Güzel ve yalnız ülkemizin güzide yarımadası, Ege ve Akdeniz kavuşumunda, Muğla’nın turistik ilçelerinden belki de en bakir kalmışı. Datça’yı ikinci evimiz bildiğimizden ve tanıdıklardan aldığımız tavsiye sorularından, Datça ile ilgili genelgeçer ve yerellerden de topladığımız bilgileri derlediğim bir yazı kaleme alma gereği hissettim. Can Yücel’in yazdığı gibi: “Ne harika bir yer burası! Nereden buldun bu Datça’yı? Elimle koymuş gibi buldum.”
Datça’ya nasıl ulaşırım?
Otobüsler Datça merkeze kadar geliyorlar uzun bir zamandır. Hava ulaşımı tercih edecekseniz de Dalaman ya da Bodrum havaalanları üzerinden gelinebilir. Dalaman’dan, Marmaris ve Datça olmak üzere birkaç vasıta ile ya da özel shuttle servisleri ile direkt ulaşma şansınız var Datça’ya. Ayrıca Bodrum Limanı’ndan da her gün kalkan feribotlar var. Sefer bilgileri için buraya tıklayabilirsiniz. Aracınızı kullanmayı düşünüyorsanız, Datça’ya giden karayolları uzun zamandır gayet geniş ve düzgün; malum duble yolları oldu buraların da…
Datça’ya ne zaman gidelim?
Her zaman… Demek isterdim; ancak yazın buralar da tabii ki güzel sıcak yapıyor. Belki Halikarnas Balıkçısı, Can Yücel şiirleri daha ılımlı bir tablo çiziyor iklimi ile ilgili Datça’nın; ama dünya değişirken, maalesef henüz bakir kalmış yerler bile, eski özelliklerini barındıramayabiliyor.
Yazın gelirseniz çoğunluğun yaptığı gibi sahilde, koylarda yüzüp dinlenen gruplara dahil olabilirsiniz. Ancak buranın yerlileri yaz aylarında, gündüzleri nadir sokağa çıkar; o da bal, badem ve incir satmaya. Denize de öyle pek girmezler. Onlara göre deniz zamanı Eylül ve Ekim aylarıdır. Deniz yazdan kalma sıcak, hava da bahar havası gibi ılık olur. Ayrıca ilkbahar aylarında da badem çiçeklerinin açışını izlemeye gelebilirsiniz. Japonya’nın Sakura çiçekleri gibi her yer kar beyazı ya da pembe renkli çiçeklerle dolu olur.
Datça’da nereleri gezelim?
Datça içinde ulaşımı sağlamak için Datça merkezden Palamutbükü gibi uzak noktalara bile servis gibi işleyen, klimalı seferler yapılmakta. Ancak bir aracınız olursa tabii daha özgür olursunuz, minibüslerin sefer saatlerini takip etmek durumunda kalmazsınız.
Datça’ya gelenler sakin bir tatil yapmak isteyenler olur genelde. Bodrum, Çeşme’deki gibi beach club’lar, fahiş fiyatlı menüler Datça’da yoktur. Çoğu yerel işletmeler sahilde ücretsiz şezlong-şemsiye hizmeti sunarlar, karşılığında da yediğiniz içtiğinizi ödediğiniz sözlü bir uzlaşmanız olur.
Datça merkezde, yazları bolca aktivite yapılan amfi tiyatro bulunur. Keçi sütünden yapılan dondurma çeşitleri Datça’nın genelinde bolca rastlanılan lezzetli tatlardandır. Bal-badem ise en övündükleri çeşitlerden. Merkezdeki sahil şeridi ve ara sokaklarda çay-kahve-kahvaltı sunan kafeler, balık ve et restoranları, ev yemekleri yapan küçük işletmelere kadar uzanan çeşitli alternatifler mevcuttur. Akşamları genelde el işi ürünlerin satışa sunulduğu tezgahlı yollarda yürüyüş ve alışveriş yapılır. Meraklısı ve apart tatilciler için de dip not, Datça pazarı Cumartesi günleri yeni yerinde kuruluyor.
Sahil şeridi, limanı takiben Taşlık Plajı’na doğru uzanır. Hemen yanında, içindeki şirin ördekleri ile Ilıca Göleti popüler duraklardandır. Civarda dinlenmek, yemek-içmek için çokça alternatif bulunur. İlerisinde meşhur Kargı Yolu ve Kargı Koyu’na varırsınız. Buranın denizi, nispeten soğuktur; çünkü koyun başında denize akan bir tatlı su deresi bulunur. Yeme – içme yerlerinde zeytinyağlı tabağı ve taş fırında otlu pide denemeye değer lezzetlerdendir.
Eski Datça’nın taş evleri ve Can Yücel’in bir zamanlar uğruna şiirler yazdığı taş sokaklara uğramalısınız. Hızırşah Köyü’nde ipek böceği yetiştiriciliği ve dokuma atölyelerini ziyaret etmelisiniz. Karia kentlerini birbirine bağlayan Karya Yürüyüş Yolu’na ait güzergahları gösteren tabelaları takip edebilirsiniz. Marmaris yolu üzerindeki bol rüzgarlı sahillere kurulu tatil köylerinde konaklamalı ya da sadece özel ders olarak windsurf, kite surf, yelken eğitimi alabilirsiniz. Reşadiye Köyü, Kızlan Köyü, Sındı Köyü, Yaka Köyü, Çeşme Köyü gibi beldelerin kooperatiflerinden zeytinyağı ve badem satın alabilirsiniz.
