X

Mekanımız “Datça” olsun: Datça’ya ne zaman gitmeli, nereleri görmeli?

Güzel ve yalnız ülkemizin güzide yarımadası, Ege ve Akdeniz kavuşumunda, Muğla’nın turistik ilçelerinden belki de en bakir kalmışı. Datça’yı ikinci evimiz bildiğimizden ve tanıdıklardan aldığımız tavsiye sorularından, Datça ile ilgili genelgeçer ve yerellerden de topladığımız bilgileri derlediğim bir yazı kaleme alma gereği hissettim. Can Yücel’in yazdığı gibi: “Ne harika bir yer burası! Nereden buldun bu Datça’yı? Elimle koymuş gibi buldum.”

Datça’ya, Bodrum Limanı’ndan da her gün kalkan feribotlar var.
Datça’ya nasıl ulaşırım?

Otobüsler Datça merkeze kadar geliyorlar uzun bir zamandır. Hava ulaşımı tercih edecekseniz de Dalaman ya da Bodrum havaalanları üzerinden gelinebilir. Dalaman’dan, Marmaris ve Datça olmak üzere birkaç vasıta ile ya da özel shuttle servisleri ile direkt ulaşma şansınız var Datça’ya. Ayrıca Bodrum Limanı’ndan da her gün kalkan feribotlar var. Sefer bilgileri için buraya tıklayabilirsiniz. Aracınızı kullanmayı düşünüyorsanız, Datça’ya giden karayolları uzun zamandır gayet geniş ve düzgün; malum duble yolları oldu buraların da…

Datça’ya ne zaman gidelim?

Her zaman… Demek isterdim; ancak yazın buralar da tabii ki güzel sıcak yapıyor. Belki Halikarnas Balıkçısı, Can Yücel şiirleri daha ılımlı bir tablo çiziyor iklimi ile ilgili Datça’nın; ama dünya değişirken, maalesef henüz bakir kalmış yerler bile, eski özelliklerini barındıramayabiliyor.

Datça’ya ilkbahar aylarında, badem çiçeklerinin açmasını izlemeye gelebilirsiniz.

Yazın gelirseniz çoğunluğun yaptığı gibi sahilde, koylarda yüzüp dinlenen gruplara dahil olabilirsiniz. Ancak buranın yerlileri yaz aylarında, gündüzleri nadir sokağa çıkar; o da bal, badem ve incir satmaya. Denize de öyle pek girmezler. Onlara göre deniz zamanı Eylül ve Ekim aylarıdır. Deniz yazdan kalma sıcak, hava da bahar havası gibi ılık olur. Ayrıca ilkbahar aylarında da badem çiçeklerinin açışını izlemeye gelebilirsiniz. Japonya’nın Sakura çiçekleri gibi her yer kar beyazı ya da pembe renkli çiçeklerle dolu olur.

Datça’da nereleri gezelim?

Datça içinde ulaşımı sağlamak için Datça merkezden Palamutbükü gibi uzak noktalara bile servis gibi işleyen, klimalı seferler yapılmakta. Ancak bir aracınız olursa tabii daha özgür olursunuz, minibüslerin sefer saatlerini takip etmek durumunda kalmazsınız.

Datça’ya gelenler sakin bir tatil yapmak isteyenler olur genelde. Bodrum, Çeşme’deki gibi beach club’lar, fahiş fiyatlı menüler Datça’da yoktur. Çoğu yerel işletmeler sahilde ücretsiz şezlong-şemsiye hizmeti sunarlar, karşılığında da yediğiniz içtiğinizi ödediğiniz sözlü bir uzlaşmanız olur.

Merkezdeki sahil şeridi ve ara sokaklarda çay-kahve-kahvaltı sunan kafeler, balık ve et restoranları, ev yemekleri yapan küçük işletmelere kadar uzanan çeşitli alternatifler mevcuttur.

Datça merkezde, yazları bolca aktivite yapılan amfi tiyatro bulunur. Keçi sütünden yapılan dondurma çeşitleri Datça’nın genelinde bolca rastlanılan lezzetli tatlardandır. Bal-badem ise en övündükleri çeşitlerden. Merkezdeki sahil şeridi ve ara sokaklarda çay-kahve-kahvaltı sunan kafeler, balık ve et restoranları, ev yemekleri yapan küçük işletmelere kadar uzanan çeşitli alternatifler mevcuttur. Akşamları genelde el işi ürünlerin satışa sunulduğu tezgahlı yollarda yürüyüş ve alışveriş yapılır. Meraklısı ve apart tatilciler için de dip not, Datça pazarı Cumartesi günleri yeni yerinde kuruluyor.

