Makrobiyotik beslenme: Madonna, John Travolta ve nicesinin ortak noktası
Eskiden Madonna’yı hiç sevmezdim. Depeche Mode konserine giderim daha iyi derdim. Ta ki o gün aynı masada oturuncaya kadar…
Los Angeles’ta ruhsal bir merkezin kimsesiz çocuklar için düzenlediği bir yemekteyim. Önce Guy Richie, ardından Madonna girdi içeriye. Derin bir nefes aldım ve incelemeye başladım. Nasıl oluyor da bu kadar küçük bir vücuttan böyle büyük bir enerji çıkıyor diye düşündüm kendi kendime. Hem bu kadar ince kalıp hem de sahnede bu kadar nasıl hareketli olabilir bir insan? Ne yapıyor da bu kadar üretken olabiliyor? Cildi, saçları, gözleri ne kadar da parlak. Hangi kozmetik ürünlerini kullanıyor acaba? Her ay estetikle ilgili bir operasyon yaptırıyordur kesin diye düşünürken, Madonna’nın asistanıyla arkadaş olan yanımdaki kız: “Madonna’nın gerçek sırrı ne biliyor musun: Makrobiyotik bir yaşam tarzı seçmiş olması” dedi.
Yemek bitmişti ve ben yan masamızda Demi Moore ve Ashton Kutcher’in oturduğunun farkına bile varmamıştım. Aklımda makrobiyotik ile çıktım merkezden ve doğru evin yolunu tutup araştırmaya başladım.
Her şey sebep-sonuç ilişkisi üstüne kurulu; hiçbir şey tesadüf değil. Madonna da bir gün oturup düşünmüş. Genç kalmak, muhteşem seksi görünmek, sağlıklı ve uzun yaşamak istiyorum; süper bir fiziğe sahip olup aynı zamanda sahnede inanılmaz bir performans göstermek istiyorum. Uluslararası farklı koç ve mentörlere danıştıktan sonra makrobiyotik yaşam stilini hayatına uygulamaya karar vermiş.
“Makrobiyotik büyük yaşam demek ve hayattan en büyük hazları almak — yiyeceğinden de en çok yaşam.”
Madonna, CNN Larry King Live Ekim 10, 2002
Nedir bu makrobiyotik yaşam felsefesi?
Makrobiyotik, en küçükten (mikrodan) en büyüğe (makroya) her şeyi birbirine bağlayan bir yaşam ilimidir. Temelde öğretisi, yaşayan (biyotik) her birimin (insanlar, bitkiler, hayvanlar ve mikroorganizmaların) birbirine bağlı, büyük (makro) bir sistem olduğuna dayanır.
Makrobiyotik, sağlıklı ve uzun bir yaşam için kendimizi, beslenme şeklimizi, yaşam tarzımızı ve çevremizle ilişkilerimizi inceleyen sanat ve bilim dalıdır.
Makrobiyotik bilgisi ilk, Batı tıp biliminin babası olan Hipokrat’ın yazılarında karşımıza çıkmaktadır. Aristotales ve Heredot gibi ünlü Yunan bilim insanlarının dışında bu ilimi İnkalar, Hindular ,Çin ve Japon hanedanlıkları da hem uygulamış hem de yazıtları aracılığıyla yeni nesillere aktarmışlardır.
Bu yaşam felsefesi ve ilimini, Avrupa’ya ilk Japon bir samurayın oğlu olan George Ohsawa getirmiştir. Yeni dönem makrobiyotiğin kurucusu olarak anılan George Ohsawa, makrobiyotik yaşam tarzı ile 19 yaşında kendisini tüberkülozdan kurtarmıştır.
Günümüzde kanserli ve Aidsli hastaların ömrünü uzatan tek diyet olarak anılan makrobiyotik diyet, Madonna, Joe Pesci, Gywneth Paltrow, Courtney Love, Yoko Ono, Kim Kardashian, Demi Moore, Tom Cruise, John Travolto gibi ünlüler tarafından dinamik hayatlarında maksimum enerjiye sahip olmak, uzun ve sağlıklı bir yaşam için uygulanmaktadır. Yin ve Yang dengesini temel alan makrobiyotik, bir diyetten daha ziyade, yaşama yaklaşım türüdür. Makrobiyotik türde beslenerek kendimizi “an”ın içinde huzurlu bir şekilde buluruz, böylece kendimizi sonsuz ve “bir” olan evrenin ritmi ile birleştiririz.
Makrobiyotik felsefesinin temelini oluşturan, evrenin düzeni ile ilgili 7 evrensel ilke ve sonsuz evrenin değişimi ile ilgili de 12 teori vardır.
Yedi ilke
- Her şey “Sonsuz Evrenin”in bir parçasıdır. (Her şeyi ve hepimizi içine alan büyük, tek bir enerji vardır. Bizler, algıladığımız ve algılayamadığımız her şey “onun” bir parçasıdır.)
- Her şey değişir. (Her şey sürekli bir transformasyon döngüsü içindedir.)
- Tüm zıtlıklar bütünleyicidir. (Her şey öyle ya da böyle bir bütün e tamamlanır, % 50 yin ise, % 50 yangdır, Ay’ın % 80’i aydınlıksa % 20’si karanlıktır.)
- Hiçbir şey birbirinin aynı değildir.
- Önü olan her şeyin arkası da vardır.
- Önü ne kadar büyük ise, arkası da o kadar büyüktür.
- Başlangıcı olan her şeyin bir sonu vardır.
On iki teori
- Tek sonsuzluk tamamlayıcı ve zıtlık eğilimlerine dönüşerek kendini gösterir.
- Yin ve Yang, sürekli olarak, tek sonsuz evrenin ebedi (sonsuz) hareketinden yaratılmıştır.
- Yin, Yang’i çeker. Yang, Yin’i çeker.
- Yin, Yang’i iter. Yang, Yin’i iter.
- Yin ve Yang’ın farklı oranlarda bileşimi tüm oluşumları yaratır. Oluşumun içindeki itici ve çekici güç, Yin ve Yang güçlerinin farklılıklarıyla orantılıdır.
- Tüm olaylar, fanidir (geçici), Yin ve Yang güçleri kendi yaradılışlarını sürekli değiştirir; Yin Yang’a dönüşür, Yang Yin’e dönüşür.
- Hiçbir şey tamamen Yin veya tamamen Yang’dan oluşamaz. Her şey bu iki eğilimin farklı derecelerde kendini göstermesinden oluşur.
- Nötr olan bir şey yoktur. Her oluşumun içinde ya Yin ya da Yang, diğerinden daha fazladır.
- Büyük Yin, küçük Yang’ı çeker. Büyük Yang, küçük Yin’i çeker.
- Aşırı Yin, Yang’ı doğurur (oluşturur), aşırı Yang, Yin’i doğurur (oluşturur).
- Tüm fiziksel göstergeler (oluşumlar) merkezde Yang’dır ve yüzeyde Yin’dir.
Günlük duygu, düşünce ve davranışlarımızı incelediğimizde, her şey gibi onların da değiştiklerini görürüz. Tıpkı dünyanın güneşin, elektronların atom çekirdeğinin etrafında dönmesi, gündüzün geceye, yazın kışa dönüşmesi gibi, biz ve çevremiz de sürekli bir dönüşüm içindeyizdir. Yin ve yang da tüm bu dönüşümlerin ortak paydasıdır.
Madonna, Gwyneth Paltrow, Joe Pesci, John Travolta ve Boy George’un ortak noktası nedir?
İş ve kişisel yaşamlarında gösterdikleri üstün performans ve başarının yanında, yoga yapmaları, seksi vücutları ve makrobiyotik bir yaşam sürmeleri. Devamı haftaya…
Makrobiyotik Yaşam Biçimi ve MANA Ruhun DNA’sı kitabını satın almak isterseniz.
Fiziksel kitabı ise buradan edinebilirsiniz: www.destekdukkan.com
İlginizi çekebilir: Yaşam amacını nasıl bulursun: Ikigai’den “mana”ya uzanan bir yol