçbir hediye tam anlamıyla o sıcaklığı vermeye yetmez ama yine de biraz da olsa yaklaşabilir. Film keyfi için sıcacık ve yumuşacık bir battaniye, polar bir sabahlık, rahat terlikler, evin her köşesini anne sıcaklığına büründürecek ev tekstili ürünleri, yastıklar, kırlentler ve çok daha fazlası ile annelerinize bu Anneler Günü’nde huzur ve konforu hediye edebilirsiniz.

‘Anne eli değmiş’ gibi: Kişisel bakım ürünleri

Annelerimizin dokunduğu her yeri güzelleştirdiği aşikar… ‘Anne eli değmiş gibi’ dendiğinde her ne kadar lezzetli yemekler akıllara gelse de, bir atkının düğümünde, bir buklenin düzeltilmesinde de aynı özen var. Bazen son bir anne dokunuşu her şeyi bambaşka yapabilir. Annenizin kendisine de en az başkalarına gösterdiği kadar şefkatle ve özenle yaklaşması için kişisel bakım ürünlerinden şahane hediyeler seçebilirsiniz. Parfümler, cilt bakım ürünleri, saç şekillendiriciler, makyaj setleri ve çok daha fazlası bu özel günde annenizin yüzünde güller açtırabilir.

‘Annemin tarzı’ gibi: Zamansız, şık ve özel parçalar

Bazı parçalar vardır, bize hep annemizi hatırlatır. Onun yıllardır severek taşıdığı bir fular, özel günlerde takındığı bir broş ya da gençliğinden kalma bir ceket… Şimdi, o hatıraların yanına çok daha özellerini eklemenin tam zamanı. Zarif elbiseler, şık altın takılar, birbirinden güzel aksesuarlar, rahat ayakkabılar, yazlık kombinlerini tamamlayacak parçalar ve çok daha fazlası Anneler Günü’nde harika hediyelere dönüşebilir.

‘Anne sofrasından fırlamış’ gibi: Sofralara renk ve lezzet katan detaylar

Anne sofrası; her tabakta ayrı bir hikaye, her kasede ayrı bir emek ama hepsinde aynı lezzet. Kimi zaman dört gözle beklenen bayram sofralarının, kimi zaman okuldan eve dönüşte karşılayan leziz yemeklerin yıldızı annelerin sofralarını daha da güzelleştirecek, mutfakta geçirdikleri zamanları kolaylaştıracak pratik ve şık ürünler harika hediyeler olmaz mı? Şık yemek takımları, renkli masa örtüleri, kahve makineleri, mutfak robotları, airfryer’lar ve çok daha fazlası tek bir tık uzağınızda.

Pazarama’da ‘anne evi rahatlığında’ alışveriş

Annenize hissettirmek istediğiniz tüm bu duygular, bir hediyeye sığabilir mi? Belki tam olarak değil, ama Pazarama’da, onun kalbine dokunacak seçenekler sizi bekliyor.

Pazarama, binlerce ürün seçeneği, avantajlı fiyatlar, çok kanallı erişim imkanı ve güvenli ödeme alternatifleriyle size anne evi rahatlığında bir alışveriş deneyimi sunuyor. Bir hediye seçin, içine sevginizi katın ve annenize onu ne kadar çok sevdiğinizi bir kez daha gösterin. Aradığınız her şey Pazarama’da.

Ayrıca Anneler Günü’ne özel şahane kampanyalar da sizi bekliyor. Pazarama üzerinden yapacağınız 750 TL ve üzeri alışverişlerde geçerli “HEDIYE125” kupon kodu ile 125 TL indirim fırsatı yakalayabilir, eğer Pazarama Plus üyesi iseniz aynı tutardaki alışverişleriniz için “PLUS200” kupon kodunu kullanarak 200 TL’lik özel indirimden faydalanabilirsiniz. Hepsi ve daha fazlası için hemen tıklayın, tam anneme göre’ diyeceğiniz hediyeleri kaçırmayın.  Her şeyin en iyisini hak eden anneler için, bu Anneler Günü’nde sadece bir hediye değil, bir “teşekkür” armağan edin.

*Bu yazı Pazarama katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale
whatsapp