Mavi küredeki amacımız ne?
Hiç düşündünüz mü, bu hayata neden geldiğinizi, bu “mavi küre”nin üzerinde neyi keşfetmeye çalıştığınızı?
Bu soruların cevapları aslında biz dünyaya gelmeden önce çoktan verildiler ve neyi yaşamak istiyor isek onu yaşamaya geldik bizler. Fakat yaş almaya başlar başlamaz bu dünya kuralları içerisinde bizleri amaçlarımızdan saptıracak her türlü etkeni de barındırdı kontratlarımız. Sanki kararlılığımızı ölçmek istercesine, sanki olmaya geldiğimiz şey için bağlılığımızı ve tutkumuzu sonuna kadar denemek istermişçesine…
Toplum kuralları, ahlak kurallarının yanında, yetiştiğimiz çevrenin bizden beklentileri, çizilmiş rol modeller ve ideal insan şablonları içinde sıkışıp şekillenmeye çalıştık. Ta ki içimizden buram buram yükselen ait olamama hissi ve sebepsiz gördüğümüz mutsuzluğumuz bizleri boğana kadar. Bu sıkışma hissiyle beraber aramaya başladık kimliğimizi, kendimizi.
Bu uğurda kayıp gitti bazılarımız; mutsuzluğunu alkol, uyuşturucu, uçlarda gezinen duygular ile mavi küre üzerindeki sınırlı hayatlarını harcadılar. Bir kısmımız, içimizden yükselen sesleri duymazdan gelmek için neredeyse tüm enerjisini harcadı. Elinde ne var ise hiç sorgulamadan tutundu onlara. İşlerine, inançlarına, tüm klasik yaşam akışına. Kendisini ifade edecek hiçbir oluşum içerisinde bulunmadan, hayatını “doğdum, büyüdüm, okudum, askere gittim, çalıştım, evlendim, çalıştım, öldüm” döngüsünde harcadı. Belki yaptığı işi bile kendisi seçmedi, evlendiği insanı bile “olması gerektiği” gibi seçti. Ömrünü de söylendiği gibi tüketti.
Geri kalanlarımız da, şablonlar içerisindeki yaşamına bir yerde “dur” dedi. Cesaretle, korkmadan, yılmadan, inanarak değil, bilip, anlayarak yürüdü hayat yolunda. Gerçekten sadece ne istiyorsa onu yaptı ve bildi ki isteklerinin hepsi tamamen kendisinindi. Olmak için geldiği şeyi yaşadı sadece.
Dönüp baktığımızda içimize, kendimizi ne kadar yaşadığımıza, neler görüyoruz? Ne kadar cesur olabiliyoruz hayallerimizin peşinden gidebilmek için, garanti istemeden hiçbir şeye, sadece hayatı ve varlığımızı anlayarak yürüyebiliyor muyuz?
Her birimiz, 6 milyar ruh, ayrı ayrı sesleri duymaya geldik bu mavi küredeki yaşama. O sesi duyup, peşinden gitmeye, varlığımızı kutlamaya geldik. 6 milyar ayrı ses, bir ağızdan, avaz avaz şarkı söylemeye geldik. Hatırladınız mı?
Sorularınız, yaklaşan çalışma ve kamplar için @esrauyman ve @magicalchildoftheworld adreslerini takip edip, bana ulaşabilirsiniz
İlginizi çekebilir: Yaşa, hisset, hatırla, saçmala: Kendin olmak için kendine izin ver