Sahil şeridi, limanı takiben Taşlık Plajı’na doğru uzanır. Hemen yanında, içindeki şirin ördekleri ile Ilıca Göleti popüler duraklardandır. Civarda dinlenmek, yemek-içmek için çokça alternatif bulunur. İlerisinde meşhur Kargı Yolu ve Kargı Koyu’na varırsınız. Buranın denizi, nispeten soğuktur; çünkü koyun başında denize akan bir tatlı su deresi bulunur. Yeme – içme yerlerinde zeytinyağlı tabağı ve taş fırında otlu pide denemeye değer lezzetlerdendir. 

Eski Datça

Eski Datça’nın taş evleri ve Can Yücel’in bir zamanlar uğruna şiirler yazdığı taş sokaklara uğramalısınız. Hızırşah Köyü’nde ipek böceği yetiştiriciliği ve dokuma atölyelerini ziyaret etmelisiniz. Karia kentlerini birbirine bağlayan Karya Yürüyüş Yolu’na ait güzergahları gösteren tabelaları takip edebilirsiniz. Marmaris yolu üzerindeki bol rüzgarlı sahillere kurulu tatil köylerinde konaklamalı ya da sadece özel ders olarak windsurf, kite surf, yelken eğitimi alabilirsiniz. Reşadiye Köyü, Kızlan Köyü, Sındı Köyü, Yaka Köyü, Çeşme Köyü gibi beldelerin kooperatiflerinden zeytinyağı ve badem satın alabilirsiniz.

Datça Vineyard ve Olivefarm Datça

Yabancı isimleri ve çölün ortasında serap gibi tüm güzellikleri ve farklılıkları ile aradan sıyrılan iki tesisten de bahsetmek gerekir. Biri Olive Farm Reşadiye Köyü’ne giderken, diğeri de Kızlan Köyü’ndeki Datça Vineyard. Olive Farm, benzerine metropol kentlerde rastlayabileceğiniz bir görsellik ve paketleme ile dekorasyonu üzerine hayli kafa yorulmuş bir çiftlik evinde hem konaklama; hem de alışveriş yapma imkanı sunmakta. Datça Vineyard ise aslına uygun olarak taştan inşa edilmiş bir yel değirmeni etrafına kurulu, konaklama tesisi ve bağlardan oluşan harika manzaralı bir tepede. Manzarası dolayısıyla gün batımı ve şarap tadımı için rağbet gören bir durak. Yel değirmenleri ve rüzgar tribünlerini gördüğünüz bu durakların yakınlarında da  Gebekum, Karaincir gibi plajlara da ulaşabilmektesiniz.

Datça’nın birbirinden güzel koyları

Datça’nın meşhur büklerine giden yollarda ise Domuz Çukuru, özellikle tekne turlarına katılanların uğradığı koylardan. Mesudiye Köyü’ne doğru yol aldığınızda Kızılbük, Hayıtbükü ve Ovabük koylarına varırsınız. Ovabükü diğerlerine göre daha dalgalı ve dolayısıyla sakindir; Hayıtbükü, şirinliği ve minikliği ile favorilerimden; Kızılbük’e giden yolun darlığı ve sonrasında sizi karşılayan ahşap evler ise görülmeye değer.

Palamutbükü / Datça

Sahildeki virajlı yolu takip ederseniz, turkuaz renkli koylar arasından 2 km sahil şeridi ile Datça yarımadasının en uzun büküne varırsınız. Palamutbükü; çakıllı sahili, cam gibi berrak suyu ve temiz plajı ile “Ölmeden Önce Görülmesi Gereken Yerler” listelerinin favori mekanlarındandır. Genelde akraba olan pansiyon ve apart işletmecilerinin kendileri de burada oturur ve dolayısıyla sezon zamanı, samimi ve karma bir sosyal ortam oluşur. Ayrıca Datça’nın en kaliteli ve pahalı işletmelerinden biri de yine Palamutbükü’ndedir. Koyun bir ucunda da çoğunluklu yabancı bayraklı charter teknelerin uğradığı bir limanı vardır. Geniş alana yayılan yerleşim yeri ve ışıklandırmanın azlığından dolayı akşamları sahilde uzanıp yıldızları seyretmek de ayrı bir keyiftir. (Henüz duymayanlar için ufak bir bilgi: Skyview App uygulaması ile hangi yıldız, gezegen, uydu veya uzay istasyonuna baktığınızı kolayca öğrenebilirsiniz).

