X

Maskeleri bir kenara kaldır: Gerçekte kimsin sen?

Binlerce kimlik geliştirmişiz bu yaşlarımıza gelene kadar. Ailemizle olan ilişkimizden başlayarak dış dünyadan sevgi ihtiyacımızı karşılamak için, dünya malzemelerini kullanmayı ve bunlarda ustalaşmayı öğrenmişiz.

Açken ağlayan bebek halimiz, biraz daha büyüdüğünde ailenin rızası dışındaki istekleri için de ağlama eylemini sürdürmüş ve isteğini elde etmiş. Bu durumun farkına varan çocuk, gün geçtikçe ağlama eyleminin şiddetini başka isteklerin büyüklüğüne orantılı olarak artırmış. Gün gelip artık ağlamak yaşına, cüssesine, uymamaya başlayınca, ağlama eylemi yerine geçebilecek başka davranışlar geliştirmiş. Karşılığında ağlamış kadar etki yaratabilecek eylemler. Hastalanmak, kendini yaralamak, mutsuz görünmek, şımarmak gibi…

Bu eylemler ne zaman hükmünü yitirmeye başlasa, bir şekilde dönüşüme uğrayıp bir üst versiyonuna taşınmış.

Geçen süreçte, ağlayarak isteklerini olduran kişi, artık erişkin bir yaşa geldiğinde, gerçekleştirme aracının altyapısında ağlamak olduğunu kendi bile fark edemez duruma gelmiş.

Bir yerden sonra başı sonuna geçmiş durumun, istemsiz ağlamaya başlamış varlığı bir şeye ihtiyaç duyduğunda…

İzledikçe halini, acımaya başlamış kendine, artık olan, dünyanın ona karşı aldığı haksız tavırmış. Yaşamdaki en bahtsız kişi oluşuymuş. Elinden geleni yapan, her şeyin en iyisi için kendini paramparça eden, ama hiç bir şekilde istekleri tam olarak karşılanmayan zavallı, mağdur, aslında iyi kalbi hiç görülmeyen biriymiş.

Oyunlarımız, oyunlarımız.

Bazılarımız, çocuklukta yaşadığımız görünmezlik hissinin peşinde; dünyanın en hırslı ve her şeyi başarmak zorunda hissedeni, tüm ailesi tarafından takdir göremeyip, değeri anlaşılamamış olan olmayı; bazılarımız, içten içe herkesten çocukluğundaki sevgisizliğin öcünü almak için; gizlenerek yürümeyi, kendini ve başkalarını cezalandırmayı ve kimselere güvenmeyip yalnız kalmayı tercih ederiz.

Kimilerimiz, ailenin büyüklerinden rollerini çalıp, tüm dünyanın annesi babası olmayı seçer ve bu yükün altında bir yandan ezilir bir yandan böbürlenir de böbürleniriz.

Sürekli yeni oyun alanları kurarız kendimize, altta yatan yaranın üzerini kapatmak için. İnsanların işine burnumuzu sokar, adına fedakarlık der, kendimizi değersizliğimize bir kez daha ikna ederiz. Önümüze geleni eleştirir, yargılar, kendi yalnızlığımızı baki kılarız. Düşüncelerimizi söylemekten kaçınır, adına anlayış, olgunluk der, korkaklığımız ve güvensizliğimizi hasır altı beslemeye devam ederiz.

Kıyısından köşesinden, tanıdık geldi mi ?

Belki de binlerce küçük oyunumuz var böyle böyle. Yaşadığımız kalp kırıklıkları ya da elde etmek istediklerimiz için yarattığımız kısa yollar, bizlere büyüdüğümüzde kimlikler, maskeler olarak geri dönüyorlar. Öyle güzel maskeler ki bunlar, ardına kırılganlığımızı, güvensizliğimizi, sevgimizi ya da sevgisizliğimizi, yalnızlığımızı saklıyor ve hatta sakladığımızı bile unutarak o gülen/ağlayan suratları kendimiz sanıyoruz. Ve başlıyoruz yargılamaya. Hem kendimizi, hem karşımızdakileri.

Bütün farkındalık çalışmalarında söylendiği gibi “yargıyı bırakın.” Peki nasıl?

Baştan sona yargı olmuş bir benlik, baştan sona kendini görmeye karşı zırhlanmış, tüm kolluk kuvvetlerini yanına almış dirençteki ego ile yargıyı nasıl bırakalım?

İlk başta bahsettiğim, ağlayan çocuğa giderek. O çocuğun, isteklerini nasıl karşıladığını, şimdi tüm istekleri karşısındaki tavrını gözlemleyerek.

