Çocukların stresli davranışlarının temelindeki sebeplerden birisi aile içi şiddet ve ilgisiz davranışlardır. 2011 yılında yapılan bir araştırmaya göre (TÜİK) boşanmaların %27’sinin sebebi “Aile içi sorumsuz ve ilgisiz davranışlar” iken, “Aile içi şiddet”in oranı %21 olarak karşımıza çıkmaktadır. Yine dikkati çeken başka bir istatistikte ise, aile bireylerinin bir araya gelme sıklığında İstanbul, %10 oran ile “hiç bir araya gelmiyoruz” cevabını vererek Türkiye’de birinci olmuştur.
Eğer aile içerisinde huzursuzluk, mutsuzluk ya da bir araya gelmeme durumları var ise o ailenin mutlu olmasına imkân yoktur. Bu durum devam ettiği müddetçe de herhangi bir tedavinin uygulanmasının da mümkün olmadığı aşikârdır. Aile bireyleri birbirlerine zaman ayırmalıdır.
Nüfusumuzun hemen hemen %60’nın aile bireyleri olarak birlikte yapılan faaliyete; “Televizyon izliyoruz” demesi de sanırım bu ana kadar okuduğunuz tüm cümlelerin ne kadar doğru olduğunun bir göstergesi olmuştur.
Murat Kekilli’yi dinler misiniz bilmem. Ben dinliyorum. Geçenlerde bir şarkısına rastladım, sözleri gerçekten bizlere yazılmış. Paylaşayım istiyorum;
Talan edilen beynimdir,
Her gece dizi filmlerce…
Üzeri de kürklü, yüreği de bitli
İnsanlar sokuluyor gözüme,
Yeter anne yeter, kandırıyorlar.
Şu diziyi artık seyretme!
(Tibet Kilikyalı)
Tüm bu ekonomik zorluklara, televizyon-bilgisayar gibi araçların hayatımızı ele geçirmesine ve yabancılaşan aile kültürümüze rağmen Türkiye’deki boşanma oranları hâlâ oldukça düşük. Bunun en önemli sebebi de çocukların psikolojilerinin olumsuz yönden etkilenmesinden korkma duygusudur. Aslında anne ve babanın ilk bakışta boşanmadan kaçınmaları, çocukları için oldukça olumlu bir yaklaşımdır. Çocuklar güven duygularını hayatının ilk yıllarında aile içi sevgi ve iletişim ile kazdıkları için onların aileleriyle olan birlikteliği her şeyden önemlidir.
Bu noktada yapılan birçok araştırmanın ortak sonucu stresli ve depresyonlu kişilerin güven ortamından uzak ve zor bir çocukluk geçirdikleridir. Anne ve babasının ayrılması özellikle çocukluk ve ergenlik dönemini olumsuz etkilediği için ilerde sıkıntıların büyümesine yol açmaktadır. Sinirli, stresli, mutsuz ve saldırgan davranışlar gösteren bireylerin oluşması kaçınılmazdır.
Boşanmak gerçekten son çaredir ve kolaydır. Önemli olan zoru başarıp, aile kurumunu olabildiğince ayakta tutmaktır. Fakat ailenizi ya da evliliğinizi ayakta tutmaya çalışırken ya da tam tersi hiçbir şeyi umursamadan kavga ederken lütfen çocuklarınızı o ortamda tutmayınız. Onların önünde ebeveyn olarak birbirinizi incitici, yıkıcı sözler söylemekten kaçının ki sağlıklı ve mutlu bireyler yetişsin.
Elbette bu ana kadar boşanmanın oldukça kötü yanlarını sizlerle paylaşmaya çalıştım. Bu demek olmuyor ki boşanmak kötü bir şeydir. Eğer aile içerisinde bu evliliği yürütmek imkânsız hâle gelmişse boşanma kaçınılmaz bir sondur. Çocuk evde anne ve babasının sürekli kavga ettiğini görüyor, belki de şiddeti yakından yaşıyor ise o evliliği devam ettirmenin hiç kimseye bir faydası dokunmayacaktır.
Kaç yaşında olursa olsun çocukların bu boşanmadan etkilenmemeleri için, çocuklara mantıklı açıklamalarla boşanmanın ne olduğu anlatılmalıdır. Gerekirse hep birlikte profesyonel destek alınmalıdır. Ayrıca süreç boyunca ve sonrasında ebeveynler, çocuklarına birbirini asla hedef göstermemelidirler. Ailenin yeni hayata adaptasyonunda; kavgaya ve geçmişi sorgulamaya yer vermemeleri önemlidir. Unutmamalıdır ki eski hesaplar ya da kavgalar insanları birbirinden daha da uzaklaşır. Önemli olan hayatımızda ne yaşanmışsa yaşansın, çocukların “AİLE” olmanın bilincine sahip olmaları için saygı faktörünü hiç kaybetmemeleridir.