Çok kimsenin bildiği, her yerde bas bas bağırılan “teknoloji dikkatimizi dağıtıyor, aman uzak duralım” konusunu kendi yaşamımdan ve gözlemlerimden yazmak isterim sevgili okurlar.
Hikaye taa ortaokul yıllarımın başlarına, İngilizce derslerime kadar dayanıyor. O dönem yeni yeni telefon ve internetle tanışma dönemleri daha. İngilizce derslerimizin fiks essay yani makale konusu: “Teknoloji hayatımızı iyi mi yoksa kötü mü etkiler?”
O yaşta neden bilmem ben hep teknolojiye karşıt tarafta olanlardan oldum. Hiçbir zaman desteklemediğim gibi çekindim de biraz aslında. Neredeyse 20 sene sonra teknoloji daha da gelişmişken ve hayatımız olmuşken; artık sebeplerimi bilirken yine bu konuda yazacağımı hatta sizlerle paylaşacağımı o 13-14 yaşlarındaki küçük kız çocuğu nereden bilsindi?
Teknoloji artık lüksten ihtiyaca döndü neredeyse hemen hemen hepimizin hayatlarında. Kesinlikle işimizi kolaylaştırdığı kesin fakat bir o kadar emin olduğum şey ise bizi tembelleştirdiği.
Örnekler üzerinden ilerleyelim hadi…
- Son dönemlerde anneleri gözlemlediğimde küçücük çocukları oyalamak ve rahat etmek adına eline iPad ya da telefon tutuşturmaları beni en sinir eden konuların başında geliyor. Apple’ın kendi yöneticilerinden birinin bir yazısına rastlamıştım seneler evvel. iPad’in 3 yaşında bir çocuğun kullanabileceği şekilde basitçe uyarlandığından ve bunları kullanmanın zeka pırıltısından olmadığından bahsediyordu. İlk olarak burada anlaşalım. “Benim çocuğum çok zeki, daha yaşında iPad kullanıyor görüyor musun?” gibi havalı cümleler pek havalı değil yani. Çocuk dediğin hayal dünyası sınırsız olan, teknolojiyle kirlenmemiş ve sürekli yaratabilen harika varlıklar! Rahat etmek uğruna onları sınırlandırmayı pek doğru bulmuyorum. Gelişim adına, geri kalmaması adına tabii ki bir nebze uygulanabilecek şeyler ama bir nebzenin sınırını iyi bilmek gerekiyor. Çocukların asıl kendini geliştireceği ve kendini bulacağı yerler bence ağaç tepeleri, kuşlar, böcekler, yarattıkları oyuncaklar, oyunlar bana göre. Bizim küçüklüğümüzdeki gibi yani bir parça aslında. Hatırlayın yaşı biraz daha büyük olanlar, bizi annelerimiz koyardı bir odaya ve hayatlarına devam ederlerdi ve biz o odada sürü oyun üretirdik kendimizi eylemek adına. Asıl gerçek oyunlar çocukları geliştiren. Ayrıca, yine seneler önce okuduğum bir makalede bilgisayarlardaki renklerin canlılığından sonra gerçek hayatın renklerinin, gerçek hayatın çocukları, kişileri tatmin etmediğiydi. Benim aklıma çok yatmıştı bu teori. Siz ne düşünürsünüz?
- Yürümek, hareket etmek insan bedeninin hatta zihninin en büyük ihtiyaçlarından bir tanesi. Son birkaç senedir scooter tarzı şeyler görüyorum çocukların ayaklarının altında. Biniyorlar üstüne oradan oraya. Yürümek, kasları vb çalıştırmak yok. Sakıncalı değil mi?
- Sosyal medya. Belalı. Onla da olmuyor, bir çoğumuz için ise onsuz da olmuyor gibi bir durum söz konusu. İhtiyacımız olan şeylere anında ulaşmak harika fakat gerçekten ulaşıp bırakabiliyor muyuz o an? Yoksa oradan oraya savrulurken siz de bir anda iki saatinizin nasıl geçtiğini anlamayanlardan mısınız? Boşa olan milyonlarca bilgi yüklüyoruz beyinlerimize gibi geliyor bana bir süre sonra. Sonrası o kadar çok bilgi altında sıkışıp kalan yaratıcılığımız. Sürekli dışarıdan alıp yaratıcılık alanımızı sıkıştırdıkça biz nasıl üreteceğiz?