Buradaki direncin en büyük sebebi, kendini kimlikleri sanan, mağdur olduğuna, haksızlığa uğradığına, olgun ve mağrur olduğuna, başarılı olduğuna inanmış kişinin elinde avucunda bunlardan başka hiçbir şeyinin olmadığını sanmasıdır.

Yalnızlığını bırakırsa, geriye kalan ile ne yapacağını bilemeyişindedir kaygısı. Ağlayarak alamazsa isteklerini, düz bir yolla nasıl elde edeceği hakkında bir fikri olmayışındandır.

İşte tam o noktada aslında fiilen, çocukluğuna geri dönersin.

Her şeyi yeniden öğrenmeye var mısın? Hikayeyi yeniden yazmaya, bildiğin tüm geçmişi değiştirip, yeni bir hayat tasarlamaya? Önce, maskelerimizin altındaki gizli amaçları göreceğiz. Sonra onlarsız da yaşayabileceğimizi.

Her birimiz, kallavi yaşam ustalarıyız. Her durum ve şarta uygun kimlikleri ve çözümleri olan. Sorun, bunları fazla ciddiye alıp negatif ya da pozitif olarak yargılamamızda.

Oysa her biri, sabah evden çıkmadan üzerimize geçirdiğimiz gömlekler gibi, istediğimiz zaman çıkarıp yenisini giyebileceğimiz türden.

Tek kural var, onların sadece birer gömlek olduğunu unutmamak. Asıl uyku, kendini gömlek sanmakta. Sen gömlek değil, gardırobun sahibi olansın. Böyle bakıldığında, kimlikler kurtulunması gereken şeyler değil, yeri geldiğinde şıklık yaratan giysilerden başka şeyler olmuyorlar.

Kimliklerimizi kendimizden ayırdığımızda, onları kullanmakta zaten ustalaşmış olan bilinç, baloya giderken mayo değil, allı pullusunu, ceketini kravatını giyiyor. Her şey yerli yerinde olduğunda, yaşam oyunu dürüst sade ve akıcı bir masala dönüşüyor.

Yaşam hepimize masal olsun…

 

İlginizi çekebilir: Zihnimizdeki büyük bariyerimiz: Zaman duvarı

Esra Uyman: Lise yıllarında başlayan kişisel gelişim, ruhsal gelişim ve metafizik konularına duyduğu yoğun merak onu yurt içi ve yurt dışında birçok özel eğitim çalışmalarına katılmaya yönlendirdi. İlk eğitmenlik diplomasını ‘World Initiatives School of Esoteric Studies’den alan Uyman’ın katıldığı çalışmaların bazıları; Organizasyon Konstelasyonu, Aile Sergileri, Vernon Frost eğitimleri, Louis Franco’dan aldığı çeşitli eğitimler, Anthony Robbins Unleash the Power Within San Jose semineri, Charlie Morlay Lucid Dreaming eğitimi, Tayland da Tantrik Yoga (RYT-200) eğitmenliği eğitimi, Peru, Amerika, Şili, G.Afrika ve Türkiye’de katıldığı Şamanik çalışmalar ve seremonilerdir. Bunların yanı sıra TGA İleri Seviye Metafizik Semineri, Ziya Azazi’nin Dervish in Progress Çalışması gibi pek çok özel çalışmaya katıldı ve eğitmenlik eğitimini aldı. Masssuma Altın Enerji I-II enerji uyumlamasını alan Esra Uyman, Avi Gören-Bar Jungian Coaching School (ICF) (ACSTH) dan koçluk sertifikasını aldı. Tüm bu çalışmalar ve eğitimlerle kendi uyanış deneyimini birleştiren Esra Uyman, farklı başlıklar altında bireylere ve kurumlara yönelik, birbirinden güçlü çalışmalar tasarlayıp sunuyor. Kişilerin iç dünyalarına yönelik farkındalıklarını artıran, çarpıcı bir vizyon ve perspektif değişimi sunan, yaşamda üstlendikleri sorumluluklarda anlam bulmalarını sağlayan, merak, heyecan ve umut duygularını yükselten, tüm insanlık deneyiminin derinliğini kavramaya yardım eden ve çarpıcı yüzleşmeleri şefkatle yaşamalarını sağlayan eğitimler gerçekleştiriyor. Yaşamın Sorumluluğunu Almak, Kendimiz Olmak, Bizi Engelleyen İnançlar, Metafizik ile Özgürleşme Yolculuğu, Seçimlerimiz ve Biz, Gözlemci Bilinci, Nefes ve Meditasyon Teknikleri başlıkları altında kurumlara webinar ve uygulamalı eğitimler veriyor.

Geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenmek isteyenlere: Fine Life Fermente Kajulu İçecek

Son yıllarda sağlıklı beslenme ve bilinçli tüketim alışkanlıklarının, daha önce hiç olmadığı kadar ilgi gördüğü kesin. Veganlık, vejetaryenlik, fleksitaryen gibi bitki bazlı beslenme türleri, sadece etik ve çevresel nedenlerle değil, aynı zamanda bütüncül sağlık açısından sunduğu çeşitli faydalar nedeniyle de dünya genelinde hızla yayılmaya devam ediyor. Bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına yönelik talepler hızla artarken çok sayıda bitki bazlı ürün de raflardaki yerini alıyor. Özellikle süt ürünlerine alternatif arayanlar için çok sayıda ürün piyasaya sürülüyor. Bu konuda öncü isimlerden biri olan Metro Türkiye de “Sofrada herkese yer var!” mottosuyla tüketicilerin ihtiyaçlarına, yenilikçi ürünlerle cevap veriyor.



Raflarında 400’den fazla bitki bazlı ürün sunan Metro Türkiye, geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına sahip olmanın en leziz yollarını sunuyor. Ve güzel haber; Türk mutfağının favori içeceklerinden ayrana bitki bazlı alternatif sağlıyor: Fine Life Fermente Kajulu İçecek.

Lezzetli, vegan, fermente: Ayrana bitki bazlı alternatif

Herkes için sağlıklı beslenme ve sürdürülebilirlik anlayışıyla hareket eden Metro Türkiye, beslenme trendlerine ve değişen tüketici taleplerine verdiği önemle Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i raflara getiriyor. Geleneksel lezzetimiz ayrana bitki bazlı bir alternatif olarak öne çıkan Fine Life Fermente Kajulu İçecek, bitki bazlı beslenme alışkanlıklarını benimseyen ya da benimsemek isteyen herkesin beğenisine sunuluyor.

Metro Türkiye raflarında yerini almaya başlayan bu yenilikçi ürün, %27 oranında kaju fıstığı, tuz ve çeşitli probiyotikler içeriyor. Bunun yanı sıra katkı maddesi, koruyucu ve gluten içermemesiyle de dikkat çeken Fine Life Fermente Kajulu İçecek, hem bitki bazlı ürünleri tercih edenlerin hem de laktoz tüketmemeye önem verenlerin favorisi olmaya aday. Ayran alternatifi olarak soğuk tüketilebilen bu ürün, 250 ml’lik cam ambalajlarda satışa sunuluyor. Vlabel etiketiyle otel ve restoran gibi yeme içme işletmelerinde rahatça kullanılabilecek Fine Life Fermente Kajulu İçecek, menülere yeni vegan bir alternatif getirirken, müşteri memnuniyetini de artırma potansiyeli taşıyor.

Geçtiğimiz yıllarda süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler sunmuş olan Metro Türkiye, Metro Chef Veggie Bademli ve Fındıklı içecekler ile yoğurda alternatif Metro Chef Veggie Fermente Süzme Kaju’yu ve Metro Chef Veggie Meze Serisi’ni tüketicilerle buluşturmuştu. Bu yıl ise Türk mutfağının vazgeçilmezlerinden ayrana bitki bazlı bir alternatif getirerek hem sağlıklı hem de yenilikçi bir seçeneği yani Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i tüketicilerle buluşturuyor.

Elbette Metro Türkiye’nin raflara taşıdığı yenilikçi ürünler sadece süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler ile sınırlı değil. Çok daha fazlası, raflarda çoktan yerini aldı.

Bitki bazlı geniş ürün yelpazesi: 400’den fazla çeşit



Metro Türkiye’nin raflarındaki vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; falafel çeşitlerinden pizzaya, ranch sostan çamaşır yumuşatıcısına kadar 50’ye yakın çeşitte gıda ve gıda dışı bitki bazlı ürün sunuyor. Eğer tüm bu ürünleri ve çok daha fazlasını incelemek isterseniz hemen tıklayıpvegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine;vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; Metro Türkiye’nin Bitki Bazlı & Vegan Katalogu’nu keşfedebilirsiniz.

Temel gıdadan temizlik ürünlerine, kişisel bakımdan atıştırmalıklara aradığınız her şeyi bulabileceğiniz Metro Türkiye ile sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşam tarzına ulaşmak artık çok daha kolay.

*Bu yazı Metro Türkiye katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlginizi çekebilir: Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’nin zengin vegan ürün yelpazesini keşfedinVegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’

 

İlgili Makale