Yabancı isimleri ve çölün ortasında serap gibi tüm güzellikleri ve farklılıkları ile aradan sıyrılan iki tesisten de bahsetmek gerekir. Biri Olive Farm Reşadiye Köyü’ne giderken, diğeri de Kızlan Köyü’ndeki Datça Vineyard. Olive Farm, benzerine metropol kentlerde rastlayabileceğiniz bir görsellik ve paketleme ile dekorasyonu üzerine hayli kafa yorulmuş bir çiftlik evinde hem konaklama; hem de alışveriş yapma imkanı sunmakta. Datça Vineyard ise aslına uygun olarak taştan inşa edilmiş bir yel değirmeni etrafına kurulu, konaklama tesisi ve bağlardan oluşan harika manzaralı bir tepede. Manzarası dolayısıyla gün batımı ve şarap tadımı için rağbet gören bir durak. Yel değirmenleri ve rüzgar tribünlerini gördüğünüz bu durakların yakınlarında da Gebekum, Karaincir gibi plajlara da ulaşabilmektesiniz.
Datça’nın meşhur büklerine giden yollarda ise Domuz Çukuru, özellikle tekne turlarına katılanların uğradığı koylardan. Mesudiye Köyü’ne doğru yol aldığınızda Kızılbük, Hayıtbükü ve Ovabük koylarına varırsınız. Ovabükü diğerlerine göre daha dalgalı ve dolayısıyla sakindir; Hayıtbükü, şirinliği ve minikliği ile favorilerimden; Kızılbük’e giden yolun darlığı ve sonrasında sizi karşılayan ahşap evler ise görülmeye değer.
Sahildeki virajlı yolu takip ederseniz, turkuaz renkli koylar arasından 2 km sahil şeridi ile Datça yarımadasının en uzun büküne varırsınız. Palamutbükü; çakıllı sahili, cam gibi berrak suyu ve temiz plajı ile “Ölmeden Önce Görülmesi Gereken Yerler” listelerinin favori mekanlarındandır. Genelde akraba olan pansiyon ve apart işletmecilerinin kendileri de burada oturur ve dolayısıyla sezon zamanı, samimi ve karma bir sosyal ortam oluşur. Ayrıca Datça’nın en kaliteli ve pahalı işletmelerinden biri de yine Palamutbükü’ndedir. Koyun bir ucunda da çoğunluklu yabancı bayraklı charter teknelerin uğradığı bir limanı vardır. Geniş alana yayılan yerleşim yeri ve ışıklandırmanın azlığından dolayı akşamları sahilde uzanıp yıldızları seyretmek de ayrı bir keyiftir. (Henüz duymayanlar için ufak bir bilgi: Skyview App uygulaması ile hangi yıldız, gezegen, uydu veya uzay istasyonuna baktığınızı kolayca öğrenebilirsiniz).
Knidos’a giden yol üzerindeki Yaka Köyü’nde bulunan UKKSA’yı ziyaret etmenizi önemle tavsiye ederim. Sanat etkinlikleri, festivaller, konserler, söyleşi ve atölyeleri ile Datça’da adına çokça rastlayacağınız UKKSA’daki özel taş odalar ve açık havada sergilenmekte olan resim, heykel, cam, seramik ve benzeri malzemeler ile üretilen sanat eserlerini inceleyebilir veya satın alabilirsiniz.
Yarımadanın en ucundaki, sırt sırta iki limanlı Knidos Antik Kenti ise ören yeri gezmeyi sevenlerin muhakkak uğraması gereken yerlerden. Antik çağlarda bile popüler olan Knidos, tarihte ilk defa bir tanrıça olan Afrodit’i, yani köle olmayan bir kadın figürünü çıplak heykelleştirmiş olması ile de ün salmış. Heykel maalesef günümüze kadar gelememiş; ama zaman içinde çok defa replikası üretilmiş, birçok sanat eserine konu ve ilham olmuş. Teraslı arazi yapısı üzerindeki tapınaklar, heykeller, tiyatrolar ve eşsiz manzarası ile Knidos’u gezmek ve akşam güneşini batırmak mutlaka yaşamak isteyeceğiniz bir deneyim olacaktır.
Datça’dan, çok yakın bir Avrupa durağı olarak Symi Adası’na da uğrayabilirsiniz. Symi Adası, Datça merkezden görülebilen şirin bir Yunan Adası. Mimarisi, yemekleri ve denizi ile çok sayıda turisti ağırlayan büyük; ancak engebeli arazi türü dolayısıyla yerleşim alanları kısıtlı bir ada. Kasabalar arası, deniz taksi ya da minibüsler ile seyahat edilebiliyor.
“Yaşamımız bizim en güzel şiirimiz”; fırsat buldukça gezmek, yeni yerler ve insanlar tanımak, yeni lezzetler tatmak, yeni deneyimler kazanmak üzere keyifle yaşamayı düşleyen herkese sevgiler…
İlginizi çekebilir: Benim güzel sabahlarım var: Çeşme’de neyi sevdim, neyi sevmedim?Benim güzel sabahlarım var: Çeşme’