- Hele Türk televizyonlarına dalıp gittin mi kesinlikle kişiyi uyuşturduğunu düşünüyorum. Aptal kutusu diyor ya kimisi; aynen ondan! Tek başıma evimde 2 gündür bakıyor, bakıyordum ve bir noktadan sonra “Daha fazla yapamayacağım, böyle hayat geçmez” dedim ve açtım bilgisayarımı ve şu an sizlerle bu yazı aracılığıyla buluşuyorum. Kapattığımız an her şeyi belki sıkılıyoruz, ne yapacağımızı şaşırıyoruz ama bırakın şaşıralım. Patlayalım sıkıntıdan hatta. Bence yaratıcılık tam da o noktada kendini gösteriyor. İnsanoğlunun hammaddesinde var yaratım! İster istemez çıkacak bir şeyler ve hepimizi asıl hayatta tatmin edecek olan yer orası… Televizyonlardaki diziler, şovlar, yarışma programları değil.
- Her şey telefonlarda tek tık uzağımızda. Her şeyi hemen yapabiliyoruz teknoloji sayesinde ama aynı anda sanki beyin hücrelerimizi de öldürüyoruz gibi gelmiyor mu size de? Her şeyin kolayı var tamam ama o zaman biz ne yapıyor oluyoruz? Yaşamayı unutmuş olmuyor muyuz?
- Aşk konusunda bile teknoloji kendisini gösteriyor. Halbuki en saf, en doğal, en gerçek olgu değil mi aşk hayatlarımızda? Bu konuyu işleyen bir film tavsiyesi verebilirim size: “HER”. Konusu şöyle: Theodore Twombly hayatını, yakın gelecekte nadir bulunan bir şeye dönüşmüş olan el yazımı mektupları yazarak kazanmaktadır. Ve bu yıllarda insanların işlerini artık bilgisayar programları yerine getirmektedir. Theodore, karısından boşandıktan sonra bir apartman dairesinde tek başına yaşamaya başlar ve bir gün karşılaştığı bir teknoloji reklamıyla birlikte hayatı değişir. Kusursuz bir yapay zeka programı sunan yeni bir işletim sistemi, onu son derece çekici bir kadın olan Samantha ile tanıştırır. Sanal bir varlık olan ve sadece bir sesten ibaret olan Samantha, Theodore’u dünya ve hayat üzerine sorduğu sorularla birlikte bambaşka bir gerçeklikle tanıştırır. Ağır bir depresyonun içerisinde olan Theodore, yavaş yavaş hayatın keyifli yanlarını fark etmeye başlarken yapay zeka programıyla arasındaki ilişki de gitgide tuhaflaşır. (beyazperde.com)
- Telefonlar sağ olsun artık insanoğlunun en normal özelliklerinden olan “unutmak, uyuyakalmak, kimseyle muhatap olmak istememek” gibi özelliklerimiz ve haklarımız elimizden alındı! Yani ben kendi ailem için konuşayım burada bunu tabii. Ulaşılamaz olma lüksüm yok çünkü olduğum an acaba bayıldı mı, öldü mü senaryoları hemen üretiliyor. Telefonumu evde unutma lüksünü hayatımda yaşayamadım. Yaşayabilen ve dünyayı umursamadan, hiçbir şeyin eksikliğini çekmeden kendisiyle harika vakit geçiren insanlar; şahsen size özeniyorum! Hemen polise gitmeyecek bir aileniz yoksa bunu bol bol yapmanızı öneririm.
- İki yapay zekanın arasında dil geliştirip sonra bunu görünce fişlerinin çekildiğinden bahsetmiyorum bile! O yapay zekaları üreten biziz evet günün sonunda ama bu durum beni aşırı tedirgin ediyor!
- Robot Sophia çıktı duydunuz mu? Talk showlara bile çıkardılar robotu baya sohbet ediyorlar. Bu durum bir tek bana mı anormal geliyor? Bundan tek keyif almayan ve vay be demeyen sadece ben olamam?!
Demem o ki 5 dakikada sadece yüzeysel düşündüğümde bunlar çıktı. Detaylı düşünsem maddelerin sonu gelir mi bilmiyorum. Teknoloji çok güzel ve faydalı zaman zaman evet, ama aşırıya kaçmadıkça. İnsan kimliğimizi unutturmadıkça, unutmadıkça. Yani, yine yaşam dengede aslında.
Nice dengede var olan hayatlara…
Sevgiyle…
İlginizi çekebilir: Teknolojiden uzaklaşmayı başaranların püf noktaları