UKKSA’da bol bol sanat etkinlikleri, festivaller, konserler, söyleşi ve atölyeleri ile karşılaşacaksınız.

Knidos’a giden yol üzerindeki Yaka Köyü’nde bulunan UKKSA’yı ziyaret etmenizi önemle tavsiye ederim. Sanat etkinlikleri, festivaller, konserler, söyleşi ve atölyeleri ile Datça’da adına çokça rastlayacağınız UKKSA’daki özel taş odalar ve açık havada sergilenmekte olan resim, heykel, cam, seramik ve benzeri malzemeler ile üretilen sanat eserlerini inceleyebilir veya satın alabilirsiniz.

Knidos, tarihte ilk defa bir tanrıça olan Afrodit’i, yani köle olmayan bir kadın figürünü çıplak heykelleştirmiş olması ile de ün salmış.

Yarımadanın en ucundaki, sırt sırta iki limanlı Knidos Antik Kenti ise ören yeri gezmeyi sevenlerin muhakkak uğraması gereken yerlerden. Antik çağlarda bile popüler olan Knidos, tarihte ilk defa bir tanrıça olan Afrodit’i, yani köle olmayan bir kadın figürünü çıplak heykelleştirmiş olması ile de ün salmış. Heykel maalesef günümüze kadar gelememiş; ama zaman içinde çok defa replikası üretilmiş, birçok sanat eserine konu ve ilham olmuş. Teraslı arazi yapısı üzerindeki tapınaklar, heykeller, tiyatrolar ve eşsiz manzarası ile Knidos’u gezmek ve akşam güneşini batırmak mutlaka yaşamak isteyeceğiniz bir deneyim olacaktır. 

Datça’dan kolaylıkla Symi Adası’na geçebilirsiniz.

Datça’dan, çok yakın bir Avrupa durağı olarak Symi Adası’na da uğrayabilirsiniz. Symi Adası, Datça merkezden görülebilen şirin bir Yunan Adası. Mimarisi, yemekleri ve denizi ile çok sayıda turisti ağırlayan büyük; ancak engebeli arazi türü dolayısıyla yerleşim alanları kısıtlı bir ada. Kasabalar arası, deniz taksi ya da minibüsler ile seyahat edilebiliyor.

“Yaşamımız bizim en güzel şiirimiz”; fırsat buldukça gezmek, yeni yerler ve insanlar tanımak, yeni lezzetler tatmak, yeni deneyimler kazanmak üzere keyifle yaşamayı düşleyen herkese sevgiler…

İlginizi çekebilir: Benim güzel sabahlarım var: Çeşme’de neyi sevdim, neyi sevmedim?Benim güzel sabahlarım var: Çeşme’

Yazarın diğer yazıları için tıklayın.

Gözde Kızılkan: Gözde; İstanbullu bir mimar, şehir plancısı, gezgin, yogini, sanat ve sporsever. Alman Lisesi’nden mezun olduktan sonra, lisans eğitimini Almanya’da bulunan Bauhaus Üniversitesi’nin mimarlık bölümünde tamamladı. Daha sonra aktif olarak profesyonel iş hayatına atıldı ve bu sırada İstanbul Teknik Üniversitesi’nde şehir planlama yüksek lisans programına kayıt oldu. Sokak sanatları ve kent yaşamına etkileri üzerine hazırladığı tez konusu kapsamında Yeldeğirmeni semti ve Mural Istanbul festivalini çalıştı ve yüksek mimar/şehir plancısı olarak mezun oldu. Her türlü spor dalı, kültür ve sanat etkinlikleri, seyahat, doğa, yoga, hayvanlar ilgi duyduğu alanlar olup araştırmak, keşifler yapmak ve bunları paylaşmak sevdiği uğraşlar arasındadır. http://gozdekizilkan.blogspot.com.tr/

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale