Anma, İngiliz yaşamının, kültür ve mirasının en önemli parçalarından biri. Öyle ki savaşla ilgili anma etkinliklerinde (Anzak Günü ve 1. Dünya Savaşı) kullandıkları bir deyimleri bile var; “Lest we forget” yani “being careful not to forget”.
Bu kültürün bir parçası olan “Remembrance Day” ya da “Remembrance Sunday” olarak isimlendirilen “Anma Günü” her yıl 11 Kasım’da gerçekleşiyor ve tüm ulus için en önemli günlerden biri olarak kabul ediliyor. Ülkenin özgürlüğünü korumak için 1. Dünya Savaşı’na katılan, bu uğurda canını feda eden askerlerini anıyorlar. 11. ayın 11. gününde ve 11. saatte 2 dakikalık bir saygı duruşu gerçekleşiyor ve bu Birinci Dünya Savaşı’nın bitimini sembolize ediyor. Kraliyet Ailesi, kabine, muhalafet partisi liderleri, eski Başbakanlar ve belediye başkanı ile birlikte Whitehall’daki Anıt Mezar’da hayatını kaybeden veya acı çekenlere saygılarını sunuyorlar. Kiliselerde özel etkinlikler düzenleniyor ve hayatını kaybedenler için dualar okunuyor.
Fotoğraf: AFP/Getty Images
Bu sene Anma etkinlikleri kapsamında Tower of London’da “Beyond the Deeping Shadow: The Tower Remembers” isimli bir seremoni gerçekleşti. Kale duvarının kenarında, 10.000 alev, hayatını kaybeden askerler ve savaştan etkilenen herkes için yandı. Her alev kulenin etrafında bir ışık çemberi yarattı ve törenle yakıldı. Gönüllülerden oluşan bir ekip Kule’den yayılan bir ışık çemberi yaratarak kurulumun geri kalanını aydınlattı. Bu görsel şölene savaş şairi Mary Borden’ın bir askere yazdığı sonelerden oluşan ses performansı eşlik etti. Biz Cumartesi günü saat 17.30 civarında gittik ama saatlerce şakır şakır yağan yağmura rağmen sırada bekleyen binlerce insan olduğunu görüp dışarıdan bakmakla yetindik. Kalenin içine giremedik. Etkinlik saat 21.00’de bitecek olmasına rağmen sıra azalmadığı gibi yüz binlerce insan akın akın gelmeye devam etti.
Pazar günü ise bir Anglikan Kilisesi olan Saint Paul Kilisesi’nde gerçekleşecek töreni izlemek için yola çıktık. Metrodan indiğimiz yerde atlı polisler, bando ve the Royal British Legion üyelerinden oluşan bir grupla karşılaştık ve grubu takip edip The Royal Exchange’in önündeki bir törene denk geldik. Töreni, konumu ve saati nedeniyle izleyen çok az insan olmasına rağmen, tören, katılımcılarının kostümleri nedeniyle oldukça ilgi çekiciydi.
Kilisede etkinlik 11.45’te başladı ve fotoğraf çekmek tamamen yasaktı. Konuşmalar, ilahiler ve ekmek, şarap tadımının ardından 12.30’da tüm İngiltere’de çanlar aynı anda çalmaya başladı. Bu çanlar savaşın bittiğinin müjdecisiydi ve hala sembolik olarak gelenek devam ediyordu.
Londra’nın dört bir yanını saran gelincikler
Son olarak “Anma Günü”nün olmazsa olmazı “poppy”den de bahsetmiş olayım.“Poppy” yani gelincik Birinci Dünya Savaşı’nın sembollerinden biri ve savaşta ölenleri anarken bu çiçek kullanılıyor. Bu arada kesinlikle ölümle ilgili olmadığını belirtiyorlar, gelincik, umut ve anmakla ilgiliymiş. Savaş sonrası gelincik rozetleri o kadar popüler hale gelmiş ki 1922’de gelincik rozetleri üretmek için eski askerlerin çalıştığı bir fabrika kurulmuş. Günümüzde gelincikler tüm dünyada Birinci Dünya Savaşı’nda ölenleri anmak ve yardım amaçlı para toplamak için satılmaya devam ediyor. 11 Kasım öncesinde havaalanından sokaklara, her yerde bu gelinciklerin satıldığını görebilirsiniz. Anma Günü yaklaştıkça insanların ceketlerinde, şapkalarında yerini almasının yanı sıra gelinciklerin yer aldığı enstelasyonlar da Londra’nın dört bir tarafında karşımıza çıkıyor ve oldukça güzel bir görüntü oluşturuyor.
Tarihinin her zerreciğine bu kadar sahip çıkan bir milletin Anma Günü de markaların gazetelere çarşaf çarşaf verdiği ruhsuz ve samimiyetsiz mesajlardan ibaret olmuyor…
İlginizi çekebilir: İngiliz mutfağına dair: Londra’dan küçük yemek rehberi