Dünyada bir çok yerin isim babası olan Magellan’ı istemeden de olsa dünyanın yuvarlak olduğunu ispat ettiği bir yolculuğa çıkması ile biliyoruz. Ama sanıldığının aksine kendisi bu yolculuğu tamamlayıp dünya turunu bitirememiştir bile.
Torres Del Paine Milli Parkı’na gitmek için Ateş Toprakları’ndan otobüsle kuzeye doğru yola çıkıyorum. Arjantin’den Şili’ye uzanan bu yolculuk sırasında uçsuz bucaksız pampalarda otlayan inekler, koyunlar ve tabii guanakolar ve deve kuşları çıkıyor karşıma. Bir yandan Inti Illimani dinlerken bir yandan da Patagonya doğasını hayran hayran izliyorum. Derken su görünüyor: Magellan Boğazı!
İsmini verdigi Magellan Bogazı’ndan geçerken onun hikayesini anlamak istiyorum. Her ne kadar yola çıkış amacı zenginlik ve ün olsa da, yeni keşfedilen Amerika’nın, Avrupa ile Hindistan arasındaki uçsuz bucaksız okyanusun ortasındaki bir kara parçası olduğunu; dolayısıyla da çevresinin dolaşılabileceğini düşünen ve bu düşüncesini bizzat ispatlamaya çalışacak kadar da cesur bir vizyoner olan Ferdinand Magellan…
Magellan Boğazı’nın keşfi
Magellan, 16. yüzyılda yaşayan Portekizli denizci bir gezgin. 1511 yılında katıldığı bir savaşta yaralanıp izin almadan savaşı terk ediyor ve bu nedenle Portekiz Kralı’nın gözünden düşüyor. Bunun üzerine İspanya için çalışmaya karar veriyor. Portekiz’in hakim olduğu Hint Okyanusu ve Baharat Yolu ile Osmanlı İmaratorluğu’nun hakim olduğu İpek Yolu’na alternatif bir rota oluşturarak, İspanya’ya yeni topraklar ve zenginlikler kazandırmayı vadediyor.
Bu vaatler İspanya Kralı’nı heyecanlandırmış olacak ki, Magellan istediği desteği alıyor. 5 gemi ve 237 mürettebat ile İspanya’dan denize açılıyor ve hep batıya doğru gidiyor. Mürettebatın çoğunluğu Magellan’ın aradığı Atlantik – Pasifik geçişinin bulunabileceğine inanmıyor. Kaybolma ve ölüm korkusu her geçen gün artıyor. Bu yol boyunca denizciler arasında isyanlar çıkıyor, isyancılar idam ediliyor, bir gemi batıyor, biri de kaçıp İspanya’ya geri dönüyor. Magellan, kalan mürettebat ile 24 Agustos 1520 yılında Güney Amerika sahillerindeki Cape Virgenes’e ulaşıyor ve buranın kıtayı geçip ilerlemek için aradığı geçit olduğunu düşünüyor. Bugün, bu su yolunun adı Magellan Boğazı.
Magellan 570 km olan bu kanalı, gemisi ile yaklaşık 3 ayda geçiyor ve Büyük Okyanus’a ulaşıyor. Atlantik Okyanusu’nun hırçın sularından sonra sakinliğine şaşırdığı bu sulara Mar Pasifico – Pasifik Okyanusu (pasif, sakin, durağan) adını veriyor.
Pasifik’te kuzeybatıya giden ekip 16 Mart’ta kalan 150 kişi ile Filipinler’deki Homonhon adasına ulaşıyor. Magellan tercümanı sayesinde yerli halkla anlaşabiliyor ve hatta Hristiyanlığı yaymaya çalışıyor. Ancak Filipinli yerlilerle geçen ilk dostluk günlerinin aldatıcı olduğu kısa zamanda anlaşılıyor. Magellan 27 Nisan 1521’de Lapu-Lapu önderliğindeki yerlilerle girdiği Mactan Savaşı’nda ölüyor.
Boğazı geçerken
Boğaza sert bir rüzgar hakim. Bizim taşıt gemisi ile boğazı karşıdan karşıya geçişimiz yaklaşık 45 dakika sürüyor. Gemide yolcular için kapalı bir alan yok; bu yüzden oldukça rüzgar yiyoruz. Buna değiyor açıkçası, çünkü o dalgalar arasında iki tane yunus görüyorum, adeta bana selam vermek için ahenkle 1 metre kadar çıkıp tekrar dalıyorlar.
Dünyanın çevresini ilk kim dolaştı?
1522’de yola çıkışlarından neredeyse tam üç sene sonra, kalan 18 denizci Juan Sebastian Elcano komutasında bin bir badire atlatarak İspanya’ya ulaşıyor. Magellan dünya turunu tamamlayamadan hayatını kaybediyor; ancak önceki yolculukları da hesaba katılırsa dünyanın tüm boylamlarını geçen ilk denizci ünvanını kazanıyor.
Ayrıca bu keşif gezisi dünya çevresinde yapılan ilk seyahat ve Güney Amerika’yı dolaşarak Atlantik ile Büyük Okyanus’u birleştiren ilk deniz yolculuğu olma ünvanına sahip.
Doğru adıyla “Magellan – Elcano Dünya Turu”nun bugün yaşadığımız dünyayı şekillendiren o dönüm noktalarından biri olduğuna şüphe yok; ancak Magellan’ın bu yolculuktan beklentileri arasında tüm insanlık için daha iyi bir gelecek olduğu oldukça şüphe götürür. Dünyanın en bakir deniz ve topraklarının, dünyanın en açgözlü ve acımasız sömürge imparatorluklarından birinin ayaklarına serilmesi için elinden geleni yapmıştır Magellan. Tıpkı diğer kaşifler gibi. Tarihe kahramanlar olarak geçmiş bu kişilerin, macera arkadaşlarının, hükümdarlarının, hatta bindikleri gemilerin adını taşır dünyanın dört bir yanındaki nehirler, göller, dağlar ve şehirler. Öte yandan Avrupa krallıklarının Asya ve Afrika’ya ayak basmalarını takiben 22 milyon insan özgürlüklerini kaybederek köleleştirilmiş; Kuzey ve Güney Amerika’daki her 10 yerliden 9’u Avrupalılar’ın gelişini takiben hayatını kaybetmiştir.
Tüm diğer kaşifler gibi Magellan da tanrının ışığından mahrum kalmış bu vahşilere (!) inanç ve medeniyet öğretmeyi kendine görev edinmişti. Bu Avrupalı kibiri de zaten hayatına maloldu. Filipin yerlileri, her yıl Magellan’ın öldüğü gün, Mactan Savaşı’nın yapıldığı sahilde törensel bir kutlama yaparlar. Magellan’a boyun eğmediklerinin dünyaya haykırışıdır bu.
Beni Instagram hesabımdan takip edebilirsiniz.
İlginizi çekebilir: Patagonya macerası: En son ne zaman kendin için tamamen yeni bir şey denedin?